Anılarla Alsancak Gar Tarihi
Anadolu’da ilk demiryolu hattının başlangıç noktası olan, İzmir ilinin kültürel miraslarından biridir Alsancak Gar. Hem bir ilk olması, hemde kademe kademe gelişerek, ekonomi ve şehir planlaması alanlarında çok önemli bir rol oynamasıyla ön plana çıkar. Bu zamana kadar bazı araştırmacıların konusu olmuştur İzmir-Aydın hattı. Benim anlatacaklarım ise, rahmetli dedem Ömer Razi Sümerli’nin, özellikle, Alsancak gar ve İzmir içi istasyonları ile ilgili bana anlattıklarıdır. Balıkesir, Erzurum, Sivas, Burdur’dan sonra emekli olduğu İzmir Alsancak garda çalışmıştır. 1970 yılında emekli olmuş, bu garda çalıştığı sürede, garın tarihi ile ilgili küçük araştırmalar da yapmıştır. Arkadaşı ve arkadaşının babasının anlattıklarının büyük etkisinde kalarak, aşağıdaki, kendi ağzından dinlediğim anılar meydana gelmiştir.
12 Aralık 1994 de vefat eden dedemin anılarından anımsadıklarım:
1856 yılında imtiyaz sözleşmeleri imzalanmış, arazi istimlâk işlerinden sonra ray döşeme işine 1857 yılında başlanmıştır. Aynı yıl Kemer’e ulaşılmış ve buraya bir istasyon inşa edilmeye başlanmıştır. Burada önemli bir nokta vardır. Çoğu kişi, Anadolu’daki ilk istasyonun Alsancak gar olduğunu düşünür. Aslında, Anadolu’da ilk istasyon, Kemer istasyonudur. 1857 yılında yapımına başlanmış ve kısa bir sürede bitirilmiştir. Alsancak garın temel atılmasına daha 1 yıl vardır. Kemer’e sadece istasyon binası yapılmaz, pek çok depo rampa gibi yapılar da yapılır ve istasyonla aynı anda bitirilmeye çalışılır. Burası İngilizler için çok önemli bir noktadır. Peki, neden Kemer? Neden o bölgeye bu kadar önem verilmiştir? İzmir 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren büyük bir liman kenti olma özelliğini taşımaktadır. Limana yükler, deve kervanları ile taşınmaktadır. Bu kervanların, kente giriş noktası Kemer ve civarıdır. Hatta bu gün, maalesef ayakta durmayan kervan köprüsü de bu civardaydı. Şehre güney ve doğudan gelen yüklü deve kervanlarının uğrak yeriydi. O dönemde İngilizlerle Fransızlar arasında ciddi bir ticari rekabet vardı. Bu rekabet, liman yenileme işine kadar dayanıyordu. Eski iç liman dolmuş ve ihtiyaca cevap veremiyordu. Demiryolunun gelmesi ile ticaret hızlanacaktı. İngilizleri o dönem limandan ziyade demiryolları ilgilendiriyordu. Zaten Alsancak Gar’ın yerinin, deniz kenarına yakın seçilmesi, ileride, oraya yapılacak bir rıhtımın işaretiydi. Bu, ilerleyen tarihte yapılacaktı. İngilizlerin 1867 yılında aldığı, daha sonrada Fransızların devraldığı liman yapma imtiyazı sonucu Fransızlar, 1869 yılında, bu günkü ismi ile Pasaport u doldurarak, liman inşaatına başladılar. Liman 1876 yılında tamamlandı.1877 de işletmeye açıldı. Bu günkü ismi ile Konak Piere ve gümrük karakol binaları bu liman için yapılan yapılardır. 1860 yılında demiryolu hattı Torbalı’ya geldiğinde, ilk trenler çalışmaya başlamıştı bile. Bu dönemde Kordonboyu doldurulmamış ve pasaporttaki liman yapılmamıştı. Eski liman zor da olsa ticari yükü karşılamaya çalışıyordu. Torbalı’dan gelen trenler, yükünü Kemer’de boşaltıyorlardı. Buradan at arabaları veya eşekler sırtında yükler limana taşınıyordu. Kısaca Kemer istasyonu ve etrafına yapılan depolarla birlikte, bugünkü deyimle bir “kargo köyü” görevini yapıyordu. Hem kuzey ve doğu yönünden gelen deve kervanlarının getirdiği, hemde trenle güneyden gelen yüklerin şehir içi ve limana olan dağılımları buradan yapılıyordu.
