Haydarpaşa Gar’da Yirmi İki Yıldır Gözleri Var
Gazete arşivlerini tarıyordum. Birden karşıma çıkan “Taşkışla’dan sonra Haydarpaşa Garı” adlı haber başlığı dikkatimi çekti. 31.07.1989 tarihinde Milliyet Gazetesinde Emekli Başkonsolos Yusuf Kadri DİCLE’nin kaleme aldığı yazıda bir yandan ekonomik koşullar, öte yandan beş yıldızlı otel yapma modası, şimdi de tarihi Haydarpaşa Gar’ını hedef aldı deniliyor ve “Taşkışla’yı otel olmaktan kurtaranların bir an evvel harekete geçip hizmetleri tarihe mal olmuş, Asya yakasının simgesi haline gelmiş bu görkemli Haydarpaşa Gar’ının öylece kalmasını sağlarlarsa bundan en fazla İstanbullular çok mutlu olacaklardır” çağrısında bulunuluyor.
Üzerinden 22 yıl geçmiş ama hala güncelliğini koruyan makaleyi Haydarpaşa Gar ve çevresinde uygulanmak istenen dönüşüm projesinin ÖİB aracılığı ile hayata geçirilmek istendiği günümüzde sizlerle paylaşmayı anlamlı buluyoruz.
Umarım Emekli Başkonsolos Yusuf Kadri DİCLE’nin Haydarpaşa Gar’ın sahiplenilmesi ve işlevini sürdürmesi için yapmış olduğu çağrı yanıt bulur.
DÜŞÜNENLERİN DÜŞÜNCELERİ
Bir yandan ekonomik koşullar, öte yandan beş yıldızlı otel yapma modası, şimdi de tarihi Haydarpaşa Gar’ını hedef aldı.
Taşkışla’dan Sonra Haydarpaşa Garı!
İstanbul Teknik Üniversitesi’nin simgesi Taşkışla’nı otel olması mahkeme kararı ile önlenirken, yine tarihi Haydarpaşa Garı’nın 5 yıldızlı otele dönüştürülmesi için çalışmaların hızlandırıldığını öğrenmiş bulunuyoruz. Koskoca Haydarpaşa Garı’nın otel haline gelmesi bende garip bir hüzün yarattı.
HAYDARPAŞA GARI
Haydarpaşa Garı, Otto Ritter ve Helmut Cuno adlı iki alman mimar tarafından barok stili Alman Rönesanssı ve yeni klasik gibi üsluplarla mezvederek inşa edilmiş eklektik bir eser. 1906 da inşasına başlanmış, büyük yolcu salonu 1908 de bitirilerek açılmıştır, diğer bölümleri ise 1,5 yıl sonra tamamlanmış. Deniz kıyısında olduğu için temeli kazıklar üstüne oturtulmuş, bir kolu daha kısa “U” planı uygulanmış. Basamakları bütün ön cephe boyunca uzanan merdivenli bir platform üstünde yükselen dört katlı kütlenin geniş açıklıklı kemerlerle bağlanmış dört büyük ayağın yer aldığı görkemli giriş holü mevcut. Taşıyıcı sistemi çelik karkas olup, duvarları tuğla, cephesi Bilecik’ten getirilen sarı gri renkli lefke taşı ile kaplı. Sabotaj sonucu 6 Eylül 1917 tarihinde büyük hasar görmüş sonradan onarılan bina en son 1976-1983 yılları arasında elden geçirilmiştir.
Hepimizin bildiği Gar Haydarpaşa Limanında Asya yakasının banliyö hatları ile Anadolu’ya açılan tüm demiryolu şebekesinin hem başlangıç hem bitim noktasını teşkil eder. Adeta Avrupa’ya açılan muazzam bir kapı gibidir. Ticari ve stratejik bir konumu vardır.
