Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

Tren(l)e Saat Ayarı Vermek

(yorumlar kapalı)

Orhan Veli’nin “Garibim; ne bir güzel var avutacak gönlümü bu şehirde, ne de bir tanıdık çehre; bir tren sesi duymaya göreyim, iki gözüm, iki çeşme” dediği “tren sesi” adlı şiirinde insanı sevince boğan, hüzünlerini unutturarak uzak diyarlara alıp götürdüğü söylenen sesin aslında makinistin besteleyerek çaldığı bir senfoni olduğunu ve uzun yıllar halka saat ayarı verme görevini de yerine getirdiğini çoğumuz bilmiyoruzdur.

 

Saatin Tarihçesi

 

Dünyadaki ilk günlerinden beri insanlar bir şekilde zamanı ölçmeye çalışmışlar. Güneşin gökyüzündeki hareketlerine bakmışlar, gölgeleri izlemişler, üzerinde işaretler olan ve yandıkça işaretleri silinen mumlar denemişler, yağı bittikçe zamanın geçtiğini anlatan gaz lambaları ve kum saatleri yapmışlar. Uzak Doğu’da, yakılan tütsünün ne kadarının bittiğine bakılırmış. Su saatleri, hava bulutlu olduğunda çalışmam diye tutturmadığından, Antik Yunanistan’da MÖ 325’ten beri su saatleri daha tutarlı ölçümler yapılmış. 1524’te Alman kilit ustası Peter Henlien, tarihte bilinen ilk kurmalı saati üretti. Bu sayede saatleri cepte ve kolda taşıma imkânı doğdu. 1952’de ilk kez kurulmayan bir saat üretildi, bu saat, “pil” denen mucize sayesinde çalışıyor ve hiçbir kurmalı saatin ulaşamadığı dakikliğe ulaşıyordu. 1970’de elektronik saatler piyasada ilk kez görüldü. Bugün uzaktan kumandalı, MP3 çalan, fotoğraf çeken saatler var.

Osmanlı’da Saat

Osmanlı’nın saatle tanışması Fatih dönemine rastlar. Saat kuleleri ise Osmanlıya XVIII. yüzyılın sonu gibi oldukça geç bir tarihte gelmiştir. İstanbul’daki ilk saat kulesi Nusretiye Camii Saat Kulesi’dir ve Sultan Abdülmecit tarafından 1848-49’da inşa ettirilmiştir. Anadolu’daki ilk saat kulesi ise Safranbolu’dadır. Bu saatle ilgili Safranbolu’da şu hikâye anlatıla gelmektedir: Sadrazam İzzet Mehmet Paşa, saat kulesinin yapımına karar vermiş, fakat bu kararından kimseye bahsetmemiştir. Yalnız: – “Her Safranbolulunun cebine bir saat koyacağım” diyerek herkesi heyecanlandırmıştır. Ceplerine girecek saati merakla bekleyen kent ahalisi, saat kulesi inşaatı bitip, kulenin saati her saat başı o güçlü ve tatlı sesi ile çalmaya başladığı zaman paşanın bu sözündeki zarif espriyi anlamışlar ve memnun olmuşlardır.”

Lokomotifle Saat Ayarı

Saat gar ve istasyonların ayrılmaz bir parçası olmuştur. İstasyon saatleri yalnızca istasyondakilere zamanı bildirmiştir. Kol ve cep saatlerinin kullanımının yaygınlaşmadığı dönemde demiryolu geçen yerleşim yerlerinde halka zamanı bildirme görevini de lokomotifler yerine getirmiştir.

29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilan edilmesinden hemen sonraki yıllarda Anadolu’da demiryolu yapımına büyük bir hız ve önem verildiği görülür. 1 Mart 1924’de Büyük Millet Meclisi’nin II. Dönem açılışında Atatürk kürsüde “… Memleketimizin muhtaç olduğu şimendiferler hiçbir nazarımızdan dün olmayacaktır. Sivas şimendiferlerinin hatlarının derhal inşasına başlanması kararını esaslı bir inkişaf tedbiri addediyoruz. Memlekette her vasıta ile bir karış fazla şimendifer vücuda getirmek, fakat vaziyet her ne olursa olsun, bir gün geri kalmamak düsturu milletin hakiki ihtiyacına tamamen mutabık olduğu kanaatindeyim” sözleri ile hedefi belirtmektedir.

