Kim Beş Bin TL Maaş İster
TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman’ın 17.12.2009 tarihi Perşembe akşamı bir grup gazeteciyle gerçekleştirdiği sohbet toplantısındaki 25 Kasım’da gerçekleşen bir günlük uyarı grevine katılmaları nedeniyle açığa alınan 16 demiryolcu için destek eylemi yapan TCDD çalışanları hakkında "bunlar serseri, memur değil" açıklaması ve "çalışmayanlara değil, çalışanlara ve trenlere engel olanlara yönelik işlem yapıldığı, eyleme çoğunlukla makinistlerin katıldığı, makinistlerin de 5 bin TL’ye kadar maaş aldığını, kendisinin maaş sıralamasında 50. sırada yer aldığı" yönündeki beyanları yazılı basında yer almıştır.
Serseri ne demektir?
Halk arasında bilinen manası ile sorumsuz davranan, başıboş gezen, hal ve davranışları ile toplum adabının dışında yaşayan kimse demektir serseri. Belli bir işi ve yeri olmayan, kabadayı, hayta, tutarsız, beğenilmeyen davranışları olan, belli bir hedefi olmayan, belli bir hedefe atılmamış olan, rastlantıyla gelen demektir. Anlayacağınız üzere serseri anti sosyal bir kişilik, serserilik ise bir psikolojik rahatsızlık biçimidir.
Kapitalist üretim ilişkileri sonucunda yozlaşmış toplumsal değerlerlerimiz sonucu ülkemiz serseriliğin ürediği bataklık haline dönüşmektedir. Yozlaşan toplumsal yaşamda eline maddi imkânlar, para, makam, mevki ve güç geçmesi serseriyi azdırır, serseriliğini depreştirir, sonuç olarak zarar verir, kan döker ve sadece insanın değil, canlı cansız bütün varlığın zulme ve baskıya uğraması sonucunu doğurur.
Peki; bu durumda açığa alınan arkadaşları için dayanışma grevi yapan TCDD çalışanlarına serseri demek doğru mudur?
Eylem yapan TCDD çalışanlarının belli bir işi vardır. Belli bir hedefleri vardır. Buda ekonomik ve sosyal haklarını korumak geliştirmek için "Grevli ve Toplu sözleşmeli Sendika" hedefidir. Demiryolcular sosyal bir kişiliklerinin yansımasını bir derneğe ve bir sandığa üye olarak göstermişlerdir. Psikolojik rahatsızlıkları yoktur çünkü faal çalışanlar (makinistler) altı ayda bir psiko-teknik ve heyet muayenesinden geçmektedirler.
TCDD’de grev yapmak serserilik, yapanlarda serseri olarak tanımlanabilir mi?
T.C. Anayasasının 90.maddesine göre, usulünce imza altına alınmış uluslararası sözleşmelerin, yasalara aykırılığı öne sürülemeyeceği için, bu sözleşmelere imza atan devletler sözleşme hükümlerine uygun davranmak zorundadırlar. Bu uluslararası sözleşmelerin, çalışanların Grev ve TİS hakkını içerdiğine dair çıkan AİHM kararları, aksi yönde davranıp iş bırakma eylemleri nedeniyle çalışanları cezalandıran devletleri mahkûm etmiştir. Bunların arasında T.C. Devleti de yer almaktadır. Dolayısıyla yasama erki, bu hukuki durum karşısında yasal düzenleme yapmak, yürütme erki de verilen yargı kararlarına uymak zorundaydı. Aksi uygulamalar, yine mevcut yasalara göre SUÇ teşkil ediyordu.
Bu durumda TCDD çalışanlarının 25 Kasım ve 15/16 Aralık 2009 tarihinde yaptıkları eylemler serserilik değil bir hakkın kullanılması idi.
Serserilik Konusuna Felsefi yaklaşım
Dünya nimetlerine önem vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karsılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir.
Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa;
-"Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der.
Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin bir sesle şu karşılığı verir;
-"Ben çekilirim!"
Kim 5000 Türk Lirası Maaş İstemez.
TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman "Eyleme çoğunlukla makinistlerin katıldığını, makinistlerin 5 bin TL’ye kadar maaş aldığını, kendisinin 50. sırada yer aldığını" beyan etmiştir.
Bu söyleme yabancı değildir emekçiler. Çöpçüler greve gittiğinde Belediye başkanları çöpçüler bile benden fazla maaş alıyor demişlerdi. Ne yaptılar çöp toplama işini özelleştirdiler. Hem grevden kurtuldular hem de düşük ücretli sendikasız iş güvencesiz bir emek gücü yarattılar.
