Kuruluşunun 50. Hizmete Açılışının 40. Yılında Atatürk Konutu ve Demiryolları Müzesi
 Mustafa Kemal, Mart 1923’te Meclis’i açış konuşmasında, sağlıkla işleyecek bir eğitim için gerekli, türlü kurumlar arasında “Müze”lerin de bulunmasının, kurulmasının önemine dikkat çeker. Asar-ı Âtika (Eski Eserler) Komisyonu’nun kurulması BMM Hükümeti’nin aldığı kararlar arasındadır. 1923’te kurulan “Heyet-i İlmiye” (Bilim Kurulu), Ankara’da bir “müze” kurulması ve “okul müzeleri”nin açılmasını karara bağlar. 1926’da Ankara’da ilk “Mektep Müzesi” Maarif Vekâleti bünyesinde açılır. “Müze”nin sorumlusu, büyük eğitimci İsmail Hakkı Tonguç’tur.
Mustafa Kemal, Mart 1923’te Meclis’i açış konuşmasında, sağlıkla işleyecek bir eğitim için gerekli, türlü kurumlar arasında “Müze”lerin de bulunmasının, kurulmasının önemine dikkat çeker. Asar-ı Âtika (Eski Eserler) Komisyonu’nun kurulması BMM Hükümeti’nin aldığı kararlar arasındadır. 1923’te kurulan “Heyet-i İlmiye” (Bilim Kurulu), Ankara’da bir “müze” kurulması ve “okul müzeleri”nin açılmasını karara bağlar. 1926’da Ankara’da ilk “Mektep Müzesi” Maarif Vekâleti bünyesinde açılır. “Müze”nin sorumlusu, büyük eğitimci İsmail Hakkı Tonguç’tur.
 Müştak Erenus (1915-5 Kasım 2002). O da benim demiryolcu kayınpederim Ziya Hatay (1914 – 2009) gibi Şam doğumlu. Sevgili, sevimli, kadir-kıymet bilir; sencil ve sevecen adam; dost şair, cumhuriyetin ilk kuşağından devrimci aydın. Yazanın çizenin, derginin dertlinin kanadına rüzgâr, sırtına duvar olan adam. Yiğit, tok sözlü… İçtenlikli, sıcacık söyleyişli; yaşamın ve yaşamaların hakkını vermiş, aldığı soluğu “hak etmiş” bir kavga adamı. Bir “has adam”. Ataol Behramoğluyazdı en son. Öğrendik ki yaşlılık denilen koya çekmiş yaşam kadırgasını; uzaktan izliyormuş bir zamanlar fırtınakuşu gibi kanatlarına konduğu dalgaları.
Müştak Erenus (1915-5 Kasım 2002). O da benim demiryolcu kayınpederim Ziya Hatay (1914 – 2009) gibi Şam doğumlu. Sevgili, sevimli, kadir-kıymet bilir; sencil ve sevecen adam; dost şair, cumhuriyetin ilk kuşağından devrimci aydın. Yazanın çizenin, derginin dertlinin kanadına rüzgâr, sırtına duvar olan adam. Yiğit, tok sözlü… İçtenlikli, sıcacık söyleyişli; yaşamın ve yaşamaların hakkını vermiş, aldığı soluğu “hak etmiş” bir kavga adamı. Bir “has adam”. Ataol Behramoğluyazdı en son. Öğrendik ki yaşlılık denilen koya çekmiş yaşam kadırgasını; uzaktan izliyormuş bir zamanlar fırtınakuşu gibi kanatlarına konduğu dalgaları.   Bugün sabah yeniden işlemeye başlayan kentiçi (banliyö) trenlerinin şarkısıyla uyandım. Öksüzlükten kurtulduk… Serçelerin sabah şarkısına trenlerin kanat sesleri de eşlik ediyor şimdi. Evin eteğine sürünerek geçiyorlar delişmen kediler gibi… Ne güzel! Size, Kentvedemiryolu’na değişik tarihlerde yazılıp yayımlanmış içinden tren geçen şiirlerimden bir seçme yaptım iletiyorum. 29 Temmuz 2013, Ankara.
