Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

SİT kararının iptal davasına müdahil olduk

(yorumlar kapalı)

 

 

Haydarpaşa Dayanışmasının yaptığı eylem etkinlik ve girişimler sonucunda, Haydarpaşa Gar ve Çevresi İstanbul 5 Nolu Koruma Kurulunun 24.06.2006 tarih ve 85 sayılı kararıyla, "Kentsel ve Tarihi SİT alanı" olarak tescil edilmişti.

Konuyla ilgili olarak, ilgili kurumlarca "SİT kararın" kaldırılması için İstanbul 5 Nolu Koruma Kuruluna yapılan itirazların ilki 21.06.2006 tarih ve 167 sayılı kararla, ikincisi ise 07.03.2007 tarih ve 457 sayılı kararla reddedilmiş, bu durum üzerine, Haydarpaşa Gar ve çevresindeki 1 milyon metrekare alanı "kentsel dönüşüme(yağmaya)" açmak isteyen TCDD, bu kararın iptali için İstanbul 1.İdare Mahkemesine 25.06.2007 tarih ve 2007/1294 esas sayılı dosyası ile dava açmıştı.

Kuruma ait varlıkların değerinin, koruma kulunca tescillenmesinden mutlu olması gereken TCDD idaresinin bu anlaşılamayan davası karşısında, Haydarpaşa Dayanışmasının bileşenlerinden olan Mimar Odası ise müdahillik başvurusunda bulunmuştu.

 

Demiryolu çalışanları da müdahillik başvurusunda bulundu

Yaşanan gelişmeler karşısında sessiz kalmak istemeyen ve çalıştığı kuruma sahip çıkan 3 demiryolu çalışanı(Tugay Kartal, Ayşen Dönmez, Soner Önal) da, dava dosyasına, "koruma kurlunun" yanında olmak amacıyla müdahillik başvurusunda bulundu.

31.10. 2007 tarihinde yapılan başvuru şu şekildedir:

 

 

İSTANBUL 1. İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

 

 

DOSYA NO

E: 2007/1294

 

MÜDAHALE TALEBİNDE

BULUNAN(Bilgi ve Belge Sunan : Tugay KARTAL (TC. KİMİLK NO:25280072028)

TCDD Tesisler Müdürlüğü Trafik Cetveli Bürosu

Haydarpaşa Kadıköy/İstanbul

 

KARŞI TARAF (DAVACI) : TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü Ankara

VEKİLİ : Av. Mine Özaydın

TCDD 1.Bölge Müdürlüğü Haydarpaşa İstanbul

 

DAVALI : Kültür ve Turizm Bakanlığına izafeten Kültür Varlıkları

ve Müzeler Genel Müdürlüğü İstanbul V No.lu KTVK

Bölge Kurulu Sirkeci İstanbul

KONU :

 

TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından Mahkemenizde, yukarıda belirtilen dosya numarasına kayden İstanbul V no.lu Kültür Ve T V K Bölge Kurulunun 26.04.2006 tarih ve 85 sayılı, 21.06.2006 tarih ve167 sayılı, 07.03.2007 tarih ve 457 sayılı kararlarının iptali ve yürütmesinin durdurulması talebi ile Kültür ve Turizm Bakanlığına izafeten Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, İstanbul V nolu KTVK Bölge Kurulu aleyhine açılan davaya İYUK’un 31. maddesi hükümleri gereği Kültür ve Turizm Bakanlığına izafeten Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü İstanbul V No.lu KTVK Bölge Kurulu yanında müdahil olma talebimdir.

 

AÇIKLAMALAR :

Ben bu ülkenin vatandaşıyım, İstanbul’da yaşamaktayım ve 30 yıldır TCDD 1 Bölge Müdürlüğünde (Haydarpaşa gar binasında) görev yapmaktayım. Davanın konusu ; vatandaş olarak tarafımı ilgilendirmektedir, çünkü dava konusu SİT kararı iptal edildiğinde; Dünyaca tanınan ve "gar" olarak bilinen kültürel miras, tarihi eser ve son olarak ta endüstriyel miras olarak ilan edilen Haydarpaşa garı ve geri sahası ile liman sahası yapılaşmaya açılacak ve bu özellikleri yok edilecek, ayrıca yine dava konusu SİT kararının iptal edilmesi durumunda işyerim olan Haydarpaşa Garı kapatılacağından kişisel maddi ve manevi olarak da zarar görmem söz konusu olacaktır. Beni, temel insan hakları arasında sayılan mekansal boyut ve Avrupa peyzaj sözleşmesi hükümleri gereği Haydarpaşa gar sahası için alınacak veya iptal edilecek kararlara taraf kabul etmektedir.

