Miras için ne mi yaptık?
"Miras"için yaptıklarımız, yapacaklarımız
İstanbul’un UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindeki durumuyla ilgili son kararı verecek olan UNESCO heyeti mayısta geliyor. Geçen yıl belirlenen takvime göre şubat ayında gerçekleştirilmesi gereken inceleme programı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Valiliği ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) "çalışmaları tamamlayamadıkları" gerekçesiyle 08 Mayıs 2008 tarihine ertelenmişti.
İBB Başkanı Kadir Topbaş ise Ocak 2008 ayı içinde konuyla ilgili yaptığı açıklamada "Birimlerimiz heyetin bilgi almak istediği veya endişe duyduğu alanlarla ilgili sunum çalışmaları yapıyor. Şu anda çalışmalarımız devam ediyor" demişti.
UNESCO İstanbul Dünya Mirası İzleme Komitesi üyesi Doç. Dr. Deniz İncedayı, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada;"UNESCO heyetine sunulacak olan raporun, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlandığı, Dışişleri Bakanlığı’nda incelenmesinin devam ettiğini, incelemeler tamamlandıktan sonra raporun UNESCO’ya iletileceğini, heyetin 2008 Mayıs ayındaki incelemeleri ardından UNESCO’nun kesin kararını vereceğini" ifade etti.
Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) Türkiye Ulusal Komite Başkanı Prof. Dr. Nur Akın ise Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ ın "2006 yılından bu yana İstanbul’da olumsuz bir gelişme olduğunu düşünmüyorum" yönündeki açıklamaları üzerine "İstanbul’da uluslararası standartlara uygun yenileme projesinin bulunmadığını, İstanbul 1983’ten bu yana Dünya Kültür Mirası listesinin başında yer alan Süleymaniye’de bile doğru düzgün restore edilen bir yapı bulunmadığını, binalar yıkıldığını, üstlerinin ahşapla kaplandığını, standartlara uygun bir tane bina yenilense biz bunu UNESCO’ya gösterebiliriz ve heyetin İstanbul’a bakışı değişebilir" açıklamasını yapmıştı.
Teftiş için Türkiye’ye gelecek olan UNESCO heyeti İstanbul’da yapılan restorasyonları, kentsel dönüşüm projelerini, tarihi dokunun ne kadar korunabildiğini inceleyecek.
Heyetin hazırlayacağı rapor olumsuz çıkarsa, İstanbul’un Dünya Kültür Mirası Listesi’nden çıkarılması gündeme gelebilecek.
Beş kişilik UNESCO heyeti, işe sivil toplum örgütleriyle görüşerek başlayacak. Bu görüşmelerin ardından da yapılan çalışmalar adım adım incelenecek.
İncelenecek yerler arasında, Küçük Ayasofya ve Ayasofya Camii’nin restorasyonu, Topkapı Sarayı ve tarihi yarımadadaki çalışmalar, Fener, Balat, Zeyrek ve Süleymaniye evleri, Haydarpaşa gar planı, Marmaray’ın çevreye etkileri de bulunuyor.
UNESCO heyeti, Türkiye’den ayrılmadan önce görüşlerini bir basın toplantısıyla açıklayacak. Heyetin hazırlayacağı rapor, temmuz 2008 ayında Litvanya’da yapılacak toplantıda ele alınacak.
09 Nisan 2008 tarhli "gaste" isimli gazetenin 6. sayfasında "miras" için ne yaptık? Başlığı altında verilen bilgilere göre Unesco heyetinin 8–13 Mayıs 2008 tarihleri arasında İstanbul’da olacağı, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan raporun UNESCO heyetine 1 Şubat 2008 tarihinde gönderildiğini, raporda
· İstanbul alan yönetim planının İBB tarafından hazırlandığı,
· Kurumlar arasında koordinasyonun sağlanması için İstanbul Valiliği bünyesinde "tarihi alanları yürütme komitesi"nin oluşturulduğu,
· Süleymaniye ve Zeyrek’teki tarihi evlerden 150 ye yakınının restorasyon projesinin hazırlandığı,
· Haydarpaşa garı için koruma amaçlı planın TCDD adına İBB tarafından hazırlandığı,
· Metronun Haliç geçişi ile ilgili projelerin hazırlanarak koruma kuruluna sunulduğu,
· Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde UNESCO biriminin kurulduğunun belirtildiği ifade edilmiştir.
