Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

Yıl 1940 Yetkililer Gerekli Tedbirleri Alma Sözü Verdiler

(yorumlar kapalı)

resimElazığ’da 08.03.2010 günü sabah 04.32’de meydana gelen, Richter ölçeğine göre altı büyüklüğündeki depremde 51 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı. İnönü Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Genel Jeoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal, "Elazığ’da son 20 gündür saydığımız 25 öncü deprem, ana depremin habercisiydi" dedi.1939 Erzincan depreminin ardından MTA Mecmuasının 18 sayısında yayınlanan makaledeki "salâhiyettar makamlar ileride vuku mümkün zayiatı önlemek üzere lazım gelen tedbirleri almaya karar vermiş bulunmaktadırlar" sözü bugüne kadar yerine getirilememiştir.

resim

Beş kilometre derinlikte meydana gelen depremin merkez üssünün Elazığ’ın Karakoçan ilçesi olduğu bildirildi. Depremin 6 köyü etkilediğini, en büyük hasar ve can kaybının Kovancılara bağlı, Aşağı ile Yukarı Kanatlı, Göçmeler, Aşağı ile Yukarı Demirci, Okçular köylerinde olduğunu duyuruldu. Okçular köyünde 30 evin yıkıldığı, 17 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.

Tarihte yaşadığımız depremler:

