Marmaray Davası Antalya’yı da Gördü
TCDD Mülkiyetindeki Gebze, Pendik, Maltepe, Söğütlüçeşme, Haydarpaşa ve Halkalı İstasyonları ile Yedikule Yol Atölyesindeki bir kısım taşınmazların Marmaray Projesi kapsamında 4736 sayılı kanuna aykırı olarak DLH İnşaatı Genel Müdürlüğüne bedelsiz devrine ilişkin idari işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle 27.09.2007 tarihinde açılan dava sürecinde ilginç gelişmeler yaşanmaktadır. Davanın ara kararı Ankara yerine Antalya’ya tebliğe gitmiştir.
Marmaray projesi kapsamında gerçekleşen idari işlem ve eylemlere karşı bu güne kadar idare mahkemelerinde üç ayrı dava açılmıştır.
1) Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası üyesi Tugay Kartal tarafından İstanbul 9.İdare Mahkemesine Marmaray için DLH’ ye usulsüz arazi tahsisinin iptali ve yürütmesinin durdurulması için 27.09.2007 tarihinde dava açılmıştır.
2) Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası tarafından, Marmaray Projesinin ikinci etabı olan CR 1 için TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü ile DLH Genel Müdürlüğü arasında yapılan sözleşme gereği Gebze-Haydarpaşa ve Sirkeci-Halkalı arası demiryolu hattının 2′ den 3 yola çıkarılması ve hattın 3 yola çıkarılması ve inşaat gerekçesiyle 2 yıl boyunca işletmeye kapatılması hakkındaki idari işlemin İPTALİ İLE YÜRÜTMENİN DURDURULMASI talebi ile dava açılmıştır.
3) Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası üyesi Soner Önal tarafından İstanbul İdare Mahkemesinde Marmaray Projesinin CR1 Sözleşmesinin iptali talebiyle dava açılmıştır.
Açılan Davalarda Yaşanan Gelişmeler:
İstanbul 9.İdare Mahkemesine Marmaray için DLH’ye usulsüz arazi tahsisinin iptali ve yürütmesinin durdurulması için 27.09.2007 tarihinde açılan dava Ankara İdare Mahkemelerine oradan da Danıştay’a, Danıştay’dan tekrar Ankara İdare Mahkemelerine gönderilen, arada yanlış mahkemeye gönderilmek suretiyle zaman kaybettirilen davada yürütmesinin durdurulması istemi 511 gün sonra reddedildi. Akabinde de Ankara 3. İdare mahkemesindeki 2009/188 esasa kayıtlı dava, Ankara Bölge İdare Mahkemesinin 2009/2105 sayılı kararıyla, Ankara 2.İdare Mahkemesinde 2009/8 esas numarasına kayıtlı olarak halen devam eden, "Marmaray Projesinin CR1 Sözleşmesinin iptali istemli davaya" bağlandı. Ankara 2.İdare Mahkemesinin 30.10.2009 tarih E:2009/515 sayılı ARA KARARI ile Ulaştırma Bakanlığının Davalı mevkiine alınmasına karar verildi. Mahkemenin bu kararı Ulaştırma bakanlığı yerine Antalya Ulaştırma Bölge Müdürlüğüne tebliğ edildi. Bu nedenle Ulaştırma Bakanlığı savunmasını 06.01.2010 tarihinde Mahkemeye sundu.
Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası tarafından, Marmaray Projesinin ikinci etabı olan CR 1 için TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü ile DLH Genel Müdürlüğü arasında yapılan sözleşme gereği Gebze-Haydarpaşa ve Sirkeci-Halkalı arası demiryolu hattının 2′ den 3 yola çıkarılması ve hattın 3 yola çıkarılması ve inşaat gerekçesiyle 2 yıl boyunca işletmeye kapatılması hakkındaki idari işlemin İPTALİ İLE YÜRÜTMENİN DURDURULMASI talebi ile 06.11.2008 tarihinde Ankara 10. İdare mahkemesine 2008/2246 sayıya kayden açılan davada mahkeme yürütmeyi durdurma talebini ret etmekle birlikte davanın Ankara 2.İdare Mahkemesinde 2009/8 esas numarasına kayıtlı olarak devam eden davaya eklenmesine karar vermiştir.
İstanbul’da "Marmaray Projesinin CR1 Sözleşmesinin iptali istemli davaya" açılan dava Ankara 2.İdare Mahkemesine gönderilmiş ve yaklaşık 5 aydır da bu mahkemede 2009/8 esas numarasına kayıtlı olarak görülmeye devam edilmektedir. 8 aydır Yürütmeyi Durdurma talebinin karara bağlanılması beklenilmektedir. Böylelikle "marmaray" projesine karşı farklı talep ve istemlerle şu ana kadar açılmış bulunan üç dava tek dosyada birleştirildi.
Talepleri farklı ve kiminin esasına girilmiş 3 ayrı dava üzerinden geçen uzunca zaman sonunda tek dosyada birleştirilmiştir.
Ulaştırma Bakanlığının Savunması:
Ulaştırma Bakanlığının 06.01.2010 tarihli savunmasında öne çıkan hususlar ise şunlardır. Zaman aşımı nedeniyle davanın reddi gerekir, iptal talep edilen işlem belirgin değildir, davalının güncel meşru menfaati bulunmamaktadır, yer teslimleri yasaldır, Marmaray projesi çevreye duyarlı kamusal faydası çok asrın projesidir. Bu iddialara karşı Ankara 2 İdare mahkemesine gönderilen dilekçenin tamamı ise aşağıda yayınlanmaktadır.
İDARE MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞINA
ANKARA
E: 2009/515
Davacı : Tugay KARTAL TCDD 1.Bölge Müdürlüğü Tesisler Servisi Trafik Cetveli Bürosu Haydarpaşa /Kadıköy /İstanbul
Davalı İdare : Ulaştırma Bakanlığı-Ankara
Davalı İdare : TCDD Genel Müdürlüğü
Davalı Vekili : Av. F. Cumhur DALKILIÇ- TCDD Genel Müdürlüğü Ankara
Konu :TCDD Mülkiyetindeki Gebze, Pendik, Maltepe, Söğütlüçeşme Haydarpaşa, Halkalı ve Yedikule’deki taşınmazlarının DLH İnşaatı Genel Müdürlüğüne bedelsiz olarak ilişkin davada mahkemenizin 30.10.2009 tarih 2009/515 sayılı kararı ile davalı mevkiine alınan Ulaştırma Bakanlığının 08.01.2010 tarihli cevabına karşı cevaplarımın sunulmasından ibarettir.
Açıklamalar :
· Davalı İdarenin Zaman aşımı iddiasına cevabım
TCDD’nin DLH ye arazi devri için yapmış olduğu sözleşmeler ve yönetim kurulu kararı kamuya açık bir şekilde yayınlanmış belgeler değildir. Dava dilekçemde de belirtildiği üzere 24.09.2007 tarihinde "resen öğrenme ve belge edinme" şeklinde haberdar olunmuştur. Öğrenir öğrenmezde dava açılmıştır. İdari işlemlerde (düzenleyici ve bireysel işlemler) süreler ilgilere tebliğ tarihinden itibaren başlar. Tarafıma İdare tarafından tebligat yapıldığı belgelenemediğinden zamanaşımı itirazlarının hukuka uyarlılığı bulunmamaktadır.
· Davalı İdarenin "İptal talep edilen işlem belirgin değildir" iddiasına cevabım.