1928, 1929 yılları Anadolu demiryolları tarihine “Demiryollarımızda Reform ve İnşaat Yılları” olarak geçecektir. Öncelikle, 1929 yılında ATATÜRK’ün yukarıdaki direktifleri doğrultusunda yeni yapılmakta olan demiryolu inşaat bölgelerini de içine alan tüm hatların yönetimleri için 1483 sayılı Yasa ile “Demiryol Bölge Müfettişlikleri” kurulmuştu.

Günümüzde benzeri “TCDD Başmüdürlükleri” niteliğinde olan İşletme Müfettişlikleri şu bölgeleri kapsıyordu:

 

· Merkezi İstanbul’da olmak üzere (Haydarpaşa- Afyonkarahisar- Eskişehir- Ankara müfettişliği)

 

· Merkezi Konya’da (Konya-Adana-Mersin-İşletme Müfettişliği)

 

· Merkezi Erzurum’da (Erzurum-Sarıkamış İşletme Müfettişliği),

 

· Merkezi Samsun’da demiryol inşaat işlerini yürütmek üzere (Fevzipaşa-Malatya), (Ulukışla-Kayseri), (Kayseri-Sivas) ve (Kütahya-Balıkesir) İnşaat Müfettişlikleri.

 

Sözünü ettiğimiz yıllarda, Anadolu’da çeşitli İşletme Bölgelerinde kullanılmış olan Demiryol resmi damga ve mühürlerinin fotoğrafları aşağıdadır.

 

resim

1- (Anadolu-Bağdat Demiryolları Belemedik Kısım Tababeti-Hekimliği), Günümüzde, Ulukışla ile Adana arasında bir “ara istasyon” durumunda olan Belemedik İstasyonunda o dönemlerde bazı yol ve cer üniteleri bulunduğu için Kısım Hekimliği de vardı.

2- (Samsun-Sahil Demiryolları Türk Anonim Şirketi Umuru Cerriye Amirliği), şimdiki deyimi ne “Cer Müdürlüğü”

3- (Anadolu-Bağdat Demiryolları Müdüriyet-i Umumiyesi Konya Veznesi) , Demiryol Genel Müdürlüğünün Konya’da bu1unduğu sıradaki veznesine ait.

4- (Anadolu-Bağdat Demiryolları Muhasebe Müdüriyeti 1927), Genel Müdürlük Muhasebe Müdürlüğü mühürü.

5- (Havali-i Şarkıyye Demiryolları İkinci Kısım Hareket Müfettişliği), Doğu Bölgesi Hareket Bölge Amirliği’ne ait.

resimBu müfettişliklerden Konya’da o tarihlerde İşletme Müfettişi olarak bulunan, sonraları 5.8.1939’dan, 24.12.1945’e kadar TCDD Genel Müdürlüğü yapan Yüksek İnşaat Mühendisi Cemal Hidayet (Serter)’in emirleriyle Konya Lokomotif Deposu’nda bir manevra makinasından her gün belirli bir saatte uzun bir düdük çalınarak, demiryol mensuplarına saat ayarı verilir, bu sesi duyanlar saatlerini ona göre ayarlarlardı.

O yıllarda nüfusumuz onüç milyon, Fongraf’ta denilen kocaman borulu Gramofon Türkiye’ye yeni girmiş, radyo, televizyonun adı yok, halkın “Kumpanya Memurları” dediği demiryolcuların, yelek ceplerinde taşıdıkları kordonlu, köstekli iri cep saatlerine itibar edilir, saat ayarı hep demiryolculardan aranırdı.

resim

Lokomotif düdüğü çalınarak verile gelen saat ayarı işi zamanla Konya’lılarca o kadar benimsenmişti ki, düdük sesini duymayanlar veya bazen unutulduğunda hemen Konya Garına haber salınır, çokluk, vakit ve ezan ile ilgili cami müezzinleri, postacılar saat ayarlarını yakinen takip ederlerdi.

