Abidin AÇAN 15-16 Haziran Direnişinde
Bugün 15–16 Haziran 1970 nin yıldönümü. Kastamonu ili Araç İlçesi Akıncılar köyünde 1947 yılında doğan Abidin AÇAN’ ın çalışma hayatı Otoyol Fabrikasının ardından TCDD’de devam eder. Demiryollarında demokrasi ve örgütlenme mücadelesine önderlik yapmış Abidin AÇAN’ ın yazılı tanıklığı ile 15–16 Haziran’ı aktarıyoruz. Abidin Açan’ ın yaşam kavgasını kendi sesinden dinleyeceksiniz.
“Birlik olduğumuzda her şeyi çözebiliriz” *
15–16 Haziran’a 23 yaşında bir Otoyol işçisi olarak katılan Abidin Açan direnişi anlatıyor.Maltepe’de Koç’a ait otobüs ve treyler üreten Otoyol fabrikasında pres operatörü olarak çalışıyordum.
Fabrikamızda Türk-İş ya da DİSK’te olmayan, Bağımsız Otomobil-İş diye bir sendika vardı.
15 Haziran’da çevredeki fabrikalar iş bırakma eylemine başlayınca işveren fabrikayı tatil etti. Tatil kararı üzerine işyeri temsilcilerimiz toplantı yaptı. Bizlere 16’sı sabahı fabrikaya gelmemiz, ama soyunmadan gelişmeleri beklememiz söylendi. Fabrikada “bugün senin sendikanı kapatan, yarın seni de kapatır” diye tartışılıyordu.
16’sı sabahı çevre fabrikalardan birçok işçi toplu halde bizim fabrikaya geldiler. Hep birlikte fabrikadan çıktık. O grupla birlikte 500 kadar kişi Tekel’e yürüdük.
Tekel işçileri de bizimle çıktı.
Minibüs yolundan yürümeye başladık. Yol boyu irili ufaklı birçok iş yeri vardı. Bazı işyerlerinde işverenler, işçileri fabrikaya kilitleyip çıkmışlar. Onları da çıkardık. Sayımız 50 binden 100 bine kadar çıktı. Türkiye genelinde bir milyon insan sokaktaydık.
Başlangıçta engel yoktu. İlk, Suadiye civarında askeri birlikle karşılaştık. Engellemek istediler ancak kalabalığı görünce vazgeçtiler. Çoğalarak yürüyorduk. Aramızda yaşlılar, kadınlar, sakallılar, elerinde bayrakları olanlar vardı.
Yürüyüşe sabah 10 civarı başlamıştık, akşamüzeri 3–4 gibi Kuşdili’ne vardık. Fabrikada bana Menderes propagandası yapan işçiyi bir ara elinde Türk bayrağı ile en önde gördüm. Ona “senin burada ne işin var?” dediğimde “o iş ayrı bu iş ayrı” dedi.
Yol boyunca İzmit tarafından yürüyen işçilerin de Ankara asfaltından bize yaklaştıkları haberini alıyorduk. Hedef Kadıköy Kaymakamlığıydı. Kaymakamlık önüne gelinceye kadar ben işyeri arkadaşlarımı kaybetmiştim, fakat eyleme katılan herkes arkadaşım olmuştu.
Şimdiki Fenerbahçe stadyumunun olduğu yerdeki köprüye vardık. Orada polis önümüzü kesti. Genç işçilerden oluşan öndeki 100 kişilik grup polis engelini aşmayı başardı. Ancak barikatın öbür tarafında da askerler vardı. Bir süre ara sokaklara çekilmek zorunda kaldık. Yarım saat kadar sonra arkadaki grup da barikatı aştı. Kaymakamlığın etrafını asker ve polis sarmıştı. Havaya ateş açtılar. Panik oldu, ara sokaklara kaçıştık. Sonra tekrar geri dönerek Haydarpaşa Köprüsü’ne yürüdük. Köprüde askerler vardı. Askerin karşısında oturduk.
Akşam mahalleme döndüğümde sıkıyönetim ilan edildiğini duydum. Bir sonraki gün sıkıyönetim tarafından görevlendirilmiş, mavi bereliler fabrikaya geldiler. Gazetedeki resimlerine bakarak işçilerin bir kısmını götürdüler. Huzursuz bir şekilde kasım ayına kadar işe devam ettim.
Sonra demir yollarında çalışmaya başladım. DEMARD (Demiryolu Makinist, Ateşçi ve Revizörler) derneğini kurduk. Bu süreç BTS’ye (KESK’e bağlı Birleşik Taşımacılık Sendikası) kadar geldi.
15–16 Haziran eylemlerinin en önemli yanı birlik olduğumuzda her şeyin çözülebileceğini görmekti. 12 Eylül darbesine kadar DİSK yaşadı. Demokratik yönden hak alabileceğimizi gördük.
