Denize Nazır Film Platosu
İstanbul’da Haliç’teki yaklaşık 300 dönümlük tarihi Camialtı tersanesi, "film platosuna" dönüştürülmek isteniyor. Cumhurbaşkanının tavsiyesiyle, böyle bir kararın alındığı söyleniyor.İstinye tersanesi de film platosu yapılmak istenmiş ve hemen vazgeçilmişti.Bir yandan kamyonlar girmesin diye tersaneleri kapatacaksın, Tersanenin iki misli daha fazla araç trafiğine yol açacak, bir film platosunu, tam denizin kıyısına yerleştir.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün öncülük ettiği çalışmayı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü yürütüyor. İstanbul’u sinema merkezi haline getirmeyi amaçlayan bu öneri, Gül’ün bir süre önce Çankaya Köşkü’nde öğle yemeğinde ağırladığı sinemacılardan geldiği öğrenildi.
Abdullah Gül’ün talimatıyla harekete geçen Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, Kültür Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü ile görüşerek konuyu aktardı. Genel Müdürlük de uzun süredir kullanılmayan Camialtı Tersanesi’nin sinema platosu projesi için tahsisine ilişkin hazırlıklara başladı.
Bu girişim üzerine kültürel ve tarihi mirasa sahip çıkmak üzere harekete geçen Gemi Mühendisleri Odası yürütülecek girişim ve işlemleri görüşmek üzere 12 Şubat 2009 Perşembe günü, Türk Loydu Vakfı Prof. Dr. Teoman Özalp Konferans Salonu’nda bir toplantı düzenlendi.
Gemi Mühendisleri Odasının 38. ve 39. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Metin KONCAVAR’ın yönettiği toplantıya, Dok-Gemi Is Sendikası Başkan ve yöneticileri, üyelerimiz, tersanelerin mevcut ve eski yönetici, mühendis ve isçilerinin yanı sıra, tersanelerin korunması için yürüttüğü mücadele ile tanınan ziraat mühendisi Nejat SELIMOGLU katildi.
Açılış konuşmasını yapan Oda Başkanı Tansel TIMUR, dünyanın yaşayan en eski ikinci tersanesinin, dünya üzerinde başka bir örneği bulunmayan, yaklaşık altı asırdır gemi yapım işlevini sürdüren bir endüstriyel arkeolojik SİT’in sinema platosuna dönüştürülmesi girişiminin kabul edilemez oldugunu belirtti.
Bu karşı çıkısın, bir mesleğin geleceğine sahip çıkmanın çok ötesinde; Türkiye’nin tarihine, Türkiye ekonomisi açısından büyük önem taşıyan bir sektörün geleceğine de sahip çıkma anlamına geldiğini söyleyen TIMUR, aslında bu görevin GMO’ nun kuruluş yasası ve Ana Yönetmeliği ile kendilerine yüklenmiş bir yükümlülük oldugunu aktardı.
Tersane-i Amire’nin tarihi hakkinda kısaca bilgi veren TIMUR, Haliç Tersanelerini gelecek kuşaklara aktarmak için çalışmalar yapılması gerektiğini dile getirdi; GMO’ nun yıllardır tersanelerle ilgili olarak her türlü olumsuzluğa ve engellemeye karşı mücadele ettiğini örnekleriyle anlattı.
Bu mücadelenin ayni zamanda, tersanelere sipariş almaya ve iş yaratmaya çalışan; tersanelerini terk etmeyen isçi, mühendis ve yöneticilere moral sağladığını da belirten TIMUR, "Camialtı Tersanesi Fatih Sultan Mehmet tarafından kurulmaya başlanan ve Taşkızak ve Haliç Tersaneleriyle birlikte 16. yüzyılda dünyanın en büyük tersanesi haline gelmiş olan Tersane-i Amire’nin bir parçasıdır.
Ülkemizin en büyük ve en modern gemilerinin yapıldığı bu üretim merkezi aynı zamanda sektöre binlerce eleman yetiştiren bir okul olmuştur. Bu özelliğiyle altı asırdır halen işlevini sürdüren dünya üzerindeki tek sanayi isletmesi unvanı taşımaktadır.
