Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

Tarihin sessiz tanığı: Pancar

(yorumlar kapalı)

Torbalı’dan; demiryolunu İzmir’e doğru takip ettiğimizde, önce Kuşçuburun’a ulaşırız. Bu kimseyi şaşırtmasın, yakın bir zamana kadar  Kuşçuburun’da tren istasyonu vardı. Trenlerin durmadığı, terkedilmiş  kullanılmayan istasyon, tabiat şartlarına daha fazla direnemedi, yok oldu. Eskiden tütün tarlalarının ortasındaki istasyondan günümüze kalan, temelleri ve bir kaç büyük ağaç.

 

resim

28 Aralık 1860 İzmir – Aydın Tren Yolunun ilk etabı İzmir – Torbalı Hattının açılışı ve Torbalı Gar’ından O tarihte çekilmiş fotoğraf Anadolu topraklarında ilk trenler bu tarihten itibaren İzmir-Torbalı arasında seferler yapmaya başladı. Açılış törenine dönemin İzmir Valisi Rıza Paşa ve demiryolu müteahhidi T.R. Crampton katıldı. Adının antik çağın Metropolis adlı kentinden alan, Tripolis bugünkü adı olan Torbalı’da yaşam halkın deyimi ile ‘’Şümendifer” sayesinde hemen değişime uğradı. Torbalı’nın tarımsal ürünleri İzmir’e trenler ile taşınmaya başlandığında devecilerden de ilk tepkiler gelmeye başladı. Bu arada Aydın hattının ilk şubesi yine önemli bir tarımsal merkez olan Tire’ye döşenecekti.

Kuşçuburun sonrası rotamız; biraz Kuzeybatı daha sonra Batı’ya döner ve tarihi Pancar istasyonuna geliriz. İzmir-Aydın demiryolu 1866 da  tamamlanarak ulaşıma açılmıştır. Sadece istasyon binaları değil, memur lojmanları, su depoları, hangarlar inşa edilerek demiryolu işletmeciliği için tüm sistem kusursuz kurulmuştur.

Kesme taştan yapılan Pancar tren istasyonunun pencerelerinde, eğik kemer tarzı uygulanmıştır. Kapıları, bordürleri, binanın zarif kütleselliği İngiliz mimarisinin geleneksel izlerini taşır. Ayrıca, istasyona ve ek binalarının arkasına dikilmiş çınar ağaçları vardır. Bunların Londra çınarı olduğu kanısındayım. Aynı tip çınarlar, Edirne Selimiye Camii’nin avlu dışında kalan bahçesinde yer almaktadır. Pancardaki istasyon binasını da İngiliz şirketi inşaa ettiğine göre, bu kuvvetle ihtimal dahilinde.

 

resim

Tarihi bilgilerimden anımsadığım kadarıyla, İngilizler, buraya basit bir platform ve yolcular için küçük bir sundurma ile lokomotiflerin su ikmali için depo yapmışlar. Köyün temel geçimi tütüncülükmüş. Hem buradaki ürünleri taşımak, hem de, ilk olarak 1860 yılında işletmeye açılan Torbalı – İzmir hattında çalışan küçük lokomotiflerinin su ihtiyacını karşılamak amacıyla kurdukları bir ara istasyon yapmışlar. Daha sonra İzmir-Aydın hattı açılıp, trenler ve sefer sayıları arttıkça, bu hat üzerindeki su ikmal depolarını tutumlu kullanmak için, bazı trenler ana istasyonlarda su almayıp Kuşçuburun gibi ara istasyonlardan su ikmali yaparak, özellikle yaz aylarında mevcut suyun, istasyon bazında eşit olarak kullanılması ve depolanması sağlanmıştır. Bu fotoğrafa bakıldığında o dönemden günümüze sadece su deposunun ve bölgedeki her İngiliz istasyonunda olduğu gibi yalnız ağaçların kaldığı gözükmektedir.

Ömer Tolga SÜMERLİ

Pancar istasyonu; beldenin belediyelik olmasında önce, İzmir ve Torbalı’ya ulaşım için seçeneksiz bağlantı merkezi idi. Özellikle Perşembe günleri, belde insanı kalabalık gruplar halinde, alışveriş için Tepeköy pazarına gelirlerdi. Yine böyle bir Perşembe; İzmir’den  dönüşümde, trende kendilerine yer arayan yaşlı iki Pancar’lıdan biri diğerine: "Hadi yürüsene be Dobruca’lı" demişti. Pancarlı olup, İzmir’de çalışan kitlenin ya da öğrencilerin  kasabaları ile ulaşımında tren eskiden beri tercihleridir.

