…TCDD’nin HEKULA şampiyonluğu…
"TCDD’nin HEKULA şampiyonluğu"
Hep söylüyoruz, demiryolu ulaşımının Avrupa’da ve Asya’da yeniden "stratejik yatırım" anlayışıyla ele alınarak, bu alana büyük kaynaklar ayrılmasının, nicedir bizi de harekete geçmeye zorladığı gerçektir. Ama ulusal işleri, yalnızca uluslararası gelişmelerin, iş ve ilişkilerin zorlamasına bırakmak yönelim ve yöntemi sürdürülebilir bir politika değildir.
Dün nasıl, Osmanlı, Batı’nın ye dip yönlendirdiği bir "şimendifer politikasızlığı" ile "imtiyaz demiryolculuğu"na kolun kaptırmışsa, bugün de ülkemiz, ulaşım da içinde (enerji hatları ve ulaşım koridorları) olmak üzere, altyapı yatırımlarının planlanmasından, toplumsal yapının kağşatılıp çözüştürülmesine kadar… pek çok konuda, aynı Batı’nın masasına yatırılmış durumdadır.
Niye ki VII. Beş Yıllık Plan’da demiryolu altyapı ve teknolojisinin geliştirilmesi gereğinin altı kalınca çizilmesine karşın, aynı yılın bütçesinde (1996), karayoluna ayrılan ödenek yanında, demiryoluna ayrılan ödeneğin "kuş kadar" olmasının nedenini görmek gerekiyor. Belirtilen "plan"da öngörüldüğü üzere, demiryolu temel ve yan sanayisini geliştirmek bir yana, Gümrük Birliği ‘ne tek yanlı bağlanarak, bu şansı temelli yitirmenin altyapısını da hazırlıyoruz aynı yıl!
Bununla da kalmıyor, toplumsal çıkarlarımız doğrultusunda kendimizin yapıp yürütmesi gereken bu işi, yani demiryollarının çağdaş gereksinmeler doğrultusunda ayağa ve atağa kaldırılması işini, "yeniden yapılandırma" gibi aşındırılmış bir ad ve etiket altında yabancı kumpanyalara ve onların içerdeki "hınk deyici"lerine devrediveriyoruz aynı yıl (1996).
İşte 1995’te, demiryollarını yeniden yapılandırma adı altında "tasfiye etme"nin kapılarını açmak işinin kendisine verildiği Amerikan Booz Allen and Hami/ton, sonra Kanadalı Canac ve diğerleri… İşte, GATS ile de (25 Şubat 1995) "hareket serbestisi"ni tümüyle yitirdiğimiz bir süreçte, kurumu "ticarileştirmek" yönü yürütülecek olan demiryolu atağının(!) Batılı yönlendiricileri ile onların içteki yardımcıları… Bu, çift koldan "iyileştirmeci"lerin ne yaptıkları, kime ve neye hizmet ettikleri tecrübeyle (!) ortadadır…
Bir yandan yakın ve uzak "rayları" döşenen bu "yol" üzerinde yürüyüp, bir yandan "yeniden demiryolu" diye bir söylem geliştirmenin tarihsel "terslik" ve "talihsizliğini görmek gerekiyor. .. Salt Konçar marka çekicinin çektiği katarın değil, Cumhuriyetin kendisinin de raydan çıkarılmak üzere seferber olunduğunu enine boyuna irdelemek gerekiyor…
Hem cumhuriyet demiryolculuğuna vurgu, hem "imtiyaz demiryolculuğu" kurt kapanında sıkıştırılmış Osmanlı’nın politik ve ekonomik çıkışsızlığını aratmaz bir "piyasa ekonomisi" ve "sayı demokrasisi" içinde debelenme, toplumsal tarihin mantığına aykırıdır. AKP Hükümetlerinin iktidara geldikleri günlerde, görece serin durduğu bu konuyu, "Hızlı Tren" bağlamında birdenbire alevlendirerek, kamuoyunun gündemine taşımasını, bu arkaalanı gözeterek değerlendirmek gerek.
Aziz Nesinlik bir kurumsal değişiklik modeli
"HEKULA : Hızlı, emniyetli, kaliteli ulaşım",
"DDY : Değişiyoruz, dinamikleşiyoruz, yenileniyoruz"
İşte, bu bağlamda Batılı "iyileştirmeci"lerin çizdiği çerçevede, içerden bu "operasyon"a yaldızlı ve yıldızlı; ama, içi boş söylemlerle destek çıkanların, futbol takımı çalıştırır gibi, "En büyük personel bizim personel" diye tempo tutturanların, "sihirli formül"1erle demiryolu çalışanlarının "motive" edilebileceğini, kurumun atılım yapacağını sananların yapabileceği tek şey de kaçınılmaz Boz Allen and Hamilton’la Canac ve benzerlerinin ipine sarılmak olacaktı. Öyle de olmuştur, daha önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi danışman firması olan kuruluş, Dünya Bankası çıkışlı ve sonra AB "rötuş"larıyla son biçimi verilen "eylem planı"na göre yürütülecek demiryollarının "yeniden yapılandırılması" işinde, alanıyla ilgili konularda "danışman firma" olarak kuruma "hizmet"e başlayacaktır.