YER

TARİH

BÜYÜKLÜK

ÖLÜ

YARALI

ÇANKIRI

09.03.1902

5.6

4

MALAZGİRT

24.04.1903

6.7

2626

MÜREFTE

09.08.1912

7.3

216

466

AFYON-BOLVADİN

04.10.1914

5.1

400

ÇAYKARA

13.05.1924

5.3

50

PASİNLER

13.09.1924

6.9

310

AFYON-DİNAR

07.08.1925

5.9

3

MİLAS

08.02.1926

4.7

2

FİNİKE

18.03.1926

6.9

27

KARS

22.10.1926

5.7

355

İZMİR-TORBALI

31.03.1928

7.0

50

SİVAS-SUŞEHRİ

18.05.1929

6.1

64

HAKKARİ SINIRI

06.05.1930

7.2

2514

DENİZLİ-ÇİVRİL

19.07.1933

5.7

20

BİNGÖL

15.12.1934

4.9

12

ERDEK

04.01.1935

6.7

5

30

DİGOR

01.05.1935

6.2

200

KIRŞEHİR

19.04.1938

6.6

149

İZMİR-DİKİLİ

22.09.1939

7.1

60

TERCAN

21.11.1939

5.9

43

ERZİNCAN

26.12.1939

7.9

32962

NİĞDE

10.01.1940

5.0

58

KAYSERİ-DEVELİ

20.02.1940

6.7

37

20

YOZGAT

13.04.1940

5.6

20

MUĞLA

23.05.1941

6.0

2

VAN-ERCİŞ

10.09.1941

5.9

194

ERZİNCAN

12.11.1941

5.9

15

MUĞLA

13.12.1941

5.7

BİGADİÇ-SINDIRGI

15.11.1942

6.1

7

OSMANCIK

21.11.1942

5.5

7

ÇORUM

11.12.1942

5.9

25

NİKSAR-ERBAA

20.12.1942

7.0

3000

ADAPAZARI-HENDEK

20.06.1943

6.6

336

TOSYA-LADİK

26.11.1943

7.2

2824

BOLU-GEREDE

01.02.1944

7.2

3959

DÜZCE

10.02.1944

5.4

MUDURNU

05.04.1944

5.6

30

GEDİZ-UŞAK

25.06.1944

6.2

21

AYVALIK-EDREMİT

06.10.1944

7.0

27

ADANA-CEYHAN

20.03.1945

6.0

10

VAN

20.11.1945

5.8

KADINHAN-ILGIN

21.02.1946

5.6

2

VARTO-HINIS

31.05.1946

5.7

839

349

İZMİR-KARABURUN

23.07.1949

7.0

1

7

KARLIOVA

17.08.1949

7.0

450

KIĞI

04.02.1950

4.6

20

İSKENDERUN

08.04.1951

5.7

6

10

KURŞUNLU

13.08.1951

6.9

52

208

HASANKALE

03.01.1952

5.8

133

YENİCE-GÖNEN

18.03.1953

7.4

265

366

KURŞUNLU

07.09.1953

6.4

2

AYDIN-SÖKE

16.07.1955

7.0

23

ESKİŞEHİR

20.02.1956

6.4

2

FETHİYE

25.04.1957

7.1

67

BOLU-ABANT

26.05.1957

7.1

52

100

BAŞKÖY

07.07.1957

5.1

KÖYCEĞİZ

25.04.1959

5.7

HINIS

25.10.1959

5.0

18

MARMARİS

23.05.1961

6.5

9

IĞDIR

04.09.1962

5.3

1

22

DENİZLİ

11.03.1963

5.5

ÇINARCIK-YALOVA

18.09.1963

6.3

1

26

DENİZLİ

22.11.1963

5.1

MALATYA

14.06.1964

6.0

8

36

MANYAS

06.10.1964

7.0

23

130

DENİZLİ-HONAZ

13.06.1965

5.7

14

217

KARLIOVA

31.08.1965

5.6

VARTO

07.03.1966

5.6

14

75

VARTO

19.08.1966

6.9

2394

1489

ADANA-BAHÇE

07.04.1967

5.3

ADAPAZARI

22.07.1967

7.2

89

235

PÜLÜMÜR

26.07.1967

6.2

97

268

AKYAZI

30.07.1967

6.0

2

40

BİNGÖL-ELAZIĞ

24.09.1968

5.1

2

40

BARTIN

03.09.1968

6.5

29

231

FETHİYE

14.01.1969

6.2

GÖNEN

03.03.1969

5.7

1

DEMİRCİ

23.03.1969

6.1

ALAŞEHİR

28.03.1969

6.6

41

186

KARABURUN

06.04.1969

5.6

3

GEDİZ

28.03.1970

7.2

1086

1260

ÇAVDARHİSAR

19.04.1970

5.9

2

DEMİRCİ

23.04.1970

5.7

43

BURDUR

12.05.1971

6.2

57

150

BİNGÖL

22.05.1971

6.7

878

700

EZİNE

26.04.1972

5.0

VAN

16.07.1972

5.2

1

İZMİR

01.02.1974

5.2

2

22

KARS-SUSUZ

25.03.1975

5.1

2

26

LİCE

06.09.1975

6.9

2385

3339

DOĞU BEYAZIT

02.04.1976

4.8

5

13

ARDAHAN

30.04.1976

5.0

4

DENİZLİ

19.08.1976

4.9

4

28

ÇALDIRAN-MURADİYE

24.11.1976

7.2

3840

497

LİCE

25.03.1977

4.8

8

17

PALU

26.03.1977

5.2

8

26

İZMİR

16.12.1977

5.3

FOÇA

14.06.1979

5.9

MUŞ-BULANIK

27.03.1982

5.2

BİGA

05.07.1983

4.9

3

ERZURUM

30.10.1983

6.8

1155

1142

