Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

Millileştirme Öncesi Ege Bölgesi Demiryolcu Grevleri

(yorumlar kapalı)

İkinci Meşrutiyet öncesinde, diğer imtiyazlı şirketlerde olduğu gibi, demiryolu şirketlerinde çalışanların da hiçbir sosyal hakları yoktu. Aydın Demiryolu çalışanları 1908 ve 1923 yıllarında yaptıkları grevlerde, amaçlarına büyük ölçüde ulaşmışlardı. Kasaba Demiryolu çalışanları da 1911 de yaptıkları grev sonucunda, %20–30 ücret artışının yanı sıra, bazı sosyal hakları da elde etmişlerdir. İkinci Meşrutiyet ile birlikte örgütlenmeye başlayan Kasaba Demiryolu çalışanları, 1910 yılında "İzmir Kasaba ve Temdidi Şimendifer Kumpanyası Müstahdemin Cemiyeti"ni, Cumhuriyet döneminde de "İzmir Kasaba ve Temdidi Demiryolu Memur ve İşçi Müstahdemleri İstihlak Kooperatifi Şirketi"ni kurmuşlardır.

 

1923 yılında yapılan grev şu şekilde değerlendirilmektedir: "Aydın Demiryolu işçilerinin oldukça eskiye giden örgütlenme ve grev geleneği bulunmaktaydı. II. Meşrutiyet’in getirdiği özgürlük havası içinde örgütlenen işçiler, Ağustos 1908’de birtakım istekler ileri sürerek greve gitmişler, oldukça çatışmalı geçen bir süreç sonunda isteklerinin bir kısmını kumpanyaya kabul ettirmeyi başarmışlardı"

 

Demiryolu çalışanları için, savaşın olağanüstü koşulları, ardından da Osmanlı yönetiminin demiryollarına el koyması, seslerini yükseltmelerini engelleyen temel koşullar olarak dikkat çekiyor. Özellikle Mondros Mütarekesinden sonra, yeniden İngiliz ve Fransızların eline geçen demiryollarında çalışanların, özellikle de Türk işçilerin işi iyice zorlaşmıştır.

 

İzmir Demiryolları İslam Memurini Teavün Cemiyeti:

 

"Kumpanya yönetiminin, Türk işçi ve memurlarını gerekçe göstermeden çıkarıp, Rum ve Ermeni işçi ve memur almasına karşılık gösterilen tepki, daha çok milliyetçi bir yaklaşım içinde, işlerini kaybetmemek, kaybedenlerinde yeniden işe alınmalarını sağlamak doğrultusundadır. Bu dönemde Türk çalışanlar İzmir Demiryolları İslam Memurini Teavün Cemiyeti adı altında örgütlenmişler, en büyük desteği de Türk Ocağı’ndan görmüşlerdir. Ancak Yunan işgali ile bu direniş kırılmış, Türk işçileri tam bir sessizliğe gömülmüştür. Gerçi işgal döneminde, demiryolu çalışanlarının İzmir Demir Yolları Personeli Derneği adı altında bir örgütlenmeye sahip olduklarını biliyoruz. Ancak büyük olasılıkla gayrimüslim çalışanları kapsayan bu derneğin, Türk çalışanlara hiçbir katkısı olmamıştır. Nitekim Türk işçilerinin bu dönemle ilgili en büyük yakınmaları, gayrimüslim çalışanların kendilerinden iki üç kat daha fazla ücret almaları olmuştur. Ayrıca gayrimüslim çalışanlar için farklı bir yönetmeliğin uygulandığına dikkat çekmektedir."

 

İşlerini yitiren, Yunan işgali nedeniyle ulusal onurları zedelenen Türk demiryolu işçileri, 1922 yılında, Denizli-Eğridir’de Aydın Demiryolu Şimendiferciler Birliği adıyla yeni bir örgütlenme oluşturdular. Birlik, kuruluşu izleyen günlerde yeniden yapılanırken adı da, Aydın Demiryolu İşçileri ve Memurin Birliği şeklinde değiştirilmiştir.

 

Milli mücadelenin kazanılmasının ardından, 31 Ağustos 1923 sabahı işçiler greve giderler. Greve gitme gerekçeleri yerel basında "İzmir Halkının Vicdanına" başlıklı bir bildiri ile açıklanır. İşçiler bildiride, "Her nevi hürriyetlerini yüz binlerce şehitler kanı bahasına İstihsal ettikten sonra bir ecnebi sermayesine esir olarak zelilane ve muhkirane şeref-i milli namına tahammül" edemediklerini, kumpanyanın kendilerine ödedikleri ücretle "en basit maişet teminine bir tenezzül etmeyen" arkadaşlarının kapı dışarı edildiğini vurguluyorlar. Sonuçta "pek aşikâr olan bu küstahlığa karşı grev ilan etmek suretiyle cevap vermek zorunda" kaldıklarını belirtmektedirler.

 

Greve, İngiliz memurlar ile tamirhanede çalışan işçiler dışında kalan tüm memur ve işçiler katılmıştı. Ancak grevci işçilerin sayısı çeşitli kaynaklarda oldukça farklılık göstermektedir. Aydın demiryolu işçilerinin grevi, 1923 yılının hem en kalabalık hem de en uzun süren grevlerinden biridir.