Bu arada, dedemin bir arkadaşının bahsettiğine göre, Kemer istasyonunun ayrı duran hattı kör hat olup, orada yük trenlerinin arkasına bağlanan yolcu vagonları beklermiş. (Şekil-1)
Şekil–1 Dedemin arkadaşının anlatılarına dayanak çizdiğim, tahmini kemer istasyonu krokisi.
O dönemde Alsancak gar sadece sundurmaları ve etrafındaki birkaç küçük işletme binalarından ibaretti. Sundurmaların denize bakan kısımları bugünkü gibi kapalı değildi. Sahile giden raylar buradan çıkardı. Demiryolu, 1866 da, asıl hedefi olan Aydına ulaştığında da durum böyleydi. Fakat özellikle demiryolunun Aydın a ulaşmasıyla, Kemer istasyonu ve etrafındaki müştemilat binaları, artan yük trafiğine yetersiz kalınca, Alsancak gar ve bugünkü Alsancak limanının olduğu bölgede yapılan depolar imdada yetişti. Buradan yükler, ara sokaklardan at arabalarıyla limana taşınıyorlardı. Kordonboyu’nun doldurulması ve arkasından yapılan Pasaport limanıyla, Alsancak gar da gelişmeye başlayacaktı. (Resim–1’e bakıldığında garın etrafında müştemilat binaları daha yapılmamış, ayrıca bu günkü gibi, yan yana üç sundurması gözükmektedir). Ortadaki sundurmada, rayın ortasında bir çukur bulunurdu. Burada vagon ve lokomotiflerin bakımı yapılırdı. Bugünkü depo ve bakım atölyeleri daha sonradan yapılacaktı. Bu çukur 1980 yılların ortalarına kadar mevcuttu. Sundurmalar, ağırlıklı yükleme boşaltma işlerinde kullanılıyordu.
Resim–1 Alsancak gar ilk yıllarında.
Demiryolu ile birlikte İzmir de yabancı nüfusunda önemli bir artış olmuştur. Başta zengin Levanten aileler olmak üzere gelen pek çok yabancı, İzmir’in değişik yerlerine yerleşerek, ülkelerindeki yaşam standartlarına yakın yerleşim alanları kurmuşlardır. Bunlardan biri olan Buca, ağırlıklı olarak, İngiliz Levanten ailelerin tercih ettikleri yerdir. Şehir merkezindeki dar sokakların ve sıkışık yapılaşmanın sonucu doğabilecek, salgın hastalık, yangın gibi tehlikelerden uzakta rahat yaşamaktadırlar. Bornova, Kızılçullu (Şirinyer), Buca ve Seydiköy başlıca yerleşim alanlarıdır. İşyerleri Alsancak’ta olup, evleri Buca’da olan Levanten aileler için demiryolu, mükemmel bir ulaşım biçimiydi. İzmir-Aydın Demiryolu Şirketi haricinde, özel girişimciler tarafından Buca ya demiryolu hattı yapıldı. Bu hat Şirinyer den ayrılarak, Buca’nın içlerine, Levantenlerin yerleşim alanlarına kadar gidiyordu. Bu hat 1870 yılında işletmeye açıldı. Bu hattın diğer banliyö hatlarından farklı bir özelliği mevcuttur. İzmir-Aydın hattı boyunca sıralanan istasyonlar, tek istasyon binası ve müştemilat binalarına sahipken, Şirinyer istasyonu çift hat ve yolcu binasına sahiptir. İlk başlarda Kemer-Şirinyer arası tek hat olup Şirinyer e varmadan bir makasla ayrılırmış. Buradan ana istasyonun karşısında bulunan ve ana istasyondan biraz daha büyük olan ikinci istasyona gelir. Oradan da Buca’ya gidermiş. Daha sonra, hem Buca, hemde Aydın yönüne artan talep üzerine yaşanan sıkışıklığı azaltmak için, Kemer- Şirinyer arası çift hatta