MÜSAİT DEĞİL
Şimdi farz edelim ki, 5 yıldızlı otel haline getirildi. Evvela Anadolu ve Asya yakasının yerli ve yabancı yolcu potansiyeli bu otelin randımanlı şekilde iş yapmasına müsait değildir. Kaldı ki, tespit edilecek oda fiyatları da böyle bir otelin yanına yaklaşılmasını imkânsız kılabilir. Ayrıca Liman tesislerinin tahmil ve tahliye makinelerinin bu otelin çok yakınında olması büyük mahzur teşkil eder. Avrupa yakasından gelen yabancılar genellikle Sultanahmet, Beyazıt ve Beyoğlu semtlerini tercih etmektedirler. Turistleri oradan Asya yakasına çekmek ayrı bir örgüt ve masraf sorunudur. Akdeniz ve Ege sahillerinde işletmeye açılmış bunca 5 yıldızlı tatil siteleri oteller moteller ve dinlenme yerleri mevsimin en hızlı zamanında yarım kapasite ile çalışmaktan şikayet edip kapanma durumuna geldiklerini ilan ederlerken, Haydarpaşa Garı’nın otel haline dönüştürülme konusu iyice düşünülmelidir.
DIŞ CEPHE İÇİN 3 MİLYAR
Devlet Demiryolları Genel Müdürü Birkan ERDAL gar binasının temizlik ve restorasyon hizmetlerinin yıllardır doğru dürüst yapılmadığından yakınmış ve bazı yabancı turizm şirketlerinin 5 yıldızlı otel tekliflerini incelediklerini söylemiş. Binanın sadece dış cephe temizliği için 3 milyar Türk Lirası gerekiyormuş.
Doğrudur bu günkü ekonomik koşullarda böyle bir binayı iyi şekilde muhafaza etmek için büyük miktar gerekir, ama demiryollarını rasyonel şekilde iadre etmek suretiyle bu güç sorunun altından kalkmak mümkündür zannediyorum. Bunun yolu sadece bilet fiyatlarına zam yapmaktan geçmez. İstanbul’da bakımı çok daha pahalı tarihi, binalar ve saraylar var. Ekonomik şartlar sonucu bunları da mı 5 yıldızlı otele dönüştürelim. Sebep sadece bu olsa idi Viyana garı’nın ünlü Münih istasyon binasının Paris ve Roma Garlarının da yap-işlet-devret formülüne göre 5 yıldızlı otellere dönüştürülmesi gerekirdi. Ama o ülkelerde böyle ekonomik düşüncelere pek iltifat edilmez. Tarihi içtimai değeri yüksek ünlü yapıtlar, saraylar abide gibi korunur.
BEŞ YILDIZ MERAKI
Üsteli bizdeki 5 yıldızlı otel yapma merakı daq nereden çıktı diye düşünüp duruyoruz. Bir otel hemen 5 yıldızlı olarak doğmaz. Tesisi evvela kurulur. Sonradan verilen hizmetlerin genel kalitesi, konforu, işletme düzeyi, bulunduğu mahal, müşterilerin iti barı o otelin kaç yıldızlı olacağını sağlar. Bu bir derece ve terfi gibidir. Ve bunu otelcilik örgütü kararlaştırır. Turistik tesisleri ile ün yapmış bir çok Avrupa şehirlerinde sahl yörelerinde en fazla iş yapana otel ve moteller hep iki veya üç yıldızlılardır. Bundan yükseğine ne yabancı ne de yerli turist iltifat eder. Bize de lazım olan sahip olduğu yıldızın hakkını veren bu kabil otellerdir. Yoksa kısa zamanda tesisi amorti edip köşeyi hemen dönmek telaşı değil.
SONUÇ
Taşkışla’yı otel olmaktan kurtaranların bir an evvel harekete geçip hizmetleri tarihe mal olmuş, Asya yakasının simgesi haline gelmiş bu görkemli Haydarpaşa Gar’ının öylece kalmasını sağlarlarsa bundan en fazla İstanbullular çok mutlu olacaktır.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: kentvedemiryolu