 

Grevin başlamasının hemen ardından kentteki diğer işçi grupları, grevcilere maddi ve manevi her türlü desteği vereceklerini açıklarlar. Uzun süreden beri aynı nedenden dolayı rahatsızlıklarının ifade eden, Birtakım isteklerde bulunan Kasaba-İzmir demiryolu işçilerinin de greve başlayacağı söylentisi yayıldı.

 

Hükümet ise, muhtemel olayları engellemek amacıyla Alsancak Garı’nın asker ve polis güçlerince koruma altına alır. Buna rağmen çeşitli olayların çıkması engellenemez. İşçi Birliği İdare Heyeti kısa bir süre gözaltında tutulur. İngiliz Konsolosu, Vali Aziz Bey’i ziyaret ederek güvenlik önlemlerinin arttırılmasını ister.

 

"Kısa süre sonra ilk andaki heyecan yerini dinginliğe bıraktı ve grevin ilk sonuçları da belirmeye başladı. Grevin en büyük etkisi ticaret üzerinde hissedildi, nakliyatın kesilmesiyle piyasa durgunluk noktasına geldi. İncir ve üzümün İzmir piyasasına indirilememesi bir yandan üreticileri zor durumda bırakırken, diğer yanda tam ihracat devresinde, tüccarın sipariş alamaması sonucunu doğurdu.

 

Tüccar ürünlerin taşınmasında develeri kullanmaya çalıştıysa da yetersiz kalındı. Bu gelişmemler üzerine, başlangıçta grevi destekleyen, hatta grevci işçilere parasal yardım yapan tüccar ve çiftçi kesimi, grevin kendileri üzerindeki olumsuz etkilerini hissettikleri ve bunun uzun süre devam edebileceğini anladıkları andan itibaren geri çekilmişler, grevin bir an önce sona erdirilmesi yönünde çabalamaya başlamışlardır.

 

Grevcilerin en önemli destekçisi görünümündeki ‘milliyetçi’ Türk Sesi gazetesi bile ihracatın en önemli devresine denk düşen bu grevin durdurulması için, hükümetin olaya el koyması çağrısı yapmaya başladı (4 Eylül 1923). İzmir Çiftçiler Birliği de bir beyanname yayımlayarak grevin engellenmesini isterken, Aydın incir tüccarları da aynı amaçla Nafıa Vekaleti’ne başvuruyordu.

 

Aynı günlerde Yusuf Akçura’nın başkanlığında toplanan TBMM İktisat Encümeni, tarımsal üretimin, özelikle de incir ve üzüm üretiminin ne derece arttığını tartışıyordu. Tüm bu gelişmelerin lehine işlendiğini gözlemleyen kumpanya, kabul etme eğiliminde olduğu istemleri de reddederek görüşmelerden çekildi ve lokavt ilan etti.

 

8 Eylül tarihli gazetelerin arka sayfalarında yer alan ilanlara göre kumpanya, yeni işçi ve memur alımına başlayacağını duyuruyordu. İşte bu noktada hükümet olaya müdahale edecek ve Tatil-i Eşkâl Kanunu’na dayanarak greve son verecektir. Anlaşıldığı kadarıyla hükümet, şirketin taşıma ücretlerine yaptığı %25’lik indirimden vazgeçmiş, böylece işçi ücretlerinin indirilmesini engelleyerek bir yumuşama sağlamıştır. …

 

…İzmir-Aydın demiryolu grevi, hükümet, yabancı sermaye ve işçi arasındaki ilişkilerin anlaşılabilmesi yolunda oldukça ilginç örneklerden birini oluşturuyor. Ancak bu olay işçilerin sendikal örgütlenmeye yaklaşımları konusunda da anlamlı bir örnektir. İşçiler, grevin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine, kendi haklarını savunma iddiasında olan örgütlenmeler karşı büyük ölçüde güvenlerini yitirmişlerdir. …

 

…Diğer yandan, Meclis gündemine alınmış olan İş Yasası Tasarısının görüşülmesi büyük ölçüde bu grevin yarattığı hava nedeniyle ertelenmiştir. İş yasası tasarısı, I. Dönem TBMM’den devralınan evrak arasında müzakeresi lüzumlu olanlar listesinin ilk sırasında yer alıyordu. … İşte tam bu sıralarda meydana gelen grev, tasarının sahibi ve en ateşli savunucusu İktisat Vekili Mahmut Esat Bey’i son derece zor bir duruma düşürmüştür.

 

Halk Fırkasının 22 Eylül tarihli grup toplantısında ‘amele meselesinden dolayı’ İktisat Vekili Mahmut Esat sorguya çekilmiş, ertesi gün devam eden fırka müzakeratında muhtelif meselelere dair, bilhassa amele mesaili hakkında müteaddit suallere maruz kalan Mahmut Esat istifa etme zorunda kalmıştır.

 

…Tek parti anlayışının kurumsallaşmasıyla birlikte grev, cezayı gerektiren bir hareket olarak yorumlanacak, gecikmeyle 1936’da çıkarılan İş Kanunu, kapsadığı alan içinde grev tamamen yasaklanacaktır."

 

Yararlanılan Kaynaklar:

A.Nedim Atilla… İzmir Demiryolları

Dr. Erkan Serçe…1923 İzmir-Aydın Demiryolu Grevi: Siyasal İktidar, Sermaye ve İşçi Sınıfı Üzerine Bir Deneme

Dip Not: "…" İşaretli yazılar, Dr. Erkan Serçe’nin yazılarından birebir alıntıdır.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: Ömer Tolga Sümerli