Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

Kültür-Sanat Maskesiyle Kamusal Alan Gaspına Hayır

(yorumlar kapalı)

Haydarpaşa’nın Garın demiryolu işlevenin küçültülmeden sürmesi için yürütülen mücadele bugün 717’inci haftasını geride bıraktı. Doç. Dr. Gül Köksal tarafından okunan basın açıklamasında, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Haydarpaşa ve Sirkeci Garlarına ilişkin projesi “kültür ve sanat maskesiyle kamusal alan gasbı” olarak nitelendirildi.


Basına ve Kamuoyuna

“Kültür ve Sanat” Maskesiyle Kamusal Alan Gaspı!

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, geçtiğimiz günlerde, Haydarpaşa ve Sirkeci Garları hakkında yaptığı basın toplantısında, kamuoyuna şeffaflık sunmak yerine meşrulaştırma tiyatrosu sergilemiştir.

Bakan, projenin “bütüncül bir yaklaşımla, titiz ve hassas biçimde” yürütüldüğünü, Haydarpaşa ve Sirkeci Garlarının“kültür ve sanat merkezine dönüşeceğini” söylüyor.

Ama biz biliyoruz ki bu söylemler, kamusal alanın sermayeye teslim edilmesini “kültür” etiketiyle cilalamaktan ibaret.

***

Bakanlık “kültür, sanat, müze, kütüphane, performans merkezi” gibi kelimelerle süslediği bir proje anlatıyor ama asıl sorulara cevap vermiyor:

Projenin yatırımcısı kim? İşletmeyi kim yapacak? Yapılaşma miktarı ne? Ulaşım işlevi nasıl korunacak? Demiryolcular nereye gönderilecek? Lojmanlara ne olacak? Haydarpaşa Gar binasının üst katlarını hangi işlevle kullanılacak?

Bu soruların hiçbirine yanıt verilmiyor.

Belirsizlikler üzerinden süslü cümlelerle meşruiyet kurmaya çalışılıyor.

***

Bakan garlara yönelik titizlik ve hassasiyetle hazırlanmış bilimsel testlerden ve raporlardan söz ediyor.

Madem bu kadar bilimsel analizleriniz var neden hiçbir rapor ve proje kamuoyuna sunulmuyor? Nerede bu titizliğin raporları?

Projenin başındaki uzmanlardan bahsediliyor. Nerede bu uzmanlar, hangi uzmanlarla çalışıyorsunuz?

Şeffaflık yoksa, projenin detayları halktan gizleniyorsa orada bilim de yoktur.

Siz bilimin değil, rantın ve iktidarın propagandasının dilinikonuşuyorsunuz.

***

Bakan konuşmasında sürekli korumadan, endüstriyel mirastan, toplumsal hafızadan ve kamusal alandan bahsediyor.

Ama bu kavramların anlamı yok edilerek ve tersine çevrilerek kullanılıyor.


Endüstriyel mirası, işçinin emeğini değil binanın cephesini korumak için;
Toplumsal belleği, halkı değil yatırımcıyı yüceltmek ve yaşatmak için;
Kamusal alanı, halkın değil şirketlerin serbest dolaşımı için yeniden tanımlanıyor.

Bu bir kavram gaspıdır: kelimeleri aynı tutup, anlamlarını çalıyorlar.

Esas sorulara yanıt vermiyorlar:

Haydarpaşa Garı kentsel ve tarihi sit alanıdır. Hani koruma planı nerede? Neyi, nasıl koruyacaksınız?

Madem dediğiniz gibi titiz ve hassas bir süreç işletiyorsunuz o zaman açıklayın hangi koruma kararı çıktı, hangi koruma planlarını yaptınız da uyguluyorsunuz?

Kültürü alet ederek yıkımın reklamını yapıyorlar.

Kültür ve sanatı yatırımcılar için meşru bir dekora ve vitrine çevirmek istiyorlar.

Koruyacakları şey kamusal alan, bellek, kültür,endüstriyel miras falan değil, korudukları tek bir şey varsa o da sermaye ve iktidarın ticari ve politik çıkarlarıdır.

***

Biz sizin kültürsanatınızı da kamusal alan anlayışınızı da çok iyi biliyoruz.

Galataport’u kamusal alan yaptığınızı söylediğiniz. Girişte turnikeler ve içinde lüks mağaza ve restoranlar var!

Emek Sineması’nı koruduğunuzu söylemiştiniz, ama yerine bir AVM inşa ettiniz.

Haliç Tersanesini bir kent suçu alanına çevirdiniz.

AKM yenilenecek dediniz şimdi özel sponsorların markalarıyla dolu bir sahne oldu.

Biz sizin kamusal mekân ve koruma anlayışınızı defalarca gördük.

Haydarpaşa ve Sirkeci Garlarında hangi sponsorlarla sergi ve etkinlik yapacaksanız? O müzelerde, performanslarda hangi sanatçılar yer alacaklar? Elbette sermayenin ve iktidarın yanında duran sanatçıları tutacaksınız. Ve bu yapacakları mekanlara toplumun her kesimi değil, o lüks restoranlardaki yüksek fiyatları ödeyebilenler girecek.