27.09.2007 tarihinde İstanbul 9.İdare Mahkemesinde açmış olduğum davanın dilekçesinin konu bölümünde dilekçe içeriğinde ve dilekçe ekindeki TCDD ile DLH arasında yapılan yer teslim tutanaklarında iptali istenen işlem belirgindir. Kaldı ki; davalı idare Ulaştırma Bakanlığının 08.01.2009 tarihli cevap dilekçesinin olaylar ve cevaplarımız başlığı altındaki "davacı tarafından, TCDD Mülkiyetindeki Gebze, Pendik, Maltepe, Söğütlüçeşme, Haydarpaşa ve Halkalı İstasyonları ile Yedikule Yol Atölyesi arazisi ve bu yerlerde bulunan gayrimenkullerin Marmaray Projesi nedeniyle DLH İnşaatı Genel Müdürlüğüne bedelsiz devrine ilişkin işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle işbu dava açılmış bulunmaktadır" denilmesi davada talep edilen işlemin davalı taraf tarafından da daha başında anlaşıldığını göstermektedir.
· Davalı İdarenin "güncel meşru menfaatimin bulunmadığına yönelik bulunulmamıştır" iddiasına cevabım.
Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiş, 5. maddesinde, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamak Devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır.
Hukuk devleti, insan haklarına saygı gösteren, bu hakları koruyucu adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendisini yükümlü sayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa’ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlet demektir. Böyle bir düzenin kurulması, yasama, yürütme ve yargı alanına giren tüm işlem ve eylemlerin hukuk kuralları içinde kalması, temel hak ve özgürlüklerin, Anayasal güvenceye bağlanmasıyla olanaklıdır.
Devletin, hak arama özgürlüğünü daraltan bütün sınırlamaları kaldırması ve bu yolla yargı denetimini yaygınlaştırarak adaletin gerçekleştirilmesini sağlaması hukuk devleti ilkesine yer veren Anayasa’nın 5. maddesi gereğidir.
Anayasa’da, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik hukuk devleti niteliği vurgulanırken, devletin tüm eylem ve işlemlerinin yargı denetimine bağlı olması amaçlanmıştır. Çünkü, yargı denetimi, hukuk devletinin "olmazsa olmaz" koşuludur.
Anayasa’nın 12. maddesinde, herkesin, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu belirtildikten sonra, 13. maddesinde de temel hak ve hürriyetlerin Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî egemenliğin, Cumhuriyetin, millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlâkın ve genel sağlığın korunması amacıyla ve ayrıca Anayasa’nın ilgili maddelerinde öngörülen özel nedenlerle, Anayasa’nın sözüne ve ruhuna uygun olarak yasayla sınırlanabileceği, temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı ve öngörüldükleri amaç dışında kullanılamayacağı belirtilmiştir.
Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde, herkesin gerekli araç ve yollardan yararlanarak yargı organları önünde dâvacı ya da dâvalı olarak sav ve savunma hakkı bulunduğu belirtilmektedir. (*Anayasa Mahkemesinin 21.9.1995 gün ve E:1995/46, K:1995/49 sayılı kararı.)
Anayasa’nın 125. maddesinin birinci fıkrasında, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmiş, ikinci fıkrasında ise Cumhurbaşkanı’nın tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askerî Şûranın kararları yargı denetiminin dışında tutulmuştur. Anayasa’nın 159. maddesinin dördüncü fıkrasıyla da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararları, idarî işlem niteliğinde olmalarına karşın, yargı denetimi dışında bırakılmıştır. Anayasa’nın 125. maddesinin ikinci fıkrası ile ayrık tutulanlar dışındaki tüm idarî işlemlerin yargı denetimine bağlı olması Anayasa buyruğudur. (*Anayasa Mahkemesinin 21.9.1995 gün ve E:1995/46, K:1995/49 sayılı kararı.)
İdarenin yargısal yolla denetiminin en önemli, yaygın ve etkili aracı iptal davalarıdır. İptal davaları, idare hukukunun doğuşundan ve oluşumundan sonra ortaya çıkan idare hukukuna özgü dava türü olup, bu dava ile idarî işlerin hukuka uygun olup olmadığı incelenir. İptal davasının amacı hukuk düzenini korumak, idarenin işlem ve eylemlerinde hukuka uygun davranmasını sağlamaktır. Hukuk Devletinin olmazsa olmaz ilkelerindendir. İdarî işlemin iptaline ilişkin yargı kararı anonim ve objektif nitelik taşıması nedeniyle "kesin hüküm"ün klasik anlamının dışında ve onu aşan sonuçlar doğurmaktadır. Örneğin bir yönetmelik hükmünün iptali halinde iptal kararından sadece davacı değil, yönetmelik kapsamında olan herkes yararlanır. (*Anayasa Mahkemesinin 21.9.1995 gün ve E:1995/27, K:1995/47 sayılı kararı.)
İdarî dâva türleri ve bu dâvaların kimler tarafından açılabileceği 2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Yasası’nın 2. maddesinde gösterilmiştir. Bu madde ile getirilen düzenleme, aynı Yasa ile yürürlükten kaldırılan 521 sayılı Danıştay Yasası’nın 30. maddesinin (A) bendi ile aynı doğrultudadır. Her iki yasa kuralında da idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırılıkları nedeniyle menfaati ihlâl edilenler tarafından iptal davası açılabileceği öngörülmüştür. Anılan yasalardaki tanımlar arasındaki fark, 521 sayılı Yasa’daki "kanuna aykırı"lığın yerine 2577 sayılı Yasa’da "hukuka aykırı"lığın kullanılmış olmasıdır.(*Anayasa Mahkemesinin 21.9.1995 gün ve E:1995/46, K:1995/49 sayılı kararı.)
İdare, özel hukuk kişilerinin sahip olduğu yetkilerin dışında ve üstünde birçok yetkilere sahiptir. Tek taraflı kamu gücünü kullanma yetkisini kullanır. İdareye özgü olan bu yetkilerle, kişilerin üzerinde, tek yanlı irade açıklaması ile hukuksal etkiler doğuracak eylem ve işlemler yapabilir. Bu işlemlerin yerine getirilmesi için, başka bir makam ya da merciin yardımına gereksinim olmadan kişiler çeşitli yükümlülükler altına sokulabilir.
Öte yandan, idarî işlemler "hukuka uygunluk" karinesinden yararlanır ve bu karine gereği, idarî işlemlerin yerindeliği ve hukuka uygun olduğu varsayılır. İdarî davalar, idarenin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunun yargısal yolla denetlenmesi, kamu hizmetlerinin hukuk kurallarına ve hizmetin gereklerine uygun biçimde yapılmasının sağlanması, kamu hizmetlerinin getirdiği yarar ve zararların bireyler üzerindeki etkilerinin adaletli biçimde dengelenmesi için vatandaşlara tanınmış bir haktır. İdarî dâvalar, idare hukukuyla birlikte hukukun üstünlüğü, Devletin hukuka bağlılığı ilkesinin sonucu olarak hukuk alanına girmiştir.
İdarî yargıda "idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan dâvalar" olarak tanımlanan iptal davaları, idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayarak hukuk devletini gerçekleştiren önemli yollardandır. İptal davası kolay işleyen ve karmaşık olmayan niteliğiyle yargısal bir denetim yolu olarak öngörülmüştür.