ESAS YÖNÜNDEN

1- Anayasanın 63. maddesi "Devlet; tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar. Bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır" demektedir. Anayasada belirtildiği üzere bu madde ile açıkça tarih ,kültür ve doğal varlıklarımızın korunması ve bu konuda gereken tedbirlerin alınması Tarih, kültür ve tabiat varlıklarını SİT alanı olarak tespit edip orijinal değerlerini bozmadan bilim ve sanat kaidelerine uygun bir planlama ile korunmalarını sağlamak, bunları gelecek nesillere ulaştırmak, Devlete Anayasa ile verilmiş bir görevdir. Devletin bu görevini yerine getirmek için oluşturduğu Kurumların başında T.C Kültür Bakanlıklarına bağlı olan "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları gelmektedir.

 

2- Anayasada açıkça belirtilen bu hüküm doğrultusunda İstanbul V. No.lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu sorumluluk alanı içinde bulunan yerde gerekli incelemelerini ve değerlendirmelerini yaparak, 26 Nisan 2006 tarih 85 sayılı kararı ile Haydarpaşa ve Çevresini Tarihi ve Kentsel SİT alanı ilan etmişti.

 

3- Devletin bir başka sorumluluğunu yürüten TCDD yönetimi, asli görevini unutarak her türlü yasa, yönetmelik, bilimsel ve etik kuralları hiçe sayarak, toplumsal kültürel ve ekonomik değerlerimiz açısından önemli bir noktada bulunan kendisine ait 1.000.000 m2.lik kamusal arazi üzerinde İBB tarafından hazırlanan Kentsel dönüşüm projelerinin uygulanabilmesi için olağanüstü çaba sarf etmektedir. Ve TCDD’nin bu amacını gerçekleştirebilmek için düzenlemeye çalıştığı yönetmelikler, Ana Statü Değişiklikleri Danıştay tarafından iptal edilmiştir.

 

4-Tüm Dünya tarafından "gar" bilinen ve Anadolu’nun Avrupa’ya açılan kapısı olarak tanımlanan Haydarpaşa garı ve çevresi, ülkemizin en önemli tarihi eserlerinden kültürel miraslarından biridir. Yapılaşmaya açılmak istenen 1.000.000 m2.lik alan içerisinde bulunan Haydarpaşa garının ve Haydarpaşa Limanının ülke ekonomisine katma değeri çok fazladır ve bu nedenle Haydarpaşa garı, geri sahası ve Limanı İCOMOS (Uluslar arası Anıtlar ve SİT ler Yüksek Konseyi) tarafından Endüstriyel miras ilan edilmiştir.

 

5-TCDD Yöneticilerinin SİT alanı ilan edilmiş olan tarihi Haydarpaşa gar binasının içinde daha önce Koruma Kuruldan izin almaksızın yaptıkları değişiklikler Kurul tarafından iptal edilmiş, daha sonra tekrar yaptıkları değişiklikler için suç duyurusunda bulunulmuş olup, henüz Savcılıkça bir karar verilmemiştir.

 

6-)26 Kasım 2005 tarihinde Petrol İş Genel Merkezinde düzenlenen "Küreselleşen İstanbul ve Haydarpaşa" isimli panelde sunum yapan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Yrd. Doç. Dr. Nihan Yancı Özalp, Haydarpaşa gar ve çevresi alanında yapılmak istenen kentsel dönüşüm projesinin Anayasa ve imzalanmış bulunan uluslar arası sözleşmelere ve temel insan hakları arasında yeni kabul görüp sayılmaya başlanan mekansal boyuta da aykırı olduğunu dile getirmişlerdir. Panelde ifade edilen bilimsel ve hukuki görüşler de kısaca şunlardır;

 

Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu; "Benim burada 5 dakika içerisinde aktarmaya çalışacağım husus, insanlığın ortak malvarlığı konusunun bir insan hakkı olarak gündeme gelmesi. Bir kez biliyorsunuz, liberalizm, "insan" dedi, "insan hakkı" dedi, soyut insan temelinde bunu yaptı. Marksizm ya da sosyalizm, bunu somut insan temelinde yaptı, mesleki kategoriler bağlamında insan haklarını ele aldı. Ama Şimdi 20. yüzyılın bitimine doğru ve 21. yüzyılın başında, insan haklarının mekansal boyutunu işlemek geriyor. Bu da insan haklarının mekansal boyutu, yani artık soyut insan yada somut insan tanımlamasıyla hak ve özgürlükleri tam olarak algılamak, uygulamaya geçirmek mümkün olamıyor. Nerede yaşıyor insan? Hangi mekanda yaşıyor? Hangi çevrede yaşıyor? Hangi ülkede yaşıyor? Bunlar insan haklarının mekansal boyutu, insan haklarının ülkesel boyutu diyebileceğimiz yönleriyle incelenmesini ifade etmektedir.

 

Tabi bu konularda yapılan düzenlemelere girecek değilim, ama bir paralellik kurmak açısından, benden önce söz alan konuşmacıların, özellikle sürdürülebilir gelişme konusuna dikkat çekmelerine, yollama yapmakla yetineceğim, çünkü bu hakların geliştirilmesinde bu tür kavramlar son derece önemli yer tutuyor. Mesela alan (ülke) düzenlemesi Avrupa şartı, belki Avrupa ölçeğinde Türkiye’nin bunun karşısındaki tavrını henüz saptayamadık; ama tipik örnek olarak insan haklarının mekansal boyutunu ya da ülkesel boyutunu ifade ediyor sürdürülebilir gelişme kavramın, bütün bu tarihsel mirasa, değerlere kadar uzanması, tamlamanın bu alanları yönetmenin, ne derecede önemli olduğunu belirtmesi bakımından. Konuya ilişkin başkaca birçok düzenleme var, onları biraz sonra Nihan Hanım aktaracak.

 

Burada benim dikkat çekmek istediğim husus, makro patrimuan olacak, mikro patrimuanı büyük ölçüde yok ettik, biliyorsunuz. Yani eski evleri nasıl yıkarız, nasıl yakarız, diye çaba gösteriyoruz ve örneğin Anadolu yakasına baktığımız zaman doğrusu ben tek tük görebiliyorum, mikro patrimuan örneklerini. Zannediyorum, herhalde bizim ömrümüz tükendikçe onlar da tükenecek ve belki de göremeyeceğiz o tek tükleri de. Makro patrimuan bugünkü konu. Dolayısıyla, o konuda bir kaç söz söylemek gerekiyor. Makro patrimuan yani, Haydarpaşa yöresinde mevcut olan tarihi yapılar, Anadolu yakasının bir tür kimliğini oluşturuyor, Anadolu yakasının tarihsel dokusunu oluşturuyor, kentsel kimliğin tarihsel boyutunu oluşturuyor ve kentli olma hakkının insanlığın ortak malvarlığıyla birlikte kullanılışının somut örneğini yansıtıyor. Bu açıdan, biraz buna dikkat çekmek gerekiyor. Kentli olma hakkı nedir? Hepimiz bunu biliyoruz, bunun üzerinde durmayacağım. Kentlerin varlık nedenine sıkı sıkıya bağlı olan haklar, ortak hareket, ortak mekan, kültürel, bilimsel, sanatsal, tabii ticari de bunun içerisinde, ortak etkileşim alanları ve bu ortak etkileşim alanlarına ulaşabilmek, onlardan yararlanabilmek, o alanların kullanılması konusunda söz sahibi olabilmek, bunlar kentli olma hakkının boyutları; onlara katılabilmek, önerebilmek, birlikte işletmek, birlikte yönetebilmek.

 

Bu açıdan, gerçekten Türkiye’de şu anda kültürel kimlik arayışı karşımıza bir kısırdöngü gibi çıkıyor, ama aslında kültürel kimlik anlayışı, daha çok antropolojik anlamda, etnik köken anlamında karşımıza çıkıyor. Oysa mekansal anIamda, kültürel malvarlığı açısından, bir tüketim süreciyle karşı karşıya bulunuyoruz. Antropolojik anlamda kimlik kavramını öne çıkaranlar, eğer kültürel anlamda, tarihsel malvarlığına saygı anlamında, kentsel anlamda, kültürel kimliği keşfedebilirlerse, aslında oradaki kısır döngüden de uzaklaşma, çıkma şansımız olabilir.

