Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

Yol üstü izlenimleri…İsmail SADIK

(yorumlar kapalı)

İsmail Sadık …Yol Üstü İzlenimleri…..

Sivas’ın Ankara’nın … Eskişehir’in … Anadolu’daki tüm acıkırların soğukluğunu üzerinden atarak Haydarpaşa’ya gelmek; sonra o büyük kapılardan, mermer merdivenlere inmek ve denize doğru çıkmak.. Serinliklerce, maviliklerce martı kuşlarının tüm hafifliğince, Boğazın o esrarlı, o büyüklü, o ezgiler oynaşan dalgalarıyla baş başa kalmak … Ve sonra bir sigara yakıp, dumanlarım avare insanlar gibi göğe doğru savurmak …

 

Yandaki koltuk kahvesinde demli bir çay içmek … Sıcacık, taptaze haberlerle mürekkebi bile kurumamış İstanbul gazetelerini okumak … Sonra da kartpostallarda güzelliği gizli kalmış, İstanbul’u … Batı yakası’nı: Rumeli’yi seyretmek … Hem de saatlerce, doymadan seyretmek ne güzeldir … Ne iç açıcı ve ne dinlendirici bir şeydir değil mi ?

 

Siz bu doyumsuz hayal alemindeyken, vapurlar gider – gelir … Motorlar kayıklar insan taşır Haydarpaşa’ya … Haydarpaşa’ya değil de Anadolu’ya …

 

Boğaziçi Köprüsü yapılmadan, Avrupa’ya kapılar buradan açılır; Anadolu topraklarına ayağını buradan atardı insanlar … «Daha ilk adımını atmanın» zevki Boğaziçi Köprüsünde mi yoksa Haydarpaşa Garı’nda mı bir başka anlamı vardır?

 

Tabii ki Haydarpaşa’nın.

 

O ilk adımdaki başkalık burada güzeldir, tatlıdır", insanın içinde bir şeyler biter … Sevinç gibi, elem gibi… Yalnız bitmez, başlar da. Ne var ki her ikisi de güzeldir, hoştur Haydarpaşa’da …

 

Bu duyu biçimini özelleştiren İstanbul’un sihirli havası mı, yoksa gar’ın tarihi havası mı ? Yada trenler mi, düdükleri mi ?

 

Bilinmez, hissedilir: Anlatılmaz … Anlatılamayan bir şeyi daha vardır Haydarpaşa Garı’nın … O da hiç bir Anadolu Garı’nda bulunmayan sıcaklığı, tatlılığı. .. Sımsıcak bir hava dolanır tüm vücudumuza, daha trenden iner – inmez … Ayrılırken de aynı sıcaklık, hatlar boyunca bırakmaz peşimizi…

 

«Bir bilet adım gişeden; Yolculuk başladı Haydarpaşa’dan … »

 

Hangi İstasyonu’nun yada hangi gar’ın güzelliği ve dünyası böylesine yaygın bir şiire konu olmuş; dilden dile, kuşaktan kuşağa söylenip durmuştur …

 

MUHT AR EROL İLE KARŞILAŞMA:

 

 kdHaydarpaşa Demiryolu İşçileri Sendikası Genel Sekreteri Faruk Akıntürk’le birlikte gar’ın üst bölümündeki, ayrı mimari özellik taşıyan odasında kendisiyle sohbet ederken 1. işletme Müdürü Sayın Muhtar Erol’da aynı konuya değiniyor ye «Genel Müdürlüğümüzün de tüm çabası, burasının adına yakışır ve daha turistik bk biçime kavuşturmaktadır» dedikten sonra şunları ekliyordu:

 