Bu sayılan girişim ve önlemler; mirasın kıymetini bilmeyenler ve mirasyedi edası ile davrananların UNESCO heyetinin gözlerini boyamak için yaptığı, günü kurtarma, denetim savma girişimidir.
Peki, Mirasın gerçek sahipleri bizler ne yaptık;
· Haydarpaşa gar dönüşüm projelerine karşı Haydarpaşa Dayanışması adı altında sivil bir dayanışma platformu oluşturduk
· Haydarpaşa gar ve çevresindeki 1 milyon m2 alan için hazırlanan 70 katlı 7 gökdelenli projeyi 3 nolu koruma kurulunun 04.05.2005 tarih 585 sayılı kararı ile "kentsel peysaj, alt yapı vr kültürel doku gözetmediğinden" iptal ettirdik.
· Yapmış olduğumuz eylem etkinlik ve imza kampanyaları ile oluşturduğumuz kamuoyu sonucunda İstanbul 5 nolu Koruma Kurulu 26 Nisan 2006 tarih 85 sayılı kararı ile Haydarpaşa garı ve çevresi "tarihi ve kentsel sit alanı" kararının çıkmasında etkin olduk.
· Haydarpaşa gar ve çevresi hakkındaki "İstanbul 5 nolu Koruma Kurulu 26 Nisan 2006 tarih 85 sayılı kararı"nın iptali için TCDD tarafından İstanbul İdare Mahkemelerinde açılmış bulunan davaya Koruma Kurulunun yanında Müdahil olarak yer almak için dilekçe ile başvurduk.
· Bir rapor hazırlayarak Halkalı-İstanbul ve Haydarpaşa-Gebze arası demiryolu hattının ve çevresinin "endüstriyel demiryolu mirası" ilan edilerek koruma altına alınması için Koruma Kurullarına başvuruda bulunduk.
· TCDD hatlarında ve tesislerinde büyük tarihi doku tahribatına neden olacak olan Marmaray inşaatı dolayısı ile Haydarpaşa gar sahasında SİT alanı olan yerlere şantiye kurulmasını koruma kuruluna şikayet etmemizin yanında, bedelsiz arsa kullanımı ve sit kararına rağmen şantiye alanına çevrilmesinin durdurulması için İstanbul İdare Mahkemesine dava açtık,
· Son olarak da gerek Haydarpaşa garda gerekse Haliç tersanesinde yaşanan gelişmeleri mayıs ayında incelemeye gelecek olan UNESCO ve ICOMUS’a yazılı olarak ilettik. (Yazılan metin ve rapor yazı sonundadır.)
Son olarak da bu gün Haydarpaşa Dayanışması acil olarak toplanacak önümüzdeki sürece yönelik program çıkartıp kararlar alacak.
"Gaste" deki haberde sözü edilen "Haydarpaşa garı için koruma amaçlı planın TCDD adına İBB tarafından hazırlandığı" bu ifadeye de değinmeden geçemeyeceğiz.
Peki UNESCO heyeti sormaz mı? Madem Haydarpaşa gar için koruma amaçlı plan hazırlıyorsunuz, o zaman Kurulun SİT kararının iptali için niye dava açıyorsunuz hatta açtığınız davada biz bu alanda dönüşün projesi hazırlayacağız, kazandığımız para ile de HIZLI TREN hatları yapacağız gerekçesini sunuyorsunuz.
Biz bu koruma amaçlı plana güldük. Korunan, alan değil alana yerleştirilecek olan sınıfın temsilcileri.
Kısaca yaptıklarımız yapacaklarımızın göstergesidir.
kentvedemiryolu.com
ICOMOS
Dear Madam/Sir,
This letter aims to draw your attention upon the historic railways of Istanbul. Today it is necessary to take urgent actions in order to safeguard the historic railways of Istanbul (remnants of Rumelie and Anatolian Railways) located on both sides of the city, from the destructive effects of the Marmaray Project. This project is announced to be one of the most important transportation projects of our era, for it will connect Europe with Asia. However, it is a project in denial of the existing cultural and historic heritage of the railways.
Apart from the connecting under water tunnel, Marmaray is planned for three tracks in the place of existing two tracks. This designates the existing lines to be removed.
Furthermore 37 new surface stations will be built. Many of these will replace the historic stations. Therefore, 12 historic station centers on the Asian side and 4 stations on the European side will either loose their functions or be demolished. Moreover at these historic locations, not only stations will be damaged but many of the historic annexes, pedestrial subway crossings, retaining walls, monumental trees will also be destroyed. But most of all, with Marmaray’s encroachment into historic station areas, connection with the 19th century will be lost forever.