 

Pancar, Romanya ve Yunanistan’ın Alasonya şehrinden gelen göçmenlerden oluşmaktadır. Romanya’nın Deliorman ve Dobruca bölgelerinden (II. Dünya Savaşı sonrası iki bölgede Bulgaristan sınırları içinde kaldı)göç eden eski bir göçmen topluluğu, Pancar nüfusunun  temelidir. 

Günümüzde pek kullanılmayan Kayas sözcüğü, halk arasında Pancar’ın eski adıdır. Geçmiş  kışların şiddetli yağmurları sonrası, Pancar ovasındaki ekili alanlar  sık sık sular altında kalırdı. Pamuk ziraati, kasabanın önemli bir geçim kaynağı idi.

Pancar ovası aynı zamanda, Torbalı’nın Yunan işgalinden kurtulmasını sağlayan  Çolak İbrahim Bey’in süvari kuvvetleri ile İzmir’e doğru kaçan Yunan askerleri arasında çetin bir kılıç muharebesinin yaşandığı yerdir.

II. Dünya Savaşı sırasında, müttefik uçaklarının takibinden kaçan Alman Hava Kuvvetleri’ne ait bir avcı uçağı Pancar Ovası’na zorunlu iniş yapar. Uçağın yanına giden ilgililerin başında Alaattin Sezer (eski belediye başkanlarından Aydın Sezer’in babası) vardır. Alman pilot gelenlere selam durarak teslim olur.

 

Günümüzde; sanayileşmenin verimli toprakları  kaplayıp, doğayı çoraklaştırmasının canlı bir örneği de Pancar’dır.

Değişen toprak -insan, üretim-insan ilişkileri  kendi kurallarınca yeni bir çevre ve insan profili oluşturmaktadır.

Pancar’ın; yaşadıkları dönemde kasabanın ileri gelen şahsiyetleri, geçmişin sayfalarında portrelerdir şimdilerde. Mehmet Avcı, Sabit Barın, Hüsmen Gürkan, Abbas Efe, Bekir Saydam, Mehmet Kabakulak. Bu kişilerden başka, bağımsız kendine özgü bir insanımız vardı: Mehmet Sarıgöl. Balkan savaşı sonrası ailesi  Yunanistan’dan Türkiye’ye göç ettiğinde önce Manisa’nın Sarıgöl ilçesine yerleşir. Ödemiş’te yapılan bir panayır ve pehlivan güreşine   giden  Sarıgöl’lü cazgıra bol bahşiş vererek adını sık sık Sarıgöl’lü olarak tekrar ettirerek kamuoyunda tanıtır. Daha sonra Pancar’a yerleşir Sarıgöl’lü. Atına binerek demiryolu boyunca   kara trenler ile yarıştığı rivayet edilirdi.

Sarıgöl’lü  evlenir, çoluğa çocuğa karışır. Birgün eşinin ablası kız kardeşinin evine ziyarete gelir ilk defa. Sarıgöl’lü o zamanki Pancar’da köyün ucundaki tenha yere bir ev yaptırır. Savaş koşulları sonrası kendini inşaa eden toplumumuzun sade  ve gösterişsiz evini görünce:-Ah kardeşim sen bu evde mi oturuyorsun? der,- "Evet ama karşıdan gelen simanın başındaki de benim eşim"(o anda Sarıgöl’lü düğün alayının başını çekmektedir).

Uzun yıllar Tepeköy Pamuk Tarım Satış Kooperatifi’ne ortaklığını sürdüren  Sarıgöllü büyüğümüz, kooperatifteki tüm memurların kalbini  kazanmıştı. Tonlarca pamuk teslim etmezdi ama söylediği güzel sözler ve sevecenliği ile herkesin sevgisini kazanmıştı. Gözlerinin mavisi çok  farklı idi. Rumeli’li oluşu, küçüklerine "çöcükler" diye hitap etmesi, Atatürk’ün sağlığında getirttiği bu göçmen kitlesinin içinde rahmetli Mehmet Sarıgöl’lüye  farklı bir yer açıyordu.