İptal davaları ile idarî işlemlerin hukuk kurallarına uygunluğu incelenir. Aykırılığın saptanmasında işlem ortadan kaldırılır. Böylece, idarenin hukuk kurallarına uygun şekilde hareket etmesi sağlanarak hukuk düzeni korunur.
İptal davaları, kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikteki idarî işlemler hakkında açılabilir. Böyle bir idarî işlemin iptalinin istenilebilmesi için davacının menfaatinin ihlâl edilmiş olması gerekir. Yargı kararlarında ve öğretide "menfaat", dâvacı ile iptalini istediği idarî işlem arasındaki bağı, ilgiyi anlatır. İdarî işlem ile dâva açan kişi arasında geçerli (meşrû) güncel ve ciddî bir ilişki söz konusu ise dâvada menfaat bağı bulunduğu kabul edilmektedir. Bunun dışında öznel bir hakkın ihlâl edilmesi koşulu aranmaz.
Hak, hukukun koruduğu menfaattir. Özel hukukta her menfaat korunmaz. Kamu hukukunda iptal dâvaları yoluyla korunması zorunludur. Tam yargı dâvalarının tersine iptal dâvalarında dâva açabilmek için menfaat ihlâlinin yeterli sayılması, idarenin hukuka uygun davranmasını sağlamak amacına yöneliktir.
Dâva ehliyeti için aranan "menfaat ihlâli" koşulu, her olaya özgü irdelenmiş ve dâva konusu işlemin davacıyı etkilemiş olması, idarî yargıda menfaat ihlâlinin varlığı için yeterli sayılmıştır. İtiraza konu yasa kuralında geçen "kişisel hak" kavramıyla, genel, soyut ve gayrişahsî düzenleyici kuralların kişilere uygulanarak somutlaşması ve hukuksal sonuçlar doğurması amaçlanmıştır. İdarî yargıda kişisel hak ihlâli, tam yargı davası açabilmenin ölçütüdür. Tam yargı davaları ile, idareden, ihlâl ettiği bir hakkı yerine getirmesi ya da neden olduğu zararı gidermesi istenir.
İptal davalarında, hukuka aykırılığının saptanması durumunda idarî işlemin iptal edilmesi, tam yargı davalarında ise idarî işlem ve eylemin uygulanmasından ve yürütülmesinden doğan zararların tazmini söz konusudur. Bu iki dâva türündeki farklılık ve gerçekleştirilmek istenilen amaç nedeniyledir ki, iptal davasında davacı olabilmek için "menfaat ihlâli" yeterli görülmüş iken; tam yargı davalarında idarî eylem ve işlemlerden dolayı davacının "hakkının ihlâl" edilmesi gerekmektedir. (*Anayasa Mahkemesinin 21.9.1995 gün ve E:1995/46, K:1995/49 sayılı kararı.)
TCDD’nin şantiyeler için DLH’ ye protokollerle yaptığı, "bedelsiz arazi ve bina devirleri ile tasarruf ve karar hakkı devri" hukuksuzdur.
Yapılan devir teslim işlemleri ile ilgili olarak, TCDD Genel Müdürlüğü yasalara aykırı davranmıştır. 4736 sayılı kanun, mal ve hizmet bedellerinde işletmecilik indirimi hariç olmak üzere, hiçbir kimse ya da kuruma bedelsiz devir yapmaya izin vermemektedir.
Yapılan arazi devir ve kullanım yetkileri için alınan TCDD Yönetim Kurulunun 08.05.2007 tarih 24010 sayılı kararında ve DLH ile imzalanan devir protokollerinde bu bedelsiz devrin hangi yasa maddesine dayandırıldığı açık olarak belirtilmemekle beraber TCDD Genel Müdürlüğü bu tip işlemlerle ilgili olarak genelde baz aldığı, 5018 sayılı "Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu" ise, kurum olarak TCDD Genel Müdürlüğünü kapsamamaktadır.
İlgili kanunun, 24.12.2005 tarih ve 5436 sayılı kanunun 4 maddesi ile değişik 47.maddesinde bedelsiz devir ile ilgili açılım bulunmaktadır. Ancak, kanunun, "Kapsam ve Tanımlar" başlıklı 2 ile 3.maddelerinde bahsi geçen ekli I, II, III, IV sayılı cetvellerde TCDD Genel Müdürlüğü yer almamaktadır. Dolayısıyla, TCDD Genel Müdürlüğü bu kanunun kapsamı dışındadır.
Yine TCDD Genel Müdürlüğünün baz aldığı kanunlardan olan 5335 sayılı kanunun 32. maddesinde bahsi geçen yetki, bedelsiz devirlerle ilgili olmayıp, TCDD Genel Müdürlüğü bu hukuk dışı bedelsiz devir işlemine, mevzu bahis kanunla tanınan yetkiyi de bu işleme dayanak olarak gösteremez. Bütün bunların dışında Liman-İş sendikasının 5335 sayılı kanunun yürütmesinin durdurulması ve 32. maddesinin iptali talebiyle Danıştay 13. Dairesinde 2005/52 esasına kayden açılan dava, 03.04.2007 tarih 2007/14 sayılı kararla sonuçlanmış, Kararda 5335 sayılı yasanın yürütmesinin durdurulmasına, bu yasaya dayanılarak o zamana kadar yapılan işlemlerin iptaline, yasanın 32. maddesinin Anayasaya aykırı olduğuna ve düzeltilmesi için anayasa Mahkemesine gönderilmesine hükmedilmiştir.
Ayrıca tahsis yapılan bölgelerde DLH Genel Müdürlüğü ile ihale usulü ile anlaşma yapan özel firmaların konumlanması ve bu kamu arazilerinin kullanımından hiçbir bedel ödemeden ticari kar elde etmesi ve bu konumlanma için hiçbir bedel ödememeleri de konuyla ilgili mevzuat açısından ayrı bir hukuksuzluk teşkil etmektedir.
TCDD mülkiyetindeki arazi ve gayrimenkullerin üzerindeki tasarruf ve karar hakkı TCDD Yönetim Kurulunda olup, bu yetki hiçbir suretle devredilemez. Ancak, yapılan devir işlemleri ile ilgili olarak, devir yapılan bölgelerdeki bazı binaların yıkılması konularında DLH Genel Müdürlüğüne yetki verilmekle birlikte, bu yıkımlar sonrasında, DLH Genel Müdürlüğünün hiçbir mali ve idari sorumluluk kabul etmemesi de, TCDD mülkiyetlerinin üzerindeki tasarruf hakkının DLH Genel Müdürlüğüne verildiğini göstermekte olup, bu durum da yasal mevzuata açıkça aykırıdır.
TCDD ve DLH arasında 07.05.2007 tarihinde imzalanan arazi devir protokolünün 5.1.2 Maddesinde Diğer Hususlar Başlığı altında "Marmaray çalışmaları için teslim edilen arazi ve binalar Marmaray çalışmaları amacı ile kullanılacak, DLH tarafından başka kurum ve kuruluşların kullanımına veya tahsisine konu edilmeyecektir" hükmü mevcuttur.
Marmaray projesinin resmi web sayfasının http://www.marmaray.com.tr/mr/marmaray-anasayfa link adresinde de görüleceği üzere TCDD hatlarının Halkalı İstanbul Haydarpaşa Gebze arasında üçlenmesi çalışmasında DLH projenin sahibi olarak gözükmekte olup inşaatı yapacak olan yüklenici firmalar olup bu iş ticari bir faaliyettir.