ERZURUM-BALKAYA

18.09.1984

5.9

3

35

MALATYA-SÜRGÜ

06.06.1986

5.6

1

20

KARS-AKYAKA

07.12.1988

6.9

4

11

ERZİNCAN

13.03.1992

6.8

653

3850

DİNAR

01.10.1995

6.0

96

240

ÇORUM-AMASYA

14.08.1996

5.4

6

ADANA-CEYHAN

27.06.1998

6.3

145

1041

KOCAELİ 

17.08.1999

7.4

17127

43953

KOCAELİ

13.09.1999

5.8

MARMARA DENİZİ

20.09.1999

5.0

MARMARİS-MUĞLA 

05.10.1999

5.2

BOLU-DÜZCE

12.11.1999

7.2

845

4948

BOLU-YIĞILCA

14.2.2000

5.1

DENİZLİ-HONAZ

21.4.2000

5.0

ÇANKIRI-ORTA

6.6.2000

6.1

2

1766

SAKARYA-HENDEK

23.8.2000

5.8

9

AFYON-SULTANDAĞI

15.12.2000

5.8

6

547

TUNCELİ-PÜLÜMÜR

27.1.2003

6.2

1

7

İZMİR-URLA

10.4.2003

5.6

BİNGÖL

1.5.2003

6.4

176

520

ERZURUM-ÇAT

25.3.2004

5.1

9

20

AĞRI-DOĞUBEYAZIT

2.7.2004

5.1

18

32

MUĞLA-GÖKOVA KÖRFEZİ

3-4.8.2004

5.0 – 5.4. – 5.0

ELAZIĞ-SİVRİCE

11.8.2004

5.5

12

HAKKARİ

25.1.2005

5.5

2

5

BİNGÖL-KARLIOVA

12.3.2005

5.7

16

BİNGÖL-KARLIOVA

14.3.2005

5.9

kaynak site: http://www.belgenet.com/deprem/depremt.html

Yaşanan depremler içinde en fazla can kaybı 26–27 Aralık 1939’da Erzincan’da oluşan depremde meydana gelmiştir. Şiddeti Richter ölçeğine göre 8 olan deprem sonucunda toplam 32.962 kişi ölmüş, yaklaşık 100.000 resimkişi yaralanmış ve 116.720 bina yıkılmıştır. Dünyanın büyük depremleri arasında sayılan bu deprem Türkiye’nin en ciddi deprem felaketlerinden biridir. Konumu 39 80 kuzey enlemi ve 39 51 doğu boylamı, odak derinliği 20 km olan depremin etkilediği alan doğuda Erzincan Ovasından batıda Kelkit Vadisine kadar uzanır. Hasara uğramış bölgelerin uzunluğu 400 km(Erzincan’ın doğusundan Amasya’ya kadar), genişliği ise (güneyde Sivas’tan kuzeyde Karadeniz’e kadar) 200 km’dir. Bu depremde Erzincan’dan Kelkit Vadisini izleyerek Niksar’a kadar uzanan yaklaşık 350 km’lik bir kırık sistemi oluşmuştur. Kırıklar boyunca 1 m’lik düşey (atım) ve 4 m’lik yatay hareketler görülmüştür.

Bu depremin artçı sarsıntıları üzerine bölgede inceleme yapan Wilhelm Salomon–Calvi adlı bilim adamının 03.01.1940 tarihli raporu MTA Mecmuasının 18 sayısında yayınlanmış ardından Demiryollar Dergisinin Mart 1940 tarih 181. sayısında demiryolculara aktarılmıştır.

Fenni Kısım:

Erzincan Yer Sarsıntıları

Coğrafya haritalarında Anadolu kıtası Asya’dan Avrupa’ya doğru uzanan mustatil şeklinde mütecanis bir kütleden müteşekkil bir kol gibi görünmektedir. Fakat jeolojik tetkikler hakikatte bu yarımadanın sonradan zahiri bir vahdet teşkil edecek surette birbirine yapışmış. Pek gayri mütecanis parçalardan müteşekkil bir nevi mozaikten ibaret olduğunu göstermektedir.

Trakya’daki Mürefte mıntıkasından hareket eden birinci derecede mühim bir tektonik hat takri eden birinci derecede mühim bir tektonik hat takri Marmara denizinden ve İzmit körfezinden geçmekte ve Sapanca, Adapazarı, Düzce, Bolu ve Gerede’ye gitmektedir.

Bu hattın şimalinde vaktiyle «Palaearctis» isimli şimal kıtasının bir kısmını teşkil etmiş olan bir mıntıka vardı (Zonguldak bu mıntıkadadır). Cenuptaki Ankara Konya masifi, Kızılırmak masifi, Ararat – Ağrı yaylası ve şarki Anadolu’nun diğer cesim yanardağları gibi «mutavassıt mıntıkalar» vardır. Bu mutavassıt mıntıkaların cenubunda ise Toros sıradağları ve eski «Gondwana>> kıtasının en cenubi kısımları bulunmaktadır (Suriye, Arabistan, Afrika).

