Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

BİR MADALYONUN HATIRLATTIĞI MAZİ

TCDD İstanbul Demiryolu Müzesi 11.yılına demiryolu tarihi bakımından değerli bir bağışla girdi. Ömer ÇALŞİMŞEK’in müzemize bağışladığı gümüş Hicaz Demiryolu Madalyası, müze envanter defterine 434 numara ile kaydedildi.

Hicaz Demiryolu, demiryolu tarihimizin en önemli bölümlerinden biridir. Hicaz Demiryolu’nun yapımına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nda yapılan bütün hatlar yabancı sermayedarlar tarafından inşa edilmiş ve işletilmişti. On dokuzuncu yüzyılın en büyük ihale vurgununun yaşandığı Rumeli Demiryolu’nun yapımında Baron Hirsh’in devlete verdiği zararlardan sonra Sultan Abdülaziz, Haydarpaşa’dan başlayacak yeni demiryolu hattının devlet eliyle yapılmasını istemiş ve Alman mühendis Wilhelm Von Pressel’e 4670 km lik bir proje hazırlatmıştı.Ancak iki sene boyunca sadece 95 kilometrelik Haydarpaşa-İzmit hattı inşa edilebilmiş, 1875 yılında Osmanlı maliyesinin iflasıyla devlet girişimciliğinden tümüyle vazgeçilmiş ve hattın yapımı Deutsche Bank’ın denetimindeki Anadolu Demiryolu Şirketi’ne devredilmişti.

Haydarpaşa-Ankara ve Eskişehir-Konya hatlarından meydana gelen Anadolu Demiryolları ile Konya’dan sonra devam edecek Bağdat demiryolunun yapımı için sarfedilen büyük çabanın çeşitli nedenleri arasında padişahın yeni bir demiryolu planı da vardı; HİCAZ DEMİRYOLU.

Sultan Abdülhamit’in en büyük arzusu ümmetinin Haydarpaşa’dan trene binip hiç inmeden Mekke’ye ulaşmasıydı.

Bu proje için Osmanlı İmparatorluğu’nun ne sermayesi ne de teknik gücü vardı. Hiçbir Avrupa ülkesi 1200 kilometrelik bu kutsal hattın yapılabileceğine inanmıyordu.

Abdülhamit’in Alman oryantalist Hartmann’ın ifadesiyle “dünyayı şaşkınlığa düşüren” irade-i seniyyesi 1 Mayıs 1900 tarihinde açıklandı. Bu tarih aynı zamanda padişahın doğum günüydü. Yapılması amaçlanan demiryolu Arabistan’ın kapısı kabul edilen Şam’dan başlayacak, Medine’ye ulaşacak ve kutsal kent Mekke’de sona erecekti. Projenin en iddialı özelliği hattın tamamının Osmanlı Devleti tarafından inşa edilip işletilecek olmasıydı. Hicaz hattı 1aa.jpgMüslüman mühendislerce inşa edilecek, inşaatın yapımında Müslümanlar çalışacak, yerli malzeme kullanılacak,hattın rayları İstanbul tersanelerinde imal edilecek, traversler ormanlardan temin edilecek, sonuçta bu “kutsal hat” bütünüyle Müslümanların eseri olacaktı.

 Hattın inşası için biri İstanbul’da diğeri Şam’da olmak üzere iki komisyon kuruldu. Şamdaki komisyonun başında 5.Ordu komutanı Müşir Kazım Paşa ve maiyetinde fenni müşavir olarak çalışan Meissner Paşa vardı. Bu komisyonun emrine birçok Türk mühendis, iki demiryol taburu, bir sanayi taburu ve amele taburları verilmişti. Meissner Paşa, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları ve Limanları Müdüriyet-i Umumiyesi merkez teşkilatında da fen müşaviri olarak görev yaptı.

Ulusal demiryolculuğumuzun kurulmasında önemli katkıları olan, demiryolcu eğitimlerinin temellerini atan Yüzbaşı İskender Tevfik ( Sayıner) 1906 yılında Harp Okulundan istihdam teğmeni olarak mezun olduktan sonra 2.Şimendifer Bölüğü’nde görev alarak Amman-Medine demiryolu inşaatında çalıştı.

hicaz-demiryolu-madalyasi-3.jpg

Sultan Abdülhamit, daha çok hattın askeri ve dinsel önemi üzerinde duruyordu. “Bizim için önemli olan Şam ve Mekke arasındaki demiryolunu en kısa zamanda inşa edebilmektir. Bu suretle karışıklık arttığında süratle asker göndermemiz mümkün olacaktır. Ehemmiyetli ikinci noktada Müslümanlar arasındaki bağı öylesine kuvvetlendirmek ki, İngiliz hainliği ve hilekarlığı bu sağlam kayaya çarparak parçalansın” diye yazıyordu anılarına.

