VEFAT
Kentvedemiryolu’nun değerli yazarı Ümit Sarıaslan’ı kaybettik.Üzüntümüz büyük, eşi Ankara Demiryolu Müzesi emekli müdürü Servet Sarıaslan’a, oğlu Ekin Sarıaslan’a başsağlığı ve sabır dileriz.Devamı için tıklayınız »
Kamusal işletmecilik adına ulaşıma ve demiryollarına, insanca yaşam adına kente ve kültürümüze, insan hakları adına pozitif ayrımcılığa ve kadın haklarına sahip çıkıyor ve savunuyoruz.
Kentvedemiryolu’nun değerli yazarı Ümit Sarıaslan’ı kaybettik.Üzüntümüz büyük, eşi Ankara Demiryolu Müzesi emekli müdürü Servet Sarıaslan’a, oğlu Ekin Sarıaslan’a başsağlığı ve sabır dileriz.Devamı için tıklayınız »
İkinci Dünya Savaşı ardından ülkemize demokrasi ithal etmek için (!) gittiğimiz San Fransisko Konferansı’ndan (1945) Cumhurbaşkanı Celal Bayar’la Başbakan Adnan Menderes’in 1954’te Washington’da işaret ettikleri hedefe… aynı yolculuktur süregiden. Ana istasyonlarını da, ara istasyonlarını da küresel sermayenin belirlediği bir çıkmaz ya da…Devamı için tıklayınız »
Tarihçinin saptamasından yüzyıllar sonra Taut, arkadaşı W. Gropius gibi, “mimarinin kendi başına politik olamayacağını” vurgulayacak; ancak yapıların “politik araç” olarak kullanılabileceğini, bu durumun ise mimarın “elinde olmadığını” söyleyecektir. (Nicolai; B. Taut’un Akademi Reformu ve…) İşin bu yanı ayrı, yapının yapı olup olmadığı apayrı. Şimdi Yüksek Hızlı Tren projesi kapsamında inşa edilen yeni mimari ürünü acar tren istasyonu bütün heybetiyle eski Ankara Garının üstüne çökmüştür!… Eşzamanlı, yanıbaşındaki tarihsel kültürel yapıların, o yapılarla sürüp gelen tarihin ve anıların da üstüne. (Eski) Ankara Garı, sırtına binen demir çelik, cam ve betondan oluşma dağyapının gölgesinde, gayri bir “kanarya kafesi” gibidir. Zaten bu tarihsel yapı, Gençlik Parkı’na açılan avuç içi kadar gar önü kavşağı altına konumlandırılan “bat-çık” ve hemen karşısına dikilen “Arena”yla çoktan “Güzel Başşehrin Güzel Başkapısı” olmaktan çıkmıştı. Devamı için tıklayınız »
Her ne kadar şu seçim patırtısı arasında demiryolu kimin aklına gelsin denilirse de belli olmaz! Bakarsınız yüz kaçıncı yıl diye kağşamış bir söylemi ısıtabilirler yine. Kamuoyunda “Hızlı Tren” diye bilinen, Ankara-İstanbul arası tren yolculuğunu “2,5 saate indirecek” denilen Ayaş Tüneli projesi üstüne “resmen” soğuk su içeli bir yılı geçti. Ancak bitip tükenmez “rehabilitasyon / yeniden yapılandırma” masallarından en sonuncusunu altı ay önce (Mart 2002) verilen “başlanma sözü” geldi çattı: Eylül 2002. O da geçecek! Ama yöneticilerimiz yeni başlangıç tarihleri vererek, bugünün sırtından yarınları harcamak siyasetlerini ertelemeyeceklerdir.Devamı için tıklayınız »
Demiryolu müzesinin “geçici” kaydıyla Haydarpaşa’da ilk kuruluşu, Bayındırlık Bakanı Behiç ve Devlet Demiryolları Genel Müdürü Haşim Beyler zamanında, 1928 yılı Nisan ayındadır. Burada toplanacak olan eşya, “müze” biraz daha geliştikten sonra “yakın bir gelecekte” Ankara’ya taşınarak, “inşa edilecek mahalli mahsusa vaz ve erbabı meraka küşat” edilecekti (bu iş için yapılacak özel bir yapıda meraklılarına açılacaktı). Bu konuda teşkilata gönderilen yönergede (tamimde):
“Memleketimizde milli bir meslek halinde vücut bulan ve günden güne tevessü ve taazzuv eden (genişleyen ve kurumlaşan) demiryollarımızın kıymetli hatıralarını muhafaza ve demiryolu mensubininin (çalışanlarının) tarzı mesailerini ve memleketteki terakkiyatı (ilerlemeyi) tesbit edecek ve daima yaşatacak olan bir demiryol müzesi kurulması”nın ehemmiyetine işaret ve bütün daire ve şubelerle demiryolu memur ve müstahdemleri müze nin zenginleştirilmesi için mesaiye davet ediliyordu.Devamı için tıklayınız »