Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

Makinist Kırmızı Sinyal de Neden Dur(a)maz

(yorumlar kapalı)

İşte ayın onuna geliyoruz; çok sürmez yarın (!) bu yılın da sonuna geliriz yine!

Nerden bakarsanız bakınız, yeni yılın üçte birinde yine "ense yapacağımızı" yazıyor basın.

Biz, bu kaplumbağa hızı ve tilki hırsıyla daha çok kırmızı ışıkta geçeriz (!).

Daha çok topu taca atar, sonra da gol atmış gibi nara atarız.

Makinisti içeri tıkar, asıl sorgulanması gerekenleri; devlet makinesini tersine işletenleri sorgulamayı; tartıp-değerlendirmeyi bir kez olsun aklımızın ucundan geçirmeyiz. Yarın tencere, pardon sandık önümüze konulunca da, etten önce içine düşeriz.

Biz ne babayiğit bir milletiz. Evvel Allah, tüm trenleri raydan çıkarır yine de yiğitliğimizden fire vermeyiz. Asl’olan kerizmayı çizdirmemektir, gerisi laf ü güzaf der geçeriz. Böyle düşündüğümüz için de, zamanın treni katar katar üstümüzden geçer gider, biz aval aval bakarız ardından böyle.

Sen ne söylersen söyle!!!

Ümit Sarıaslan

resim

03.01.2010 tarihinde karşılıklı olarak İstanbul-Eskişehir seferini yapan Eskişehir Ekspresleri Vezirhan’da çarpışmış kazada bir makinist ölmüş, ikisi görevli ondört kişi yaralanmıştı. Kazadan hemen sonra makinistler R.D. ve B.K. gözaltına alınmış daha sonra ise tutuklanmışlardır. Olayın ardından TCDD’den yapılan açıklamada ise "…ilk tespitlerde bölgedeki sinyallerin faal olduğu, sinyal sisteminin trafiğe uygun çalıştığı belirlenmiştir" denildi.

Kaza sonrası gerek savcılık gerekse TCDD tarafından inceleme araştırma yapılacaktır. Yapılan inceleme ve araştırmalarda lokomotif sürat kontrol bandı, sinyal sistemine ait trengraf, kumanda merkezi ile tren personeli arasındaki telsiz ve telefonla yapılan konuşmaların bant kayıtlarına bakılacaktır. İlk yapılan açıklamalarda da görüleceği üzere olay Kırmızı (kapalı) Sinyali ihlal olarak değerlendirilerek malum ilanın yapılması ihtimali yüksek olasılıktır.

resimBiz olayın bu yönünü değilde özellikle son dönemde meydana gelen kırmızı sinyal ihlallerinde hiç değerlendirmeye tabi tutulmayan kazaya etki edebilecek faktörleri irdelemeye Makinist Kırmızı (kapalı) Sinyal de neden dur(a)maz? sorusuna bilinen faktörlerin yanında başka bir açıdan da yanıt bulmaya çalışacağız bu yazımızda.

Kazadan sonra malum sorumlunun ilanı

Çoğunlukla her kırmızı sinyal ihlalinden sonra makinistler "sinyal bildirisi değişti, sinyal yeşildi" savunmasını yaparlar. Demiryolları da "sinyal sisteminde bir arıza yok kırmızı sinyalde durulmamıştır" der ve yönetmeliklerde belirtilen ceza verilerek dosya idari açıdan tamamlanmış sayılarak kapanır. Son zamanlarda demiryolunda meydana gelen kazalarda bu konuda bir yasal düzenleme olmamasına rağmen bilim adamlarından oluşturulan bağımsız bilim kurullarına kaza incelettirilmektedir. Ancak ne yönetmelik gereği TCDD’nin tahkikat elemanlarınca yapılan inceleme nede bağımsız heyetlerce yapılan inceleme sonuçlanmadan kazanın oluş nedeni ve sorumlular yönetim kademesince ilan edilmektedir.

Makinist neden kırmızı sinyali geçer sorusuna yanıt bulmadan önce değerlendirmemiz gereken adli ve hukuksal bir sorun daha vardır. Ölümlü tren kazalarından sonra eğer hayatta kaldı ve ağır bir fiziki yaralanması yoksa makinist ve yardımcı makinist cumhuriyet savcılarınca yada kolluk kuvvetlerince gözaltına alınarak sorgulanmaktadırlar.

Yaşanan travma sorguya engel mi?