In Marmaray Project, means of access to rail transportation of both of the historic terminal areas (Sirkeci and Haydarpasa) are cut, in spite of the fact that they are registered as national cultural and historic sites. Similarly many of the above mentioned 16 historic stations are registered as well. These terminal areas, dominating the historic silhouette of Istanbul will go through urban regeneration and be used as commercial centers. The contract for the same is co-signed between Great Istanbul Municipality and Turkish State Railways (TCDD). The implicit-aim of this project is to open up 2 million square meter land to construction.
The application of ICOMOS- Turkey, Istanbul Chamber of Architects and Union of the Associated Transportation Employee (BTS) to the Turkish Ministry of Culture, Council of Monuments, for the registration of inner city railways Halkalı – Sirkeci and Haydarpaşa – Gebze as "Railway Heritage as part of the Industrial Heritage of Istanbul" is still under evaluation.
Marmaray Project will destroy railway heritage, urban memory and identity Istanbul, if it is constructed as it is announced. Therefore it is urgent to take action against Marmaray Project to change its innercity route to one other than the historic lines. 07.04.2008
BTS (Union of the Associated Transportation Employee)
Hasan BEKTAŞ
Istanbul 1 Nolu Şube Başkanı
ICOMOS
Dear Madam/Sir,
This letter aims to draw your attention upon the historic railways of Istanbul. Today it is necessary to take urgent actions in order to safeguard the historic railways of Istanbul (remnants of Rumelie and Anatolian Railways) located on both sides of the city, from the destructive effects of the Marmaray Project. This project is announced to be one of the most important transportation projects of our era, for it will connect Europe with Asia. However, it is a project in denial of the existing cultural and historic heritage of the railways.
Apart from the connecting under water tunnel, Marmaray is planned for three tracks in the place of existing two tracks. This designates the existing lines to be removed.
Furthermore 37 new surface stations will be built. Many of these will replace the historic stations. Therefore, 12 historic station centers on the Asian side and 4 stations on the European side will either loose their functions or be demolished. Moreover at these historic locations, not only stations will be damaged but many of the historic annexes, pedestrial subway crossings, retaining walls, monumental trees will also be destroyed. But most of all, with Marmaray’s encroachment into historic station areas, connection with the 19th century will be lost forever.
In Marmaray Project, means of access to rail transportation of both of the historic terminal areas (Sirkeci and Haydarpasa) are cut, in spite of the fact that they are registered as national cultural and historic sites. Similarly many of the above mentioned 16 historic stations are registered as well. These terminal areas, dominating the historic silhouette of Istanbul will go through urban regeneration and be used as commercial centers. The contract for the same is co-signed between Great Istanbul Municipality and Turkish State Railways (TCDD). The implicit-aim of this project is to open up 2 million square meter land to construction.
The application of ICOMOS- Turkey, Istanbul Chamber of Architects and Union of the Associated Transportation Employee (BTS) to the Turkish Ministry of Culture, Council of Monuments, for the registration of inner city railways Halkalı – Sirkeci and Haydarpaşa – Gebze as "Railway Heritage as part of the Industrial Heritage of Istanbul" is still under evaluation.
Marmaray Project will destroy railway heritage, urban memory and identity Istanbul, if it is constructed as it is announced. Therefore it is urgent to take action against Marmaray Project to change its innercity route to one other than the historic lines. 07.04.2008
Haliç Tersaneleri (Tersane-i Amire)
Genel tanım:
Osmanlı sanayi ve teknoloji tarihinin en önde gelen tesislerinden biri olan Tersane-i Âmire, İstanbul’un fethinin ardından 1455’de kurularak işlevini ve önemini bugüne dek koruyan Türkiye’nin en önemli sanayi tesislerinden birisidir.
