Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

tuzla tersanelerinde raporlar da ölümler de sürüyor

(yorumlar kapalı)

 kdSendikalardan, partilere ve hatta hükümete kadar birçok kurum konuya el attı. Denetimler yapıldı.Raporlar düzenlendi. Konu Meclis gündemine taşındı. Ancak koşulları değiştirecek tek bir adım bile atılmadı. Tuzla tersanelerinde son 15 yılda ölen işçi sayısı 82’yi buldu.

 

Tuzla tersanelerinde işçi ölümleri sürerken düzenlenen raporlar birbiri ardına kamuoyuna açıklanıyor. Son olarak Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in yaptırdığı denetim sonucu tanzim olunan raporda 21 İşyerinin Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmediği, 14 ünün vergi dairesi ile ilgisinin bulunmadığı, yalnızca 2 işyerinin durumunun yasalara uygun olduğunun tespit edildiği açıklandı.

 

Bakan Çelik yaptı açıklamada 21 üst işveren ve 53 teşeronun denetlendiğini, sadece 2 işyerinin yasal duruma uygun çıktığını bildirdi.

 

Çalışma Bakanlığı müfettişlerince 15 Kasım 2007 ila 15 Şubat 2008 tarihleri arasında 8 aylık süre zarfında yapılan denetimler sonucu hazırlanan rapora yansıyanlar;

 

· Sigortasız eleman çalıştırılıyor.

· Vergi kaçırılıyor.

· Kaçak yabancı işçi çalıştırılıyor.

· Kapasitelerinin üzerinde iş alındığı için iş yetiştirmek için işçi fazla çalıştırılıyor.(Yılda 5-10 gemi yapma kapasitesine sahip işyeri 20-25 gemi siparişi alıyor)

 

Denetimler sonucu kanunsuz çalışma işyerlerine 1,9 milyon YTL para cezası kesiliyor. Ancak bu vahşi üretim sömürü çarkı dönmeye ölümlerde sürmeye devam ediyor. Tuzla tersanelerinde yaşanan ölümlerle birlikte yat /tekne yapımında sağlanan başarı Türkiye’ye dünya tekne yapım sıralamasında derece yapmaya devam ediyor.

 

 

Tersanelerde üst üste meydana gelen ölümlerin ardından Meclis’te de bir günah çıkarmak için komisyonlar kuruluyor, araştırma ve incelemeler yapılıyor.

 

Fakat bu yapılanların Türkiye’de gittikçe artan iş cinayetlerinin gerçek sebebi olan taşeronlaştırma, iş güvenliğinden yoksun ve güvencesiz çalıştırmanın önüne geçmesi gibi bir ihtimal bulunmuyor.

 

TBMM İnsan Hakları Komisyonu uzmanları tersanelerde üst üste meydana gelen ölümler üzerine bir rapor yayınladı. Rapora göre:

 

-Tuzla’da bulunan 48 tersanede 14 bin 131 işçi çalışıyor. Yan sanayide dikkate alındığında bu sayı 85 bine çıkıyor.

 

-Türkiye’de 4’ü TSK’ya, 2’si kamuya ait toplam 62 tersane bulunuyor.

-Tersanelerin Türkiye ekonomisi içindeki payı 2,5 milyar dolar.

 

-Tuzla tersanelerinde 563 taşeron firma faaliyet gösteriyor.

 

-Doğrudan işverene bağlı ve kadrolu çalışan sayısının toplam çalışan sayısının ancak yüzde 10’u kadar. İşçilerin yüzde 90’nın ise taşeron firmalarda çalışıyor.

-Kadrolu işçiler ayda ortalama 800-1250 YTL ücret alıyor. Taşeron firmalarda çalışan işçiler ise günlük 50 YTL yevmiye alıyor.

-1985 yılından bu yana Tuzla tersanelerinde toplam 80 işçi hayatını kaybederken bu ölümlerin 50’si son 7 yılda meydana geldi.

 

-Çalışma Bakanlığı 2003’ten bu yana tersanelerde 4 ayrı denetim yaptı. Eylül-Ekim 2007’de yapılan denetimde 41 işyerinin denetlendi, 103 ayrı başlıkta 509 noksanlık bulundu, eksiği olan firmalara toplan 196 bin YTL para cezası uygulandı.