Meydana gelen kazada çarpma sonucu makinist ve tren personeli üzerinde beden ve ruh açısından önemli ve etkili yaralanma belirtileri bırakan travma oluşmaktadır. Bu travma etkisi kimi zaman kısa süreli olmakla birlikte kimi zamanda daha uzun zamana yayılmakta ve bir uzman hekimin psikolojik desteğine ihtiyaç duyulmaktadır. Örneğin 27.08.2009 tarihinde Cumhuriyet ekspresinin Bozüyük’te iş makinasına çarpması sonucu ruhsal travma yaşayan tren personelinden İ.P’ın psikolojik rahatsızlığı kazanın üzerinden 4 ay geçmesine rağmen hala ortadan kalkmamıştır.

Buradan yola çıkacak olursak taksirli ölüme sebebiyet suçlaması ile gözaltına alınan ve sorgulanan tren personelinin sorgulamadan önce mutlaka psikolojik tanısının yapılarak sorgulamanın temel insan hak ve hukukuna uygun yapılıp yapılamayacağının değerlendirilmesi gerekir. Tıpkı intihar teşebbüsünde bulunanlar sorgulanmadan önce psikolojik destek aldıkları gibi kazanın etkisi altında bulunan makinistlerinde sorgulanmadan önce psikolojik destek ve değerlendirilmesi yapılmalıdır. Bu konuda hukuki düzenleme olmaması kolluk kuvvetlerinin ve yargı elemanlarının hukuki davranış sergilemelerine engel teşkil etmemektedir.

Makinistin psikoteknik yetersizliği üzerine bir tespit yok ise makinist kırmızı sinyali neden geçer?

Lokomotif Kabinindeki Titreşimin Makinist Üzerindeki Etkileri.

Titreşim: Makinalarda ve özellikle konstrüksiyonlarda zaman zaman nereden kaynaklandığı bilinmeyen titreşimlere rastlanır. Bu titreşimler kimi zaman sadece izleyende rahatsızlığa neden olur ama bazen de bir makinanın arızalanması veya bir konstrüksiyonun çökmesine kadar giden ciddi sonuçlar doğurabilir. 1972 yılında İstanbul Boğaziçi Köprüsü’nün açılışını köprü üzerinde halkın geçişi esnasında köprünün o gün nasıl tehlikeli şekilde titreştiği siyah-beyaz televizyonun ekranında görülmüştü. ABD’de Seattle yakınlarındaki Tacoma Narrows Köprüsü’nün 1940 Kasım ayında rezonansa gelip çöküşünün video kliplerini internet ortamında izlenebilmektedir. Rezonans konusunu girmeden önce günlük konuşmalarda birbirine karıştırılabilen üç kavramı tarif edip birbirinden ayırmalıyız: Doğal frekans, kritik hız ve rezonans.

a)Doğal frekans: Bir cismin sadece esnekliğine ve kütlesine bağlı olan ve cismin o frekansta uyarılırsa yüksek genlikle ve sürekli olarak titreşeceği frekansa "Doğal Frekans" denir. Diğer bir deyişle, doğal frekans her cisme ait öyle bir frekanstır ki, cisim o frekansta bir kere uyarıldıktan sonra uyarı kesilse bile titreşmeye devam eder. Bu, tanımlardan ve özelliklerden sadece birisidir. Doğal frekansın diğer bir özelliği de cisim doğal frekansında uyarıldığında uyarının şiddetine değil, sadece sistemde mevcut sönümlemeye bağlı olarak çok yüksek genliklerde titreşir. Örneğin, doğal frekansta uyarılan bir çelik konstrüksiyonda titreşim genliği, uyarının genliğinin 10 katı ve daha yukarılara çıkabilir. İstanbul Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün doğal frekansının 0.33 Hz dır. İnsan omurgasının doğal frekansı ise 3-5 Hz civarındadır. (Diskotek müziklerinin vuru temposunun da benzer frekanslarda olması acaba akla ne getirir?) Uçakların kanatları ise genellikle 1 Hz doğal frekansına sahiptir.

b)Kritik Hız: Dönmekte olan bir mil aynı zamanda bir kiriştir ve yataklandırmasına bağlı olarak belli doğal frekansa sahiptir. Bu milin kiriş olarak sahip olduğu doğal frekansla çakışan mil devrine "Kritik Hız" denir. Örnek olarak bazı termik santrallerde bulunan buhar türbinlerinin 1200 devir/dakika’da birinci kritik hız, 2700 devir/dakika civarında da ikinci kritik hızları bulunur. Bu türbinlerin ve kritik hızda çalışan hiçbir makinanın kritik hız devrinde uzun süre çalışmaması bu dönme devrini hızlı bir şekilde geçmeleri gerekir. Aksi takdirde kritik hızda çalışma, türbinin veya o makinanın dağılmasına neden olabilir.

c)Rezonans: Bir cismin doğal frekansıy1a çakışan bir frekansda uyarılması veya bir milin kritik hızında döndürülmesi sonucunda ortaya çıkan fiziksel olaya Rezonans denir. Rezonansa girmiş bir cisim aşırı şekilde titreşir. Zira bu frekansta o cisim üzerine etki eden atalet kuvvetiyle cismin esnekliğinden kaynaklanan yay kuvveti birbirine eşit; fakat ters işaretli olduğundan birbirini götürür. Geriye sadece sönümleme kuvveti kalır. Bu kuvvet de sönümleme katsayısına bağlı olarak cismin hangi genlikle titreşeceğine karar verir.