TCDD’de egemen "geleneksel yönetim anlayışını terk ederek", yeniden yapılandırma söylemini aratmaz bir afra-tafra ile toplum gündemine sokulmuş "ithal" bir yönetim anlayışını kurum kademelerine yerleştirmek için kolları sıvayacaktır. Ardından yaratıcı ve yapıcı özleri yıllar içinde paslandırılmış, iş yapmak istek ve özlemleri törpülenmiş, türlü yolla küstürülmüş demiryolu çalışanlarına gelsin övgüler, "takım çalışması" … "kolektif akıl" … "ekip ruhu" … vb …
"HEKULA ŞAMPİYONLUGU"nu sağlayacak "formül" o kadar "sihirli"dir ki, göreve geldiği günlerde "Bu kurum kapatılmalı!" diye düşündüğünü söyleyen Genel Müdür Karaman’ı bile kırk yıllık demiryolcu gibi koltuğuna ısındıracaktır…
"TCDD’nin yeniden yapılandırılması" kapsamında, 1 Ağustos 2003’te Ulaştırma Bakanlığı’nca onaylanarak, "Demiryolu sektörünün AB müktesebatına uyumunun sağlanması amacıyla" hazırlanan, 8 iş kalemi ve 4 aşamadan oluşan bu "proje"ye Avrupa Birliği’nce 4.7 milyon Euro kaynak ayrılmış. Bu bağlamda, Genel Müdür de içinde olmak üzere, demiryolunun değişik kademelerinde görevli 590 yöneticiye "Mükemmeli Arama Konferansları" verilmiş. "Mükemmeli aramak" savıyla, kurum ve kurum çalışanlarını oyalayan bu "nev icat nev zuhur" Hekulacılarla ve onlara iş teslim edenler karşısında, Batılı "iyileştirme" kuruluşlarının yetkilileri kahkahayla gülüyor olmalıdır.
TCDD’ye "KİT’ler tarihi içinde, şimdiye değin ayrılmış en büyük ödeneği ayırarak (…) değişen ve yenilenen demiryolu sistemini hayata geçirmek" ve inşa edilecek hızlı tren hattıyla "Türk halkını hızlı trenle tanıştırmak" savıyla yola çıktığını söyleyen Hükümetin, Demiryollarında "kurumsal değişiklik" çalışmasının yönetimini "ihale ettiği" kafaya bakınız:
"Artık kimse (söz patenti Sayın Genel Müdür Yardımcımız Ali Kemal Ergüleç’e ait olan) DERAY’ı (Demiryolları Emniyetli Rahat Ama Yavaş) kabul etmiyor. Artık herkes (Hızlı Emniyetli Kaliteli Ulaşım) yapan bir TCDD istiyor, HEKULA’yı istiyor." Pamukova’dan üç ay önce yazılan bu sözlerdeki bilimsel ciddiyet bir yana, adına gönderme yapılan bürokrat, "Artık kimse DERAY istemiyor" dese de "deray" gelip o kafayı bulacaktır! .. Ama onun da bir kolayı bulunacak, DERAY, "takdiri idari"likten "takdiri ilahi""liğe yükseltilecektir…
"TCDD’nin vizyonu yılların hedefi olan Hızlı Treni gerçekleştirmektir. Trenleri hızlandırmaktır. HEKULA’dır. Hekula öyle sihirli bir formüldür ki onun içinde hem personelin memnuniyeti. hem müşterinin memnuniyeti, hem de toplumun memnuniyeti gizlidir…"
Bu Aziz Nesinlik projenin mimarının bir de notu var okura:
Eğer "Keyif almak istiyorsanız bu şifreli (HEKULA ve DDY,) konuşmayı bilmeyenler, lütfen bilenlerden öğrenmeye çalışın. Unutmayın ve tekrar tekrar hatırlayın lütfen. TCDD’nin HEKULA şampiyonluğu hedeflere bağlılıktan geçiyor. "
Biz de unutmadan soralım:
Altyapısından, arsalarına; tarihsel birikim ve toplumsal işlevinden, yönetim yapısına; yıllardır "iyileştirile iyileştirile" bir türlü ayağa kaldırılamayışından, kapatılan atölyelerine; özelleştirilen limanlarından, devredilen yapı ve arsalarına; Haydarpaşa ve çevresi üzerindeki yeni tasarılara; azaltıla azaltıla bir avuç insan bırakılan personelinden, "prestij trenleri" projesine; daha bunu sağlamadan, sağlıkla sonuçlanmasını beklemeden iki kentimiz arasındaki trenlerin alelacele "hızlandırılmasına"; oradan Pamukova kazasına … bu ve benzeri diğer konu başlıkları, bu mucizevi tasarımın neresinde gizli, onu da açıklar mısınız lütfen?.
Yoksa bilenler bilmeyenlere anlatsın mı dersiniz?.
Her iki durumda da, bu konuda yapılacak bir "arama" ve "beyin fırtınası" iyice "keyif’li (!) olacaktır.
"Cumhuriyet Treninden Tanzimat Trenine-Ümit Sarıaslan/2007"(Sayfa: 240-243) adlı kitaptan aynen alınmıştır.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: ümit sarıaslan