Haliç, Camialtı ve Taşkızak Tersaneleri’nden oluşan Tersane-i Âmire (Haliç veya İstanbul Tersaneleri), Haliç’in kuzey kıyısında, Atatürk Köprüsü’nden Hasköy’e uzanan 2 km’lik kıyı şeridinde ve toplam 51 hektarlık alanda konumlanmaktadır. Alan, yüzyıllar süren ardarda yapımlar sonucunda, aliç güncel üretim tesislerini içeren teknolojik altyapının yanı sıra, Bizans ve Osmanlı klasik dönemlerinden kalan tarihsel belge niteliğindeki çok önemli kalıntıları da içermektedir. Gemi bakım ve onarımın yapıldığı tesis, aynı zamanda kentin büyük programlı inşaat işlerinde, eğitim ve sağlık konularında da hizmet vermiştir. Örneğin Süleymaniye Külliyesi gibi komplekslerin yapımı sırasında uzak ülkelerden veya kent içinde malzeme iletimi konusunda tersanenin olanaklarından faydalanılmıştır. Ya da kenti saran kolera hastalığı için ilk etüv aletleri tersanede üretilmiştir. Aynı zamanda bahriyelilerin ve tersane halkının sağlık sorunları, eğitimi vb. hepsi tersane bünyesinde giderilmiştir. İlk buharlı gemi, buharın kullanılmaya başlanmasıyla buharlı fabrikalar, Osmanlı Devleti’nin ilk denizaltısı burada inşa edilmiştir. Hatta bugünkü İstanbul Teknik Üniversitesi’nin temelini oluşturan Mühendishane-i Bahri Hümayun burada kurulmuş, bu teori-pratiğe bağlı ilişki bugün de devam etmektedir.
Teknolojik değeri:
Tarihsel önemi yanında bugüne kadar kendisini yenileyerek gelebilmesi, ileri teknoloji gerektiren konularda dünyadaki gelişmelere ayak uydurabilmesi, tersaneye süreklilik taşıyan bir endüstri mirası özelliği kazandırmaktadır. Örneğin Haliç Tersaneleri, başta Venedik Tersanesi olmak üzere, Avrupa ülkelerinde tersaneler ile gemicilik teknolojisi, bilgi birikimi konusunda çok sıkı bağlar kurmuş, know-how yani bilgi akışı sürekli güncel kalmıştır. Bu bağlamda tersaneler gemicilik tarihi ve teknolojik gelişimin en önemli belgesi olmanın yanı sıra, gemi inşa ve bakımı konusunda da teknik bilgilerin biriktiği ve güncellendiği, hat analizine bağlı gemi üretiminin yapıldığı çok önemli bir kaynaktır. Tersanede bir geminin tüm parçaları tasarlanmakta, çizilmekte, üretilmekte ve birleştirilebilmektedir. Örneğin, alan, gemi yapımı için kullanılan ilk tersane gözlerinden başlayarak, kuruhavuzlar ve taşkızaklar gibi halen işlevini başarıyla sürdüren gemi inşa alanları, atölyeleri ve fabrikaları ile gemicilik teknolojisini özgün yerinde tanıtma olanağı sunmaktadır. Venedik Tersanesi dışında ki o da işlevini yitirmiştir, dünyanın hiçbir yerinde Osmanlı gibi büyük bir imparatorluğun başta denizcilik olmak üzere teknoloji tarihinin neredeyse 6 asırlık bir bölümünü çalışır biçimde yerinde izleme ve tanıma olanağı yoktur.
Kentsel önemi:
Bunun yanı sıra, Tersaneler kendi gelişimleri ile eş zamanda hem konumlandıkları semtin gelişimine katkıda ve etkide bulunmuşlar, hem de yeni yapılanmalara neden olmuşlardır. Kasımpaşa’dan Hasköy’e kadar uzanan alanın yerleşim ve mimari tarihi tersanelerden bağımsız düşünülemez.
Haliç Tersaneleri, İstanbul’daki sanayi tesislerinden bir çok anlamda farklılık göstermektedir. Tersaneler, endüstrileşmenin çok öncesinde, Bizans döneminden başlayarak Haliç’in kuzey kıyısında kurulmuştur. Kentin en eski üretim tesisi olup, işlevini sürdüren tek yer olma özelliğini halen korumaktadır. Kentsel hafızadaki yeri, sadece geçmiş ile sınırlı değil, yeni kuşaklara da bellek oluşturacak denli sürekli ve güçlüdür. Tersane, Haliç’in iki kıyısında bugüne dek gerçekleştirilen dönüşüm çalışmalarından da, tabula rasa girişimlerinden de kendini korumuş tek "bakir" alandır. Kendi içinde de tarih ve teknolojinin izleri varlığını sürdürmektedir. Bu alanda, denizlerin kirlenmesine neden olan gemi söküm işleri ya da alanı yükleyecek büyük tonajlı gemiler üretilmemektedir. Dolayısıyla çevreyi kirletmeyen bir tesis olan Tersane’nin işlevsel sürekliliği, bölgede sahici ve canlı bir üretim ortamı yaratmakta, sürprizli kentsel karşılaşmalara olanak sağlamaktadır. Zamanında mal ve hizmet aktarımı ile Haliç’in iki kıyısının birlikteliğini sağlayan tesis, bugün artık mevcut olmayan sözkonusu ilişkiyi sürdürebilecek potansiyeldedir. Öte yandan Tersane alanı geçmiş tüm depremlerde dayanıklılığını ispatlamıştır ve olası bir depremde lojistik destek belki de kentte bir tek bu alandan sağlanabilecektir.