çıkarılmış. Çift hat işi, Buca ya ilk trenin çalışmasından kısa bir süre sonra tamamlanmış. Ayrı şirketlerin işletmesi haricinde, İngilizlerde daha ağır basan, “sınıf” kültürünün bir emaresi olarak yapılan bir istasyondur Şirinyer deki ikinci istasyon. Bu istasyonda, birinci sınıf Levantenler ve aileleri, Alsancak veya Buca yönüne giden trenleri, ikram edilen çay, kurabiye ve çörekler eşliğinde beklerlermiş. Aydın veya daha sonra kurulacak Seydiköy e gideceklerle bir karışıklık yaşanmazmış. Neticede Seydiköy tarafında, ağırlıklı Rum zenginler oturmaktaydı.
Buca hattı ile birlikte Alsancak gar da değişiklikler başlamıştır. Mevcut sundurmalar yük ağırlıklı kullanıldığı için, başta zengin ailelerin rahatça trene binebileceği bir istasyon binası ihtiyacı doğmuştur. Bu sebepten ötürü, İngiltere deki yolcu istasyonlarının küçük bir modeli olan, saat kuleli istasyon binası inşa edilmiştir. 1871 yılında hizmete giren bu binanın saat kulesi, bugün İzmir in sembolü olan, Konak’taki saat kulesinden önce yapıldığından, İzmir in ilk saat kulesi olma özelliğini taşır. Bu gün, 3. Bölge Müdürlüğü nün idare binasının biraz sağında ve iç tarafında bulunan bu binayı, saati çalışır vaziyette görmek mümkündür.
Resim–2 O zamanki ismi ile Buca ya giden tren istasyonu.
Bu istasyonun arkasında bulunan gelen ve giden yolcu peronları olmak üzere çift perona sahip bir sundurma bulunuyor. Resimdeki faytonlar, Buca’dan gelecek ve atlı tramvayın ulaşamadığı yerlere gidecek yolcuları beklemekteler.
Resim–3 Binanın bugünkü hali.
Resim–4 “Buca’ya giden tren istasyonu” O zamanki ismi ile buydu.
Saat kulesinin arkasında, kuleye bitişik bir küçük sundurma gözüküyor. Burası, Kordon ve Pasaport’a giden tramvayları beklemede kullanılan sundurma (resime dikkatli bakıldığında bir figür orada tramvay bekliyor). Bu sundurmanın arkaında, anahat trenleri için bekleme salonu. Bu bekleme salonunun arkasında uzanan kısım ise, anahat trenlerinin sundurması.asaporttaki liman tamamlanmış, tarifeli yük ve yolcu seferlerinin sayısı artmıştı. Bu yoğun trafik, hem garın mevcut binasını zorluyor, hemde şehir içindeki ulaşımı da etkiliyordu. Şehir trafiğini rahatlatmak amacı ile Pasaport limanından, kordon boyunca, saat kuleli yolcu istasyonunun önüne kadar, tramvay hattı yapıldı. Gündüzleri ağırlıklı atlı tramvayların çalıştığı bu hat, geceleri ise, gardan limana yük taşıyan trenlere hizmet ediyordu. Burada önemli bir hususta, anahat trenleri ile tramvayların birbirlerine koordineli ve yakın aktarma yapabiliyor olmasıydı. İster şehir dışından, ister banliyö den gelen bir kişi, trenden indikten sonra, takribi 30m yürüyerek, tramvaya binip, Pasaport hatta Konak meydanının yakınına kadar gidebiliyordu. Daha sonra, 1927 yılında kurulacak olan Konak-Reşadiye (Güzelyalı) elektrikli tramvayı ile Güzelyalı ya kadar gidilebiliniyordu. Bu da, o dönemde ağırlıklı yerleşim alanlarının olduğu, şehrin sahil kısımlarını, baştanbaşa kat eden bir mesafeydi.