Aynı senaryo, aynı yalan: Kültürle kamusal alanı gasp etme politikası!

***

Bakan, sanki bir lütuf yapmış gibi “taşımacılık hizmeti sürecek diye tekrarlıyor defalarca.

Söyler misiniz Bakan bey, hangi tren hatları, hangi sıklıkla, hangi kapasitede gelecek Haydarpaşa ve Sirkeci Garlarına?

Hangi trenler nereden gelecek, nereye gidecek?

Marmaray trenleri gelecek mi mesela?

Vapurlar gelecek mi?

Ama siz eğer birkaç sembolik seferle bakın raylar da yerinde diyecekseniz eğer,

bu ulaşım filan değil büsbütün kandırmacadır.

Siz Haydarpaşa ve Sirkeci Garlarını trenlerin değil, sermayenin geldiği bir yere çevirmek istiyorsunuz. Ulaşım sürecek söylemiyle sembolik bir aldatmaca yaratıyorsunuz.

***

Kısa bir basın açıklaması yapmayı biz de isterdik. Ama maskelenen gerçekler say say bitmiyor.

***

İşin bir de yatırım boyutu var.

Projenin arka planında gizlediğiniz Kalyon İnşaat ve Tasarım Vakfı’nın etkin olduğu biliniyor. Ancak Bakan açıklamasında bundan hiç söz etmiyor.

Bu sessizlik tabii ki tesadüf değil.

Çünkü bu proje, kültür-sanat aracılığıyla özel sermaye ortaklıklarının meşrulaştırılma girişimidir. Haydarpaşa, bir kez daha kentsel dönüşüm ve rant girişimine maruz bırakılıyor.

***

Bakan, deprem gerekçesiyle “zemin güçlendirme yapıyoruz” diyor.
“Yıllardır güçsüzleşti” diyerek garlarımızı değersizleştiriyor.
Ama Haydarpaşa’da restorasyon 2016’da başladı — 9 yıldır tüm bunlar neden yapılmadı?

Rant projenize teknik gibi görünen meşrulaştırıcı argümanlar bulmaya çalışmışsınız ama biz burada 20 senedir Haydarpaşa Garı’nın başındayız. Her olan bitenden haberimiz de var. Bizleri kandıramazsınız. Depremi de güçlendirmeyi de dönüşüm projenize propaganda dili haline getiremezsiniz.

***

Haydarpaşa Garları, işçilerin, göçmenlerin, öğrencilerin, sürgünlerin, kavuşmaların, ayrılıkların mekânıdır. Toplumsal bir bellek mekânını sermaye projesine çevirmek hem kent tarihine hem kültürel mirasa ihanettir.

Kamuya ait bir alanın “özel proje alanı” ilan edilmesi, hukuksuz bir talandır ve kent suçudur.

Haydarpaşa Garı yalnızca bir bina değil; bir emek ve kent tarihidir.
Yüzlerce demiryolcu burada çalıştı, yaşadı, çocuklarını büyüttü.
Garlarımız, lojmanlar, atölyeler, depolar, gar restoranları hepsi birer dayanışma mekânıydı.

Şimdi bu insanlar sessizce sürülüyor.
Sözde restore edilip müze yapılırken, Haydarpaşa ve Sirkeci Garlarının gerçek insanları, yani bizler tasfiye ediliyoruz.

Kültür ve Turizm Bakanlığı “müze” diyor ama aslında bir emek sınıfını tahliye ediyor.

Gerçek koruma, sermayeyi değil, kamusal yaşakorumaktır.
Gerçek miras, taşları değil emeği yaşatmaktır.
Gerçek kültür, yatırımcıyla değil, demiryolcusuyla mümkündür.

Hatırlatıyoruz:

Haydarpaşa ve Sirkeci bir tren garıdır, müze ve performanssalonu değildir!

“Kültür vadisi” diyerek şehri ticarileştirenlere karşı biz, mekânın halkın elinde kalması için direneceğiz!

Haydarpaşa ve Sirkeci halkındır, sermayeye teslim edilemez!

Son olarak halka çağrımız da şudur:

Bugün “Haydarpaşa ve Sirkeci’de müze ve kütüphane olacak, ne güzel” diyorsanız,
bir an durup düşünün:

O müzeyi kim kuruyor? Kimin için kuruyor?
Kim yıllarca o tren raylarının altında yağmurda, karda çalıştı?
Kim o lojmanlarda yaşadı, çocuklarını büyüttü?

Kim o garların merdivenlerinde şehre adım attı, trene ve vapura bindi?
Şimdi o insanlar nereye gidiyor? Gönderiliyor?

Bir müze, emeği dışarıda bırakıyorsa;
bir kütüphane, halkı içeri almayacaksa;
bir “kültür vadisi”, trenleri ve demiryolcuları kovuyorsa
o kültür değil, yıkımın ve sermayenin dekorudur.

Haydarpaşa ve Sirkeci garları trenlerin, demiryolcuların, halkın, toplumun ortak mekânıdır, sermayenin değil! 11 Ekim 2025 

Haydarpaşa Gardır Gar Kalacak!

Toplum Kent ve Çevre İçin

Haydarpaşa Dayanışması