 

Şöyle ki: Biz insan onuru ya da haysiyetini niçin kullanıyoruz? kendimiz için kullanıyoruz, mesela "işkence yapmayacaksın, çünkü insan onuruna aykırı diyoruz. İnsan haklarının temeli insan onuru veya haysiyeti karşılığı kullanılan dignité, Latince kökenli dignatis olarak telaffuz ettiğimiz bu sözcük, sadece insanlara özgü değil, aynı zamanda bir mesleğe ilişkindir, aynı zamanda nesnelere ilişkindir, onların yüklendiği iş ve işlevlere ilişkindir, bu bakımdan bu kentsel mekan üzerinde oynarken yaratılan tarihsel değerlerin, tarih içerisinde, bir tür haysiyet kavramıyla, dignitas kavramıyla birlikte düşünülmeleri gerekiyor. Sadece bunların değil, örneğin, UNESCO tarafından kültürel patrimuan olarak kabul edilen Artvin’in Macahel nahiyesindeki bir çiçeğin otantik adını, bu Türkçe değildir diye değiştiremezsiniz. Değiştirdiğiniz zaman ne oluyor? Orada oluşmuş olan, biyolojik çeşitlilik bağlamında ortaya çıkan dignitas kavramına aykırı bir davranışta bulunmuş olursunuz. işte burada da Haydarpaşa, Selimiye, Marmara Üniversitesi Kampusu gibi makro patrimuan adını verdiğimiz, örnek olarak belirttiğim yapılardan oluşan tarihsel dokuya dokunmak nedir? Aynı zamanda dignitas’a dokunmaktır, onların haysiyetine dokunmaktır. Bu nedenle konuyu insan kimliği ile kentsel kimlik açısından iki boyutuyla düşünmek, hem bütünsel kavramak, hem de çözümü bütünsel üretmek için işlevsel görünüyor. (Görev yaptığım bina olması bakımından Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampusu’nun durumunu örnek olarak belirtmek anlamlı olabilir. Birkaç yıl önce arka tarafında Dr. Siyami Ersek Hastanesi inşa edildi, kuzey silueti bozuldu; daha yenilerde doğu kısmında GATA Askeri Hastanesi’ne kat eklendi ve bina Kadıköy’den artık görülmez hale geldi.)

 

Antropolojiden söz ettim, ama mekansal kimlikle bunu bağlantı lamaya çalıştım. İstanbul’u hukuki açıdan sınırlayalım diyoruz, nüfus büyümesini, yığılmasını sınırlayalım diyoruz ve gerçekten özgürlük ilkesine aykırı olan önlemleri telaffuz etmekten kendimizi alıkoyamıyoruz, ama yapacağımız, inşa edeceğimiz büyük gökdelenlerle İstanbul’a daha çok nüfus çekmeyecek miyiz? Şimdiye kadar çektiğimiz nüfusta da aslında eğer bu biraz önce belirttiğim patrimuan’ın değerini bilebilseydik, kentli olma hakkından yaklaşsaydık belki bu cemaatçi yaklaşımı, etnik köken parçalanmasını önleyebilirdik. Ama bu açıdan bakmaksızın biz biraz daha bunu büyütüp zannediyorum işi iyice Çığırından çıkaracağız, çünkü meta temelinde oluyor bütün bu gelişmeler.

 

Son nokta olarak şuna değineceğim, kentsel dönüşüm projesi bugün burada çokça tartışıldı zannediyorum, -ben maalesef bulunamadım sabahleyin- hayır, tarihsel mekanda kentsel dönüşüm olmaz! Niçin olmaz? Tarihsel mekanda ancak onarım olabilir, onu iyileştirmek anlamıyla olabilir. Burada mesela çok eleştirdiğimiz 1982 Anayasası’nda bile yerleşme özgürlüğüne ilişkin 23. madde ve insanlığın ortak malvarlığına saygıyı düzenleyen 63. madde var. 23. maddeyi, gecekondu alanında veya yeni kurulacak alanlarda kentsel dönüşüme uygulayabilirsiniz, ama Haydarpaşa yöresine ancak 63. maddeyi uygulayabilirsiniz. O maddede devlete sadece koruma ödevi yüklüyor, geliştirme ödevi yüklüyor, yoksa dönüşüme uğratma ya da o yönde bir işlem yapma hakkı vermiyor ona; bunu belirtmek istiyorum."