SÖZLEŞMELER
3. CR1 Sözleşmesi
"Gebze-Haydarpaşa, Sirkeci-Halkalı Banliyö Hatlarının İyileştirilmesi; İnşaat, Elektrik ve Mekanik Sistemler CR1" işinin teklifleri 15.02.2006 tarihinde alınmış olup en düşük teklifi veren Alstom-Marubeni-Doğuş (AMD) Grubu ile Sözleşme 24 Temmuz 2006 tarihinde Sözleşme Görüşmelerine davet edilmiştir. ve 28 Mart 2007 tarihinde sözleşme imzalanmıştır.
CR1 Sözleşmesinin İmzalanması |
: |
28 Mart 2007 |
Sözleşmenin Yürürlüğe Girmesi |
: |
15 Mayıs 2007 |
Yer Teslimi ve İşe Başlama |
: |
21 Haziran 2007 |
İşlerin Tamamlanma Süresi |
: |
1147 Gün |
Orijinal Tamamlanma Tarihi |
: |
07 Haziran 2011 |
Bu nedenledir ki Davalı İdare vekilinin cevap yazısının 3 sayfasında 6. madde de belirttiği gibi DLH Marmaray Projesinde CR1 etabında yani demiryolu hatlarının üçlenmesi projesinde müteahhit değildir.
Kaldı ki DLH nın Kuruluş Kanununda da DLH demiryolu yapımlarında müteahhitlik görevi üstleneceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. http://www.dlh.gov.tr/dlh/dlh-anasayfa1
DLH’nın GÖREV VE YETKİLERİ
Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki 3348 sayılı Kanunun 9. maddesinde belirtildiği şekliyle Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:
a) Devletçe yaptırılacak demiryolları, limanlar, barınaklar ve bunlarla ilgili teçhizat ve tesislerin, kıyı koruma yapıları, kıyı yapı ve tesislerinin ve hava meydanlarının ve bunlarla ilgili tesislerin, alakalı kuruluşlarla işbirliği yaparak, plan ve programlarını hazırlamak, gerçekleştirilmesi için gerekli tedbirleri almak ve imkanları sağlamak, araştırma, etüt, istikşaf, proje, keşif, şartname ve inşaatları ile bakım ve onarımlarını yapmak veya yaptırmak ve yapımı tamamlananları ilgili kuruluşlara devretmek, yapılmış olanların bakım ve onarımlarının organizasyonu için esaslar hazırlamak.
b) Kamu Kurum ve Kuruluşları, Belediyeler, Özel İdareler, hakiki ve hükmi şahıslarla yaptırılacak (a) bendinde yazılı işler ile teleferik, finiküler, şehiriçi raylı ulaşım sistemleri, metro ve demiryollar, limanlar ve hava meydanları ile ilgili tünel gibi tesislerin proje ve şartnamelerini incelemek ve onamak, şehir içi raylı ulaşım sistemlerinin ülke ihtiyaçlarına uygun standartlaştırılması ve bakım üniteleri ile ilgili düzenleyici tedbirlerin alınmasını sağlamak.
c) Yukarıda (a) ve (b) bendlerinde belirlenen işlerden her türlü kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler, özel idareler, tüzel ve gerçek kişilerce yaptırılacak olanların proje ve şartnamelerini inceleyip tasdik etmek.
d) (Ek:27/4/2006-5494/1 md.) Denizlerin iki yakasını denizaltından birbirine bağlayan her türlü ulaşıma ilişkin tüp ve tünel gibi ulaşım alt yapı işlerini,yap-işlet-devret modeli de dahil olmak üzere planlamak,yapmak veya yaptırmak;bunlarla ilgili proje ve şartnameleri hazırlamak,hazırlatmak,incelemek ve onarmak,yapımı tamamlananları ilgili kuruluşlara devretmek,işletme safhasına ait güvenlik,bakım ve onarım işlerine ilişkin esasları belirlemek ve gerekli tedbirleri almak,
e) Bakanlıkça verilecek benzeri görevleri yapmak
Görüleceği üzere aslında TCDD arazileri resmi bir kurum olan DLH üzerinden ticari firmaların kullanımına verilmektedir.
İmzalanan protokolle DLH’ ya yapılan bir arazi devridir. Davaya konu TCDD arazilerin DLH’ ya devrinin bedelsiz yapılmasına 4736 sayılı kanun izin vermemektedir. Ayrıca devir yapılan ve üzerinde şantiye kurulacak arazilerden biri olan Haydarpaşa gar sahası İstanbul 5 nolu Koruma Kurulunun 24.06.2004 tarih 85 sayılı kararı ile "Kentsel ve Tarihi Sit" ilan edilen alan içersinde bulunmaktadır.
Haydarpaşa gar sahasının tamamının SİT alanı olduğu TCDD tarafından da bilinmektedir. T.C. Anayasasının 63.maddesi ile "devlet; tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır" şeklinde getirilen AMİR hükme aykırı olarak Haydarpaşa Gar sahası dahilinde bir bölümün DLH’ ya şantiye yeri olarak tahsis edilmesi ve koruma kurullarından şantiye yerleri için izin alınmaması da ayrı bir yasal ve anayasal hukuksuzluğu içermektedir.
DLH ve AMD şirketi arasında imzalan CR1 Sözleşme metinlerinin incelenmesiyle ortaya çıkanlar:
DLH’ nın yetkisinde ve mülkiyetinde olmayan Halkalı İstanbul ve Haydarpaşa Gebze demiryolu güzergahındaki ve dava konusu TCDD’ye ait bina, sanat yapısı ve arazilerle ilgili yetki sahibiymiş gibi, AMD adlı özel konsorsiyumla anlaşma imzalayarak yetki devrettiği, karar hakkı sadece TCDD’ye ait olan demiryolu işletmeciliği konusunda karar vericiymiş gibi, özel hükümlere, işbu sözleşme ile imza koyduğu, mülkiyeti TCDD’ye ait olan demiryolu hatlarına "marmaray banliyö işletmesi" adıyla el koyduğu, koruma kurullarının bina ve sanat yapılarıyla ilgili kararlarının planlara ya işletilmediği, ya yanlış işletildiği görülmüştür.(CR1 sözleşmesi mahkemenizde birleştirilen Marmaray Dava dosyasına Soner Önal tarafından yazılan dilekçe ekinde yer almaktadır.
TCDD’ye ait demiryolu hatları CR1 sözleşmesi hükümleriyle, TCDD’nin elinden alınacaktır,
"CR1 inşaatı şantiyeleri için yapılan mülkiyet ve tasarruf yetkilendirmesi" davası devam ederken, CR1 sözleşme metinlerinden; bu yetkinin şantiyelerle sınırlı olmadığı, tüm hatların mülkiyetine el konulduğu ortaya çıkmıştır.
Hatlar DLH Genel Müdürlüğüne devrediliyor ve T1-T2 Marmaray Banliyö hatları(yolları), tüm arazileri ile birlikte TCDD’nin elinden alınıyor
Dava ve iptal konusu edilen Marmaray Projesi CR1 etabı sözleşmesi, işveren sıfatıyla DLH Genel Müdürlüğü(Ek:x- Türkçe klasörünün içindeki "dosya 2-4 turk" isimli dosya-Sayfa 30-31) ve yüklenici sıfatıyla da AMD adlı özel konsorsiyum arasında imzalanmıştır. Bu sözleşmenin adı; "Gebze-Haydarpaşa, Sirkeci-Halkalı Banliyö Hatları İyileştirmesi ve Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi İnşaatı(Marmaray), CR1 Sözleşmesi, Gebze-Haydarpaşa, Sirkeci-Halkalı Banliyö Hatları İyileştirmesi; İnşaat, Elektrik ve Mekanik Sistemler İşi" olup, adından da anlaşılacağı üzere mevzu bahis edilen hatlar TCDD’ye ait demiryolu hatlarıdır.
