Ulaştırma Sektörü – Üniversite İşbirliği
Ulaştırma sektörü ve üniversite arasındaki işbirliği; insan kaynağı yetiştirme /istihdam etme ve araştırma yapma/sorun çözme kapsamında ele alınabilir. Ülkemizdeki ulaştırma sorunlarının (ve daha birçok sorunun) altında yatan başta gelen nedenlerden biridir, bu işbirliği eksikliği. İşbirlikleri kendiliğinden kurulmaz; ilgili taraflar bu yöndeki iradelerini gereksinimler doğrultusunda ortaya koymalıdır. Tanımlanan gereksinimlerin içeriğine bağlı olarak ulaştırma sektörü ve üniversite arasında çeşitli -potansiyel- etkileşimler gerçekleşmesi beklenir.
Üniversitenin insan gücü yetiştirmedeki önemi…
Sektörün insan kaynağı gereksinimi, üniversitede çeşitli düzeylerde (önlisans, lisan ve lisansüstü) eğitilen öğrenciler ile karşılanabilmekte; üniversite geleceğe dönük gereksinimler doğrultusunda yeni öğretim programları açarak, potansiyel işgücü gereksinimini karşılama yolunda adımlar atabilmektedir. Ancak, ifade edilen bu etkileşimler her zaman hesaplanan sonuçları vermez. Örneğin, 1980’lerin ikinci yarısında Yıldız Teknik Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu’nda yaşanan deneyim umut kırıcı olmuştur. TCDD ve gelişmekte olan kentiçi raylı sistemlerin ara eleman gereksinimini karşılamaya dönük olarak başlatılan "Demiryolu Programı", mezunlarını vermeye başlamasıyla bir çıkmaza girmiştir. O sıralar ülkemizdeki ilk ve tek Demiryolu Programı olmasına karşın, mezunlarının büyük bölümü kendi alanlarında istihdam edilme olanağı bulamamış; bu durum, Programın içeriği karayolu türünü de kapsayacak şekilde genişletilip "Ulaştırma Programı"na dönüştürülene kadar böylece sürmüştür. Ancak, sorun kapsam genişlemesiyle de çözülememiş, yeni programın mezunları da alanlarında iş bulamama sorunuyla baş başa kalmıştır. Başlangıçtaki Demiryolu Programı bir gelecek öngörüsüyle açılmış, yerinde bir girişimdi, ne sektör ne de üniversite bu girişimi yeteri ölçüde değerlendirebildi; sektörde konusunda yetişmiş uzman personel çalıştırılsaydı kötü mü olurdu? Bugünlerde diğer bazı yükseköğretim kurumlarında da benzer programlar uygulanmakta ve mezunlar verilmektedir; umalım ki geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler tekrar etmesin.
Sektör genellikle "işte eğitme" (çalışırken eğitme) yöntemiyle personelini yetiştirmektedir. Bu yöntem yanlış olmamakla birlikte, bir kısır döngü tehlikesini de içinde barındırır. Çünkü geleneğe dayalı sorun çözme eğilimi yetişmiş personelden yenilere aktarılmakta, bu durum gelişme ve yeniliğin önünde bir engel oluşturmaktadır. Sektör, uzman personel istihdamına daha çok yönelmeli, bunun için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. İnsan kaynağı yetiştirmede sektör – üniversite işbirliği dinamik bir süreç olup, yetiştirilen uzmanların nitelik ve nicelik özellikleri bakımdan gereksinimleri karşılaması beklenir. Mezunların ilgili mesleğin ve sektörün gerektirdiği bilgi, beceri ve davranış biçimleriyle donatılmış olarak sektöre geçiş yapması hedeflenir. Yeni teknik ve teknolojilere uyumlu, sorun çözme becerisi geliştirilmiş mezunlar, sektör için sürekli taze kan işlevi görüp, kendilerinden doğru yararlanıldığı takdirde etkin ve verimli üretimin motor gücü olurlar. Ancak, yetersiz/yanlış istihdam politikaları nedeniyle, güncel bilgilerle donanmış genç işgücünden mahrum kalan sektör, aynı zamanda kendi geleneksel sorun çözme kabiliyetini genç işgücü aracılığıyla yenileme şansını azaltmış olur. Üniversitenin vazgeçilmez özelliklerinden biri araştırmayla güçlendirilmiş eğitimdir. Üniversitelerdeki uzman insan gücü eğitiminin içeriği ve derinliği, aktif araştırma etkinlikleriyle desteklenmelidir. Aksi halde, eğitilen bireylere güncel bilgilerin aktarılması ve yenilikçi davranış biçimlerinin kazandırılması mümkün olmaz; yenilikçi bireyler yerine geleneksel/kalıplaşmış yapıda bireyler yetiştirilir. Araştırma ayağı eksik eğitim gelişmenin önündeki önemli engellerden biridir.