O günlerde hak grevi, dayanışma grevi vardı. Grevde olan bir fabrikamız varsa fabrika çıkışında onların yanına giderdik. İşçiler korkusuz ve her şeyi hallederiz havasındaydı.
“İşçiyiz, güçlüyüz” hissi egemendi. Dünyada yaşayan bu tür eylemler bizi etkilemişti.
15–16 Haziran beni çok etkileyen, hayatım boyunca çocuklarıma ve torunlarıma anlatacağım bir eylem oldu.
Abidin Açan’ın yaşam kavgasını kendi sesinden dinlemek için aşağıdaki linke tıklayınız |
https://www.youtube.com/watch?v=K_CmD9wD-Lg |
15–16 HAZİRAN BÜYÜK İŞÇİ DİRENİŞİ TARİHÇESİ
DİSK 1967 yılında kurulmuş ve kısa sürede çok önemli gelişmeler kaydederek işçilerin umudu olmuştu, ancak işçilerin örgütlenmesinin bu kadar güçlenmesi siyasi iktidarın ve egemenlerin hiç hoşuna gitmiyordu bu nedenle bu güç birliğinin engellenmesi ve dağıtılması gerekiyordu.
Bu amaçla sendikalar yasasında bir değişiklik yapılması planlandı. Bu planın hedefi DİSK’ti bu tasarı Sendikaların Türkiye çapında faaliyet gösterebilmeleri için işkolunda çalışan sigortalı işçilerin en az 3/1 ini üye yapmalarını zorunlu hale getiriyordu.. Bu tasarı jet hızıyla meclis çalışma komisyonundan geçirildi.
Bu antidemokratik yasa taslağına karşı DİSK yaygın bir kampanya başlattı ama bu kampanya yasanın meclise getirilmesini engelleyemedi. Konfederasyon yöneticilerinin hükümet yetkilileri ile görüşmek için yaptıkları girişimler ve çabalar sonuç vermeyince DİSK e bağlı sendikaların bölge temsilcileri toplantılar yaparak yapılacak eylem ve etkinlikler konusunda kararlar aldılar.
Bu kararlar üzerine 14 Haziran gecesi İstanbul’da, 15 Haziran günü de Kocaeli’nde direniş başladı ve DİSK’e karşı saldırıya geçen devletin karşısında yüz binlerce işçi bir emekçi kenti olan Kocaeli’nden İstanbul’a doğru yürüyüşe geçti. E–5 ten yürüyen işçiler yol boyunca E–5 kenarında bulunan fabrikalardaki işçilerin de katılımıyla yüz binlere ulaşarak yürüyüşlerine devam ettiler.
Anadolu yakasında Kocaeli, Gebze-Kartal-Kadıköy, Avrupa yakasında Levent-Şişli-Bakırköy-Topkapı-GOP-Eyüp ve Silahtar’daki fabrikalardan işçiler direnişe katıldılar. Anadolu yakasında E-5’ten şehir içine giren işçiler Bağdat caddesinden Kadıköy’e ve oradan da direnişe katılan diğer işçilerle buluşmak için Taksim’e gitmek üzere Kadıköy’e doğru yürüdüler.
Her yer asker ve polis barikatlarıyla doluydu. İşçilerin buluşmasını engellemek için vapur seferleri iptal edildi, galata köprüsü ortadan açılarak Karaköy Eminönü arası geçiş engellendi.
İşçiler öyle kararlıydılar ki DİSK yöneticilerinin direnişin bitirilmesi yönünde radyodan yaptıkları çağrılar bile etkili olmadı.
İşçiler sendikalarına sahip çıkmak için var güçleriyle mücadele ettiler. Çıkan çatışmalar sonucu yüzlerce işçi gözaltına alındı, 3 işçi 1 polis öldü.
1970 yılının 15–16 Haziranında yaşanan bu şanlı direniş işçi sınıfının tarihinde altın harflerle yerini almıştır.
O dönemi daha iyi anlatabilmek gelecek kuşaklara aktarabilmek için bir türkünün müziğine aşağıdaki sözler uyarlanmıştı:
16 Haziran yüz bin işçi yürüdü
Hey 16 Haziran genel direniş
Burjuvaziye tüm sömürüye
Nasırlı ellerin yumruğu bugün
26.10.2007 tarihinde TRT tarafından çekilen belgeselde emekli depo müdürü Abidin AÇAN ile yapılan söyleşi
trt belgeselini izlemek için
http://www.dailymotion.com/video/xch2g2_dünyanin-en-güzel-en-hüzünlü-gari-h_lifestyle
*http://www.antikapitalist.net/gazete/akap39/arsiv/akap39-syf6.htm
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: kentvedemiryolu