Uzun yıllar, pancar üzerine bir monografi çalışması yapmayı düşündüm. Yıllar ve koşullar buna biraz imkân tanımadı. Ne zamana kadar? Pancar Ortaokulu’nun eski müdürü değerli Necmettin Çakır’ı ziyaret edinceye kadar. Yazar Necmettin Çakır, kasabasının tarihine  ve yerleşimine ait önemli bilgileri paylaştı benimle. Torbalı Lisesi’nin 70′li yıllarda sahneye koyduğu Cevat Fehim Başkut’un "Buzlar Çözülmeden" oyunundaki performansı ile  Çakır hala belleklerdedir. Daha da
önemlisi geçen yıllar içinde entelektüel çabalarını yazdığı şiir kitabı ile ülkemizin kültür hayatına sessiz sedasız katkı yapan bir aydınımız. Şiir kitabının adı: KEMAL’İN ASKERLERİ Rüzgârdan Hızlıydılar… N.Çakır   önsözünde, kitabının yayınlanmasında destek veren LİDER DENİZCİLİK ŞİRKETİ’nin sahibi ve öğrencisi Metin Güre’ye teşekkür ediyor.

Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Külebi gibi Kurtuluş Savaşımızı tarih, yer ve mekân bütünselliğinde ele alan özgün bir yapıt ortaya koymuş. Çakır; Afyon Ovası’ndan İzmir’e akan on binlerin destanını anlatmış kendi dili ve üslubu ile. Kurtuluş savaşımızı 9 Eylül’de İzmir’in işgalden kurtuluşu ile Kordon’da noktalamış. Coğrafi ve önemli olayların geçtiği yerleri, kişileri lirik bir destan havası yaratmış dizeleri ile belirterek.

Kitabının 50.sayfasındaki dizeleri aktarıyorum(İşgalden kurtulmayı ümit ile bekleyen insanlarımız Kuvvayı Milliye atlılarının yolunu gözlemekte)

 

Hadi çabuk gelin

Çabucak geçiverin

Sizi bekleyen

İri üzümlü asma bahçelerinden

Manisa’yı diyorum

Selamlamaya hazır sipil dağı

Şehzadeler şehrinden

Çıkıverin Bornova sırtlarına

Göreceksiniz:

Başı dimdik Nif Dağını

Ve körfezin durgun sularını

Basmayın dağlarımdaki yaban çiçeklerine

Hüzünlüydü toprak ve de mahcuptu

Onlar, siz geleceksiniz diye açtılar

İniverin tepelerden şarkı söyler gibi

Selamlasın sizi

Tahtalı kahvenin, özgürlüğe susamış kahvecisi.

Böylelikle yöremiz, bir şiirin destanı içinde yer aldı, tıpkı yaşanan o tarih gibi. Necmettin Çakır’ın Subaşı’dan postaya verdiği, içinde kitabının bulunduğu sarı zarfın köşesinde (adres yeri) Pancar Beldesi  Torbalı-İZMİR yazıyordu. Bu zarf, Pancar’ın mahalle statüsüne geçmesinden sonra  bir anı belgeye dönüşüyor.

Eğitimci gelenekleri ile Başyiğitler önemli bir ailedir Pancar’da. Oğuz Başyiğit yıllarca öğretmenliğinde uğraş verdiği  renk ve biçim çabalarını  emekliliği ile noktalayalı yıllar oldu.

Pancar’dan Tıp eğitimi için İstanbul’a giderek, Cerrahpaşa’daki eğitiminden sonra, mesleğinin bilgi ve birikimlerini havza insanının sağlığına adamayı çok önceleri karar vermiş bir hekimdir Necmi Kabakulak. Rahmetli Sait Polat’ın eşi hayırsever Ayşe Polat’ın, Verem Savaş Derneği’ne bağışladığı binadaki poliklinikte, insanlarımıza  gülen yüzü ile şifa vermeye çalışmaktadır. Özverili personeli ile Dr.Necmi Kabakulak  ile yıllar önce konuşmuştuk Pancar ve tarihi tren istasyonunu, duygulanmıştı. Şimdi o konuşulanlar yazı ile hayata geçmiş oldu.

Pancar ziyaretimizin dönüşünde bizi Ayrancılar’a araba ile  bırakması için yeğenine talimat vererek konukseverliğini gösteren  Necmettin Çakır’a  ve Kayas’ın güzel doğasına el salladık ayrılık dakikalarında.   Her tren yolculuğu; Pancar’dan geçerken, oradaki merhum büyüklerimizi ve değerli dostları düşündürecek bana

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: Hasan Çakaloğlu