İSTASYONA GİDİYORUZ
1950-1960 yılları arasında Maraş’ta park ve mesire alanı yoktu. Mahallelerde komşular konuşurlar anlaşırlar, Cuma günü istasyona gidelim diyerek kararlaştırıldıktan sonra sarmalar, dolmalar, mercimekli köfteler yapılır, yufkalar sulanır ve yumurtalar haşlanırdı.
Cuma günü sabahtan öğleye kadar anaların, bacıların, genç kızların ve çocukların ellerinde sergileri çıkınları ile yaya olarak patlıcan, ıspanak, pırasa, turp, havuç ve marul bahçelerinin arasından tren istasyonuna gidilirdi. İstasyonun altında küçük bir kaynak dere vardı orada küçük küçük balıklar vardı. Olta ile o balıkları tutup eğlenirdik.
Yakar topu, ip atlama, mendil saklama ve uzuneşek gibi oyunlar oynanır, saati geldiğinde kara tren duman dumana düdük çalarak “Köprüağzı-Maraş-Köprüağzı” yön levhası asılı vagonlarla istasyondan gelip geçerdi.
İkindiye doğru tekrar oradan dönüş hazırlığı başlar. Herkes geldiği gibi geri bahçelerin arasından evinin yolunu tutardı. Böylece Maraşlılar mesire yapmış olurdu. Ne güzel günlerdi o günler. Gençler uzaktan birbirine bakar, ahlar, oflar kalp ağrıları yeri göğü inletir âmâ hiç birinin sesi duyulmazdı. O günleri hatırlayanlar anısını yazsın. Hatırlayanlar dedelerine ninelerine sorsun.
Vural Demir