SAVAŞ VE KADIN
SAVAŞ ve KADIN
Savaş kültürü, her ne kadar egemenlerin pazar paylaşım kavgasından kaynaklansa da, bu kültürün bizzat uygulayıcılarının erkeklerin olması açısından cinsiyetçi mantıkla direkt bağlantısı vardır.
Şöyle ki;
Çocukluktan itibaren verilen eğitimde erkekler; daha çok güç gerektiren işlerle meşgul edilir, günümüz dünyasında özellikle savaş oyunlarıyla büyür ve erkek çocukların en büyük oyuncağı silah olurken, kadınlar; duygusallıkla meşgul edilmekte ve bebeklerle, evcilik oyunları ile büyümeleri sağlanmaktadır. Hal böyle olunca savaş kültürüne insanlığın karşı çıkmasında, erkekler genelde savaş kültürünü yadsımamakta, kadınlar ise bu kültürden uzak oldukları için savaşı benimsememektedirler.
Dolayısıyla, erkek egemen kültüre bağlı olarak şekillenen militarizm, erkek hegemonyası altında olmakta ve militarist yapılanmalar erkek ağırlıklı oluşturulmaktadır. Zaten savaşlara da, gerek ülke yönetimlerimdeki erkek egemen kültür, gerekse de militarist yapıların başındaki erkek kültür karar vermektedir.
Buradan militarizmin uygulayıcılığını erkek egemen kültürün yaptığını söylemek yanlış olmayacaktır. Savaş kültürünün diğer bir destekçisi de dinlerdir. Geçmiş yüzyıllarda özellikle İslam’daki "cihat için savaş" kültürüne göre savaş yapmak ve kâfirleri yok etmek bir görev olarak gösterilmektedir. Bu kültürün uygulayıcısı erkekler olduğu için de, İslam’da savaş esiri kadınlara ve işgal edilen ülke kaynaklarına el koyma hakkı verilmekte, böylelikle savaş kültürü desteklenmekte, ödüllendirilmektedir.
Bu nedenle 6.yüzyıldan itibaren yapılan yüzlerce savaşta bu mantıktan hareket edilmiş ve milyonlarca insan katledilmiştir. Bu anlamda İslam Dini savaşı destekler niteliğe sahiptir. Aynı şekilde Hıristiyanlık da savaşı desteklemektedir. Bunu en büyük örneği, kiliselerin 2.Dünya Savaşında faşizme susarak destek vermeleridir.
Savaşlarda kadınların durumu
Savaşlarda kadınlar güçsüz varlıklar olarak görüldükleri için ve genelde "savaşan erkek askerlerin işini kolaylaştıran" bir mantıkla, toplumda kadına biçilen role de uygun olarak, cephe gerisinde tutulmuşlardır, tutulmaktadırlar. Bunların dışında kadına bir seks objesi olarak insanlık dışı bir mantıkla bakan egemen kültür, kadınları askerlerin seks ihtiyacını karşılaması için cephelere gönderebilmektedir.
Savaşların kadına etkileri
-
Savaşlarda genelde sivil olma özelliği olan kadınlar, düşman askerleri yaşadıkları ülkeleri işgal ettiğinde büyük saldırılara uğramaktadırlar. Bunların başında, kadınlara askerler tarafından yoğun olarak tecavüz edilmesi gelmektedir. Aynı zamanda düşman kimliğine saldırı amacını da taşıyan bu mantık yüzünden savaşlarda yüz binlerce kadına tecavüz edilmekte ve bu kadınların çoğu katledilmektedir. Basit bir örnek vermek gerekirse; Kore İşgalinde(1928–1940) tam 200 bin kadına düşman askerleri tarafından tecavüz edilmiştir.
-
Savaş esirlerini itirafçılığa zorlama mantığıyla, binlerce kadın yakınlarının önünde şiddete ve tecavüze uğramış, aşağılanmıştır.
-
Savaşların askeri gücü erkeklerden oluştuğu için, milyonlarca kadın yakınlarını savaşlarda kaybetmiş ve hayatları bu yüzden mahvolmuştur.
-
Silahlı çatışma durumunda kadına yönelik şiddet bir savaş aracı olarak kullanılmakta ve bir salgın gibi yayılmakta. Sistematik tecavüz, cinsel kölelik rehin alma ve gebeliğe zorlama bilinen uygulamalardır. Kadınlar, mensubu olduğu grubu ve erkek yakınlarını aşağılamak için tecavüze uğrar.
-
Savaşta hedef kitle sivillerdir. Erkeklerde savaşın mağdurudur. Ancak kadınlar daha çok etkilenir. Kadın vücudu, savaşan tarafların üzerinde mücadele ettiği bir savaş alanıdır.
-
Kadının cinsel kimliğine yönelik saldırılar tüm savaşlarda yaşanmaktadır. Emperyalist Saldırganları bir kirli savaş yöntemi olarak cinsel taciz ve tecavüzü uygulamaktadır. Bu uygulamanın amacı ezilen sınıf / Ulustan olan kadını manevi değerlerini yıkmak, yalnızlaştırmak, kişiliğini parçalamak, aşağılamak ve böylece teslim almaktır.
KESK 2. kadın kurultayına BTS’ nin sunduğu tebliğden alınmıştır.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: www.kentvedemiryolu.com