Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

Marmaraya bağlı istanbul tarihi

(yorumlar kapalı)

Marmaray’a bağlı tarih!

Marmaray inşaatında ortaya çıkan arkeolojik buluntuların geleceği belirsiz, Höyük kazılarında aşağı katmanlara doğru gidildikçe hep bir önceki dönemlerin buluntularının çıkması, oldum olası insanlarda merak uyandırmıştır: İnsanlık, bugün belki bin, belki üç-beş yüz kişinin kol kola çevreleyebileceği büyüklükteki bu alanlarda mı çağlar boyu yaşamıştır? Alt katmanlar nasıl olmuş da yıkıma uğramış ve toprakla dolmuştur? Arada kopuk dönemler oluşmuş mudur?

İstanbul’un sekiz bin yılı bu kadar mı? Konumuz İstanbul’da tüp geçit çalışması yapılan bölgeler… Marmaray-Yenikapı, Metro ve Sultanahmet kazılarında bulunan beş yüz eser, İstanbul Arkeoloji Müzesi Assos Salonu’nda "İstanbul’un Sekiz Bin Yılı Gün Işığında" adıyla sergileniyor. Küçük bir alanda labirentlere bölünmüş geçitlerdeki vitrinlere konulmuş buluntular ve aralarında "Marmaray 6 Teknesi"nin de bulunduğu duvarlarına asılmış fotoğraflarla sergilenen eserler; bulundukları yer adlarıyla ayrılan bölümlerde gruplar halinde sergileniyor. Kazıların geleceği ve Aralık ayına kadar sürecek olan sergi sonrasında eserlerin ne olacağı netleşmiş gözükmüyor.

Serginin Aralık’tan sonra uzatılacağını belirten Müze yetkililerince, mevcut buluntuların Yenikapı’da kurulacak bir ‘Müze’de saklanabileceğinden bir olasılık olarak söz ediliyor.
 

Başka sorular da var. Sergi, eserlerin Aralık sonrasında ne olacağından başka soruları da gündeme getiriyor: ‘Eski İstanbul’un altında tarih yattığını en ilgisiz insanın bile bileceği düşüncesinden hareketle; yöneticilerin, Koruma Kurulu ve ilgili demokratik kurumların neden bu zengin tarihi birikimi açığa çıkartmak için özel kapsamlı bir program yapmadıkları bunlardan birisi. Yeraltına tüneller kazarken buluntulara rast gelinmesi gerçekten bir ‘rast gelmek’ olarak kabul edilebilir mi? Hadi ‘rast geldi’, hiç yoksa o aşamadan sonra kazının bu yönlü geliştirilmesi gerekmez mi? Tarihe saygı ve bugün bizi biz yapanın o süreçler olduğu öne çıkartılmamalı mı? Fakat maalesef tarihe, güncel hesaplara uygun olduğu oranda ‘önem’ veriliyor.

Kazı çalışmalarının Marmaray yönünde sürdürülmesi için projeler geliştirilmesi bunu göstergesi. Yetkililerin tarihi buluntuları sergileyerek buna önem verildiğini gösterme çabalarına karşın, sergide asılan duvar panolarında geçen " Güvenlik iksaları (İksa: Giydirmek, Giyecek vermek) tamamlandıktan sonra kazılara devam edilecektir", " Sirkeci Garı arkası- Hoca Paşa Camii yanında bulunan havalandırma bacasının güvenlik iksası tamamlanmıştır… Kazılar halen devam etmektedir" benzeri sözler; buluntuların kalanının güvenliğinden çok, Marmaray projesinin devamının sağlanması kaygısı güdüldüğünü gösteriyor.

Yetkililer, Marmaray ve arkeolojik kazı çalışmalarının ikisinin birlikte devam edeceğini; yapılanın tünel kazımı olduğunu hatırlatmak amacıyla serginin labirent şeklinde bilinçli olarak düzenlendiğini belirtiyorlar.  Mimarlar Odası’nın da itirazları var. Görüşlerine başvurduğumuz Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi Başkanı Eyüp Muhçu da önemli noktalara işaret etti. Boğaz’da raylı geçişin yapılmasının herkesin isteği olduğunu belirten Muhçu, ancak güzergâhlara ilişkin ciddi proje çalışmasının yapılmadığını, yeraltı ve doğa varlıklarının korunmasının önemsenmediğini ve kazılarda rastlanan kalıntıların takipçisi olunmayarak sadece kurtulanların sergilendiğini belirtiyor.

"Tarihi buluntular yerinde olurlarsa anlamlıdır, taşıyıp sergilemek olmaması gereken bir yoldur ve çaresizliklerinin ifadesidir" diyen Muhçu, Salacak’taki bağlantı güzergâhında dinamit patlatarak çalışılmasını "Firmaların kârlarını maksimize etmek, maliyeti aşağıya çekmek için yaptıkları yanlış uygulama" şeklinde değerlendirerek, bu alanlardaki bina güvenliğinin tehlikeye sokulduğunu belirtiyor. Daha önce Laleli civarındaki bina yıkılmalarına dikkat çekiyor. ‘Çocuklar yerlerinde zıplarken aşağıda neler olabileceğini düşünsünler’

Sergiyi dolaşan Fatma Berna Yıldırım’a soruyoruz değerlendirmelerini. Konuya vakıf konuşmaları üzerine sorunca, alanının bu olmadığını belirtiyor. Isparta, Süleyman Demirel Üniversite’sinde yardımcı doçent olarak görev yaptığını belirten Yıldırım: "Genel sergi düzeni bakımından bir itirazım var" diye başlıyor söze. "Çok dar bir alana sıkıştırılmış. Büyük pano ve fotoğrafların olduğu bu sergi daha geniş ve ferah bir alana ihtiyaç duyar. Büyük fotoğrafları yaklaşık bir buçuk metre mesafeden izlemek zorunda kalındığında kaotik bir fikir yaratıyor, bir sergi gibi rahatça gezilemiyor" diye devam ediyor.

Bu sebeple metinlerin bazılarını okumadan atladığını açıklayarak, değerlendirmesini şöyle sürdürüyor: "İkincisi, sergilenen materyalin geleceği konusunda çok net bilgiler söylenmiyor. Özellikle batık gemilerin fotoğraflarını görünce insan bu gemilerin nerede sergileneceğini, yerinde korunup korunmayacağını merak ediyor. Bende oluşan kanaat, büyük ihtimalle açılan alanlarda çıkan eserlerin yerinde korunacağı yönünde. Fakat kesin bilgi olmadığından insan geleceğini merak ediyor. Bunlar benim endişelerim.

Diğer yandan serginin yarattığı bir olumlu durum da var; ayağımızı bastığımız yerin neredeyse on santimetre aşağısında ve daha aşağıya giden mesafesinde ciddi bir tarihi buluntular olduğunu bilmekte fayda var. Geçmiş Neolitik dönem bile var sergide. Özellikle çocukların bu sergiye getirilmesi önemli, yerlerinde zıplarken aşağıda neler olabileceğini düşünmeleri belki onlarda güzel değerler ve bilinç yaratır, belki daha ihtiyatlı zıplarlar!!! Büyüdüklerinde de inşaat yaparken daha ihtiyatlı olmalarını sağlar. Genellikle zarar yetişkinlerden geliyor"EVRENSEL – 25.08.2007 / Memik Horuz

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: www.kentvedemiryolu.com