Bidayette İzmit hattı boyunca birbirinden ayrılan bu arazi şimdi yekdiğerine birleşmiş ve yapışmış vaziyettedir. (Nowak bu hatta «Paflagonya yarığı» demektedir); ben ise «Tonale hattı» diyorum. Fakat bu birleşmeyi husule getiren hareketler henüz bitmemiş olup her yeni hareket yer sarsıntıları tevlid etmektedir. Buna binaen bu hattın civarı Türkiye nin belki en tehlikeli mıntıkasını teşkil etmektedir.

İzmit 2 ikincikanun 69 da, 24 Ağustos 358 de, 2 birincikanun 362 de, 16 Ağustos 555 de, 25 Mayıs 1719 da ve 15 Nisan 1878 de, Adapazarı da 10 Temmuz 1894 de yer sarsıntılarından müteessir olmuştur. Buralarda bundan başka yer sarsıntıları vuku bulmuş olduğu da muhakkaktır.

Ege denizi, Karadeniz ve Akdeniz genç çöküntüler olup kenarları ekseriyetle faylardan müteşekkildir. Yalnız Çukurova bu hususta bir istisna teşkil etmektedir.

Ege denizinden hareket eden derin depresyonlar Anadolu’nun içerisine doğru ilerlemişlerdir. Bu depresyonlar Gediz iki Menderes ve İzmir körfezi hufreleridir. (Bu hufreler Anadolu’da ekseriya teressübat vasıtasıyla dolarak ovaları meydana getirmiştir). Marmara denizinden ise Gemlik körfezi ile imtidadı olan İznik gölü ve bugün nehir alüvyonları ile dolmuş bulunan eski Manyas – Apolyond – Bursa – İnegöl körfezi ayrılmaktadır. Bu iki depresyonda keza jeolojik hufrelerdir.

Şark ta Tokat, Suşehri, Erzincan ve Erzurum hufreler içinde bulunmaktadır. Van gölü mıntıkası da bir hufreye benzemektedir. Fakat buradaki Nemrut yanardağı 1441 senesinde faaliyette bulunuyordu. Binaenaleyh bu yanardağın yeniden faaliyete geçmesi mümkündür. Gerek bu dağ civarındaki yer sarsıntılarının gerek artık faaliyet halinde olmayan Ağrı (Ararat) dağı sarsıntılarının volkanik menşeli olmaları ihtimali vardır.

Anadolu’nun yüksek yaylaları içerisine sokulan ovaların çoğu çökme havzaları olup kenarları faylardan veya fleksürlerden müteşekkildir. Başka mıntıkalarda haricen görülmemekle beraber arz kışrının hareketlerinde amil olan faylar mevcuttur. Kırşehir zelzelesinde Akpınar yakınlarında bir fay 14–15 Km boyunca meydana çıkmıştır. Bu fay imtidadınca toprak ufki istikamette hareket etmiştir. Şayanı şükran bir şey vardır ki bu da fayların ve hufrelerin büyük bir kısmının istirahat halinde olmasıdır. Mesela Ankara hufresi sakin gibi görünmektedir. Bundan dolayı devlet merkezinin şiddetli yer sarsıntıları talihsizliğinden vareste kalacağı ümit edilebilir.

Fakat fayların, hufrelerin ve çökme havzalarının hala faal bulunduğu yerlerde bunların kenarlarında yavaş yavaş gerginlikler hasıl olmaktadır. Bu Gerginlik azami haddi bulduğu zaman arz kışrının muvazenesi bozulmakta ve iki kısım yekdiğerinden ayrılıp koparak yer sarsıntısı hasıl olmaktadır. Hareket şakuli, ufki veya mail olabilir. Bazı faylarda veya hufrelerde kuvvetli olmakla beraber muvazeneyi bozacak dereceye varmamış bulunan gerginlikler mevcut olabilir; başka bir yerde vuku bulan şiddetli bir zelzele mezkur muvazenenin ihlalini intaç edebilir. Bu gibi tali zelzelelere «relais» zelzeleleri derler. Şiddetli sarsıntılar bu tali sarsıntıları pek çok tevlid ederler.