Rezonans meydana geldiğinde titreşim genliğine sadece sönümleme katsayısı karar verir. Sönümleme arttırıldığı takdirde, titreşim genliğini azaltmak mümkündür. Bu bilgi nasıl işimize yarar, ona bakalım. Elimizde, lastik takozlar üzerindeki bir şase üzerinde titreşmekte olan bir makina olduğunu varsayalım. Ve varsayalım ki bu şase imalatında bir şekilde şase altına konulmuş lastik takozların yay katsayıları bilinmeden ve bir hesap yapılmadan sadece takozların statik çökmeleri göz önüne alınarak seçim yapılmış olsun (Aslında genellikle yapılan budur!). Ve maalesef sistemin doğal frekansı ile motorun dönme devri çakışsın. Bizden istenen de bu makinadaki titreşimlerin azaltılması olsun. Elimizde doğal frekansı değiştirebilecek elimizde iki silah vardır. Genellikle yapılması gereken motorun dönme devrini değiştiremeyeceğimize göre, doğal frekansı değiştirmektir. Bunda da doğal frekans %20-25 arttırılır veya azaltılır. Bir sebepten, ne kütleyi değiştirme ne de yay katsayısını, yani takozların cinsini değiştirme imkânımız yoksa o zaman elimizde sadece değiştirebilecek sönümleme kuvveti kalır.

Sönümleme, amortisörler kullanılarak veya sönümleme plakaları kullanılarak arttırılabilir. Birisi sabit zemine diğeri de şaseye tespit edilecek ve birbirine cıvatalarla çok sıkı olmayacak ve sürtünerek hareket edebilecek şekilde iliştirilmiş plakalar bu ilave sönümlemeyi sağlayabilir. Özellikle yapısal titreşimlerin sönümlemesinde binaların ne kütlesini ne de yay katsayısını değiştirmek çok masraflı ve pratik olmadığından sürtünme plakaları kullanılır. Hatta bunlar deprem titreşimlerinin etkilerini azaltmak için de kullanılır.

Yukarıdaki anlatımdan yola çıkacak olursak;

ü makinistin omurgasının doğal frekansı 3–5 Hz. İse acaba lokomotiflerin makinist kabinindeki motor gürültüsünün frekansı ile arasında olması gereken uyuşma varmıdır?

ü Lokomotifin seyri esnasında oluşan titreşimleri sönümleyerek azaltmak konfor ve motor üzerindeki olumsuz etkiyi azaltmak amacı ile kullanılan amortisörler makinistin titremesini yani omurgasının doğal frekansının korunmasını da sağlayacak ölçülerde midir?

ü Lokomotif tekerleklerinde ve raylarda meydana gelen aşınma sonucu frekans değerinin değişmesi lokomotifte mevcut amortisörlerin gerekli sönümleme yapamamasına neden olacaktır. Bu esnada da makinist omurgasının doğal frekansı da lokomotifin frekansına uymayacak ve titreşecektir.

Konu ile ilgili değerlendirmenin girişinde "Bu titreşimler kimi zaman sadece izleyende rahatsızlığa neden olur ama bazen de bir makinanın arızalanması veya bir konstrüksiyonun çökmesine kadar giden ciddi sonuçlar doğurabilir" demiştik.

Burada söz konusu olan makina bir lokomotif olunca ve de makinist bu makinayı seyretmeyip kullandığı göz önüne alındığında bu titreşimin makinayı çökertmekle kalmayıp makinistin üzerinde de olumsuz etkiler bıraktığını söylersek hatalı olmayız.