Ekonomik değeri:
Diğer yandan Haliç Tersaneleri Türkiye’nin gemi sanayisi için çok önemli bir ekonomik kaynaktır. Bugün bir kitle ulaşım aracı olan şehir hatları vapurlarının bakım-onarım ve imalatının gerçekleştirildiği en ekonomik tek kuruluş Haliç Tersaneleri’dir. Kentte ulaşım biçimi olarak kullanım oranı sadece %3’ü bulan deniz ulaşımını arttırmanın ve yetkinleştirmenin yolu tersanenin kullanılmasından geçmektedir.
Endüstri arkeolojisi siti olarak bu kadar önemli bir alanın hem işlevini sürdürmesi, hem de yerinde sunulması ve tanıtılması olanağı Haliç Tersaneleri’ne çok özel bir ayrıcalık kazandırmaktadır.
Bugünkü durum:
Tersaneler kullanıcı müdahaleleri, kontrolsüz değişiklikler ve hızlı bir bozulma sürecine rağmen, 20. yüzyılın sonlarına kadar genel karakterini yitirmeden işlevini sürdürmüştür. Ancak 1993’de başlayan kapatma, özel sektöre devretme gibi politikalarla karşı karşıya kalması sonucu, altı asırlık sürekliliği tehlikeye girmiştir. Bu kararlar nedeniyle Haliç Tersanesi’nde yeni gemi inşa edilmeyerek bazı birimlerde çalışmalar durdurulmuş, sadece gemilerin bakım-onarım işleri yapılmıştır. Kullanılmayan birimlerde bakımsızlık yüzünden hızlı bir bozulma başlamıştır.
Haliç Tersanesi, İstanbul 1. No’lu Kültür ve Tabiat Kurulu tarafından 7.7.1993’te "kentsel sit alanı", 22.03.1995’te ise "Tarihi sit alanı" içine alındı. İlgili Kurul alanda, "izinsiz hiçbir inşaat ve fiziki uygulama yapılamayacağına" karar verdi. Tersane, 2006’da Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla İBB’ye devrildi, alanın kullanımını belediye iştiraki olan İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmeleri’nin (İDO) yapacağı ve devir işlemlerinin 31 Mart 2008’de tamamlanacağı açıklandı. Ancak daha devir tamamlanmadan Aralık 2007’de Haliç Tersanesi’nde yıkım başladı.
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunan yüksek mühendis Necat Selimoğlu sit alanındaki yerin Roma, Bizans, Osmanlı ve cumhuriyet devri yapıların birbiriyle karışık olduğunu hatırlatarak, tersanede önemli görev yapan dökümhane, kimya laboratuvarı, elektrik atölyesi, mekanik atölye ek binası, malzeme ambarı binasının çatısı ve arşivlerin bulunduğu binaların yıkıldığını belirtti. Selimoğlu tarafından İstanbul 2. No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü Müdürü Vildan Sarıoğlu’na iletilen dilekçeye istinaden 10.01.2008 tarihinde Kurul, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bir uyarı gönderdi. "İzinsiz faaliyetlerin derhal durdurulmasının" istendiği yazıda ayrıca;
"Kurulumuzdan izin alınması yasa gereği olduğundan, yıkılan yapının yapım tarihini, yıkılmadan önceki ve bugünkü durumunu gösteren fotoğraflarının yapının işaretlendiği kadastral pafta ile birlikte gönderilmesi" talep edildi. Ancak henüz Kurul’a bir bilgi ulaşmadı. Kullanımı IDO Genel Müdürlüğü’ne geçen alana özel izinle girilebiliyor ve kurumla aynı görüşte olmayan kişilere giriş izni verilmiyor!