Birincikanun 27 sinde vuku bulan büyük Erzincan zelzelesinde de böyle olmuştur. MTA Enstitüsünün elinde Dr.Stchepinsky tarafından tanzim edilmiş 1:100.000 lik bir Erzincan jeolojik haritası ile Dr. Lahn tarafından hazırlanmış bir Tokat jeolojik haritası vardır. Dr.Stchepinsky nin haritasına göre Erzincan ONO istikametinde ve takriben 50 Km uzunluğunda bir hufre içinde bulunmaktadır.

Mumaileyh bundan başka 35 Km. daha şimali şarkide bulunan, ayni istikamet ve uzunluğa malik olan ve Tercan hufresinde nihayet bulan bir fay tespit etmiştir. Her iki yer sarsıntısı hakkında verilen malumata göre bunlardan birincisi (21.11.39) bu fay boyunca vuku bulan hareketler tarafından, ikincisi de Erzincan hufresindeki hareketler tarafından tevlid edilmiştir. Erzincan’da salim kalan yegane binalar olan iki kışlanın hufre dışında dağların, yamacında bulunmaları karakteristik bir haldir.

Gazetelerin verdiği malumata nazaran zelzele merkezinin bu hufre içinde olduğu anlaşılıyor. Zelzele merkezi mıntıkasında vuku bulan sarsıntılar pek uzaklara intikal etmiş ve Tokat, Suşehri, Giresun ve sair yerlerde «relais» zelzeleleri husule getirmiştir. Gazete haberlerinin jeologlar marifetiyle mahallinde tahkik ve tetkik ettirilmesi icap edeceği tabiidir.

İkinci teşrin ayındaki küçük zelzelenin hufrede mevcut gerginlikleri tezyid etmek sureti ile birincikanun ayındaki büyük zelzeleyi intaç etmiş olması mümkündür. Dr. Lahn’ın müşahedelerine nazaran Tokat’ta da bir hufre bulunmakta ve maden mühendisi Bay Servere göre Giresun mıntakası da faylar tarafından kat edilmektedir. Buna nazaran Erzincan zelzelesi Tokat ve Suşehri faylarını tahrik etmiş demektir.

Bir faydaki gerginlikler henüz pek hafif olduğu zaman bu fay tahrik edilmeyebilir; nitekim vaktiyle kendi sarsıntılarını tevlid etmiş olan Erzurum hufresi tayları bu kere sakin kalmışlardır. Fakat bu hufrenin daima sakin kalacağını zannetmek hata olur. Zelzelenin başka şehir ve köylerde pek büyük zararlar vermesinin sebebi yalnız sarsıntıların şiddetli değil ayni zamanda Erzincan’la hem hudut olan mıntıkaların jeolojik bünyeleridir. Erzincan’dan 580 kilometre mesafede bulunan Ankara’da birçok kimse sarsıntının tesiriyle uyanmıştır. Bereket Ankara hufresinin fayları sükûnetlerini muhafaza etmişlerdir.

Meselenin memleket bakımından mühim olan ciheti ileride insan ve mal kayıplarının nasıl önüne geçilebileceğidir. Zelzelelerin biteceğini zannetmek hata olur; bunların daha binlerce sene zaman zaman tekerrür edeceğinde şüphe yoktur.