Lokomotif Kabinindeki EMA’nın Makinist üzerindeki etkileri.Elektrikli-elektronik cihazların yaydığı elektromanyetik dalgaların insanlar üzerindeki biyolojik, cihazlar üzerindeki girişim etkileri toplumda endişe uyandırmaktadır. Elektromanyetik alan (EMA) kaynaklarının (yüksek gerilim hatları, radyo, TV vs.) kullanımının gittikçe artması, maruziyet seviyesinde artışa neden olmaktadır. EMA’ların oluşturduğu çevrenin biyolojik ve elektronik etkilerinin araştırılması, başta meslekî çalışanlar olmak üzere halk sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. EMA’ların etkileri hakkında epidemik çalışmalar yapmak hayli zordur, çünkü dünyanın heryerinde elektrikten faydalanma söz konusudur ve EMA’lara maruz kalmamış bireyler bulmak mümkün değildir. Elli yıl öncesine kadar EMA’ların atmosferdeki doğal seviyesi hayli düşüktü. Endüstrileşmeyle birlikte elektromanyetik (EM) enerji kullanımının yaygınlaşması, EMA’ların her frekansında insanları, hayvanları ve elektronik sistemleri etkileyen bir artış meydana getirmiştir. EMA’ların gelecekte daha da artış göstereceği dikkate alınırsa konunun önemi daha iyi anlaşılacaktır. EM enerji üreten cihazlara, mikrodalga fırınlar, el telsiz ve telefonları, otomatik kapılar, alarm cihazları, radyo ve TV vericileri, güç iletim hatları, endüstriyel işlemlerde kullanılan daha düşük frekanslı RF ısıtıcılar örnek olarak verilebilir. Bu uygulamalarla ilgili mesleklerde çalışanlar ve bakım personeli, ışıma yapan cihazlara sürekli yakın durumda kaldıkları için birinci derecede risk altındadırlar.

EMA’ların iki tür biyolojik etkisi vardır.

Birincisi, baş ağrısı, göz yanması, yorgunluk, halsizlik, baş dönmesi gibi kısa zamanda hissedilen etkilerdir. Ayrıca, gece uykusuzluğu, gündüz uyku hali, küskünlük, sürekli rahatsızlık nedeniyle topluma katılmama gibi durumlar da rapor edilmiştir.

İkincisi ise moleküler ve kimyasal bağlar, hücre yapısı ve bağışıklık sistemi üzerindeki uzun süreli etkilerdir.

EMA – kanser ilişkisinin kesinleşmesi için insanlar üzerinde, uzun süreli, epidemik ve deneysel çalışmalar yapılması gerekmektedir. Bugüne kadar yalnız hayvanlar üzerinde çalışmalar yapılmış ve EMA’ların kanser riskini arttırıcı etkileri olduğu görülmüştür. Bu etkilerin oluşması, EMA’ların frekansına, şiddetine, mesafesine, etki süresine, vücut ölçülerine ve vücudun elektriksel özelliklerine bağlıdır. En çok, yüksek gerilim hatlarında ve tesislerinde, radyo ve TV vericilerinde çalışanlar tehlikeye maruz kalmaktadır.

EM enerji kullanımında iki tür tedbir alınabilir. Birincisi, kişilerin evlerinde ve ofislerinde kullandıkları cihazlarla ilgili alabilecekleri tedbirler, ikincisi ise toplumun ortak girişimiyle çevredeki elektromanyetik kirliliğe karşı alınacak tedbirlerdir. Teknolojik ürünlerin çoğunu, faydaları zararlarından daha çok olduğu için kullanmaya devam ediyoruz. Mesela, her sene birçok yaralanma ve ölüm hadisesi meydana geldiği halde otomobil kullanmaktan vazgeçmiyoruz. Riskli olduğunu bile bile cep telefonlarını da kullanmaya devam edeceğiz. Burada önemli olan, riskin en aza indirilmesidir.  

Elektromanyetik alanların biyolojik etkileri  

EM dalgaların bütün spektrumunun canlılar üzerinde etkisi olduğu, ancak bu etki mekanizmasının spektrumun heryerinde aynı olmadığı, farklı etkileşimlerinin bulunduğu bilinmektedir. 300 GHz’den yüksek frekanslarda ışıma etkisi moleküllerde iyonizasyona neden olmaktadır. Bu nedenle, söz konusu ışıma bandı ‘iyonlaştıran ışıma’ olarak tanımlanır. Bu seminerin konusu olan iyonlaştırmayan ışıma bandı, düşük frekanslardan radyo frekanslarına kadar uzanır. Buna karşılık gelen frekans aralığı 0-300 GHz olup enerjileri molekülleri iyonlaştırmaya yetmez. İyonlaştırmayan ışımaya uzun süreli maruziyetin canlılarda kalıcı etkiler oluşturabileceği bilinmektedir. En önemli etkisi dokularda ısı artışıdır.  

a) Düşük frekanslı (ELF) alanların etkileri  

Günümüzde elektrik enerji iletiminin yüksek gerilim hatlarıyla sağlanması ve yerleşim bölgelerinde insanların bu iletim hatlarıyla birlikte yaşamak zorunda kalması, iletim hatlarının oluşturduğu EMA’ların etkilerinin araştırılmasına yol açmıştır. Yüksek gerilim hatlarının civarında, hatta olan uzaklığa ve hattın gerilimine bağlı olarak değişik seviyelerde elektrik ve manyetik alan oluşur. 17 m A’lik akım indüklenmesi, normal ağırlıklı bir kimsede psikolojik rahatsızlıklar oluşturabilir. Yağmurlu günlerde yüksek gerilim hatları civarında şemsiyeyle dolaşan kimselerde şemsiyenin metalik sapında bu seviyelerde akım indüklendiği bilinmektedir.