Hukuki durum bu olmasına rağmen, sözleşmede yer alan hükümlere göre, "Banliyö Demiryolu İşletme Kuruluşu" ile "TCDD" olmak üzere 2 ayrı kuruluştan bahsedilmektedir.
Yine sözleşemeye göre TCDD araçlarının kullanacağı T3 hatları için ayrı, Marmaray Banliyö işletmeciliği için kullanılacak olan T1 ve T2 isimli hatlar için ayrı ayrı trafik ve kontrol merkezleri kurulmaktadır. Ve bu aşamada da, 2 ayrı kuruluştan bahsedilmekte olup, daha ileri gidilerek TCDD’nin ilgili merkezinin inşa edilecek binaların kaçıncı katında yer alacağı bile karara bağlanmaktadır.
Yine sözleşmede, mülkiyeti halen TCDD olan bina ve sanat yapıların yıkılması sonrasında, yıkımdan kalan malzemelerin ya işverene yani DLH Genel Müdürlüğüne devri yada yüklenicide kalması konularında hükümler yer almakta olup, TCDD’nin mülklerine el konulmaktadır.
Marmaray Banliyö işletmeciliğinin ayrı bir kuruluş tarafından yapılacağının bir diğer kanıtı ise, sözleşme ile bağıtlandığı üzere, "Banliyö Demiryolu İşletme Kuruluşu" olarak adlandırılan kuruluşun organizasyon yapısının nasıl olacağının dahi belirlenmesidir. Halbuki, bu hatlar TCDD’de kalacak olsa, bu konuda tek karar verici merci TCDD’dir ve TCDD’nin hali hazırda kendi içinde organizasyon yapısı da vardır.
Böyle bir durumda, bu hatların "Banliyö Demiryolu İşletme Kuruluşu" adında bir kuruluş tarafından işletilmesi hususu, sözleşmede aksi bir anlaşma ifadesi geçmediği için, işveren olan DLH Genel Müdürlüğünü işaret etmektedir. Bu durumda T1 ve T2 hatları ilk temelde DLH Genel Müdürlüğünün mülkiyetine ve kontrolüne geçmektedir. Böyle bir durum, aleni bir şekilde hukuka aykırıdır.
Davalı taraflardan TCDD’nin mahkemeye delil olarak sunduğu sözleşme ile ilgili belgelerin yer aldığı DVD içindeki Türkçe klasöründe yer alan "dosya 2–4 turk" isimli dosyadan konuyla ilgili olarak yapılan bazı alıntılar aşağıya çıkartılmıştır;
-"2.4.2. Kalıcı işler
i) Banliyö hattı için tamamen işletilebilir durumda İşletim Kumanda Merkezi ve İdare Merkezi
j)Şehirlerarası Tren hattı içi ayrı ve tamamen işletilebilir durumda işletim kumanda merkezi(Sözleşme CR1 İşverenin Şartnameleri Bölüm 2-İşlerin kapsamı/Sayfa 31)".
-"4.3.2. İşletim kavramı
10.Banliyö hattı işletimleri, Maltepe’de inşa edilecek olan özel bir işletim merkezi(OCC) tarafından denetim altında bulundurulacak ve kontrol edilecektir. Şehirlerarası trenlerin yüzeysel hareketleri, yeni IC-OCC merkezi(CR1 sözleşmesinin bir parçası olarak Maltepe bölgesine yerleştirilecektir.) tarafından kontrol edilecek ve tünele giriş sırasında bu trenlerin kontrol ve denetimi, CR-OCC merkezine geçecektir.(Sözleşme CR1 İşverenin Şartnameleri Bölüm 4-Tasarım Genel Şartnameleri/Sayfa 113–114)"
–"4.4.4.4.Operatörün personeli için eğitim planı2.Eğitim planı, işletim şirketinin personelini idare eden yöneticiler e denetçilerin eğitimine dayanma üzere yapılandırılacaktır.
3.Yönetim ve denetim personeli eğitim modülünün tamamlanmasından sonra eğitim programı kapsamında kullanılan tüm malzemeler ve ekipmanlar, işletim şirketince teslim edilmelidir.
5…. Yüklenici, Tablo 5: TCDD Eğitim şartnamelerinde tanımlandığı üzere, eğitim programının bir parçası olarak, TCDD personeli için özel eğitim modülleri temin etmelidir. (Sözleşme CR1 İşverenin Şartnameleri Bölüm 4-Tasarım Genel Şartnameleri/Sayfa 126)"
-"5.2.2. Yıkım ve kurtarılan malzemeler
2.Aksi açıkça öngörülmediği sürece ve mevcut balast ve alt balast tabakaları(uygun bulunmaları halinde ve yeterli düzeyde temizlendikten sonra, yüklenici tarafından yeniden kullanılabilecektir) hariç olmak üzere, yerlerinden çıkartılmaları ve sökülmeleri gereken hat işleri ve malzemelerinin mülkiyeti, işverene ait olacaktır.
3.Yıkılacak istasyonların beton direkleri, kanopileri ve çelik profil güvenlik duvarları hariç olmak üzere, mevcut cer gücü besleme sistemi ve mevcut havai Katener sisteminin sökülmesi sırasında kurtarılan tüm gereçler ve ekipmanların mülkiyeti işverene ait olacak…
4.Yüklenici yerinden sökülüp çıkartılan güvenlik duvarı gereçlerinin bir kısmını veya tamamını yeni güvenlik duvarlarının yapımında kullanabilecektir… Kullanılmayan güvenlik duvarları veya duvarların kısımları işveren tarafından önceden belirlenmiş olan saha içersinde veya yakınında bulunan bir yere taşınacaktır.
5.Yapılması gereken tüm yıkım işleri sırasında kurtarılan tüm diğer malzemeler ve ekipmanlar, yüklenicinin mülkiyeti altında kalacak ….(Sözleşme CR1 İşverenin Şartnameleri Bölüm 5-Malzemeler, Tesis ve İşçilik ile ilgili Genel Şartnameler/Sayfa 171)"
-"7. İşletme kumanda ve idare merkezi
2.Banliyö demiryolu işletimlerinin kontrolü için bir OCC merkezi gereklidir; bu OCC merkezi, ilgili atıf ve referanslarda CR-OCC olarak adlandırılacaktır.
3.Şehirlerarası(IC) işletimlerinin kontrolü için bir OCC merkezi gereklidir; bu OCC merkezi, ilgili atıf ve referanslarda IC-OCC olarak adlandırılacaktır.17.2.Tesis
1.Banliyö-OCC personel ile birlikte, gereken tüm elektrikli ve mekanik tesisatlar, ekipmanlar, mobilyalar, aksesuarlar, grafik ekranlar, ilgili levha ve tabelalar ve ayrıca tüm CR sisteminin ve ilgili personelin gereken şekilde kontrolü için gereksinim duyulabilecek olan her tür benzeri teçhizatı kapsayacak şekilde düzenlenecektir.