İşte, saat ayarı verilmesinin her nasılsa bir süre aksayarak, düzenini yitirmesi üzerine, durum Konya halkınca Demiryol teşkilatının da bağlı bulunduğu Nafıa Vekâletine duyurularak, aksaklığın giderilmesi istenmiş, ayrıca haftada iki kez yayınlanan, sayısı 5 kuruş olan Konya’nın tek basın-yayın organı “BABALIK” gazetesinde şikâyet konusu olmuştu.

Gazetenin 8 Teşrini Evvel -EKİM–1928 tarihli sayısında, Sahibi ve Başkam Yusuf Mazhar imzasıyla aynen şöyle deniyordu:

“Nafıa Vekili Muhterem Behiç Beyefendi (*) nezdinde vuku bulan teşebbüslerimiz üzerine, Konya İstasyon Fabrikası zeval vaktinde düdük çalıyor ve herkes saatini ayar ederek, mesaisini ona göre tanzim ediyordu. Her ne sebebe meybi ise, epeyce zamandan beri düdük ötmemeğe başladı ve bütün şehir halkının umum saatleri de ayarından çıktı! Ankara ayarı, İstanbul ayarı, bilmem ne ayarı diye çeşit çeşit saatlerden halkımız hakiki vaktini şaşırmıştır. Adeta, denilebilir ki, Konya’da itimat edilecek dürüst bir ayar yoktur. Vakıa, bu cihetin temini Belediyemizin vazifeleri cümlesinden ise de, hali hazırda buna imkân göremiyor ve Şimendifer İdaresi’nin yirmi dört saatte bir düdük öttürmesini esirgeyeceğini katiyen hatıra getirmiyoruz. Binaenaleyh, Konya İşletme Müfettişi Muhterem Cemil Hidayet Beyin ümitvar olduğumuz hizmetleri asar-ı filliyesine intizar eyleriz”

resim
Eskişehir Cer Atölyesi 1932 Elektrik üretiminde kullanılan buhar regülatörü(Foto:Gülseren Mungan Yavuztürk arşividir.)

 

Eskişehir Cer Atölyesinden Saat Ayarı
1946 yılında II.Dünya Savaşı sona erip seferberlik kaldırılınca geri dönen işçilerle birlikte artan üretim kapasitesi ile Eskişehir Cer Atölyesi, adı hâlâ atölye olsa da bir fabrika gibi çalışmaya başlar. Artan enerji ihtiyacını karşılamak için kurulan kuvvet santralı Eskişehir’in bazı bölümlerini de karanlıktan kurtarır. Gençlik parkı trenlerinin Efe ve Mehmetçik lokomotiflerinin üretimi ile başlayan süreç Devrim Otomobili, Karakurt adlı buharlı Lokomotif ve dizel elektrikli lokomotiflerle devam eder. Fabrika işçilerinin mesai saat başlangıç öğlen tatil ve akşam çıkışında çalan boru sesi ise yıllarca saatlerini ayarlaması için şehir halkına Greenwich olmuştur.

 

resim

Personele Saat Ayarı

Halka saat ayarı veren demiryolu kendi personeline saat ayarı vermeyi de unutmamıştır. 07.05.1962 tarih 257 sayılı tamimle İşletme merkezlerinde bulunan iletişim ve haberleşmenin sağlandığı telgrafhanelere doğru ve muntazam çalışan bir duvar saati konulması ve bir memurun bu saati her gün Türkiye Radyolarına göre öğlene kadar ayar etmekle görevlendirilmesi emirlenmiştir. Telgrafhanedeki tel memuru da her gün saat 13.00 da tüm gar ve istasyonlardaki hareket memurları aracılığı ile demiryolu teşkilatına saat ayarı vermiştir. İstasyon personeli ile tren personelinin saat uyuşmazlığında hareket memuru seyir cetveline saat ayarını yazarak tren personelinin saatinin teşkilatla uyum sağlamasını temin etmekteydi.