 b) Radyo frekans (RF) alanların etkileri

Radyo frekanslı EM donanımların kullanımının gittikçe artması, RF radyasyonuna (RFR) maruziyetin muhtemel zararlarıyla ilgili çalışmaların önem kazanmasına sebep olmuştur. Örneğin, FM radyo-televizyon verici istasyonlarının bakımının genellikle yayın kesilmeden yapılması nedeniyle, bakım personeli 40 kW güçlü bir verici için 800 V/m alana maruz kalmaktadır. RF ve UHF alanları, en önemli etkiyi, vücudun dış yüzeylerinde olmaları nedeniyle gözler ve üreme organları üzerinde yapmaktadır. Ayrıca, vücut yüzeyine çok yakın olmamakla beraber, iletken özelliklere sahip olan sinirler ve kardiyovasküler sistem üzerinde de etkide bulunmaktadır. 

Güvenlik önlemleri:

Teorik modellemeler ve deneysel çalışmalar sayesinde EMA’ların canlılar üzerindeki etki mekanizması hakkında daha ayrıntılı bilgi elde edilmekte ve aşırı maruziyeti önlemek için güvenlik seviyeleri oluşturulmaktadır. [ İnsanları yüksek gerilim taşıma hatlarının ve evlerde kullanılan elektrikli cihazların üretmiş olduğu düşük frekanslı alanların muhtemel etkilerinden korumak amacıyla oluşturulan sınır değerler frekansa bağlı olarak değişmektedir. ICNIRP (Uluslararası İyonize Etmeyen Radyasyondan Korunma Birliği) tarafından, mesleki çalışanlar ve halk için, düşük frekanslı alanlar için güvenlik standartları tespit edilmiştir. Buna göre, elektrik alan şiddetinin halk için 5 kV/m’yi geçmemesi; manyetik alan şiddetinin halk için 100, çalışanlar için 500 mT’yı aşmaması istenir.

3 kHz-300 GHz arasındaki radyo frekansı alanlarından korunmak amacıyla oluşturulan sınır seviyeler, kişilerin maruziyetten habersiz oldukları konutlar, parklar gibi ortamlara (kontrolsüz çevre) ve haberdar oldukları halde, mesleki çalışma gereği mecburen maruz kaldıkları ortamlara (kontrollü çevre) göre değişmektedir. 

EMA’nın Sonuçları:

Hava, su, gürültü kirliliklerinin zaman içinde yığılması önemli çevre sorunları doğurmuştur. Radyasyonun duyu organlarıyla doğrudan hissedilmemesi ve uzun süre maruz kalınmasıyla, EM kirlenmenin de kümülatif etkiler oluşturması kuvvetle muhtemeldir.

EM radyasyonun vücut tarafından yutulması neticesinde, vücut sıcaklığı, güce ve diğer bazı parametrelere bağlı olarak 0.5-2 ° C kadar artabilir. Bu ısı artışının pek çok zararı vardır. Yapılacak çalışmalar, gereksiz EM radyasyon maruziyetini önleyecek ve EM enerjiden optimum yararlanmayı sağlayacaktır. Ofislerdeki manyetik alan seviyelerinin 200 mikrotesla’ya ulaştığı New York, bilgisayarlarda oluşan interferans ve çalışanlar üzerindeki olumsuz etkilerden dolayı bazı şirketleri kaçırmıştır. EM alanların biyolojik etkilerini tespit etmek için dünyanın birçok ülkesinde araştırmalar yapılmaktadır. —Frekansı ne olursa olsun- EM alanların etkilerine dair bazı bilgileri şöyle özetlemek mümkündür.

1. Moleküler ve kimyasal bağları bozacak kadar kuvvetli olmadığı anlaşılan EMA’ların Alzheimer hastalığına neden olma ihtimali hayli yüksektir.

 2. Çok düşük frekanslı (ELF) alanların dört önemli etkisinden şüphe edilmektedir:

a) Hücreler arası faaliyeti etkilemek

b) Hormon salgısını etkilemek

c) Bağışıklık sistemini etkilemek

d) Embriyonlarda anormal gelişmelere neden olmak

3. RF dalgalarının potansiyel etkileri şu başlıklar altında toplanabilir:

a) Tek bir hücreyi veya hücre sistemlerini etkiler

b) Genetik düzeni ve gelişmeyi etkiler

c) Gelişmiş organ, doku veya hücre sistemlerini etkiler

d) Metabolizmayı ve düzenleme sistemlerini etkiler

e)Moleküler sistemi etkiler (Bu etki, ısınmadan dolayı olup genellikle elektromanyetik enerji soğrulmasının yüksek olduğu durumlarda ortaya çıkar.)