2.Şehirlerarası-OCC, TCDD işletim ve bakım personeli tarafından kullanılacak ve şehirlerarası tren hizmetlerinin yönetimi için gereken tüm tesisleri kapsayacaktır, bu merkez, ofis bloğunun üçüncü katında bulunacaktır. 3.katın tamamı TCDD tarafından kullanılacaktır.
3.Banliyö idari ofisleri, Banliyö Demiryolu İşletme Kuruluşunun idari, işletim ve mühendislik yönetim kadroları tarafından kullanılacaktır.17.3.İşlerin kapsamı
2.İşletim kontrol merkezleri, banliyö demiryolu-OCC ve şehirlerarası-OCC(üçüncü katta bulunan TCDD tesisleri) merkezlerinde, iyi insan faktörleri tasarımı aracılığıyla güvenlik ve işletimsel etkinlik için karşılanması gereken özel koşullar bulunmaktadır. Her iki OCC tesisinde, gereken çevre koşulları sağlanmalıdır.17.4.İşletimsel gereklilikler
1.İşbu işveren şartnameleri kapsamında tanımlanan tesisler ve ara-bağlantılar hariç olmak üzere, TCDD organizasyonel fonksiyonları ve işletim şartnameleri, bu proje kapsamının bir parçasını oluşturmamaktadır. Yüklenici, şehirlerarası OCC için ara-bağlantı gerekliliklerinin ve kabul testiyle ilgili koşulların doğrulanabilmesi için TCDD ile eşgüdümlü koordinasyon sağlanacaktır.(Sözleşme CR1 İşverenin Şartnameleri Bölüm 17-İşletme kumanda ve idare merkezleri/Sayfa 457–458)"
-"17.4.3. İdari personel
1.İdari personel, banliyö hattı demiryolu sistemi işletiminin planlanması, yönetimi ve denetlenmesi için gereken idari ve departman fonksiyonlarını kapsayacaktır. Aşağıda belirtilen bölümleri kapsayacak olan yönetici ve idari personel sayısının yaklaşık 50 olacağı tahmin edilmektedir;
a) ana idari ofis
b) finansman departmanı
c) hukuk işleri departmanı
d) halkla ilişkiler departmanı
e) insan kaynakları ve personel geliştirme departmanı
2..Aşağıda belirtilen kalemler dahil olmak üzere, işletme yönetim personeli sayısının yaklaşık 80 olacağı tahmin edilmektedir:
a) işletimler müdürü ve destek personeli
b) OCC personeli(12 işletim vardiyasının her biri için 2 kişi ve hattın hizmete kapalı olacağı gece saatleri süresince 7 kişi),
c) merkezi mühendislik grubu
d) sağlık, güvenlik ve emniyet personeli
e) tesis yönetim personeli
f) AFC bilet/akıllı kart depolama ve hasılat toplama personeli
g) AFC bilgisayar odası personeli ve
h) gerekli olabilecek tüm diğer fonksiyonlar.(Sözleşme CR1 İşverenin Şartnameleri Bölüm 17-İşletme kumanda ve idare merkezleri/Sayfa 460)"
Ayrıca 07.01.2010 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan bir haberde de Haydarpaşa Gebze ve Sirkeci Halkalı arasında ki demiryolu hatlarının TCDD’nin elinden alınacağı ve TCDD’nin mülk sahipliğinden kiracı durumuna düşürüleceği konusunda bir haber yayınlanmış ve haber bugüne kadar tekzip edilmemiştir.
Bununla birlikte Japon konsorsiyumunun hazırladığı Marmaray raporun slâyt sunumunun 20. slâydında TCDD’nin İstanbul’daki Tren hatlarının elinden alınacağı ifade edilmektedir.
Marmaray CR1 sözleşmesine göre, tüm demiryolu hattı(binaları ve sanat yapıları ile birlikte) hukuk dışı bir şekilde yıkılıyor!
Davalı İdarenin cevap dilekçesinde marmaray Projesini çevreyi kirletmeyen kentin doğal ve tarihi özelliklerini koruyan kamu yararı taşıyan bir proje olduğu iddiaları üzerine aşağıdaki açıklamaları yapmak zorunda kaldım.
Sözleşme metinlerinin ve pafta pafta planların incelenmesinden, Gebze-Haydarpaşa ve Sirkeci-Halkalı arasında yıkılmayan yer kalmadığı, bununla ilgili çizimlerde tutarsızlıklar, eksik tanımlamalar olduğu ortaya çıkmıştır.
Özellikle çizimlerin yer aldığı dosyanın lejantları gösteren 9. ve 71.sayfalarında "Genel notlar" başlıklı açılımların 19.maddesi hukuksuzluğun vardığı boyut açısından elzemdir. Bu madde aynen şöyledir;
"19.madde: Bu gösterim yıkılacak binalar için olduğu halde, tüm yıkılması gereken binalar ve yapılar gösterilmemiştir. Yüklenici gerek gördüğü durumlarda inşaat alanı içinde kalan korunacak yapı veya özel önlem alınarak korunacak yapı veya korunacak tarihi yapı olarak işaretlenenler dışında kalan, PTFA alanı içindeki binaları yıkmakta serbesttir."
CR1 sözleşmesi işveren olarak DLH Genel Müdürlüğü, yüklenici olarak AMD özel konsorsiyumu arasında yapılmış olup, inşaatın yapılacağı arazinin ve gayrimenkullerin sahibi olan TCDD muhatap kabul edilmemiştir. Ancak yukarıdaki 19.madde hükmünden de görüleceği üzere, DLH Genel Müdürlüğü CR1 sözleşmesi ile mülkiyeti kendisine ait olmayan gayrimenkuller için yükleniciye sınırsız yıkma yetkisi vermektedir. Kaldı ki işbu dilekçemin A bendinde de bahsettiğim üzere, yıkım sonrası kalan malzemeleri, isterse yüklenici yada işveren(DLH Gen. Müd.) alabilmektedir.
Zaten mevzu bahis 19.madde dikkatli incelendiğinde, "tüm yıkılması gereken binalar ve yapılar gösterilmemiştir" denilmektedir, yani çizimlerin eksik düzenlendiği kabul edilmektedir. İşbu durum sadece bu açıklama ile de sınırlı değildir. Çünkü, planlarda tescilli olan bazı yapılar her nedense gösterilmemiş yada eksik gösterilmiştir. Bazı tarihi binalar ise, çizimlerde tarihi yapı olarak gösterilirken, çalışma alanları ile ilgili paftalarda tarihi yapı olarak gösterilmemiştir. Bu konuda en büyük örnek de, 240 ada 1 parsel olarak tescillenen bölge için planların eksik düzenlenmesidir. 240 ada 1 parsel İstanbul V Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü tarafından tescillenmiş olup, bu parsel Haydarpaşa Gar sahası dahil Bostancı’ya kadardır. Ancak iptalini istediğim sözleşme çizimlerinde bu karar bilerek göz ardı edilmiş, bölgenin tescilli olduğu görmezden gelinmiştir.
Konuyla ilgili bazı örnekler aşağıya çıkartılmıştır(aşağıdaki yorum ve alıntılar, davalı idaresinin Davacı Soner Önal’a vediği cevaba cevap dilekçesinin ekinde sunduğu sözleşme belgelerini içerir DVD’de yer alan Çizimler isimli dosyanın içindeki "Vol 3-4" isimli dosya üzerinde yapılan incelemeye dayanılarak yapılmıştır. Burada ve dilekçemin devamında geçecek olan "pafta" ifadesi, aynı zamanda mevzu bahis dosyanın sayfa numarasıdır):
–84.pafta: Göztepe’nin ilk olarak yapılan ve şuan lojman olarak kullanılan istasyon binası 3 parçadan oluşmaktadır ve tescillidir. Ancak planda 3 parça olan binanın sadece orta bölümü tarihi gösterilmiş, her iki yanındaki diğer bölümleri ise tarihi olarak gösterilmemiştir. Bu durumda bu 2 parça yıkılacaktır, hem de tarihi(aynı zamanda tescilli) olarak gösterilmediği için de izin alınmaksızın yıkılacaktır.