– Aralık 2006-Eylül 2007 döneminde Tuzla tersanelerinde 386 iş kazası meydana geldi. Bu kazalarda 8 ölüm, 2 uzuv kaybı, 376 yaralanma gerçekleşti. Ölümler düşme, elektrik çarpması, boğulmadan kaynaklandı.

 

– 1985’ten beri 31 şirkette gerçekleşen 80 ölümden 12’si Tuzla Turizm AŞ’de meydana geldi. Aliağa Tersanesi’nde 7, Gemak, Çelik Trans, Torgem tersanelerinde ise 5’er ölüm gerçekleşti. Tuzla’daki ölümlerin engellenmesi için önlemler alınmasını isteyen MHP İstanbul Milletvekili Ali Torlak’a ait Torlak Tersanesi’nde ise bugüne kadar 3 işçi hayatını kaybetti.

 

TBMM nin 21.02.2008 tarihli birinci oturumunda günden dışı söz alarak çıkan İstanbul Milletvekili M.Ufuk URAS küsüde yaptığı konuşma esnasında verilen karşılık cevaplara ait metin aşağıdadır.

 

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüde ve çeşitli platformlarda Tuzla’daki ölümle sonuçlanan iş kazaları denilen seri cinayetlerle ilgili çeşitli görüşler ortaya konuldu fakat bildiğiniz gibi sonuç alınamadı.

"Hata yapmak insani, tekrarlamak şeytanidir." denilir. Kamuoyu vicdanını yaralayan bu skandallar serisi, bilinmelidir ki ferdî değil yapısal bir sorundur.

Sayın Başbakan gemi inşa sektöründeki büyümeden bahsederken, bilmiyorum bu hali altına atılan, kan parasıyla örtbas edilen, hakkını aramak isteyen sendikalı iççilerin işinden, sessiz kalanın canından olduğu bu toplumsal maliyet ve faturadan, bu insanlık faciasından haberdar mıdır?

 

İş Yasasının 2’nci maddesinin "Ana iş bölünerek alt işverene aktarılamaz." maddesinin Tuzla’da her gün ihlal edildiğini bilmekte midir?

 

Sevgili arkadaşlar, tersane sahibi milletvekilleri de aramızda bulunuyor, ama Parlamentoda bir tek tersane isçimiz yok! Siyaseti emekçi insanlara açmadan, kapsama alanını genişletmeden, anlaşılan o ki ekonomideki öncelikler değişmeyecektir. Nasrettin Hoca’nın deyişiyle el elin eşeğini türkü söyleyerek aramaktadır. Herkese "haklısın, sen de haklısın" tavrıyla bu insanlık pazarındaki faciaların üzerine gidilemeyeceği ortadadır.

 

Seçim bölgemdeki bu gidişat konusunda daha yazın başında beni uyaran ve tersane ziyaretlerimize eşlik eden DİSK’e bağlı Limter-İŞ Sendikamızın bütün öngörüleri doğrulanmaktır. DİSK Kongresine katılan Sayın Çalışma Bakanı, gizli ölümleri ortaya çıkaran DİSK’e bağlı Limter-İş’i bütün buluşmalardan ve görüşmelerden çıkararak, aslında DİSK’de ifade ettiği "diyalog" çağrılarının da çok dışında kalmıştır. Yakınları dava açmasın diye kan parası uygulamasının kurumsallaşmasının üzerine gitmek bu kadar zor mudur?

 

Siyasi baskıyla sendikalı işçilerin işten çıkarılması, haklarında dava açılması ve tutuklanmalarını neyle açıklayacağız?

Daha dün, geçenlerde Sincan’da TEKA Mühendislikte yasa dışı uygulamalara ve grevci iççilere karşı, işverenin baskısına karşı Bakan neden sessiz kalmaktadır?

 

Daha geçenlerde bu kürsüde tersanelerdeki ölüm oranlarının ILO, yani Uluslararası Çalışma Örgütü verileri seviyesinde olduğu sizlere söylendi ve yanıltıldınız. Ankara ve Cenevre’deki ILO yetkililerine açtım sordum, "kesin olarak böyle bir veri üretilmediğini." belirttiler, ILO web sayfalarında böyle bir verinin olmadığı açık bir şekilde ifade edildi.