Resim–5 Pasaport gümrük binası önünde atlı tramvaylar.
Resim–6 Kordondan Pasaport a giden, yük trenlerinin kullandığı hattın, Alsancak Gar’ındaki başlangıç noktası.
Bu gün ise, kordondaki hat söküldüğünden resimdeki Alsancak Gar da kalan kısım sonlandırılmış. Sağ tarafta görünen ve sonradan yapıldığı belli olan yapı, saat kuleli istasyonun arkasındaki sundurmanın altına yapılan bir yapıdır. Resimde gözükmeyen öğeler ise; sağ tarafta saat kuleli istasyon ve sol tarafta 3. Bölge Müdürlüğü nün idare binası bulunmakta.
Artık gar binasının genişlemesi kaçınılmazdı. Mevcut sundurmanın altında yapılan, lokomotif ve vagon bakımları, artan yük ve yolcu trafiği ile zorlaşmaya başlamıştı. Bunun üzerine hemen harekete geçildi ve yeni yerler istimlâk edilerek, lokomotif ve vagon atölyeleri oluşturuldu.
Resim–7 Resim 1920’li yıllara ait olmasına rağmen Alsancak gar sahasındaki lokomotif deposuna ait ilk resimlerdendir.
Sağ taraftaki yuvarlak bina, ortasında plaktornası olan, lokomotif deposu ve atölyesidir. Bu bina maalesef bu gün ayakta değildir. Fakat 1927 yılında İngilizler tarafından modernize edilerek elektrikle çalışır hale getirilen plaktornası ve plaktornanın etrafındaki raylar bu gün durmaktadır. Çamlık’taki buharlı lokomotif müzesi açılmadan önce burası müze görevi görüyordu.
Resim–8 1900’lü yılların başına ait bu resimde, bu günkü bekleme salonu ve demiryolu idare binası gözüküyor.
Ayrıca kafeterya tarzı işletmelerle hem yolcuların gönlü hoş ediliyordu, hemde o bölgede oturanlara hizmet ediliyordu. Resmin sol alt tarafına dikkatlice bakıldığında, pasaport a giden demiryolu hattının küçük bir kısmı gözüküyor.
Atölyeler ve müştemilat binaları baş döndürücü bir hızla yapılıyor, gar sahası gün geçtikçe büyüyordu. 1900’lü yılların başlarında, artan yolcu trafiğini de göz önünde bulundurarak, mevcut sundurmadaki yük istifleme ve yükleme işlemleri, garın ön tarafında bulunan rıhtım ve sahilde kurulan depo binalarına kaydırıldı. (Resim–9)
Resim–9 1920’li yıllara ait bu resimde, sağ tarafta gözükmeyen Alsancak garın, önündeki iskele ve depo binaları gözükmektedir.
Yapıların büyüklüğü ve demiryolu ağının çokluğu, ticaretin, ne derecede büyük olduğunun bir göstergesidir. Resmin, sol orta kısmında, yarım gözüken iskele günümüzde halen kullanılmaktadır.