4. Filtre ve ekran kullanmak gibi yöntemler, katot ışın tüpü, monitör ve televizyonların yaydığı düşük frekanslı manyetik alanları önlemede başarısızdır. Sıvı kristal ekran (LCD) bilgisayarlarda elektrik ve manyetik alan yayılımı yoktur. Darbeli elektrik ve manyetik alanların darbesizden daha zararlı olduğuna dair deliller mevcuttur.  

5. Standartlar kısa süreli zararlardan korunmak içindir. EMA değerleri standartların altında olsa da uzun vadede ortaya çıkabilecek etkiler hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildir.  

6. Yarım dalga boyundaki (rezonans frekansı) insan vücudu ve yetişkinlerden daha yüksek rezonans frekansına sahip olan çocuklar, daha fazla enerji yutarlar. 

7. İnsanların 50/60 Hz elektrik alanından etkilenme eşik değeri 2-10 kV/m.’dir.       

8. Mobil iletişimle ilgili sağlıklı epidemik çalışmaların yapılabilmesi için yeterli maruziyet süresi geçmediğinden, uzun yıllar sonra sağlık problemleri ortaya çıkmaması için deneysel araştırmalara devam edilmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır.

Bizim irdelediğimiz esas konu olan makinist üzerinde EMA etkisi oluşturan cep telefonunun kısa ve uzun vadeli etkilerini ise şu şekilde sıralayabiliriz.

KISA VADELİ ZARARLARI (24 SAAT)

*Görüş alanında daralma.

Kalp pilinin bozulma riski.

*Yoğun stres ve yorgunluk hissi.

*Konsantrasyon ve dikkat bozulması.

Kulak çınlaması ve kulaklarda ısınma.

*İşitmede geçici aksaklıklar oluşması.

*Baş ağrıları ve sersemleme.

UZUN VADELİ ZARARLARI (10 YIL)

Genetik yapının bozulması.

Beyaz kan hücresi (lenfoma) kanseri.

Kan beyin bariyerinin zedelenmesi.

Kalp rahatsızlıkları.

Hafıza zayıflaması ve beyin tümörü riski.

Kalıcı isitme bozuklukları.

Embriyo gelisiminin zarar görmesi.

Kadınlarda düsük riskinin artması.

Kan hücrelerinin bozulması.

Bağısıklık sisteminin bozulması.

Yüksek tansiyon.

Sperm sayısının azalması.

CEP TELEFONUNDAN KORUNMANIN BASİT YOLLARI

· Cep telefonu görüsmelerini mümkün olduğunca kısa tutup gereksiz konusmalardan kaçınmak, yakında sabit hat varsa onu tercih etmek.

· Acil durumlar hariç çocuklara cep telefonu kullandırtmamak, telefonları onların yakınında tutmamak.

· Cep telef+onu görüşmelerini çocuklardan mümkün olduğunca uzakta yapmak.

· Hamilelikte cep telefonunu acil durumlar dışında kullanmamak, hamilelik süresince evdeki cep telefonlarını kapalı tutmak.

· Cep telefonunu bir kulaklık aracılığıyla kullanmak. (Bu, zararı bütünüyle önlemez, ancak azaltabilir. Çünkü kulaklıkla da radyasyon beyne ulaşır.)

· Konuşma dışında cep telefonunun ekstra özelliklerini kullanmaktan kaçınmak. (Bir çalar saat, gece boyunca başucunuzda durarak biyolojik ritminizi altüst edecek cep telefonuyla aynı işlevi görecektir.)

· Kısa bilgi gönderiminde SMS kullanmak.

· Cep telefonlarının en savunmasız zamanda yakalayacağı geceleri cihazı kapatma alışkanlığı kazanmak.

· Cep telefonlarının en çok radyasyon yaydığı zamanlar, telefon çaldığı ve çevirdiğiniz numaranın bağlandığı anlardır. Bu sırada telefonu bas bölgesinden uzakta tutmak. (Gelen çağrıyı açtıktan veya karsı taraf görüşmeye açtıktan 1-2 saniye sonra cihazı kulağa götürmek daha güvenlidir.)

· Asansör ve otomobil gibi dar ve kapalı alanlarda cep telefonu ile görümse yapmamak. (Cihaz çekmediği için görüşmenin gerçekleşmesi baz istasyonun daha fazla elektromanyetik radyasyon iletmesini gerektirir.)

· Baz istasyonları ve tasıma hatlarını, okul, kreş, hastane ve huzurevi gibi alanların uzağında kurmak. (Radyasyondan en çok zararı çocuklar, hamileler ve yaslılar görür.)

