BTS “Hızlı Trende Sorumluluk Başbakanda”
13 Mart 2009 Günü Hızlı Trenin sefere konulması sırasında Başbakan Recep Tayip Erdoğan’a basın mensuplarının “bazı sendikaların hızlı trenle ilgili güvenlik endişelerinin sorulması” üzerine, Başbakan’ın Birleşik Taşımacılık çalışanları Sendikasını ima ederek söylediği sözlere BTS Genel Başkanı Yunus AKIL 18.03.2009 tarihinde yazılı bir basın açıklaması yaparak Başbakan’a yanıt vermiş ayrıca hızlı trenle ilgili eleştiri ve taleplerini bir kez daha seslendirmiştir.
Ülkemizde Ankara-İstanbul, Ankara-Sivas ve Ankara-Konya arasında olmak üzere üç adet hızlı tren projesi bulunmaktadır. 13.03.2009 tarihinde Ankara Eskişehir arasında işletilmeye başlanılan hızlı tren için ulaştırma işkolunda örgütlü bir sendikanın yolcular için güvence istemesinin yanında yazılı basında köşe yazarlarından ilgililerin cevaplaması istemiyle maliyete yönelik sorular sorulmuştu.Ankara Konya Hızlı trenine ilk soruyuda biz soralım. Neden Konya?
Uzun ince bir yolda yetişmek için menzile gece gündüz yetmiş dokuz yıl sazı ve sözü ile yol alan Aşık Veysel Dostlar Beni hatırlasın diye seslenmişti. Büyük ustayı ölümünün 36. yıldönümünde saygıyla anıyoruz.
Ülkemizin geri kalmışlığının en büyük sebebi eğitim sorunudur. Halkımızın büyük çoğunluğu sağlık hizmetlerinde olduğu gibi ücretsiz ve kaliteli bir eğitim hakkından da yoksun bırakılmıştır. Özellikle teknik eğitim ve meslek okulları konusundaki yetersizliğimiz ülkemizi mesleksiz insanlar ordusuna dönüştürmüştür. Bu olumsuzluklara karşın cumhuriyeti kuran kadroları takip eden yurtsever insanların gayretiyle ülkemizde bu problemi çözmek adına köy enstitüleri ve diğer sanat mektepleri açılmıştır. 

Bugünlerde yine İstanbul’un önemli bir tarihi alanı bazı keyfi kararlar nedeniyle gündemde; Camialtı Tersanesi. Haliç’in kuzey kıyısında konumlanan Haliç Tersaneleri’nin (özgün adı ile Tersane-i Amire) bir parçası olan ve halen gemiciliğe dair basit bakım onarım işlerinin, tersane müdürü ve az sayıdaki çalışanının üstün gayretleri ile yürütüldüğü bir tersane Camialtı.
İnsan hakları ülkülerinin hem siyasi hem etik olarak merkezî konuma taşındığı bir çağda yaşıyoruz. Daha iyi bir dünyanın kurulması için bu ülkülerin ağırlıklarının artırılmasında pek çok enerji harcanmaktadır. Ancak çoğu kez dolaşımdaki kavramlar özünde egemen liberal ve yeni-liberal pazar mantıklarını ya da hâkim yasallık ve devlet faaliyeti biçimlerini reddetmez. Sonuçta özel mülkiyet hakkı ve kâr oranının hakla ilgili öteki tüm düşünceleri gölgede bıraktığı bir dünyada yaşıyoruz. Ben burada başka tür bir insan hakkı olan kent hakkını incelemek istiyorum.