 

Yrd. Doç. Dr. Nihan Yancı Özalp; "Tarihi ve kültürel değerler yönünden uluslararası sözleşmelere baktığımızda. bu alanda Türkiye pek çok uluslararası yükümlülüğüne de aykırı davranmış bulunuyor. Dünya Kültür ve Tabiat Mirasının Korunması Hakkında Sözleşme taraf devletlere kendi topraklarındaki kültürel malvarlıklarının korunması; bir yükümlülük getiriyor. Daha doğrusu, taraf devletler bu konuda taahhütte bulunuyorlar. Bu sözleşme tarafından oluşturulan Dünya Mirası Komitesi biliyorsunuz İstanbul’u Dünya Mirası Listesi’ne almıştı. Ancak 2006 yılına kadar sanırım süre vermişti. İstanbul’un Tehlikede Olan Dünya Mirası Listesi’ne alınması söz konusu. Yapılan bu uygulamalarla da tehlikede olan miras durumu bir anlamda daha da pekiştirilmiş oluyor.

 

Bir diğer sözleşme, Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi. Buda Türkiye tarafından imzalandı ve onaylandı. Burada da sözleşme tarafları mimari mirasının korunması için gerekli yasal önlemleri almayı ve uygulamayı taahhüt ediyorlar. Korunmakta olan veya korunma işlemine konu olan anıtların, yıkım veya tadil projelerinin veya bunların çevrelerini etkileyen bir nin yetkili bir makama sunulmasını sağlamak konusunda, herhangi bir yasal düzenleme mevcut değilse, bu yasal düzenlemeyi yapmak konusunda taahhütte bulunuyorlar. Bizde ise tam tersi bir uygulama söz konusu, yere timleri devre dışı bırakıyorsunuz bunu gerçekleştirmek için.

 

Yine aynı sözleşme mimari mirasın korunmasını, kültürel ve çevresel planlama politikalarının başlıca unsuru olarak kabul ediyor. Halkın bilinçlendirilmesini de, mimari mirasın korunmasının temel hedefi olarak belirliyor. Bizde bilinçlendirme değil, bilgiyi saklama yolunda eğilim var.Dolayısıyla hem bilgilendirme, bilinçlendirme konusunda, hem de doğal ve tarihi mirası koruma konusunda, iki yönden sözleşmeye aykırılık bulunuyor.

 

Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’ni de Türkiye imzaladı ve onayladı. Bu sözleşme, söz konusu bölgenin peyzajıyla yakından ilgili bulunuyor ve bu çok önemli. Peyzajı yaşam kalitesinin önemli bir parçası olarak görüyor. Taraf devletler, genel kamuoyunun, yerel ve bölgesel makamların, peyzaj politikalarının tanımlanmasına ve uygulanmasına ilgi duyan diğer tarafların katılımına ilişkin usulleri düzenleyecektir, diyor. Yani peyzaj konusunda, katılıma ilişkin bir usul oluşturulmasını öngörüyor. Ama bizde ne yazık ki bu gerçekleştirilmiyor. Yine peyzajı, bölgesel ve şehir planlama politikalarına ve peyzaj üzerinde doğrudan ve dolaylı etkisi olabilecek tüm politikalara katmayla yükümlenir taraf devletler, diyor. Oysa somut olayımızda, ben peyzajı dışlanmış durumda görüyorum. Projeyle ilgili bilgilendirmeme, Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’ne de aykırılık taşıyor. Çünkü bu sözleşme, taraf devletlere, sivil toplumu, özel örgütleri ve kamu makamlarını peyzajların değerleri, rolü ve bunlarda yapılan değişikliklerde ilgili olarak bilgilendirme gereğini yüklüyor.

 

Yine Avrupa Kentli Hakları Deklarasyonu ve Avrupa Kentsel Şartı, bozulmamış, tahrip edilmemiş bir çevrede, bir kentte yaşamayı, kentli hakları arasında sayıyor. Bu denli önemli uluslararası sözleşmeler varken, Anayasamızın 63. maddesi varken ve hukukun genel prensipleri, hukuk devletinin genel prensipleri varken, söz konusu Haydarpaşa projesinde, bütün bu uluslararası ve ulusal yükümlülüklere aykırı bir yöntem izlenmesi, aslında Türkiye’yi Avrupa’nın müdahalesine maruz bırakıyor."

 

7-)Yrd. Doç. Dr. Nihan Yancı Özalp sunumunun sonunda "Bu durumun dışsal etkilerle değil, içsel etkilerle en kısa zamanda düzeltilmesini ve tarihi değerlere sahip çıkılmasını diliyorum." İfadesinde bulunmuştur.

