Haydarpaşa Gar Asla Yalnız Kalmayacak 68. Perşembe
Nazım Hikmetin memleketimden insan manzaraları adlı şiirindeki Haydarpaşa garında merdivenlerin üstünde güneş de yoktu, yorgunluk ve telâşla bir adam hala merdivenler de duruyor muydu bir şeyler düşünerek bilmiyoruz ancak, Haydarpaşa garın geleceğinden kaygı duyan Haydarpaşa Dayanışması aktivistleri altmış sekizinci Perşembe merdiven eylemi için 26.09.2013 tarihi saat 20.00 da yine merdivenlerde toplanarak şiirler okuyup garın yalnızlaştırılmasına karşı tepkilerini dile getirdiler.
Altmışsekiz haftadır eylemlerde taşınan dövizde yazılı olan “Haydarpaşa Gardan Tren Sesi Eksilmesin” sloganına denk düşen Orhan Veli Kanık’ın Tren sesi adlı şiiri Tugay Kartal okudu.
TREN SESİ
Garibim
Ne bir güzel var
Avutacak gönlümü
Bu şehirde,
Ne de tanıdık bir çehre;
Bir tren sesi
Duymaya göreyim
İki gözüm iki çeşme.
Rabia Mine bizleri Haydarpaşa Gar 7. Perondan kara trene alıp Anadolu’nun adını bilmediğimiz bozkırlarındaki gelincik tarlasına götürdü tıpkı yasak meyvenin koparılmasında olduğu gibi lüzumsuz yere çekilmesi yasak olan imdat kolunu çekerek trenden kırmızılıklara salındık.
İmdat Kolu
Uzun tren yolculuklarıyla geçti çocukluğum;
eski, kuşetli tren kompartımanlarında…
Pencereleri açılırdı eski trenlerin..
size el uzatan iğde dallarına dokunabilirdiniz
rüzgârınızla ürpertip geçerken önlerinden,
saçlarınız bile karışabilirdi bazen birbirine şanslıysanız…
hatta bazen yersiz yavaşlardı ya da dururdu tren,
tokalaşabilirdiniz iğdelerle…
Baharsa,
gelincikler göz kırpardı size uzaktan..
kalbiniz onlarla kalır, uzar giderdiniz..
Kaç kez geçmiştir içimden
imdat kolunu çekip
treni bir gelincik tarlasında durdurmak..
Dalmak aralarına,
onlarla kalmak,
bir gelincik olmak…
Ama ne ben imdat diyebildim,
ne de tek bir rötar denk geldi
o ateş tarlalarına…
Trenler kara trendi o zaman…
adı üstünde,
kara bahtlarımızı taşırlardı
bir siyahtan öbür siyaha..
Kırmızıysa, ya gelincik ya da kandı…
Ben gelincikte kalmak isterdim,
kan çekerdi, kalamazdım…
Bırakmazlardı ki zaten..
Taze kan lazımdı her daim, kana
Büyüdüm…
yine trenlere biniyorum..
Trenler artık kara değil
ama siyah yine siyah..
Hâlâ trenlere biniyorum
kırmızı toplamak için…
gelincik toplamak için..
gelincik olmak için..
her seferinde biraz daha
karaçalıyorum.
Ahdım var..
çekeceğim bir gün o imdat kolunu
en yangınlısından bir tarlanın önünde,
yürüyeceğim,
dönmeyeceğim…
kırmızı,sadece gelincik olacak…
Rabia Mine Haydarpaşa 26.09.2013 Perşembe
“Savaşa Hayır Haydarpaşa Gardır” sloganlarının ardından Sabiha Çarmıklı Macar Ozan Petöfi’nin Sevgi İçin ve Kenan Ülkesi adlı şiirlerini okudu.
Sevgi İçin
Sevi ve Özgürlük
En gerekli iki sözcük
Sevi uğruna veririm kellemi
Özgürlüğüm uğruna da sevimi
BTS İstanbul 1 Nolu Şube Sekreteri Avukat Ersin Albuz ise Ceyda GÖRK’ün Sirkeci Garı ve İsmail Kurt’un Sirkeci Gar’ında adlı şiirlerini okumadan önce yapmış olduğu konuşmada İstanbul’un iki merkez garının bulunduğunu Sirkeci garında tıpkı Haydarpaşa gar gibi kentsel dönüşüme tabi tutularak endüstriyel işlevinin sonlandırılmak istendiğini belirtti. Sürdürdüğümüz mücadele esnasında Sirkeci gar yağmasına karşıda sesimizi yükseltmemiz gerektiğini söyledi.