Peron Saatleri

resim

Haydarpaşa Gar’ın denize bakan yüzündeki saat 14.45′ gösterdiğinde akrep ve yelkovanına konan iki güvercinin birbirlerine kur yapmasının saatin doğru çalışmasını engellediği yönünde bir şehir efsanesi söylene gelmektedir. Fakat işin aslı bu değildir. Haydarpaşa’daki peron ve büro saatlerini ayar ve bakım yapmakla görevli uzman personel 10 yıl önce emekli olduktan sonra yerine gelenler işin uzmanı olmadıklarından Haydarpaşa’nın saatleri çoğu günlerde 24 saat içinde ancak iki defa doğru zamanı göstermektedirler.

                                                                                                                                       Trenlere Göre Saat Ayarı                                                                                                                               TCDD Meslek Lisesinin 1973/1974 yılında tekrar açılmasına katkı koyan, 1952 yılında kurulan Demiryol  Meslek Okulu Mezunları Derneğinin kurucuları arasında bulunan 1946 mezunu Abdurrahman Togay TCDD Meslek Lisesinin Eskişehir’de 1974/1975 öğretim yılının açılış törenindeki konuşmasının sonunda “bundan sonra trenlerimiz vaktinde çalışacak, yolcularımız trenlerin gara gelişlerine göre saatlerini ayar edecekler” demişti.

resim

Aradan yıllar geçti… Yolcular mı değişti, yoksa trenler mi acaba? Sorusunu kendimize sormadan edemedik… Yıl 2010 banliyö trenini peronda bekleyen yolcular tren perona geldiğinde kollarındaki saati makiniste göstererek makiniste saat ayarı vermektedirler.

24.01.2010 tarihinde Ankara’dan saat 18.00 da hareket eden ve Eskişehir’e 19.30 da ulaşması gereken Yüksek Hızlı Tren 22.00 da varmıştır. Trenlere göre saat ayarlıyorsanız sefere başladığından buyana 5–10 dakika aralığında ortalama tehirle işleyen YHT’yi gördüğünüzde tıpkı işine geç kalmak istemeyen bazı kişilerin yaptıkları gibi saatinizi 10 dakika ileri ayarlamalısınız.

Haliç’in kıyısındaki Rahmi Koç Sanayi Müzesi’nde, camekânlı büyük bir masanın içinde duran elektrikli trenin yanında hiçbir ziyaretçi kolay kolay ayrılmaz. Her çocuğun düşlerini süsler böyle bir oyuncak. Yalnız çocuklar mı büyüklerde hayrandı o trene. Işık Kansu’nun, tanınmış birçok insanın çocukluk dönemini anlattığı ve bu alanda büyük bir boşluğu giderdiği “Çocukluğa Yolculuk” adlı kitabında, Aydın Menderes de böylesi kocaman bir oyuncak trene sahip olma düşünün közünü karıştırır: “Çok fazla oyuncağa boğulmadım. Elektrikli trenim vardı. Çok büyük olmayan büyük elektrikli trenimin olmasını istedim. Yüz metre kare alanı işgal edecek kadar. Köprüleri, makasları, çeşitli lokomotif ve vagonları, istasyonları olan. Ama hiçbir zaman olmadı o.”