«Dünya’da ender biçimde bir tarihi yapım özelliği olan Haydarpaşa Garı’nın tüm güzelliğini ortaya çıkarmaya karar vermiş bulunmaktayız. Bunun sonucu olarak da, iç bölümünden yeni ve büyük değişiklikler yapmış ve garımızın gerçek yönünü ortaya az çok çıkarmış durumdayız. Genel Müdürlüğümüzün İstanbul için uygulamayı kararlaştırdığı projelerden ilki «Asya Kapısı» diye nitelediğimiz Haydarpaşa’nın restorasyonu, ikincisi ise «Avrupa Kapısı» diye isimlendirdiğimiz Sirkeci Garının restorasyonu ve modem bir biçime sokulmasıydı … Görüleceği gibi, her iki gar’ımızın «dün ve bu günleri arasında artık önemli değişiklikler olmuştur» …

 

GAR’IN ÖZELLİGI:

 

2 Alman mimar tarafından projesi hazırlanan Haydarpaşa Gar’ı 1918 yılında ulusal duyu ve arzumuza göre yapılmıştı. Tüm pencerelerinde, yapının belirli yerlerinde ay – yıldızlı bayrağımız işlenmişti… Yalnız İşletme Müdürlüğünün salonu değil yapının her bölümü büyük imparatorluğumuzun bir haşmetini taşıyordu …

 

Hayatın en önemli ve büyük bir bölümünü Türk Demiryolculuğuna harcayan ve 1. İşletme Müdürlüğüne atandığı günden bu yana, hem de kısa bir sürede, işçi ve memuruyla tüm personeline yeni bir çalışma azmi ve anlayışı getiren Muhtar Erol’dan elektrikli lokomotiflerin planlanan programdan önce monte edilmesini öyküsünü dinledikten sonra görecektir ki demiryolculukta da yeni bir Haydarpaşa doğuyordu …

 

HAYDARBABA’YA SAYGI:

 

 kdÜnce, çok büyük bir kadirşinaslık örneği gösterilerek Haydarpaşa’ya isim olan «Haydarbaba Türbesi» onarılmıştı .. Yakın bir zamana kadar «Haydarbaba»nın türbesini pek bilen yoktu galiba … Gar yeniden düzenlenirken burasının onarımı da ele alınmış ve güzel bir biçime kavuşturularak, dikkati çekecek hale getirilmişti. Kutsal rengimiz yeşille boyandıktan sonra türbe geceleri de ışıklandırılmağa başlanmış ve böylelikle saygının güzel bir sembolü haline sokulmuştu.

 

İlk kez Rüştü Sarp’ın iş1etme müdürü olduğu dönemde onarılan «Haydarbaba Türbesi»nin bir anlamlı özelliği de tüm makinist ve ateşçilerin yola çıkmadan önce mutlaka uğradıkları ve saygı duruşunda bulundukları bir ziyaretgah olmasıydı… Demiryolcular dualarını yaptıktan sonra trenlerine biniyor ve ancak ondan sonra yola çıkıyorlardı … Bu anlamlı gelenek Haydarpaşa Gar’ının kuruduğu, işletmeğe açıldığı günden buyana sürüyordu ve herhalde asırlarca da sürecekti…

 

Trenler, Anadolu’ya doğru yola çıkarken çalan düdükleri, yalnız ayrılığın bir işareti değil, «bizi selametle Haydarbaba» diyen bir kutsal anlayışın da ayni zamanda ifadesiydi. ..

 

KÖPRÜ MÜ HAYDARPAŞA MI?

 

 kdİstanbul’un güzelliğini süsleyen bu inci örneği yapıdan TCDD işyerlerini gezmek üzere Muhtar Erol’a veda ederken, birden aklımıza geldi :

 

"Sahi. .. Boğaziçi Köprüsü, zamanla Haydarpaşa’nın durumunu etkiler mi, önemini yitirir mi dersiniz acaba ?»

 

«Boğaziçi Köprüsü’nün yeri başka … Yeri bile başka olmasa, Haydarpaşa’nın doldurduğu ve toplum hayatımızda aldığı yeri hiç bir ulaşım hattı kolay – kolay dolduramaz ve yitiremez … »

Demiryol Dergisi..Mart 1975 sayı 5901 sayfa 7

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: www.kentvedemiryolu.com