Araştırmanın sorun çözmedeki önemi…
Üniversitenin başta gelen işlevlerinden biri de araştırma yaparak bilgi birikimine katkıda bulunmaktır. Günümüz de yararlanılan sorun çözme teknikleri ve kullanılan teknolojilerin tümü araştırma çabasının ürünleridir. Araştırma kültürü ve altyapısı üniversitelerin olmazsa olmazıdır, ancak kendiliğinde oluşmaz. Yaratıcı zekâ ve azme sahip araştırmacı, ele aldığı sorunu özgür iradesiyle irdeler ve çözüm önerilerini (varsayımları) sınayarak ortaya koyar. Araştırma bulgu ve sonuçlarını yayın (makale, bildiri, rapor vb.) yoluyla duyurur. Araştırma yapma isteğinin kökeninde "merak" ve "anlama" arzusu vardır. Araştırmacı, aslen bu duygularını tatmin etmek için araştırır. Araştırmanın ürünü olan "bilgi" yaratıcısı olan araştırmacıyı mutlu eder, yayın yoluyla paylaşıldığında diğer araştırmacılara ilham kaynağı olup çoğalır, sektörün sorunlarının çözümüne çare olup katma değer yaratmanın aracına dönüşür. Pekiyi, araştırmacı araştırma konusunu nasıl seçer? Evet, burada araştırmacının seçme şansı vardır ve olmalıdır da; çünkü araştırma, araştırmacının özgür iradesiyle yürür, araştırmacı merak ettiği konuda araştırma yapmayı kendi seçer. Araştırma sonucunda üretilen bilgi bir "yenilik" olup, evrensel bilgi dağarcığının zenginleşmesine katkı yapar. Yeni bilginin peşindeki araştırmacı, ayrıca, bitmez tükenmez öğrenme ve anlama çabasıyla daha önce üretilmiş bilgilerin farkında ve bunları özümsemiş olmak zorundadır.
Üniversitedeki araştırmacı ilgileneceği konuları kendi özgür iradesiyle seçmekle birlikte, sosyal sorumluluğu gereği, özellikle içinde yaşadığı toplumun sorunlarına da ilgi duyar. Bu konulardaki bilgi birikimini arttırır ve araştırma etkinlikleriyle toplumun sorunlarına açıklayıcı çözüm önerileri geliştirir. Bu süreçte araştırmacı yalnız değildir. Ülkemizde, araştırmacıları desteklemek üzere oluşturulmuş proje destek mekanizmaları bulunmaktadır. Çeşitli konulardaki araştırma projeleri ulusal (örneğin, TÜBİTAK, DPT, üniversite araştırma fonları) ve uluslararası (örneğin, AB Çerçeve Programları) kaynaklarla desteklenmektedir. Bu kaynaklar; bilgi üretimine katkı yapmak, araştırma geleneğini kökleştirmek, araştırmacı insan gücü yetiştirmek, araştırmacılar arasındaki işbirliklerini teşvik etmek/geliştirmek, toplumun sorunlarına çözümler önermek amacıyla vardır. Öncelikli olarak desteklenecek araştırma konuları geliştirilen ulusal/uluslararası stratejiler çerçevesinde belirlenmiş olmakla birlikte, araştırma alanlarının sınırları oldukça geniş tutulur, çünkü bilgi üretimi sınırsızdır.
Sorunların işbirliği yaparak çözülmesi…
Üniversitelerdeki araştırma süreci ana hatlarıyla böyle çalışır. Pekiyi, araştırma yapma/sorun çözme bağlamında sektör-üniversite işbirliği bu sürecin neresindedir? Sektör, etkinliklerini, bilimsel araştırmanın ürünü olan teknikleri ve teknolojileri kullanarak yürütür. Sektör etkinliklerinin sürekliliği içinde karşılaşılan sorunların çözümü bilimsel bilgiye dayanmalıdır. Sektör, karşılaştığı sorunları kendi bilgi ve deneyim birikimiyle çözer, ancak birikimin yetmediği durumlarda, kurum dışı kaynaklara yönelir. Sorunların en hızlı, güvenilir ve ekonomik çözümü ülke içinde bulunabilir. Bunun için ön koşul, sorunları tespit edebilen ve çözüm önerileri geliştirebilen araştırmacı insan gücüne ve altyapısına sahip olmaktır. Gereksinim duyulan insan gücü ve altyapı yatırımları kurumların ve yönetimlerin vizyonları kapsamında ele alınan konulardır.