Sirkeci Garı…
kimse kalmadı
çantasını çıkınını bavulunu yüklenen çekip gitti
yorgun vagonların tozlu camlarına düşen ayazda
bir gölgem bir de ben
ve kimbilir hangi kapıda kıstırıp
yarısını hala kendine saklayan
sıska yarım kuyruklu sarı gözlü kara kedi
bekliyoruz hala
neyi beklediğimizi bilmeden
şafak sökmekte
sirkeci garında cebimde akşamdan kalma
yarısını kemirdiğim peynirli poğaça
ufalayıp koyuyorum oturduğum köhne bankın altına
yaklaşıyor ürkek ve tedirgin
kimbilir ne tekmeler yemiş
üstelik açken ve üşümüşken
ve muhtaçken bir el sıcaklığına
ne acıtmışlardı canını kimbilir
bir lokma ekmek için yaklaşıp
kandırıldığında
” kehribar gözlerde saklı itimat ürkekliği,
bir beşer olsam da senle hem-fikirim ey kedi ”
iyi düştü bu beyit
yazıyorum elimdeki bayat manşetli
kırışık gazetenin bir kenarına
şairlik hali ne olsa
Sirkeci Garı
Olanca ıssızlığıyla
yoğun ve ağır bir sis gibi
ıslak ve yapışkan bulaşıyor saçlarıma
içimde hala
az ötedeki Gülhane parkında
İbiş kuklayı yarım bırakıp
Soluğu hayvanat bahçesinde alıp acıkmayı unutan
ve her seferinde aslanları sevicem diye tutturan
küçük kız mızıldanıyor
her seferinde böyledir bilirim
ne zaman yolum düşse buraya
düşüp debelenirim mazinin tuzağında
ah…bu gar
kimsesiz sevgisiz kalpler gibi
gün görmüş, gözden düşmüş saltanat eskisi
tanıklığı bitmeyecek gibi
hele bir konuşsa dile gelip te şu peronlar
neler anlatır kim bilir
kalabalıklar dağıldığında
her biri kendinin telaşlı efendisi olanlar
vardı yurduna yuvasına
şaşıldı sıcak mı soğuk mu dökülsün suyu
geri dönen o sevgili yorgun ayaklara
çoktan içirildi
demli çayları yandan çarklı kahveleri
ne mutlu ki hala
ısınan yürekler var sevdiklerinin sıcağında
eminim şimdi her biri
ölüm beteri hasretlerini dindirme telaşında
çoluk çocuk yatınca
düşecekler bir an için
yoksulluğun gurbetin hayat gailesinin uzağına
Sirkeci Garı
Olanca ıssızlığıyla
yoğun ve ağır bir sis gibi
ıslak ve yapışkan bulaşıyor saçlarıma…
Ceyda Görk
Sirkeci Gar’ında..
Sirkeci gar’ındaydın dün gece
Hızlı telâşlı aceleciydin
Bir sağa dönüyordun bir sola
Sanki birisini bekler gibiydin..
Saçın ıslaşmıştı hafif yağmurdan
Boyalar akmıştı yanaklarından
Anlaşılıyordu heyecanından
Birinin yolunu gözler gibiydin..
Yirmi üçü vururken gar’ın saati
Gürültüyle geldi gece treni
Çalarken ürküten acı sireni
İçine sığmayan çocuk gibiydin..
Son yolcu inince yüzün asıldı
Yay gibi kaşların birden çatıldı
Umudun yerini bir hüzün aldı
Dün gece kadere kırgın gibiydin..
Gelmedi beklenen ümit yolcusu
Sardı gözlerini elem buğusu
Acılar kurmuştu bir hain pusu
Dün akşam kadere dargın gibiydin..
Kalakaldın öyle bir kaç dakika
Girmişti bedenin sanki bir şoka
Yürüdün bakmadan bir daha gar’a
Dün akşam hayata yılgın gibiydin
Adımın döverken kaldırımları
Raks ediyordu yağmur damlaları
Yüzüne vururken sokak lambası
Savaşı kaybeden, biri gibiydin..İsmail Kurt
Etkinlikte ayrıca Yüksel Ekşioğlu ve Yaşar Kara’da şiir okudular.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: kentvedemiryolu