Bugün sabah yeniden işlemeye başlayan kentiçi (banliyö) trenlerinin şarkısıyla uyandım. Öksüzlükten kurtulduk… Serçelerin sabah şarkısına trenlerin kanat sesleri de eşlik ediyor şimdi. Evin eteğine sürünerek geçiyorlar delişmen kediler gibi… Ne güzel! Size, Kentvedemiryolu’na değişik tarihlerde yazılıp yayımlanmış içinden tren geçen şiirlerimden bir seçme yaptım iletiyorum. 29 Temmuz 2013, Ankara. Bu yazıyı noktaladığım gün (25 Temmuz 2013) İspanya’dan gelen korkunç bir tren kazasıyla sarsıldık. Bu feci kazada onca can yitiren İspanyol halkına, İspanya demiryolcularına içtenlikle başsağlığı dileyerek… Ne diyelim, tarihten söz ederken adını andığımız bu güzel ülkeye, şimdi böyle bir not göndermek de varmış… Tarihin traverslerinde gezinirken, nerden bilebilirdik gelip yine raylara takılacağımızı.
Bu yazıyı noktaladığım gün (25 Temmuz 2013) İspanya’dan gelen korkunç bir tren kazasıyla sarsıldık. Bu feci kazada onca can yitiren İspanyol halkına, İspanya demiryolcularına içtenlikle başsağlığı dileyerek… Ne diyelim, tarihten söz ederken adını andığımız bu güzel ülkeye, şimdi böyle bir not göndermek de varmış… Tarihin traverslerinde gezinirken, nerden bilebilirdik gelip yine raylara takılacağımızı. Sevgili Oktay Akbal’ın bugünkü yazısı da yine yaşla, yaşlanmakla ilgiliydi. (Yaşlanmak Üstüne, Cumhuriyet, 27 Ocak 2013). Yazıyı okumadan daha, sağlık nedenleriyle uzun süre ara verdiği yazılarına yeniden başladığı günkü yazısını anımsadım. Bir kez daha bakmak gereksinmesi duydum Hep Yeni Baştan başlıklı bu öykü tadındaki yazıya. Ya da Akbal’dan, yarına ve yaşama mektuba. (Cumhuriyet, 10 Ocak 2013). Akan zamanla duran zamanın kıyılarında süregiden yaşamak serüveninin yeni bir al-veriydi o yazı da. Kesmiş, yine zamanla hesaplaştığı unutulmaz öyküsünü taşıyan kitabı (Tarzan Öldü, Hikayeler, E Yayınları 1969) içine özenle yerleştirmiştim.
Sevgili Oktay Akbal’ın bugünkü yazısı da yine yaşla, yaşlanmakla ilgiliydi. (Yaşlanmak Üstüne, Cumhuriyet, 27 Ocak 2013). Yazıyı okumadan daha, sağlık nedenleriyle uzun süre ara verdiği yazılarına yeniden başladığı günkü yazısını anımsadım. Bir kez daha bakmak gereksinmesi duydum Hep Yeni Baştan başlıklı bu öykü tadındaki yazıya. Ya da Akbal’dan, yarına ve yaşama mektuba. (Cumhuriyet, 10 Ocak 2013). Akan zamanla duran zamanın kıyılarında süregiden yaşamak serüveninin yeni bir al-veriydi o yazı da. Kesmiş, yine zamanla hesaplaştığı unutulmaz öyküsünü taşıyan kitabı (Tarzan Öldü, Hikayeler, E Yayınları 1969) içine özenle yerleştirmiştim. Cumhuriyet demiryolculuğu tarihine şöyle bir göz atmış olanlar bilirler. Bayındırlık Bakanı, demiryollarının çetin cevizi Ali Çetinkaya yapımı biten her köprünün “yükleme denemesi”ne özel bir özen gösterir, zaman ayırırmış. Kimi denetimlerde köprünün yapımcısı ve mühendislerini yanına alır, köprünün bir ayağı altında (!) topluca köprünün sınamasını beklerlermiş. Köprünün geçer not almasından sonra trenlerin geçmesine izin verilirmiş. Bayındırlık Bakanı köprünün altından doğru köprüye ve üzerinden geçecek katarlara çevirince gözünü, köprü yapımcısı (yüklenici), köprü mühendisi ve diğer ilgililer de birbirlerine çevirirlermiş gözlerini…