Abich’in şarki Anadolu hakkındaki eserinde mevcut malumat 1000 seneden beri Erzincan’ı tahrip etmiş veya ciddi surette hasara uğratmış olan yer sarsıntılarını göstermektedir. Bu sarsıntılar 1045, 1166, 1168, 1254. 1268, 1281, 1287, 1290, 1356, 1374, 1458, 1482, 1578, 1584 ve 1784 senelerinde vuku bulmuştur. Bu liste şüphesiz pek eksiktir; çünkü kaydedilen zelzeleler en şiddetli olanlarıdır; uzun uzun devreler için malumat yoktur. Mamafih netice sarihtir: Erzincan son 100 sene zarfında lâakal 16 kere yıkılmıştır. İzmit, İzmir vesair bir çok Türk şehirleri için de buna benzer malumat toplanabilir.

1938 senesinde Kırşehir sarsıntısından ve 1939 senesinde Bergama – Dikili zelzelesinden mütevellit zararların tetkiki bana üç şey öğretti:

1) Maddi hasarların büyük bir kısmında binaların fena inşa edilmesi ve insan kayıplarında da ekseriya- damların inşa tarzı amil olmaktadır.

2) Hasarların diğer bir sebebi zemindir. Birçok evler kayaların üzerine değil gayri sabit arazi üzerine bina edilmiştir.

3) Birçok köyler ve şehirler az uzakta daha emin yerler seçmek mümkün olduğu halde jeoloji ilmince bu hususta tehlikeli addedilen yerlerde kurulmuştur.

Buna binaen salâhiyettar makamlar ileride vukuu mümkün zayiatı önlemek üzere lazım gelen tedbirleri almaya karar vermiş bulunmaktadır…

Ankara, 3.1.1940 Wilhelm Salomon-Calvi

Başbakan Erdoğan, Elazığ’da meydana gelen 6,0 büyüklüğündeki depremde can kaybının 50’den fazla olması üzerine yaptığı açıklamada "Elazığ’da meydana gelen depremin üzüntü verici olduğunu, şüphesiz ki, bu bölgenin yerel mimari anlayışı kerpiç yapılanmadır. Bu kerpiç yapılanmanın da ne yazık ki tabii faturası, bedeli ağır olmuştur" dedi.

Evet, insanları deprem değil kerpiç yapılar öldürmüştür, ancak barınma ve yerleşim sorunu devletin anayasal bir görevidir. Deprem kuşağı üzerinde bulunan ülkemizde depremle mücadele deprem öncesi Sivil Savunma binaları inşa etmek, kurtarma ekipleri yetiştirmek bunlara malzeme almanın ötesine bir türlü geçmemiştir. Hala kentlerimizin Çevre, İmar, Ulaşım planları yoktur, Belediye meclislerinden devamlı küçük ölçekli plan tadilatları geçmektedir.

Yıkıcı bir deprem beklentisi içinde olan İstanbul’un belediye başkanı ise "Depremin ayak seslerini duyuyoruz. 30 bin insanımız hayatını kaybedecek. Hasarlı yapı sayısı 50 bini bulacak. İstanbul’un yenilenmesi için kentsel dönüşüm için adımlar atarken ana muhalefetin söylemeleri vatandaşı korkuttu. Dediler ki buraları peşkeş çekecekler. Doğru olan şey destek vermeleri gerekirdi. Ama malasef, birçok yerde Kartal’da, Maltepe’de, Sarıyer’de gidin halka sorun. Vatandaşa sizi buradan çıkaracaklar. Buraları peşkeş çekecekler dediler. Siyasiler bunu siyasi menfaatleri için kullandılar. Vatandaşa da buna inandırdılar. Mülkiyet hakkı var. Vatandaşı zorla çıkaramazsınız. Zeytinburnu’nda bu kapsamda bir proje başlattık. Ancak, vatandaşı ikna edemiyoruz. Anlaşmak uyuşmak şart" dedi.