Tarihi süreç içerisinde pek çok tahribata uğramasına rağmen, bugün hala bu tersaneden günümüze intikal eden yapılar ve eserler mevcuttur. Bunların koruma altına alınması gerekiyor" dedi.
Bugün gelinen noktada Camialtı Tersanesi’nin bir film platosuna dönüştürülmesi karşısında, mutlaka gerekli tepkinin gösterilmesi gerektiğini ifade eden TIMUR, bunun için Sayın Cumhurbaşkanı’na ulaştırılmak üzere hukuki içeriklerle de desteklenmiş bir imza kampanyasının başlatılması gereğini vurguladı. Bu kampanyanın ayni zamanda ilgili diğer kisi, kurum ve kuruluşlarla ve basın ve medya yoluyla kamuoyu ile de paylaşılması gerektiğini söyledi.
Daha sonra söz alan Nejat SELIMOGLU, tersanelere olan ilgisinin babasının kaptan olmasından, ağabeyinin Camialtı Tersanesi’nde torna atölyesinde çalışmış olmasından ve çocukluğunun Kasımpaşa’da geçmesinden kaynaklandığını belirttikten sonra; bu girişimlerin 1989 yılında ABD’nin Türk tersanelerinin kapatılmasını istemesiyle basladigini, daha sonra devlete ait ticari tersanelerin özelleştirilmesi adi altında devam ettiğini ifade etti.
Haliç ve Camialtı tersanelerinin özelleştirilme kapsamına alınmasından sonra çeşitli davalar açıldığını, kendisinin de birçok dava açtığını aktaran SELIMOGLU, bu davalar sonucunda alinmis hukuki kararlar ile bu konunun da çözülebileceğine değindi.
SELIMOGLU, "23 Ağustos 1999 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı’nda alinan kararlarin son maddesinde ‘17 Ağustos 1999’da Gölcük Tersanesi’nin uğradığı zarar dikkate alınarak Türkiye Gemi Sanayi Pendik Tersanesi’nin Deniz Kuvvetleri Komutanlığına, Taşkızak Tersanesi’nin de uygun görülen bir kamu kurulusuna devredilmesi hususu uygun bulunarak Bakanlar Kurulu’na bildirilmesine karar verilmistir’ diye bir madde var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu yüzden işin içinden çıkamadığı için olayı Cumhurbaşkanlığı mertebesine taşımış ve bunun için de taşeron olarak Yönetmen Sinan Çetin’i seçmiştir" dedi. Sinan Çetin’in daha önce de Cihangir’de başka bir tarihi alani film platosuna dönüştürerek ortadan kaldırdığını belirten SELIMOGLU, bu konu ile ilgili olarak da davalar açıldığını bildirdi.
SELIMOGLU, "Sinan Çetin’in sanata saygısının ve sevgisinin oldugunu düşünmüyorum. O özellikle seçilmiş durumda, ona sadece teklif yaptırıldı" dedikten sonra; Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir TOPBAS’in tersanelerle ilgili olarak, Beyoğlu Belediye Başkanlığı görevindeyken "Çok farklı güzellikleri barındırıyor bünyesinde. Yapılabilecek güzel şeylerden bir tanesi, Osmanlı döneminden kalan tersanede su oyunları merkezi yapabiliriz. Burada büyük dev akvaryumlar kurabiliriz. Birçok deniz hayvaninin sergilendiği bir kültür merkezi yapılabilir" seklinde bir açıklaması oldugunu dile getirdi. Aslında ellerinde yeterli hukuki belge ve dayanağın oldugunu da ifade eden SELIMOGLU, sözlerini "Sinan Çetin’ler burayı alamayacaklar" diyerek bitirdi.