Cumhuriyet demiryolculuğu tarihine şöyle bir göz atmış olanlar bilirler. Bayındırlık Bakanı, demiryollarının çetin cevizi Ali Çetinkaya yapımı biten her köprünün “yükleme denemesi”ne özel bir özen gösterir, zaman ayırırmış. Kimi denetimlerde köprünün yapımcısı ve mühendislerini yanına alır, köprünün bir ayağı altında (!) topluca köprünün sınamasını beklerlermiş. Köprünün geçer not almasından sonra trenlerin geçmesine izin verilirmiş. Bayındırlık Bakanı köprünün altından doğru köprüye ve üzerinden geçecek katarlara çevirince gözünü, köprü yapımcısı (yüklenici), köprü mühendisi ve diğer ilgililer de birbirlerine çevirirlermiş gözlerini… İçinde bulunduğumuz yıl, Batı kapitalizminin Anadolu toprakları üzerinde döşenmesine karar verdiği ilk demiryolunun, İngiliz sermayeli İzmir-Aydın hattının yapımına “imtiyaz” verilişinin 156. yılıdır (23 Eylül 1856). Aynı hat üzerinde yer alan Alsancak (Punta) istasyonunun temel atılışının da 154. yılı (30 Ekim 1858). Alsancak’tan başlayıp içerilere doğru uzanması planlanan emperyalist tasarımı bu demiryolunun yapımı için daha ortada bir girişim yokken dillendirilmiş bir öngörüyü anımsayalım önce…
İçinde bulunduğumuz yıl, Batı kapitalizminin Anadolu toprakları üzerinde döşenmesine karar verdiği ilk demiryolunun, İngiliz sermayeli İzmir-Aydın hattının yapımına “imtiyaz” verilişinin 156. yılıdır (23 Eylül 1856). Aynı hat üzerinde yer alan Alsancak (Punta) istasyonunun temel atılışının da 154. yılı (30 Ekim 1858). Alsancak’tan başlayıp içerilere doğru uzanması planlanan emperyalist tasarımı bu demiryolunun yapımı için daha ortada bir girişim yokken dillendirilmiş bir öngörüyü anımsayalım önce… Osmanlı topraklarında demiryolu kurmak düşüncesi 1836’da gündeme getirildi. Büyük Britanya’nın tanım ve tasarımıyla başlayan süreçte uygulamaya geçilmesi için bir dizi olayın olgunlaşması beklenecektir! Yine İngiliz’in yedinde ve yönetiminde olmak üzere… 1836’dan 1839’a, oradan 1856’ya gelindiğinde gerek hukuksal, gerekse ekonomik açıdan zemin iyice olgunlaşmış durumdaydı. Bir de bunlara Osmanlı’nın Avrupa yanında ve Avrupa için ölmek üzere (!) katılacağı Kırım Savaşı eklenince imtiyaz demiryolculuğunun tapu sözleşmesi tartışmasız imzalanacaktı. Zaman içinde demiryolu çöküşe duran bir imparatorluğun simgesine dönüşecekti.
Osmanlı topraklarında demiryolu kurmak düşüncesi 1836’da gündeme getirildi. Büyük Britanya’nın tanım ve tasarımıyla başlayan süreçte uygulamaya geçilmesi için bir dizi olayın olgunlaşması beklenecektir! Yine İngiliz’in yedinde ve yönetiminde olmak üzere… 1836’dan 1839’a, oradan 1856’ya gelindiğinde gerek hukuksal, gerekse ekonomik açıdan zemin iyice olgunlaşmış durumdaydı. Bir de bunlara Osmanlı’nın Avrupa yanında ve Avrupa için ölmek üzere (!) katılacağı Kırım Savaşı eklenince imtiyaz demiryolculuğunun tapu sözleşmesi tartışmasız imzalanacaktı. Zaman içinde demiryolu çöküşe duran bir imparatorluğun simgesine dönüşecekti.