resim
Kartal Kentsel Dönüşüm Projesi

Evet, Sayın Topbaş birileri siyasi menfaat peşinde olabilirler ama sizin 51 insanımızın canını kaybettiği olayın ardından yaptığınız açıklamada "kentsel dönüşüm" projelerinizin hayat kurtaracağı izlenimini veren resimaçıklamanız ise siyasi menfaatin yanında ticari menfaat sağlamaya yöneliktir. Kaldı ki örnek verdiğiniz üç ilçede de yerel seçimlerde partiniz politikaları referanduma tabi olmuş ve kaybetmiştir. Hep ağzınızdan düşürmediğiniz millet iradesi "kentsel dönüşüm projelerinize" bu üç ilçede karşıdır. Kaldı ki bu üç ilçede de yapacağınız kentsel dönüşüm projelerinin depreme karşı güvenirli konut üretmekle alakası yoktur. TOKİ’niz ise stad yapmakla ve TCDD arazilerine (Yedikule Cer Atölyesi) dönüşüm projeleri üretmekle meşguldür. Nasıl olsa depremden sonra yardımcı olacak bir sürü "insani yardım kuruluşlarımız" (adları kötü anılsa uygulamaları yargıya taşınmış olsa da) vardır.

Deprem sonrası dedik de; kentlerde deprem sonrasında kurtulanların toplanacağı uzun süre geçici barınma ve lojistik desteğin sağlanacağı alanlar büyük önem taşımaktadır. Bu bakımdan Haydarpaşa Gar ve Liman sahası Kadıköy ve İstanbul için önemi büyüktür. 1999 depreminde Haydarpaşa Liman sahası lojistik destek alanı olarak kullanılmıştır. Peki iktidar ve İBB ne yapıyor, Haydarpaşa Gar ve Liman sahasını asıl kullanım amacı dışına çıkartarak yoğun bir yapılaşmaya açıyor. Bu yapılaşmanın deprem sonucu güvenli konut yaratma hedefi varmıdır. Koruma amaçlı plan Haydarpaşa Gar ve çevresini korumadığı gibi depremde ve deprem sonrasında İstanbul halkının barınma ihtiyacına yönelik değildir. 

resim

 

Kamu kurumları ve özel sektör çalışanlarına sivil savunma eğitimi verilerek deprem sonrası hayat kurtarma faaliyetlerinde demiryolları da yerini almış. 1999 yılında yaşanan depremin ardından öncelikle İstanbul’da Haydarpaşa ve Sirkeci de çalışan demiryolculardan oluşan 40 kişilik ekipler Sivil Savunma görevlilerince nazari ve tatbiki eğitimlerden geçirilerek Sivil Savunmacı belgesi verilmiştir. Yapılan eğitim çalışmalarının birinde eğitim veren TCDD Sivil Savunma uzmanları ile gönüllü sivil savunma elemanları arasında "nükleer santraller ve nükleer silahlanma üzerine" tartışma yaşanmıştır. Gönüllü sivil savunma görevlilerinin nükleer santral ve nükleer silahlanmaya karşı söylemde bulunmaları üzerine ekipten 2 kişinin 2007 yılında düzenlenen eğitime çağrılmaması üzerine diğer ekip elemanları da rapor alarak eğitime katılmamışlardır. Bundan sonra 40 kişilik eğitimli ekip  bir daha nazari ve tatbiki eğitimlere çağrılmayarak, yeni bir ekip oluşturulmuştur. 40 kişilik ekibin daha sonra düzenlenen eğitimlere katılmak için yaptığı yazılı ve sözlü başvurular ise yanıtsız kalmıştır. Nükleer santraller ülkemiz için bir gereklilik değildir. Rüzgâr Güneş gibi enerji kaynaklarımızı daha verimli olarak kullanarak deprem kuşağı üzerinde bulunan vatan topraklarımıza uluslararası dayatmaların sonucu nükleer santral kurma sevdasından uzak duralım. Nükleer santrallerle birlikte yaşanacak bir depremin ardından kurtulanları toplu nükleer temizliğin beklediğini bilelim.

Salâhiyettar makamlar 1940 yılında Wilhelm Salomon-Calvi’ye "ileride vukuu mümkün zayiatı önlemek üzere lazım gelen tedbirleri almaya karar verdiklerini" sözünü söylemişlerdi.

Söz veren yetkililer gittiler ama…

Hatırlatırız.

Devlet yönetiminde devamlılık esastır.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: kentvedemiryolu