 

Bunun üzerine "Haydarpaşa Dayanışması" adı altındaki sivil toplum dayanışması, başta İstanbul olmak üzere ülkenin bir çok kentinde Haydarpaşa gar sahasındaki kentsel dönüşüme karşı imza kampanyası başlatmıştır. Toplanan 10 bin civarında imza Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ve BTS İstanbul 1 nolu Şubesince İstanbul Tabiat ve Kültür Varlıkları Koruma Kuruluna, Cumhur Başkanlığına, Başbakanlığa ve ilgili kamu kuruluşlarına gönderilmiştir. Koruma Kuruluda gerek mevcut yasa ve yönetmelikleri ve kentsel dönüşüm planını değerlendirmesinde toplanan bu imzaları da dikkate alarak 26.04.2006 Tatih 85 sayılı kararı ile Haydarpaşa gar ve çevresindeki 1 milyon m2 kamusal alanda yapılmak istenen kentsel dönüşüme izin vermeyip bu alanı KENTSEL VE TARİHİ SİT ALANI ilan etmiştir.

 

 

 

 

USUL YÖNÜNDEN

 

· Haydarpaşa gar sahasındaki imar planı değişikliği İstanbul V nolu KTVK bölge kurulunca 26.04.2007 tari 85 sayılı kararla red edilerek bu alan "kentsel ve tarihi sit alanı" ilan edilmiştir.

· Bu karara yapılan itirazı değerlendiren İstanbul V nolu KTVK bölge kurulu 21.06.2007 tarih 167 sayılı kararında "kentsel ve tarihi sit alanı" kararının kaldırılamayacağına bu alan için "koruma amaçlı plan" yapılması gerektiğine karar vermiştir.

· Yine yapılan itirazlar üzerine İstanbul V nolu KTVK bölge kurulu 07.03.2007 tarih ve 457 sayılı kararı ile 21.06.2007 tarih 167 sayılı kararlarının geçerli oluğuna Haydarpaşa gar sahası için yeni bir karar alınmasına gerek olmadığına karar vermiştir.

 

Tüm bu süreçten sonra TCDD 1.Bölge Müdürlüğünün 15.02.2007 tarih ve B.11.2.DDY.1.01.00.18-754-1155 sayılı yazısı ile İstanbul V nolu KTVK bölge kuruluna başvurarak kurulca yapılan işlem olup olmadığını sormuştur. Yani koruma amaçlı planı Koruma Kurulunun yapması beklentisi içine girmiştir. Kaldı ki bu yazıda söz konusu üç adet koruma kurulu kararına tekrar dan itiraz eden bir ifade de bulunmamaktadır.

 

Yani İptali istenen Koruma Kurulunun her üç kararı içinde İYUK hükümleri gereği iptal davası açma için süre aşılmış zaman aşımı gerçekleşmiştir.

 

Bu durum TCDD Genel Müdürlüğünün 1.Bölge Müdürlüğüne dava açılması için yazdığı 13.06.2007 tarih B.11.2.DDY.0.84.00.06/754-01/36489 sayılı yazısında da "kurul kararlarının iptali için gerekli davanın yasal süreler de göz önünde bulundurularak bölgenizce açılması" üstü örtülü bir şekilde ifade edilmiştir. (Ek:1)

 

SONUÇ VE TALEP :

1-İYUK’un 31. maddesi hükümleri gereğince TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından Mahkemenizde, yukarıda belirtilen dosya numarasına kayden Kültür ve Turizm Bakanlığına izafeten Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, İstanbul V nolu KTVK Bölge Kurulu aleyhine açılan davaya Kültür ve Turizm Bakanlığına izafeten Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, İstanbul V No.lu KTVK Bölge Kurulu yanında müdahil olma talebimin kabulünü,

2-TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından Haydarpaşa garı ve geri sahasını SİT alanı olarak ilan eden ve bu kararın kaldırılması talep eden itirazları redde kayden İstanbul V nolu Kültür Ve T V K Bölge Kurulunun 26.04.2006 tarih 85, 21.06.2006 tarih 167 ve 07.03.2007 tarih 457 sayılı kararlarının iptali talebiyle açılan davanın hukuki dayanaklarının bulunmaması ve zaman aşımına uğraması nedeniyle reddine karar verilmesini;

 

Yüce Mahkemenizden saygı ile arz talep ederim. 31/10/2007

 

Tugay KARTAL

EK:1

 

 

 

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: www.kentvedemiryolu.com