Yabancıların gözüyle Osmanlı’nın asla altından kalkamayacağı bir proje olarak görülen Hicaz Demiryolu’nun finansman kaynaklarının en önemlilerinden biri bağışlardı. Sultan Abdülhamit 50 bin Osmanlı altını bağışta bulunarak açılışı yaptı. İnşaat gelirlerinin tamamına yakını iç bağış, Ziraat Bankası kredileri, vergi ve diğer zorunlu ödemelerle Osmanlı toplumu tarafından karşılanmıştı. İmparatorluk dışındaki Müslümanlardan gelen bağışlar beklentileri karşılamadı, içlerinde en çok bağışı 40 bin altınla Hindli Müslümanlar yaptı. Halkı bağış yapmaya teşvik için 1901 yılında çıkarılan bir nizamname ile madalya yapımına karar verildi. Madalyalar altın, gümüş ve nikel olmak üzere tasarlandı. Beş Osmanlı altınından elli altına kadar bağışlar için nikel, elli altından yüz altına kadar yapılan bağışlara gümüş, yüz altının üzerindeki ianeler için altın madalya ve berat verilmekteydi. Hizmet olarak katkıda bulunanlara da takdir edilen madalyalar veriliyordu. Hizmet madalyaları kırmızı kurdeleliydi. Madalyaların erkekler için olanları yeşil kurdeleye, kadınlar için olanlar çiçek şeklinde bağlanmış yeşil kurdeleye takılıyor ve göğsün sol tarafında taşınıyordu. Kurdeleler ipek şerit olarak Hereke fabrikasında hazırlanıyordu. Müzemizdeki madalya 1902 de çıkarılan gümüş madalyalardan biridir. Kulbu ve kurdelesi orijinal değildir. Madalyonun ön yüzünde defne dalından bir çelenk içinde II. Abdülhamit’in el-gazi tuğrası ve lokomotif tasviri, 1318 (1902) tarihi, arka yüzde ” Hamidiye Hicaz Timur Yolu’na hizmet eden hamiyetmendane mahsustur” yazısı bulunmaktadır.

1a.jpg
1906 yılında Maan mevkiinin resmi açılışında ayrı bir madalya çıkarıldı. Madalyaların iğne ve kulblarını Kuyumcubaşı Harunacı Efendi yapıyor, madalyalar Meskukat-ı Şahane İdaresi tarafından imal ediliyordu.

Bu madalyaların içinde en gösterişlisi İstiklal Madalyamızı da çizen Heykeltraş Mesrur İzzet Bey’in tasarladığı Hamidiye Hicaz Demiryolu’nun Medine’ye varması ve Ayn’üz Zehra suyunun demir borularla şehre getirilmesi üzerine basılan madalyadır.

1.jpg
Hicaz hattı dar hat (1.05 m) olarak döşendi. Ana hat, Şam-Der’a-Amman-Medine-MekkeŞube hatları Der’a-Müzerrep-Afule ve Bisan’dı.

İnşaata 1901 de Şam ile Der’a asında yer alan Müzerrep’ten başlandı. 1903 de Amman’a, 1904 de Maan’a ulaşıldı. Hayfa demiryolunun satın alınmasıyla 1905 de Der’a, Hayfa’ya bağlandı. Böylelikle hattın Akdeniz ile bağlantısı sağlanmış oldu. Bu tarihten sonra yolcu taşınmaya başlandı. Medine’ye 1908 yılında ulaşıldı. Hattın Medine’ye yaklaşmasıyla bedevi saldırıları da artmaya başladı. Hicaz demiryolu ile ilgili çok değerli araştırmalar vardır. Bu kitaplar da hicaz demiryolunun teknik, politik, sosyal, ekonomik her yönü incelenebilir.

Sonuç olarak, demiryolculuk tarihimizin gururla anılacak sayfalarından biri olan Hicaz hattından geriye bir avuç hüzün bir de Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın temellerini atan çok kıymetli demiryolcular kaldı.

Kaynakça:
1-Osmanlı-Alman İlişkilerinin Gelişim Sürecinde Anadolu ve Bağdat Demiryolları, Murat Özyüksel, Arba Yayınları, İstanbul 1988
2-Hicaz Demiryolu, Ufuk Gülsoy, Eren Yayıncılık, 1994
3-Türkiye Demiryolları Tarihi (1860-1953),Kur.Bnb. Ahmet Onur,K.K.K Yayınları,1953
4-Mesrur İzzet Bey, Celil Ender,Orhan Okay, Türk Nümizmatik Derneği Yayınları,2003
5-İstanbul Demiryolu Müzesi Arşivi

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: kentvedemiryolu-Ruhan Çelebi