–85.pafta: Mevcut Göztepe istasyonun güney tarafındaki kanadı yıkılıyor ve buradan T3 hattı geçiriliyor.
–96.pafta: Bostancı istasyonunun güney tarafındaki, hali hazırda lojman olarak kullanılan tarihi binaların üzerinden T3 yolunun peronu geçiyor. Bu durum da, binaların yıkılacağı anlamına geliyor.
–109.Pafta: Maltepe batı giriş tarafında kuzeyde yer alan tarihi yapılar(özele ait) planlarda korunacak tarihi yapı olarak gösterilmesine rağmen, sözleşme metinlerinde yıkılacak yapılar olarak belirtilmiştir. -111.pafta: Maltepe istasyonunun batı giriş tarafında yer alan Dragos Köprüsü tescilli yapı olmasına rağmen, tescilli olarak gösterilmemiştir. -128.pafta: Kartal istasyonu batı tarafındaki orijinal bölüm, planlarda tarihi olarak gösterilmemektedir. İstasyon 600 metre doğruya kaydırılmaktadır(130.pafta).
–169.pafta: Tuzla istasyonu doğu tarafında kuzey ve güney tarafta yer alan lojmanlardan kuzey tarafta 1 adet(bu bina 169.paftadaki planda yıkılacak olarak gösterilmemesine rağmen, 366.paftadaki çalışma alanı çiziminde yıkılacak bina olarak tanımlanmıştır), güney tarafta 1 adet olmak üzere, tarihi yapılar olmalarına rağmen, planlarda bu şekilde gösterilmemiştir. -195.pafta: Gebze istasyonu yerinde kalmakla birlikte, mevcut istasyon binası yıkıldığı gibi, istasyonun kuzeyinde kalan ilk istasyon binası ve lojman olarak kullanılan tarihi binalari ile ilgili olarak planlar arasında uyumsuzluk vardır. 195.paftada bazı binalar tarihi olmasına rağmen, tarihi olarak işaretlenmez iken, 392.pafta çizimlerinde 195.paftada gösterilen tarihi binalar değişiklik göstermekte(azaltılmak suretiyle), bazıları da yıkılmaktadır. Bu konuda sözleşme metinlerinde de geçen ifadeler vardır.
Çizimler-Vol 3-4 isimli dosyada yer alan planlarda bazı tarihi binalar korunacak tarihi yapı olarak işaretlenirken, çizimlerin incelenmesinden de görüleceği üzere, üzerinden ya yol yada peron geçirilmiştir, bu durum da binaların yıkılması anlamına gelmektedir.
Sözleşme CR1 İşverenin Şartnameleri Bölüm 16-İstasyonlar/Sayfa 424-454 arasındaki sayfalarda geçen şartnamelere göre, Söğütlüçeşme dışında, yıkılmayan istasyon ve istasyon peronu kalmamaktadır. Yıkılmadığı iddia edilen bazı istasyon binalarının ise, orijinal parçası olan saçakları(kanopi) yıkılmakta ve mevcut binayı kaptacak bir şekilde istinat duvarı yapılmaktadır.
Sözleşme CR1 İşverenin Şartnameleri Bölüm 19-köprüler ve diğer yapılar/Sayfa 500-522 arasında yer alan şartnamelere göre, inşaat bölgesinde kalan 156 sanat yapısı(birçoğu tarihi) yıkılmakta, tüm bölgeye, tarihi binalara sıfır inşa edilecek olan istinat duvarları yapılacak ve böylelikle; hem yıkılmaktan kurtulan tarihi binalar hasar görecek, özelliğini kaybedecek, hem de yoğun bir betonlaşmaya gidilecektir.
Planlarda işaretlenmiş korunması gereken ağaç bulmak mümkün değildir. Halbuki hat üzerinde olan ve planlardaki çalışma alanlarını gösteren çizimlerde; binlerce ağacın yer aldığı demiryolu kenarları inşaat alanı içine alınmıştır ve bu ağaçların hepsi kesilecektir.
CR1 sözleşmesi ile ilgili belgelerin yer aldığı DVD içindeki Türkçe klasöründe yer alan "dosya 2-4 turk" isimli dosyadan yapılan bir alıntı aşağıya çıkartılmıştır;
-"4.3.1. Genel Sistem tanımı
6.İyileştirilecek olan Söğütlüçeşme hariç olmak üzere, tüm istasyonlar yıkılacak ve yenilenecektir(Sözleşme CR1 İşverenin Şartnameleri Bölüm 4-Tasarım Genel Şartnameleri/Sayfa 112)"
Davalı taraflardan TCDD’nin mahkemeye delil olarak sunduğu sözleşme ile ilgili belgelerin yer aldığı DVD’de yer alan Çizimler isimli dosyanın içindeki "Vol 3-4"isimli dosyanın incelenmesi sonucu ortaya çıkan tespitler ise aşağıdaki gibidir(NOT:"pafta" ifadesi aynı zamanda, ilgili dosyanın sayfa numarasıdır. "Doğu" ifadesi; gebze yönünü, "Batı" ifadesi; Haydarpaşa yönünü, "güney" ifadesi; deniz tarafını, "kuzey" ifadesi; dağ tarafını anlatmaktadır.);
Anadolu Yakası için;
"77.pafta: Kızıltoprak batı tarafı tarihi ve mimari özelliği olan yaya alt geçidi, yapılmamak üzere yıkılıyor.
78.pafta: Kızıltoprak kuzey taraftaki tarihi yapıların üzerinden istinat duvarı geçiyor. Bu da yapıların yıkılması anlamına gelmektedir.
80.pafta: Feneryolu istasyonu devre dışı bırakılıyor ve yeni istasyon eski istasyonun yaklaşık 70 metre doğusuna kaydırılıyor.
83.pafta: Göztepe istasyonu 500 m. Batı yönüne kaydırılıyor ve eski istasyon devre dışı bırakılıyor.
84.pafta: Mevcut göztepe istasyonunun ojinal olan eski istasyon binası 3 parçadan oluşmasına rağmen, planlarda orta bölüm sadece tarihi olarak gösterilmiş.
88.pafta: Erenköy istasyonunun yeri değiştirilerek, mevcut istasyon devre dışı bırakılıyor. Güzergahın plandaki şekline göre, mevcut istasyon binasının da bulunduğu kuzey taraftaki binalarını kesen(yıkan) istinat duvarları inşaa ediliyor.
92.pafta: Mevcut Suadiye istasyonu yaklaşık olarak 100 metre doğu yönüne kaydırken, mevcut istasyon binasının peronu yıkılarak, istinat duvarı ile kapatılıyor.
96.pafta: Mevcut Bostancı istasyonu yaklaşık olarak 50 metre batıya kaydırılırken, mevcuttaki istasyon binası devre dışı bırakılıp, peron ve kanopisi yıkılarak istinat duvarı ile kapatılıyor.