· SAR değeri daha düşük cihazı tercih etmek daha az radyasyona maruz kalmak demek. SAR değeri düşük cep telefonlarını tercih etmek.(1)

· Harici antenli cep telefonlarını tercih etmek.

· Cep telefonunu gün içinde vücudunuzdan olabildiğince uzakta, çantada; çantanız yoksa en dış cebinizde taşımak.

· Cep telefonlarını elektromanyetik fren sistemli taşıtlarda, petrol istasyonlarında ve hastanelerde kullanmamak.

· Cep telefonunu kalp, beyin ve cinsel organlara yakın bir yerde taşımamak.

· Yakınınızda bulunan baz istasyonunu kaldırtmak ve servis yetkililerine, istasyonları için sağlığı tehdit etmeyecek yerler seçme konusunda sorumluluklarını hatırlatmak.

· Cep telefonunun bir organımız olduğunu zannetmemek, hayatı cep telefonu olmadan idare etmenin yollarını aramak, mümkün mertebe klasik iletişim araçlarını kullanmak.

Cep telefonlarının insan üzerindeki bu ektilerini korunma yollarını izah ettikten sonra TCDD’de makinistlerin görevleri esnasında cep telefonu ile yaptıkları görüşmeler konusuna girebiliriz.

resim

Bilim adamları cep telefonlarının EMA etkilerinden kurtulmanın yollarından birini az telefon kullanılması olarak söylerken TCDD’de personele "sınırsız görüşme" yapma olanağı veren "Avea kurumsal hattı" uygulaması 2004 yılında başlamıştır. Daha sonra TCDD personelin cep telefonu üzerinden kurumun sabit telefon hattına girerek işyerleri ile görüşmesi için 505 ön kodlu telefon santrali uygulamasını yürürlüğe sokmuştur.

resim

Tren trafiğince cep telefonları yardımcı haberleşme aracı olarak kullanılırken TCDD’nin 14.12.2009 tarihli 759 nolu tamimi ile GSM telefonları tren trafiğinde kullanılan esas haberleşme sistemi araçları arasına alınmıştır. Karayolu araç trafiğinde cep telefonu kullanımı yasaklanırken TCDD’nin lokomotiflerde cep telefonu kullanımını yasal hale getirmesi dikkat çekicidir.

TCDD’de kurumsal cep telefonu uygulaması sonucu çalışanlar daha çok EMA etkisine girmiştir. Kapalı alanlarda özellikle çelik gövdeli küçük alanlarda (asansör yolcu vagonu, lokomotif kabini) ve baz istasyonlarına uzak yerlerde doğal ve doğal olmayan engelli arazi yapılarında (tünel) cep telefonu kullanılması esnasında baz istasyonu ile cep telefonu arasında iletişim sağlayabilmek amacıyla daha çok sinyal gönderileceği için lokomotif kabinindeki makinistin EMA kısa süreli etkileri altında kalması kaçınılmazdır. Bir daha hatırlamak gerekirse bu etkiler nelerdi?

Görüş alanında daralma, yoğun stres ve yorgunluk hissi, Konsantrasyon ve dikkat bozulması, Kulak çınlaması ve kulaklarda ısınma, işitmede geçici aksaklıklar oluşması, baş ağrıları ve sersemleme, gündüz uyku hali, gece uykusuzluk.

Gece uykusuzluk hali makinistin yararınadır tren sürerken uyuklamaz diyenler çıkabilir. Ancak makinistin bazen geceleri dinlenerek gündüz tren kullandığı, bazen de gündüz dinlenerek gece tren kullandığı unutulmamalıdır. Gece kavramı makinist için değişen bir zaman boyutudur. Makinistin dinlenme anında uykusunu alamaması tren sürerken uyumasına neden olabilir.

Peki, cep telefonunu kullanan makinistin üzerindeki bu EMA’nın kısa süreli etkileri trenlerin seyir güvenliğini tehlikeye atar mı?

Sigaranın ilk yıllarda insan sağlığı üzerindeki etkileri bir söylentiden ibaretti. Ancak daha sonra yapılan araştırmalar sigaranın başta kanser olmak üzere birçok sağlık sorununa neden olduğu tespit edildi. Sigara paketlerinin üzerine bu konuda kullanıcıyı uyarıca yazılar yazıldı, sigara içilebilir alanlar daraltıldı. Cep telefonlarını EMA etkilerinin insan sağlığı üzerindeki etkilerine söylenti diyerek geçiştiremeyiz.

resim

EMA’ların makinist üzerindeki etkilerini tespit etmek amacıyla TCDD’nin yapması gereken bilimsel yaklaşım ise şu olmalıdır. Bilim adamlarının da desteğini alarak eğitim merkezlerinde bulunan lokomotif simülatörlerin lokomotif kabini gibi çelik kapalı mekân haline getirilerek makinistler 8 saatlik sanal sürüşe tabi tutulmalıdır. Bu sanal sürüş esnasında gerçekte lokomotif kabininde hareket ve gürültü nedeniyle oluşan titreşim sanal ortamda da oluşturulmalıdır. Yapılacak testler aynı makinist üzerinde GSM kullanarak ve GSM kullanmayarak tekrarlanmalıdır.

