Ne ekilirse o biçilir
Ne ekilirse o biçilir
Kadıköy İskelesinde vapur beklerken arkadaşım :
– Karşıdaki adamın sol yanağına bak, sonra anlatırım; dedi.
Dikkatle baktım: Kısa boylu. sararmış benizli. zayıf. sol yanağında bir yara izi var.
Arkadaşım anlattı:
– Birinci Cihan Harbi başladığı zaman Haydarpaşa Gümrük Müdürlüğünü yapan Konyalı Bay H. bir çok yerlerde türlü memuriyetlerde bulunmuş çok tecrübeli. çalışkan. iyiliği çok sever bir zattı.Kadıköy’ünde Yel değirmeni’ndeki evinden her sabah erken çıkar, vazifesine daima erken gelir, herkesin işin! güler yüzle, tatlı dille, en zor işte en büyük kolaylık ve yardımı göstererek nezaketle yapar, yaptırır.. En karışık ve mühim işleri uzatmadan. tereddüt etmeden. iş sahiplerini yormadan kolayca ve güzellikle muvafık bir tarzda hallederek derhal karar ve emir verir: herkesi memnun ve müteşekkir bırakırdı.
Her tarafta onun güler yüzünden. tatlı dilinden, gösterdiği kolaylıktan, hiç bir hediyeyi kabul etmediğinden takdirle bahsederlerdi.
O, her tatil günü mutlaka daireye gelir, mühim işleri inceler. halleder, vazifesini aşk ve şevk ile yapar, evine dönerdi.
Birinci Cihan Harbinin en şiddetli seneleriydi.
Yiyecek, içecek, ekmek. şeker, kahvenin fiyatı çok yükselmişti. Bay H. maaşıyla geçinmek, şeker ve kahve tedarik etmek için biraz sıkıntı çekiyordu. Bir çok yerlerden çeşitli hediyeler geliyor; fakat o, bunların hiç birisini kabul etmeyerek nezaketle reddediyordu. Midesine şüpheli bir lokma girmesinden, çocuklarına hak edilmemiş bir ekmek yedirmekten çok korkuyordu.
Aynı tarihlerde Bay Dimitri, Haydarpaşa’da komisyon işleriyle uğraşıyordu. Bu adam, türlü dalaverelerle her işi yürütüyor, çok para kazanıyor. istediği gibi yaşıyordu.
Haydarpaşa Ambar Memuru Bay Vasil ise çok çalışkan, namuslu bir adamdı. Evleneli beş sene olmuştu. Üç buçuk yaşında bir kızı, bir yaşında bir oğlu vardı. Annesi çok ihtiyardı.
Birinci Cihan Harbi bütün şiddetiyle devam ediyor, erzak, asker. cephane vagonları durmadan gelip gidiyor. Haydarpaşa limanındaki büyük silo binasına ve etrafına cephane depo ediliyor, Haydarpaşa istasyonu büyük bir faaliyetle gece ve gündüz çalışıyordu.
Bay Vasil işlere yetişemiyor, sabahleyin çok erken vazifeye’ geliyor, gece geç vakitlere kadar ve tatil günleri de çalışıyordu.
Bir gün masasında çalışır, etrafını çevirmiş büyük bir kalabalığa dert anlatır, hepsinin işlerini görür, hesaplarını yaparken komisyoncu Dimitri geldi:
– Bay Vasil, …….Nolu vagonda çuval patatesim var; hemen verirsen çok memnun olurum.
– Dimitri, görüyorsun ki işim çok, bu hesapları bırakıp şimdi bir yere kımıldayamam, sonra al..
– Haklısın. fakat çok rica ederim, ambarın hamalını benim: gönder, patatesleri alalım.
Müz’iç Dimitri’den kurtulma için ambar memuru vagon anahtarını hamala verdi. Komisyoncu hamalı önceden elde etmişti. Kendi mallarını alırken vagonda gördüğü başka tüccara ait kahve çuvallarından ikisini, sessizce aşırmakta mahsur görme di.
Ertesi günü kahvelerini almaya gelen tüccar, iki çuval kahvesinin eksik olduğunu söyleyerek şikayet etti; iş büyüdü, uzadı mahkemeye aksetti, Dimitri ve hamal da şahit olarak mahkemeye çağrıldılar. Duruşmada:
– Bu ambar memuru dikkatsiz; ihmalci. işine güvenilmez bir adamdır. Bu çuvalları kendi almadıysa herhalde bir başkasına vermiştir diye ifadede bulundular. Ambar zimmet defterleri de Vasil’i sorumlu gösteriyordu. Kendisine işten el çektirdiler.
İki çocuğu ile karısı ve ihtiyar anası muhtaç ve perişan kaldılar. Bu hale çok üzülen adamcağız mahkeme neticelenmeden ani bir kalp sektesi ile bu fani dünyadan göçüp gitti.
Bir tatil günü. Gümrük Müdürü yine erkenden daireye gelmiş çalışıyor. Kendisinden başka hiç kimse yok.
Büyük bir gürültü, müthiş bir patlama, ve bu patlamayı takip eden bir çok patlamalar..
Pencereden bakıyor, Haydarpaşa Limanına depo edilen cephanelerin patlamakta olduğunu görüyor ..
Bu esnada bir mermi parçası bulunduğu gümrük binasının merdivenlerini uçuruyor. Kalben Allah’a çok bağlı ve mütevekkil olan Bay H. hiç korkmadan, telaş etmeden merdivensiz kalan binadan aşağıya atlıyor. Patlayan mermilerin ortasından, patlamamış mermilerin üstüne basarak yürüyor, geçiyor, gidiyor. Burnu bile kanamadan evine geliyor.
İstanbul’u çok korkutan ve heyecana düşüren bu patlama esnasında komisyoncu Dimitri, Kuşdilinde sevgilisiyle kol kola geziyordu. Ani bir feryat ile yere yuvarlandı yüzü gözü kanlar içinde kalmıştı. Acele gelen bir sıhhi İmdat otomobili Dimitri’yi hastaneye götürdü.
Haydarpaşa’da patlayan mermilerden bir küçük parça fırlayarak Kuşdilinde Dimitri’nin yanağını parçalamış ve dilini koparmıştı.
İşte biraz evvel gösterdiğim ölü benizli. zayıf adam; Haydarpaşa’ya adım atmayan, hatta o tarafa . bakarken titreyen ve geceli gündüzlülü vicdan azabı çekmekte olan bu adamdır.
Evet, komisyoncu Dimitri hala yaşıyor.
Fakat ektiğini biçeceğinden hiç şüphesi olmayarak ve gittikçe yaklaşan hesap gününden korkarak her gün biraz daha erimekte ve ölmektedir.
M.Sahi ERDEM
Demiryol Dergisi Kasım 1951 Sayı 2
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: www.kentvedemiryolu.com