100-101.pafta: Mevcut Küçükyalı istasyonu yaklaşık 150 metre batıya kaydırılıyor. Mevcut istasyon binası yıkılıyor.
104.pafta: Mevcut idealtepe istasyonu yaklaşık 60 metre batıya kaydırılıyor.
108.pafta: Süreyyaplajı durağı 50 metre batıya kaydırılıyor.
117.pafta: Cevizli istasyonu 50 metre doğuya kaydırılıyor.
122.pafta: Atalar istasyonunun yeri fazla oynaatılmasa da, komple yıkılıyor.
135.pafta: Yunus istasyonu 50 metre doğu yönüne kaydırılıyor.
147.pafta: Mevcut Kaynarca istasyonu 250 metre batıya kayıdırılıyor.
152.pafta: Tersane istasyonu 400 metre doğuya kaydırılıyor.
155.pafta: Güzelyalı istasyonu 300 metre doğuya kaydırılıyor.
158.pafta: Aydıntepe istasyonu 100 metre doğuya kaydırılıyor.
161.pafta: İçmeler istasyonunun yeri fazla oynaatılmasa da, komple yıkılıyor.
169.pafta: Tuzla istasyon orta peron olmasına rağmen, yıkıldığı gibi yerinde de ufak tefek oynamalar yapılıyor.
175.paftada yer alan coşkunoğulları durağı yıkılıyor ve iptal ediliyor.
179.pafta: Çayırova istasyonunun yeri fazla oynaatılmasa da, komple yıkılıyor.
182. pafta: Fatih istasyonu 300 metre batı yönüne kaydırılıyor.
186.pafta: Osmangazi istasyonu 50 metre batıya kaydırılıyor."
Avrupa yakası için;"11.pafta: Mevcut kazlıçeşme istasyonu iptal ediliyor ve yıkılıyor.13.pafta: Zeytinburnu istasyonu yıkılıyor aynı yer kaydırma(deplase) yapılmak suretiyle tekrar yapılıyor.
20.pafta: Mevcut Yenimahalle İstasyonu yıkılıyor, paralel olarak deplase edilip yeniden inşa ediliyor.
22.pafta: Bakırköy istasyonu paralel olarak deplase ediliyor.
33.pafta: Mevcut Yeşilyurt İstasyonu yıkılıyor, paralel olarak deplase edilip yeniden inşa ediliyor.
36.pafta: Mevcut Yeşilköy İstasyonu yıkılıyor, paralel olarak deplase edilip yeniden inşa ediliyor.
46.pafta: Mevcut Florya İstasyonu yıkılıyor, paralel olarak deplase edilip yeniden inşa ediliyor.
49.pafta: Mevcut Soğuksu istasyonu iptal ediliyor ve yıkılıyor.
54.pafta: Mevcut Küçükçekmece istasyonu 200 metre Sirkeci tarafına kaydırılıyor.
58.pafta: Mevcut Soğuksu istasyonu iptal ediliyor ve yıkılıyor.
61.pafta: Mevcut Kanarya istasyonu iptal ediliyor ve yıkılıyor."
Yol kaydırma(deplase), kamulaştırma, yeni istasyon ve peron yapımları ile ilgili ciddi çelişkiler ortaya çıkmıştır!
Tüm demiryolu hattında yapılacak inşaatı, pafta pafta gösteren çizimlere göre, yapılacak hat kaydırmaları(deplase), mevcut yola çok yakın ve paralel olup, bu durumda standartlara ayıkırı olduğu yada yeterli konforu vermediği iddia edilen kurp(viraj) yarıçapları değiştirilmemiştir. Yani yol, virajlardan arındırılmamış, güzergahın mevcut hali korunmuştur.
Bu durumda, yapılan kamulaştırmalar ve açılan kamulaştırma davalarının anlamı tartışmalı hale gelmektedir. Yolun güzergahında hiçbir değişiklik yapılmayacak ise(ki planlar bu yapılmayacağı yönündedir), o zaman mevcut hattın TCDD’ye ait gabari payları(her iki yolun dış raylarından itibaren 12 metre) 3.yolun yapımı için hayli hayli yeterli olacaktır. Buna rağmen yapılan kamulaştırmalar ile dava dilekçemde bahsettiğim projenin rant projesi olduğu, demiryolu arazilerine el konulacağı ve bu arazilerin "kentsel dönüşüm" adı altında talan edileceği iddiası birleştirilince, "el konulacak araziler genişletiliyor" mu diye bir soru akıllara gelmektedir.
İşbu durum yıkılan istasyon ve peronlar için de geçerlidir!
Anadolu Yakasında, Söğülüçeşme dışındaki tüm istasyonların yerleri sadece 50-150 metre arasındaki bir mesafede(birkaç istisna dışında) kaydırılmıştır. Bu durum Avrupa Yakasında daha da trajik komik hale gelmektedir. Çünkü Avrupa yakasındaki banliyö peronları, Marmaray Projesinde öngörüldüğü gibi "orta peron" şeklindedir. Ancak nedeni anlaşılamayan bir şekilde bu yakadaki peronların da tamamı yıkılmakta, aynı yere paralel, metrelerle ölçülen kaydırmalarla yeni peronlar yapılmaktadır. İşin başka bir ilginç noktası ise, Avrupa yakasındaki istasyon binalarının orta peron üzerinde olması ve hepsinin de tarihi olmasıdır.
Sonuçta, planlara göre, doğru düzgün hiçbir değişiklik olmamasına rağmen, bütün peronlar yıkılmaktadır.
TCDD’nin mülkiyetindeki Gebze, Pendik, Maltepe, Söğütlüçeşme Haydarpaşa, Halkalı ve Yedikule’deki taşınmazlarını 4736 sayılı aykırı olarak DLH İnşaatı Genel Müdürlüğüne bedelsiz olarak devretmesi olayında davalı idarelerin DLH’ den herhangi bir bedel alındığı yönünde belgeleri mahkemeye sunmamışlardır.
DLH’ nın TCDD’nin gayrimenkuller (Gebze-Haydarpaşa ve Halkalı-İstanbul demiryolu) üzerinde yetki sahibiymiş gibi, AMD adlı özel konsorsiyumla CR1 adlı anlaşmayı imzalaması Davalı idarenin söz konusu taşınmaz devrini arsa sahibi ve müteahhit ilişkisi gibi gösterme girişimini de boşa çıkarmıştır.
Sonuç ve İstem :
TCDD’nin mülkiyetindeki Gebze, Pendik, Maltepe, Söğütlüçeşme Haydarpaşa, Halkalı ve Yedikule’deki taşınmazlarını 4736 sayılı aykırı olarak DLH İnşaatı Genel Müdürlüğüne bedelsiz olarak devretmesi haksız hukuksuz ve kamu kuruluşu olan TCDD’yi maddi zarara sokan bir idari işlemdir.
Yukarıda açıkladığım ve Sayın Mahkemenizce dikkate alınabilecek sair nedenlerle;
TCDD’nin mülkiyetindeki Gebze, Pendik, Maltepe, Söğütlüçeşme Haydarpaşa, Halkalı ve Yedikule’deki taşınmazların 4736 sayılı kanuna alenen aykırı olarak DLH İnşaatı Genel Müdürlüğüne bedelsiz devrine ait idari işlemin yürütmesinin durdurulması ve iptali ile yargılama giderlerinin davalı idare üzerinde bırakılması yönünde karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.
…/02/2010
Tugay KARTAL
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: kentvedemiryolu