Ulaştırma sorunları, doğası gereği disiplinlerarası içeriğe sahiptir. Üniversitedeki araştırmacılar kendi ilgi alanlarına göre bu disiplinler içindeki konularla ilgilenirler. Ancak, bu tercih yapısı her zaman yeteri kadar kapsayıcı olmayabilir; yani, ülkedeki ulaştırma sektörünün gereksinim duyduğu bazı uzmanlık alanları, yeterli ilgi gösterilmemesi nedeniyle zayıf kalabilir. Sektör, danışmak zorunda kalacağı herhangi bir konuda "nasıl olsa danışacak birilerini bulurum" anlayışındaysa, yanılır. Sektör danışmak istediği bir konuda samimiyetle uzman görüşü almak istiyorsa, bunun altyapısı çok önceden hazırlanmış olmalıdır. Ne bilgi ne de uzman insan gücü bir anda ortaya çıkar. Bu nedenle, sorunların birinci muhatabı olan sektör temsilcileri ve ülke vizyonunu oluşturan karar vericiler, potansiyel sorunların çözümündeki kaynağı iyi görmeli ve gereksinimleri karşılayacak yatırımlar için kolları sıvamalıdırlar. Sektörün karar vericileri, sorunların çözümü için üniversiteler ile zamanında gerekli ve yeterli işbirliğinin önünü açmalı, girişimlerde bulunmalıdırlar; aksi halde, ülkemizin ulaştırma sorunlarıyla boğuşması kaçınılmaz bir şekilde sürecektir.
İşbirliğinde eksiklerimiz var…
Yukarıda değinilen insan gücü ve araştırma konularındaki eksikler ülkemizdeki pek çok ulaştırma alanında hissedilmektedir. Ulaştırmanın hemen her türü için geçerli olan bu saptama, ulaştırma hizmetlerinde yaşanan eksiklerin, yanlışların ve yetersizliklerin başlıca nedenleri arasındadır. Örneğin, ülkemizdeki raylı sistemlerin ihmal edilmişliği bilinen bir gerçektir. Son yıllarda hem anahat demiryolu hem de kentiçi raylı sistem yatırımları artmıştır. Bu olumlu gelişmelere karşın, ülkemizdeki demiryolu ulaştırma sistemine ilişkin insan gücü ve bilgi birikiminde önemli eksikler bulunmaktadır. Yapılan yatırımlara rağmen, yatırım alanlarına ilişkin birikim eksikliği ciddi bir çelişki olarak karşımızda durmaktadır. Bu çelişki, ülkemizin ulaştırma hizmetleri ile ilgili vizyon eksikliğini açık şekilde göstermektedir. Geçmişte hem sektör hem de üniversite kapsamında ihmal edilen ulaştırma, bugün yatırımlarla hareketli günler yaşıyor. Sermaye yatırımlarıyla sahip olduğumuz ulaştırma yapıları yerinde yatırımlar mı, tasarımları uygun mu ve bu yapıları gerektiği gibi işletebiliyor muyuz? "Hızlandırılmış Tren" deneyiminin trajik şekilde sonlandırılması, "Metrobüs" hattında daha başlangıçta yaşanan ciddi kapasite sorunları; "Yüksek Hızlı Tren" hattındaki taşıt-yol etkileşiminden kaynaklanan dinamik etkilerin sonuçlarının öngörülebilmesi ve önleyici tedbirlerin alınabilmesi için gerekli bilgi-deneyim birikimi yetersizliği; "kentiçi ulaştırma planlaması" çalışmaları için bilgi-deneyim birikimi eksikliği; özellikle "raylı sistemlerin hemen her alanında" (yol, taşıt ve kontrol sistemleri) gereksinim duyulan ürünlerin geliştirilmesi ve üretimlerinin ülkemizde yapılması için taraflardaki irade eksikliği, yaşanan güncel sorunlardan sadece birkaçıdır.
Son söz…
Yaşamın sürekliliği içinde ulaştırma sorunlarıyla ilgili farkındalık son derece önemlidir. Vizyondan yoksun günübirlik çözümler kalıcı olamaz, üstelik sonuçları itibarıyla çok pahalıya mal olur. Hiçbir ülke büyük ulaştırma yatırımlarının sonuçlarını deneyerek görme lüksüne sahip değildir. Ülkemizin gereksinim duyduğu nitelikli insan gücü yetiştirilmesi, bilgi birikimi sağlanması ve paylaşılması konularında farkındalığın arttırılması gerekmektedir. Bunun için sektör ve üniversite işbirliği kaçınılmazdır. Günümüzde bu işbirliğinin gereken düzeyde olduğunu söylemek olanaksızdır. Ülkemizdeki yaygın davranış biçimi sektörün ve üniversitelerin kendi kulvarlarında yol almasıdır. Bu durum ikisi arasında hiçbir mevcut ilişki bulunmadığı anlamına gelmiyor, ancak çok sınırlı işbirliklerinin katma değer üretme kabiliyeti de sınırlı oluyor.
Doç. Dr. İsmail Şahin
Yıldız Teknik Üniversitesi
İnşaat Mühendisliği Bölümü
Ulaştırma Anabilim Dalı
E-posta: sahin@yildiz.edu.tr
Not: Bu makale İKK yayın Organı ÖLÇÜ dergisinin Temmuz 2009 sayısında yayınlanmıştır.Yazarın ve derginin izni ile burada yayınlanmaktadır.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: Doç. Dr. İsmail Şahin