Gençlik Parkındaki Kazı(ma) Nereidlere Sürgünle Devam Ediyor
…işin içinde ve başında Küçük Tren var!!! Gençlik Parkı’nda son durum, Ankara İstanbul arasında işletmeye alınan YHT’ deki "son durum"a benziyor. Bir farkla; Park henüz açılmadı, işler-işlemler sürüyor. Görünüşe bakılırsa zarf pırıltılı, mazruf meçhul!..
"Biz bir kenti nasıl severiz? Kenti asla sevmeyenlerin, onu bir zenginleşme aracı olarak görenlerin bozduklarına boyun eğerek mi..? Kentimize yabancılaşarak, yüz metre karelik, tartışmalı egemenlik alanımıza saklanarak mı..? Ankara’yı sevmek, Ankara Garı‘ndan başlayan, bir zamanlar bütün günümüzü geçirdiğimiz, geceleri serinlediğimiz Gençlik Parkı‘na, Küçük Tiyatro’nun bulunduğu binalar topluluğuna, oradan operaya, kısacası Ankara’yı Ankara yapan tüm mekânları… rant ekonomisine, belleksiz toplum yaratma girişimlerine karşı savunmak değil midir?
Zerrin Taşpınar" |
Işık, sevgili kardeşim,
Gençlik Parkı’ndaki Sukızları (Nereidler) ile ilgili ikinci yazını da okudum. Çok özet şu notları seninle paylaşmak istedim.
Gençlik Parkı’nda yürütülen "kazıma" işlemi, salt Sukızları (Nereidler) ile simgeleştirilemeyecek denli yoğun ve derin.
Nasıl?
Önce Parkı’ın sağına-soluna, tüm girişlerine "İnşaat alanıdır, girilmesi tehlikeli ve yasaktır" uyarısı konuldu. Bununla yetinilmedi, kolluk timi oluşturularak, tipini beğenmedikleri (!) insanların ardına takıldı: eşzamanlı olarak "burada fotoğraf çekmek tehlikeli ve yasaktır" uygulaması başlatıldı.
Küçük Tren yıllar önce kazaya uğratılmış (!) ve yerinden sökülmüştü. Sukızları (Nereidler) yerlerinden bir çorağa sürgün edilmezden önce, su kesildi biliyorsunuz. Sonra bir günde, evet tam bir günde çocukluğumuzun o ışıklı büyük köprüsü yıkıldı ve yıkıntısı derhal temizlendi.
Eskişehir Cer Atölyesi’nde yapılan ve Park’ın CSO yanından girişinde yer alan tarihsel çelik demiryolu köprüsü yıkıldı. Ardısıra bozkırın ortasında vapur imgesini belleğe taşıyan çay bahçesi…
İtfaiye Meydanı’na açılan ana giriş kapısı altındaki Başkentin "ilk" metro işletmesi (!) Tünel yıkıldı sonra. Küçük Tren’in yine Devlet Demiryolları yetkisinde bulunan Park içindeki ve Opera yapısına yakın yerde bulunan deposu da… Depo bahçesinde çürümeye bırakılmış Küçük Tren İşletmesine ait üç lokodan biri ve Mehmetçik adını taşıyanı ise, daha önce sırra kadem basmış idi.
Park içindeki adada yer alan ve son on küsur yıldır Sanat Kurumu‘nun işletiminde bulunan yapı da (Eski Ada Gazinosu) önce suyu kesilerek, sonra işletmecisi ustaca (!) dövülerek (kimliği meçhul kişilerce kolu kırılarak) boşaltılmasına giden yol asfaltlandı. Sanat Kurumu’nun her yıl "sanat ödülleri" vermek işini hiç ihmal etmeyen yönetimleri yaşanan sürece karşı bir kamuoyu oluşturma işini örgütlemek yerine, dayatmaya uymayı seçtiler.
Yine yıllardır Park anagirişinde yer alan ışıklı büyük Atatürk panosu da bu süreçte yerinden kalktı. Kalan tüm demiryolu geçitleri, istasyon ve altyapı kalıntıları iyice kazındı. Sonra, işin başında, mevcut ağaçlar korunacak ve yeni ağaçlar dikilecek denilmişken, uygulamada özellikle Opera binası arkası, Atatürk Spor sarayı karşısı başta olmak üzere zaten daracık olan Park alanı içine koca koca yapılar yapıldı. Dahası, daha önceden İstasyon önüne yapılan altgeçitin sağladığı (!) olanak ve kolaylıkla Park’ın altına otopark oyuldu. Sonra, bir gün Park anagiriş yanından büyük havuza uzanan "çağlayan"ın önündeki alanın genişletilmesine başlandı. Bu arada, Sukızlarına(Nereidler) torba giydirildi önce. Bir süre öyle durdular. Sonra Gençlik Parkı’nın "gençleştirilmesi" operasyonuyla parktan ve parka sinik tarihten silinen kentsel-kültürel öteki fotoğraflarla birlikte ortadan kalktılar! Çıplaklıklarını bırakarak bize; alın sizin olsun parkınız da, parkçılığınız da diyerek!
Bugünkü notunuzda Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin de konuya katıldığını yazıyorsunuz. 2006-2007’de İnşaat Mühendisleri Odası’nın kuruluşunun 50. Yılında, (50. Yılda 50 Eser) adıyla yayımlanacak olan albüm için bizden de katkı istedilerdi. İlgili mühendis arkadaşa, suyu kurumuş kuyuya döndürülen Park’ın boş havuzunu göstererek, kuruluşunuzun 50. yılında tüm mühendisleri ve mimarları şu havuza toplasanız, ellerine de birer kova su verseniz; Haydi, Gençlik Parkı’nın havuzunu doldurmaya! Diye bir kamuoyu etkileme girişimi başlatsanız, demiştim. Demiş, bir-iki ilgiliye o arkadaş; ama alaysamalı bakışlara muhatap olmuş. Aynı biçimde yıllarca havuzun yanında oturup da söyleşen Sanat Kurumu’nun konukları ve ilgilileri de bir gün hoşafın yağının kesileceğini hiç düşünmeden geçilip gelinen yol içindeki yolculuklarını sürdürmüşlerdir.
Gençlik Parkı, kentin ana girişi olan Ankara Garı’nın Ankara’ya açılan bir büyük "hoş geldiniz" taçkapısı idi. Bu yanıyla, hem Ankara Garı’nın bir tamamlayıcısı olarak tasarlanmış ve hem de düzenlenişinden yapılışına, yer seçiminden yüklendiği pratik ve simgesel işlevine değin, Cumhuriyet Türkiye’sinin "kimlik kartı" değerindeki uygulamalarından biri ve belki de başlıcalarından birisi olmuştu Park.
Bir kentsel-kültürel alan çürümeye terkedilerek de, restore edilerek de anlamı ve işlevi ancak tarihsel bilince sahip kentlilerin çözüp-çözümleyeceği bir "geçmiş"e gömülebilir! Bizde yapılan ikisi bir aradadır.
Sukızları, böyle bir arkaalanın anasimgeleri olarak sürgüne yollanmış olmalıdır! Bu başlangıçtır. Çünkü yeni Park’ta pek çok şey "memnu" olacaktır. Bu, sürgün onun habercisidir.
Ümit SARIASLAN
"Bütün sokakları bu kentin Gençlik Parkına açılır Canan Doğanlar |
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: Ümit Sarıaslan