Gül Köksal
mimar-restorasyon uzmanı
Kaynak:
http://www.milliyet.com.tr/2008/02/03/guncel/axgun02.html
Yıkılan binalara dair bir hava fotoğrafı,
Görsel kaynak: http://www.milliyet.com.tr/2008/02/03/guncel/axgun02.html
Yıkılan atölye binası,
Görsel kaynak: http://www.milliyet.com.tr/2008/02/03/guncel/axgun02.html
Haliç Tersanesi için Vapurlarımızı vermiyoruz kampanyasının Haliç Tersanesinin Dünya Mirası Listesine alınması için yapmış olduğu son gitişim.
Değerli Vapurseverler,
ICOMOS-TICCIH Türkiye Sorumlusu (Muhabiri) Sn. Prof. Önder Küçükerman’a dün Kampanyamız adına başvuru yazımızı ilettim. Bu metni aşağıda sizlerle paylaşıyorum.
Gemi Mühendisleri Odası (GMO) Yönetim Kurulu’nda görev alan sevgili Coşar Büyükdigan, Zuhal Can ve Hur Fırtına, Mayıs 2008 ayı içinde birlikte düzenleyeceğimiz "HALIC TERSANELERI: GECMISTEN GELECEGE…" ana temalı panelin düzenlenmesi için çalışmalarına hız verdiler.
Bu panelimizin, ICOMOS Heyeti İstanbul’un Dünya Kültür Mirası Listesi ile ilgili sorunlarını Kentimizde incelediği günlere rastlamasının anlamlı olacağını düşünüyoruz.
Bilginize sunarız.
Sevgilerimle
M. Cemal Beşkardeş
Sayın Prof. Dr. Önder Küçükerman,
Bu hafta başından beri HALIC Üniversitesi’ ndeki telefonunuzdan size ulaşmaya çalışıyorum, ancak henüz sizinle doğrudan temas kuramadığımdan size bu mesajımı yolluyorum.
Sizi aramamızın nedenini aşağıda kısaca açıklayayım:
2005 yılından başlayarak İstanbul’un kent içi ulaşımının en önemli öğelerinden olan deniz ulaşımının, vapurların, iskelelerin, Haliç Tersanelerinin sürekli yaşatılması, vapurların demiryolu/raylı taşımacılıkla eşgüdümlü isletilmesi ve çalıştırılmasının önemini kamuoyunda, ilgili kamu yönetimleri (IBB, IDO ve Hükümet) nezdinde daima gündemde tutmaya çalışan "VAPURLARIMIZI VERMIYORUZ!" KAMPANYASI olarak 18 Nisan 2006 tarihinde, I.T.Ü. Mimarlık Fakültesi Taşkışla Binası’nda gerçekleştirilen ICOMOS Dünya Endüstri Mirası Panelinde bir bildiri sunarak, Haliç Tersanelerinin, diğer bir ifadeyle tarihi Tersane-i Amire veya ISTANBUL TERSANELERI Bölgesinin ICOMOS-TICCIH’ in Dünya Endüstri Mirası Listesi’ne (WHL Word Heritage List) kayıt ve tescil olunmasını önerdik.
Söz konusu başvurumuzu bu sene İstanbul’a 8-10 Mayıs tarihleri arasında gelecek UNESCO-ICOMOS Heyeti nezdinde takip etmeyi amaçlıyoruz.
Bu girişimlerimizi desteklemek amacıyla, konularımızla yakından ilgili olan ve Kampanyamıza katılımcı olarak destek veren tüm Sivil Toplum Örgütleri ve Meslek Odalarının iştirakiyle GMO Gemi Mühendisleri Odası tarafından duyurulacak "Haliç Tersaneleri: Geçmişi ve Geleceği…" konulu bir bilimsel panel düzenleyeceğiz.
ICOMOS-TICCIH’ in "The Nizhny Tagil Charter for the Industrial Heritage /July, 2003" kıstaslarına uygun olarak yapacağımız bu başvuruyu TICCIH Türkiye Sorumlusu olarak önceden sizinle görüşmek istiyoruz. Sizinle uygun bir zamanınızda karşılıklı görüşebilmek ricasıyla konumuzla ilgili randevu isteğimizi size iletiyoruz.
Bilginize sunarız.
Saygılarımızla
M. Cemal Beşkardeş
"VAPURLARIMIZI VERMIYORUZ!" Kampanyası Katılımcısı
Cep:0532.316 7455
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: kentvedemiryolu.com