Her kazanın ardından sinyaller normal çalışıyor, sinyal ihlali vardır beyanatı, makinistin öncelikle kendi hayatını düşünerek harakiri yapması uzak ihtimal olduğuna göre özellikle titreşimin ve CEP telefonunun tren kazaları üzerindeki etkileri araştırılmalıdır.

Yıl

Kaza Olay sayısı

1979

1805

1980

1494

1981

1404

1982

1247

1983

1458

TCDD 1979-1983 Kaza ve Olaylara ait yıllığındaki Genel açıklamanın yapıldığı ikinci sayfada " …özellikle 12 Eylül’ün getirdiği huzur ve güven ortamı içinde kaza ve olaylarda meydana gelen azalma memnuniyet vericidir"

Kaza ve olayların azaltılması için geçmişte askeri yöntemi bir çözüm olarak sunan kamu yönetimi kırmızı sinyal ihlallerinde titreşim ve EMA’nın makinist üzerindeki etkilerini tespitte bilimsel bir yaklaşım sergileyecekler midir?

Bunu zaman gösterecektir.

 

(1): Özel Emme Oranı olarak ifade edilen "SAR" değeri cep telefonlarının kullanılırken vücudun emdiği radyasyon miktarının watt cinsinden karsılığı olarak tanımlanıyor. Buna göre tavsiye edilen maksimum oranı 10 gramlık dokuda 2 watt açıklanan listede yer alan 0.12 watt1.5 watt arasında değisen radyasyon emme değerlerinin, Uluslar arası Radyasyon Koruma Komisyonu tarafından güvenli olduğu açıklandı. Yine de bu oranların da insan sağlığına zarar verip vermediği kesin olarak kanıtlanamadı. Telefonların sar değerini öğrenmek için: www.sarvalues.com sitesi ziyaret edilebilir.

 

Yararlanılan Kaynaklar

http://www.enerjiplatformu.org/

Rezonans: Makinaların ve Yapıların Gizli Düşmanı (Mühendis ve Makine Dergisi Kasım 2009 sayı 398)/ Dr.İbrahim H.Çağlayan

Elektro-Manyetik Kirlilik ve Sağlığımız / Prof.Dr. Salim Şeker

Yazı yayınlandıktan sonra e-posta ile gelen konu hakkındaki bilgi notu:

Bilindiği üzere, demiryollarında, en başta iletişimi sağlamak için geliştirilmiş bir sistem olan GSM-R, günümüzde, demiryolu sinyalizasyon bilgilerinin, hatta tren içi ve dışı görüntülerin de iletildiği bir sistem halini almıştır. Tren trafiğinde kesintisiz iletişimin önemi büyük olduğu için, dünyada demiryolu ağlarında bu sistem gün geçtikçe yaygınlaşmaya başlamıştır.

GSM şebekesinin yaydığı EM dalgalarına, sinyallerin güçlü olduğu noktalarda uzun süre bulunan bazı insanlar üzerinde, uyuşukluk, dikkatsizlik ve baş ağrısı, yapılan araştırmalarca gözlemlenmiştir. Özellikle, makinistlerin bulunduğu kapalı metal bir alanda, klasik cep telefonları ile yapılan uzun görüşmeler, yukarıda bahsedilen sorunları ortaya çıkarabilmektedir. Bu sorunları asgariye indirmek amacıyla, özellikle kabin içi GSM-R cihazlarının dizaynında bazı farklılıklara gidilmiştir. En belirgin özellik ise, sinyallerin en güçlü noktası olan antenlerin, kabin dışarısına, trenin üst kısmına alınması olmuştur. Kabin içi cihazın iyi yalıtımı ve cihazla anten arasında, iyi bir kablo kullanılmasıyla, makinistin EM dalgalara minimum seviyede maruz kalması sağlanmıştır.

Bu konuyla ilgili resimler aşağıdadır. Kabin içerisindeki makinist, klasik telefon ahizesine benzeyen, aslında GSM-R ile iletişim sağlayan bir telefonla iletişimi sağlamaktadır. Sinyallerin alınıp, gönderildiği anten trenin üzerinde olduğu için, EM dalgalarından en az seviyede etkilenmektedir. Diğer resimlerde ise tren üzerine takılan anten ve uygulama alanları görülmektedir.

Ömer Tolga Sümerli

resim
broadband-radio-system
resim
train-antenna
resim
GSM-R Mobil

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: kentvedemiryolu