Genel Müdürün söyleminin altında yatan da budur. TCDD’de son yıllarda birçok hizmet (gişe memurluğu, temizlik, bakım) hizmet alımı yöntemi ile yapılmaktadır. Şimdi de makinistlik görevinin hizmet alımı şeklinde iş güvencesiz, sendikasız, düşük ücretli olarak yaptırmanın yolu araştırılmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda tren teşkil memurları (manevracı ve makasçı) eylemleri yapıldığında da makasçı ve manevracılık hizmetlerinin hizmet alımı ile sağlanması için girişimde bulunulmuştu.
TCDD’de her ay 200–230 saat çalışan bir makinist dahi bu tutarda maaş almamaktadır. Demiryollarında bazı depo merkezlerinde hizmet gereği başka bir bölgeden durumunda vekâlet görevlendirilen makinistler görev yapmaktadır. Bu makinist vekâlet çalıştığı süre zarfındaki (2–3 aylık toptan) harcırahını kendi işyerine döndüğünde talep ederek maaşına ekletti ise anca o ay için 5.000 lira alabilir. Buda 3 ay süre ile evinden uzakta kalmasının bedeli olup devlet tarafından kendine tanınan maddi haktır. Yoksa makinistin devletin cebine elini sokarak zorla aldığı bir ücret değildir. Maaşını beğenmeyen kamu görevlilerine İstanbul’da minibüslerin arkasında bir yazılı olan "Nazar etme ne olur, çalış seninde olur" sözü ile seslenmek yerine "her şeyi devletten bekleme örgütlen mücadele et" tavsiyesinde bulunacağız.
Kim Vatandaş, Kim Müdür, Kim Soruşturmacı, Kim Savcı Kim hakim,
TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman demiryolu çalışanlarının yaptığı eylemlerle ilgi yaptığı açıklamada, "son yapılan eylemlerde 30 kişinin daha açığa alınmasıyla, açığa alınan çalışan sayısının 46’ya çıktığını, açığa alınanların 250 TL’ye denk gelen 8’de 1 oranında maaş kesme cezasına çarptırılacağını, bir de tazminat cezası olacağını, trenlerin sefere çıkmaması nedeniyle mağdur olan yolcuları otobüsle taşıdıklarını, sadece önceki gün otobüslere 100 bin TL ödediklerini, tazminat davasıyla bu masrafın eylem yapanlardan alınacağını böyle bir şey Patagonya’da bile olmayacağını, vatandaşın ulaşım hürriyetinin engellenemeyeceğini, bu kişiler için hem teftiş kurulunun soruşturma başlattığını, hem de savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, bunları göreve iade yetkisinin kendisinde olmadığını, soruşturma sürecinin tamamlanması gerektiğini, bunları geri alırsam teftiş kurulunun kendisini inceleyeceğini" ifade etmiştir.
Açıklama da görüleceği üzere Genel Müdür bir taraftan teftiş kurulunun soruşturma başlattığını, sürece müdahale yetkisinin bulunmadığını söylerken diğer taraftan eyleme katılanların hangi cezaya çarptırılacağını, hatta adli yargıda tazminat ödemeye mahkum olacaklarını ilan ediyor, yani bu davanın hem müdürü, hem müfettişi, hem savcısı hem hakimi. Evet; Genel Müdür haklı böyle bir şey Patagonya’da da olamaz.
Ülkemizde her yapılan Grev sonrası iktidar ve kamu yönetimi temsilcileri "grev vatandaşı mağdur etti" açıklamasını yaparlar. Tabiî ki grev vatandaşı ve yönetim erkini veya sermayeyi rahatsız edecek maddi ve manevi kayba uğratacak ki grev yapanların işverenle pazarlık gücü olsun. Yoksa tren durmadan, çöp toplamaya devam ederek, üretimi sürdürerek eylem yaparsan pazarlık gücünde olmaz. Evet, bunun içindir ki zamanında 4688 sayılı yasanın çıkması için onay veren Kamu-Sen toplu görüşme masasından bir şey çıkmayacağını gördü ve vatandaş* olmanın kendisine tanıdığı anayasal hakkını kullanarak KESK’le beraber greve çıktı.
Ülkemizde de Vatandaşlık TBMM’de 11.02.1964 tarihinde kabul edilerek, 22.02.1964 tarihinde sayılı 11638 Resmi Gazete yayımlanan 403 sayılı "TÜRK VATANDAŞLIĞI KANUNU" ile düzenlenmiştir. Bu düzenleme de GREV yapanların Vatandaş olmadığı veya eylemden mağdur olanların vatandaş oldukları yönünde bir hüküm bulunmamaktadır.