Cumhuriyeti kuranların ulaşım politikası olan demiryolu taşımacılığına, ne gariptir ki, oğluna raylarının uzunluğu metreleri bulan bir oyuncak tren al(a)mayan Adnan Menderes döneminde sırt çevirdi. O yıllardan bu yana uygulanan karayolu ağırlıklı ulaşım politikaları sonucu demiryollarımız ihmal edilmiştir. Gelinen süreçte diğer ulaştırma modları arasındaki yük ve yolcu taşımacılığındaki payı her geçen gün azalmış ve mevcut 11 bin km demiryolu hattı ulaştırma sistemimiz içerisinde işlevsiz bir duruma getirilmiştir. 2002 yılında işbaşına gelen AKP hükümeti “50 yıldır çivi çakılmayan demiryollarının devlet politikası haline getirildiğini” her fırsatta ifade etmeyi sürdürürken geçmiş 50 yılda iktidarda olanların devamı olduklarını unutuyor. 198 km.lik Esenkent-Hasanbey arası hızlı tren işletmeciliğini öne çıkartılarak, 11 bin km konvansiyonel mevcut demiryolunun ise kendi kaderine terk edildiği bir süreci yaşamaktayız.

resim

TCDD Genel Müdürlüğünün 28.12.2009 Tarih ve B.11.2.DDY.0.14.00.12-402.02-59244 sayılı yazılarıyla “verimsiz işletildikleri” ve “işletildikleri parkurlarda yol çalışmaları yapılacağı” gerekçeleriyle; 01.01.2010 tarihinden itibaren karşılıklı olarak Ankara-Zonguldak-Ankara arasında işleyen Karaelmas Ekspresi, Ankara-Kars-Ankara arasında işleyen Erzurum Ekspresi, Kars-Akyaka-Kars arasında işleyen Yolcu Treni, Diyarbakır-Adana-Diyarbakır arasında işleyen Yolcu Treni ve  Kütahya-Balıkesir-Kütahya arasında işleyen Yolcu Trenlerinin seferlerine, 10.01.2010 tarihinden itibaren karşılıklı olarak Ankara-Malatya-Ankara arasında işleyen 4 Eylül Mavi Treni seferlerine, 16.01.2010 tarihinden itibaren ise karşılıklı olarak Ankara-Basmane(İzmir)-Ankara arasında işleyen 9 Eylül Ekspresi seferlerine son verileceği duyurulmuştur. Bu tren iptalleri ile beraber AKP ve onun kadrolarının işbaşına geldiği 2002 yılından buyana seferden kaldırılan tren sayısı 25’i bulmuştur.

Bu nedenledir ki artık yurdun demiryolu olan her yerinde trenlere bakarak saat ayarlama olanağı da kalmamıştır.

resimTCDD emekli olan personeline ilk önce Serkisof marka cep saati daha sonraki yıllarda kol saati verirdi. Şimdi ise Dünya bankası patentli Canac raporları doğrultusunda hazırlanan Demiryolu kanun taslağı yasalaştığı takdirde çalışanlar kendi isteği ile emekliye ayrılsınlar diye %30 teşvik primi verecektir. (Teşvik primi sporda etik kabul edilmemektedir)

Hannover kralı  treni “şeytan icadı” ilan edenlerdendir. Kralın rahatsızlığı bir ayakkabıcı ya da terzinin kendi kadar hızlı seyahat edebilmesidir. Sanatçılar, demiryoluna övgüler yağdırırken ve hatta Andersen, tren hakkında “Bugün artık, ortaçağda yalnızca şeytan beklendiği kadar güçlüyüz, keskin zekâmız, onu bile geride bıraktı” gibi övgü dolu sözler sarf ederken krallar, politikacılar ondan her dönem ürkmüşlerdir.

Bir gün bu topraklarda gar ve istasyonlar satılmayacağı, seferlerin iptal edilmeyeceği günlerde gelecek ve iki demir çizgi üzerinde hareket eden “şeytan icadına” göre saatler ayar edilecektir.

Kaynak:

A.Lütfü Balamir “Trenle Verilen Saat Ayarı” Demiryol Dergisi Temmuz 1984 Sayı:702

http://www.tulomsas.com.tr/main.php?kid=67

http://www.cnnturk.com/2010/turkiye/01/24/yuksek.hizli.tren.ariza.yapti/560742.0/index.html

 

http://www.istanbulbilsem.k12.tr/bloklar/bloklar/yazar/devam_yazi.asp?idyazi=59  

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: kentvedemiryolu