Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

UNESCO dan 2010 öncesi son uyarı

(yorumlar kapalı)

 kdUNESCO 2008 Mayıs ayı içinde İstanbul’da yaptığı inceleme ve STK lar ile yapılan toplantıların sonucunda oluşan "İstanbul raporu" nun Kanada’ da 2-10 Temmuz 2008 de Kanada da yapılacak olan Dünya Kültür Mirası Komitesinin toplantısında açıklanacağı bildirilmişti. Dünya Miras Komitesi’nin Temmuz başında Kanada’daki toplantısında kabûl edilen kapsamlı İstanbul raporu açıkladı ve raporun açıklanması ile birlikte yeni bir UNESCO tartışması başladı. Rapor 2006 yılında yapılan bir izleme sonucunda kaleme alınan raporun takibini sürdürür içeriktedir. UNESCO tarafından1985’te Dünya Mirası Listesi’ne alınan İstanbul’un tarihî yarımadadaki bölgeleri 2003’ten bu yana gözlem altında tutulmaktadır. 8–13 Mayıs 2008 tarihleri arasında yapılan son UNESCO incelemesi sonrasında hazırlanan 59 sayfalık rapor İstanbul’un tarihî mirasını koruma konusunda bugünkü durumunu gözler önüne seriyor. (Unesco Raporu -ingilizce- 2008) Söz konusu rapor koruma konusunda yapılan yanlışları gayet diplomatik bir dille anlatıyor. Bu üslûp bardağın dolu anlatım ve ifade şekli koruma yanlışını bilerek yapan yönetim için bulunmaz bir nimet olacak. Bununla birlikte raporda İstanbul’un Dünya Miras Listesi’nden Tehlike Altındaki Miras listesine düşürülmesi tavsiye edilmemekte, kentin yenilenme ve restorasyon çalışmaları için ayrılan kaynakların artırılmasından övgü ile söz ediliyor. Raporun geriye kalan bölümünün neredeyse tamamı kenti korumada yapılan vahim hatalar, beceriksizlikler, vurdumduymazlıklar ve hatta yenileme adı altında yapılan gayrinizamî işler dile getirilmektedir. Bu yapılan hataların anlatımında kullanılan sözcükler İstanbul’un kültürel ve tarihî mirasını korumakla sorumlu yerel yöneticilerin ve İstanbul’un kentsel dönüşüm adı altında yağmalanmasına Ankara’dan katkı sunanların yüzünü kızartacak nitelikte. Restorasyon adı altında yapılan sur tamiratıyla ilgili açıkça ‘hiç ellemeyin daha iyi’ deniyor. Raporda yapılan hataların giderilmesi için 1 Şubat 2009 a kadar yetkililere mühlet verilmiştir. Bugüne kadar bilerek ve göstere göstere yapılan bu bariz hataların tekrarlanmayacağına ve süreci tersine çevireceklerine inanmak mümkün değil. UNESCO incelemesinden sonra tarihi yarım adanın karşısında sulieti bozar bir şekilde Kadıköy’de Taşyapı tarafından yapımına başlanan 17 katlı Corner oteli ise bunun en önemli göstergesidir. Buradan da anlaşılıyor ki "yaklaşım ve zihniyette" hiçbir değişiklik yok. Bu kent 1453’ten beri bizimdir, içinde istediğimizi yaparız, kimse karışamaz mantığı İstanbul’u Dubai’den esinlenilen zengin bir beton yığını olarak tasarlıyor. Tıpkı o komik ve bir o kadar da acıklı Haydarpaşa deniz kenarında gökdelen projesi gibi. Bu yönetimin Bizans’ın gayrimüslim mirası işi olmadığı gibi Müslim mirasla da işi yok gözüken o. İstanbul’un kent yönetiminden sorumlu olanların "temiz ve modern kent" anlayışı beton bina ve kuleler ile asfalt yoldan ibaret olup antik eserleri "mezbelelilik" yaftası vurmak ve yıkmaktan ibarettir. Bir gazetenin köşe yazarının "Haydarpaşa’nın 3 katında fareler geziyor" derken bu anlayışın dışa vurumu idi. Ancak gazetecinin bu saptaması doğru idi. Haydarpaşa ve çevresindeki alanı yağmaya açmak isteyen yerli ve yabancı kurum ve şirketler Haydarpaşa’nın 3 katında üs veya yuva kurmuşlardı. 2006 yılında yazılan önceki UNESCO raporunda İstanbul Kent yöneticilerinden Şubat 2008’e kadar kentin koruma planının hazır edilmesini talep etmiş ancak bu talep 2 yıl gibi bir süre içinde yerine getirl(e)memiştir. İki koca yılda yapılmayan koruma planı şimdi altı ay gibi son derece kısıtlı bir zaman diliminde nasıl yapılacak. ? UNESCO’nun raporlarını ve raporlardaki önermelerini dikkate almayan İstanbul Kent Yönetiminden sorumlu başta İBB ilgili bakanlık kurum ve kuruluşlar ile STK ları geçtiğimiz günlerde toplantıya çağırarak Haydarpaşa gar ve çevresinin yeni yapılaşmaya yağmaya açan imar planını tartışmaya birlikte oluşturmaya çağırdı. Ancak İBB, TCDD, İmar Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığının unuttuğu gözden kaçırmak istediği bir şey var. O da Haydarpaşa gar ve çevresi için Koruma Kurulunun kararı var. Bu kararda "bu alan için koruma amaçlı plan önerinizle gelin burası sit alanıdır, yapılaşmaya kapalıdır" denilmektedir. Ve bu karar yapılan bütün itirazlar gerek İBB gerekse TCDD açısından red kararları ile geri çevrilmiştir. İstanbul’un önünde çok iddialı ve zor bir 2010 Avrupa Kültür Başkenti (AKB 2010) süreci var. Eğer Şubat 2009’da ciddî bir rapor hazırlanamaz ve Dünya Miras Komitesi’nin 2009 yaz oturumunda İstanbul konusunda tehlike arzeden bir kanaat oluşursa bunun 2010 kültür başkentliği üzerindeki etkisi çok olumsuz olur. Bu kadar kısa bir zamanda bu büyük işlerin üstesinden kalkılmasına olanak yok gibi gözüküyor. UNESCO’nun raporunun tavsiyeler bölümünde Avrupa Kültür Başkenti 2010 projesinin İstanbul için bir fırsat olduğu üstü örtülü bir şekilde dile getiriyor. Diğer bir söylemle İstanbul’da yürütülen kentsel dönüşüm projelerinin UNESCO ölçüt ve kıstasları uyarınca yapılmasının denetlenerek, kentin 2010 yılından hemen önce Dünya Miras Listesi’nden Tehlike Altındaki Miras Listesi’ne düşmesini engelleme sorumluluğunun kent yöneticilerine ait olduğu söyleniyor.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: kentvedemiryolu