Alsancak gar, değişerek bugünkü görüntüsüne kavuşuyordu (Resim–8). Büyük yolcu bekleme salonu ve bugünkü büyük sundurmaların, yolcu taşımacılığına açılması, yük taşımacılığı haricinde yolcu taşımacılığınında büyük bir hızla geliştiğinin emaresiydi. Böylece, şehrin ekonomik yapısıda kısa sürede değişti. Önceleri, sokak lambalarının aydınlanması için, kömürden, yanıcı gaz üreten havagazı fabrikası kuruldu. Daha sonrada bu fabrikanın biraz ilerisine de, termik elektrik santrali kuruldu. İzmir sokaklarının elektrik lambaları ile aydınlanmasının ardından, havagazı tesisatı, evlerdeki ocaklarda kullanılmak üzere değiştirildi. Bu tesislerin hammaddesi olan kömür, trenlerle taşınıyordu. Tesisler 1980’li yılların sonlarına kadar kullanıldı. Ayrıca Alsancak, İngilizlerin kurduğu, mahkeme binası, postane, polis karakolu gibi yapılarla küçük bir İngiliz kasabasını anımsatıyordu.
Cumhuriyet döneminden sonra da Alsancak garın değişimi devam etmiştir. Alsancak limanı İzmir’in ana limanı haline geldikten sonra, bugünkü büyük sundurmaların sonundaki çıkışlar kapatılmıştır. Limana bağlantı ise, siloların önünden, sundurmaların, Halkapınar tarafına bakan kısmı arasına yapılmıştır. Yakın bir tarihte bu bağlantıda iptal edilip, limana Halkapınar’dan bağlantı yapılmıştır.
Resim–10 Büyük sundurmaların içerisindeyiz. 1950 li yıllara kadar, hattın sonundaki kapılardan limana çıkış yapılırdı. Bugün ise bu çıkışlar kapatılıp, hat sundurmanın içinde kör hatta dönüştürülmüş.
2006 yılında Egeray projesi kapsamında tren girişlerine kapatılan İzmir’in simgelerinden tarihi Alsancak Gar’ı özel davet ve organizasyonların düzenlenebileceği hale getirildi. Yaklaşık bin 500 kişinin ağırlanabileceği Gar’da, düğünlerin yanı sıra, sergiler, tanıtım ve yemek organizasyonları düzenlendi. Günlük ya da daha uzun süreli etkinliklerin de yapalı bildiği Alsancak Garı’nı fotoğraf sanatçıları da mekân olarak kullanabildiler.
Düzenlenecek organizasyonların 2009 yılı ücretlendirmesi ile 24 saatlik günlük kirası 2000 TL, günlük kiralanan tarihi Gar’da tren ve vagonlarında olması istenilirse 1908 İngiliz yapımı vagonun günlük kirası 300 Euro, 1910 Alman yapımı trenin günlük kira bedeli de 1500 Euro olarak uygulanmıştır. Genelde özel gecelere, çeşitli odaların yemeklerine, düğünlere, sinema ve fotoğraf çekimlerinde kullanılmak üzere kiralanan tarihi garda kültür ve turizm organizasyonlarında fiyat bedeli günlük 400 TL. Sinema çekim alanı olarak da ilgi gören Alsancak Gar’ı sinema sektörüne 2 saati 500 TL’ye kiralanabiliyor. Fotoğraf ve katalog çekimleri ise saat başına 90 TL.
20 Mayıs 2010 tarihinden itibaren tren seferlerinin başlaması ile birlikte tarihi gar binasında yapılan yemekli eğlenceli toplantılar son bulmuş olup, talep olması halinde film çekimlerinde yolcu trafiğini engellememek şartı ile ücreti mukabilinde plato olarak kullanılmasına izin verilmektedir.
Yukarıda okuduğunuz yazıda anlatılanların büyük bir kısmını, yaptığım araştırmalar sonucu tarihi kaynaklar doğrulamaktadır. 08.08.2004 tarihinde gece saat 03.30 da Alsancak gar binasında yaşanan büyük yangından sonra elde kalan belgeler kısıtlıdır. Bu nedenle çok az da olsa hata payının olabileceği gerçeğini de belirtmek isterim.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: Ömer Tolga Sümerli.