Demiryollarında Çalışmama Suç Değil
Genel Müdür tarafından yapılan açıklamada "çalışmayanlara değil, çalışanlara ve trenlere engel olanlara yönelik işlem yapıldığı" dile getirilmiştir.
Demiryolcuların 25 Kasım 2009 ve 15/16 Aralık 2009 tarihlerinde yaptıkları eylem işe gelmeme veya görev yapmama kapsamında değerlendirilirse TCDD Personel Yönetmeliği yönetmeliğine göre bu eylem suç olup cezası da Aylıktan Kesme’dir. Ancak yapılan açıklamada çalışmayanlara yönelik bir işlem yapılmadığı ifade edilmektedir. Bakalım soruşturma sonucunda Genel Müdürlük beyanın arkasında durarak grev yapanlara ceza vermekten vazgeçecek mi?
Eylemle Vatandaşın Ulaşım Hakkının Engellenmiş midir?
"Anayasamızın ‘Yerleşme ve Seyahat Hürriyeti’ başlıklı maddesi; herkesin seyahat hürriyetine sahip olduğu ve bu hürriyetin ancak, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek amacıyla sınırlandırılabileceğini" hükme bağlamıştır.
Burada ki hüküm vatandaş ile kamu gücünü elinde bulunduran erkin ilişkisini düzenlemektedir. Yani vatandaşın seyyahat hürriyeti kamu gücü kullanılarak engellenemez, engellenmesi için adli bir takibat bulunması gerekmektedir.
Bu durumda anayasa ve uluslar arası sözleşmelerden doğan haklarını kullanarak grev yapan demiryolcuları vatandaşın ulaşım hakkını engellediler diye suçlamak mümkün değildir.
Eğer yukarıdaki hükmü grev yapanlara uygulanabileceği iddia ediliyorsa, TCDD Genel Müdürlüğünün de her ne amaçla (bakım onarım) olursa olsun iptal ettiği tren seferleri içinde Vatandaşın Ulaşım Hakkı Engellenmiştir suçlaması ile dava açılabilir.
Görevden uzaklaştırılan 16 Demiryolu çalışanı için eylem kararı alarak 15/16 Aralık 2009 tarihinde eylem gerçekleştiren BTS ve TUS yolcuların mağduriyetini önlemek amacıyla 16.12.2009 tarihinde grevi sonlandırmışlardır. Sendikaların almış oldukları kararla "kenara çekilerek trenlere yol vermesi" üyeler tarafından tasvip edilmemiştir. Ancak çalışanlar örgütlülüğün gereği olarak bu karara uymuşlardır.
BTS Genel Merkezi tarafından konu ile ilgili olarak yapılan açıklamada "Üyelerimize ve grev yapan arkadaşlarımıza yönelik bu seviyesizce yakıştırmalarından dolayı Ulaştırma Bakanı Müsteşarı Habib Soluk ve TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman’ı şiddetle kınıyor, yargıda hesap soracağımızı bilmelerini istiyoruz." denilmiştir.
Biz yinede demiryolu çalışanlarına yönelik üzücü tanımlamanın daha önce okunarak bilinç altında yer etmiş Jack London’un "Demiryolu Serserileri" adlı eserinden kaynaklandığını düşünüyoruz.
* Vatandaşlık, genellikle bir ülke olan politik kurumların bir parçası olmak demektir. Anayasal ülkelerde, o ülkede yaşayanların devlet tarafından anayasada vaat edilen haklardan yararlanmaları için o ülkeye vatandaşlık bağı ile bağlı olmaları gereklidir. Bu kişilere vatandaş denir. Vatandaşın politik katılım hakkı vardır. Her anayasal ülkenin vatandaşlık gereklilikleri anayasalarına yazmaktadır. Günümüzde bu gerekliliklerin başında milliyet, doğum yeri ve kültür gelir. Örneğin birkaç yıl öncesine kadar Alman vatandaşı olmak için anne veya babasının Alman olması gerekliliği vardı. Fransa’da, doğum yeri Fransa sınırları içinde olanların vatandaş olma hakları vardır. ABD’de ise, vatandaş olmak isteyenler, Amerikan toplumuna tümüyle uyum sağladıklarını ve Amerikan geleneklerini benimsediklerini kanıtlamak durumundadırlar.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: kentvedemiryolu