Toplantıda bir konuşma yapan Dok-Gemi Is Sendikası Genel Başkanı Necip NALBANTOGLU, "Bu konuda neden Sinan Çetin seçildi? Sinan Çetin son üç-dört senede Fener bölgesinde tam Camialtı Tersanesi’nin karşı tarafında olan bölgede 100’e yakin eski Rum evi satın aldı. Oradaki bütün binaları normal fiyatının iki-üç kati fiyata satın alıyorlar ve alinan evler bir çemberin içerisinde. Özellikle Fener Patrikhanesi’nin sağ tarafında kalan bu yerlerin satın alınması biraz kafa karıştırıyor" dedi. Bu isin en üst düzeydeki yetkilisi olan Cumhurbaşkanı’na bir şekilde ulaşılması gerektiğini ifade eden NALBANTOGLU, bu hareketin yanlışlığının dile getirilmesi gerektiğini belirtti. NALBANTOGLU, "Bunun için bir rapor hazırlanarak basın ve medya yoluyla duyurulmalı. 10–15 seneye kadar Camialtı Tersanesi çok büyük gemiler inşa etmiş bir yerdir. Camialtı Spor Kulübünde top oynayan Başbakanımız da, Camialtı’nda mühendislik yapan Bakanımız da, Camialtı’nda müdürlük yapan Müsteşarımız da Camialtı’nı gözden çıkarmış durumda. İlk olarak Camialtı’nı sinemacılardan kurtarmalıyız." diye konuştu.
Konuşmacılardan GMO Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Ali GÜLLER, bu projenin "İstanbul’un Bizanslaştırması" projesi oldugunu düşündüğünü aktararak, "Sinan Çetin’e yükleniyoruz ama hırsızın hiç mi kabahati yok" ifadesini kullandı.
GÜLLER söyle devam etti: "İstanbul’un Avrupa kültür başkenti olacağı söyleniyor. 600 yıllık bir tarihten daha önemli bir kültür mirası olabilir mi, bunun propagandası yapılamaz mı?
Plato yapılmaya kalkılan 600 yıllık bir tarihin aslında kültür başkentinin ana malzemesi yapılması gerekmez mi? Haliç Tersanesi’ne sahip çıkmak için yapılacak girişimlerde GMO’ nun yanında, diğer sivil toplum örgütlerinin ve derneklerin de destek vermesi; bunun için de ‘Vapurumuzu Vermiyoruz’ benzeri bir platformun oluşturulması gerekiyor"
Daha sonra söz alan ve Üniversitelerin, Türk Loydu’nun, GMO’ nun, sendikaların ve diğer meslek örgütlerinin, tarihçi ve arkeologların, hemşehri derneklerinin bu konu ile ilgili olarak bir araya getirilmesi gerektiğini söyleyen katılımcılar; tersanenin -teknolojisi de geliştirilmek suretiyle- yeniden yapılandırılması gerektiğini belirttiler.
Tersane-i Amire’den günümüze, Haliç Tersaneleri’ne ulaşmış olan bu tersanelerin, gemi yapım, bakim onarım işlevini farklılaştırılarak da olsa mutlaka sürdürmesi gerektiğini -1773’de Mühendishane-i Bahri-i Hümayun ile günümüz İstanbul Teknik Üniversitesi’nin içinden doğmuş oldugu tersanelerin- bunun yanı sıra Gemi İnşaatı ve Denizcilik Teknoloji Geliştirme Merkezi ve Gemi İnşaatı ve Denizcilik Müzesi olarak da değerlendirilmesinin uygun olacağını; sektöre iliskin muhtelif fuarlar için de tersane alanlarından yararlanılabileceğini vurguladılar.
Öte yandan katılımcılar, Sinan Çetin’in sahsında tüm sinemacıların suçlanmasının yanlış olacağına da değinerek; tarihe, kültüre ve sanata gerçekten gönül vermiş sanatçıların da bu girişimin karşısında olacağının ve bu girişime karsi yürütülecek mücadeleye katkı sağlayabileceklerinin altını çizdiler.
Bu toplantıda sağlanan birliktelik ve kamuoyu desteği üzerine tepki sokağa taşındı ve 27 Şubat 2009 Cuma saat 11:00"de Camialtı Tersanesi Önünde Gemi Mühendisleri Odasınca basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasında söz konusu alanın endüstriyel arkeolojik bir sit alanı olduğu bu nedenle de buranın basit bir kent arsası olarak değerlendirilip üzerinde tasarrufa gidilemeyeceği ifade edilerek bir imza kampanyası başlatılmıştır.
İstanbul’un tersaneleri hakkında İMO tarafından hazırlanan raporu okumak için
http://www.e-kutuphane.imo.org.tr/pdf/399.pdf
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: kentvedemiryolu