 

Sevgili arkadaşlar, yine bu kürsülerde iş kazalarının mukadderat olduğu, takdiri ilahi olduğu söylendi hatta biz biliyoruz ki bunlar takdiri ilahi değil, takdiri fanidir, pekâlâ önlenebilir, seri cinayetler karşısında seri önlemler alınabilir ve bu cinayetlerde, bu iş kazalarında sadece deneyimsiz iççiler değil, teknikerler, mühendisler de iş kazası geçirmektedir. İşçiler, mühendisler baret, gözlük takmadıkları için değil, fanla gaz boşalımı yapılmadığı için, kablolar düzgün bir şekilde birbirinden ayrılmadığı için, iskeleler düzgün kurulmadığı için, bütün bu maliyetler tersane sahiplerinin maliyet hesabında makine parkına yapılan yatırımla karşılaştırıldığında ufak kaldığı için, yoğun sipariş altında yoğun işçi çalıştırıp, bu hayat kurtarıcı önlemler para ve vakit kaybı olarak görüldüğü için gerçekleşmektedir.

 

Tuzla’da 44 işveren, 563 alt işveren vardır. Sektördeki büyümeye tekabül eden iş güvenliği ve iş sağlığı önlemleri alınmadan işi hızlandıran modern üretim sistemlerinin kazaya neden olduğu raporlarda açıkça teyit edilmiştir. Egemen mantık, "Eğitimsiz köylüler geldi, Tuzla’da ölümler arttı." şeklinde ortaya çıkmaktadır. Yani, süreçten mağdur olanı kendi mağduriyetinin sorumlusu olarak göstermek, asıl sorumluları görünmez kılmak anlamına gelmektedir. İşçileri eğitmek söylemiyle, dikkati mali ve siyasi olarak güçlü ve dönüştürme gücü olan sorumlulardan kaçırıp, zavallı, eğitimsiz göçmenlere kaydırmaya yaramaktadır. Eğer, eğitimler baret nasıl takılıyor, hangi kablo nereye takılıyor seviyesinde kalırsa çözüm olmaz. Öncelikle tehlike arz eden iş ortamının düzeltilmesi için ciddi iş güvenliği yatırımları yapmak ve dünya örneklerinden öğrenmeleri konusunda öncelikle işverenlerin kendileri eğitilmelidir.

Tersanede yapılan montaj üretimi parçalarının yüzde 57’si çevredeki fason atölyede gerçekleşmektedir.

 

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

 

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Bu usulsüz taşeronluk sözleşmeleriyle gemi yatırım-onarım işi alt işverene ve hukuka aykırı bir şekilde devredilmektedir.

 

Aristo, "Zenginlerin sayısı az, yoksullarınki çoktur." Diyordu. Yoksulların egemenliğinin olduğu ülkede bir demokrasi vardır. Yoksulların egemen olduğu bir demokraside iş katliamları olmaz, sendikalı olmak suç olmaz, iş kazalarında ölüm olmaz ve görüyoruz ki bir kere daha, kapitalizmin ne vicdanı vardır ne de merhameti vardır. O yüzden paranın değil, vicdanın ve insanlığın egemen olduğu bir dünyada bu sorunlar yaşanmaz.

 

Nazım Hikmet, "Artık hiçbir söz teselli etmiyor beni/ Ne kendiminki, ne başkasınınki." demişti. Zamanında "Ya barbarlık ya sosyalizm!" diyenlerin kehanetinin, Tuzla örneğinde ortaya çıktığını hepimiz gördük. Hepimize kolaylıklar diliyorum.

 

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uras.

 

Hükümet adına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik söz istedi.

 

Buyurun Sayın Çelik.

 

 kdÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLÝK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa)

 

– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Ufuk Uras’ın Tuzla tersanelerindeki ölümlerle ilgili gündem dışı konuşması dolayısıyla söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 

Sayın Uras, tabii, işin bir anlamda ideolojik boyutuna da temas ettiler. O tarafları bir kenara bırakarak, Tuzla’da olup bitenleri ve Tuzla’da Bakanlığımız olarak yaptıklarımızı size arz etmek istiyorum. Ve bu konuya geçmeden önce de… Sayın Uras diyalogdan bahsettiler, Bakanlık olarak tüm sosyal kesimlerle diyalogla birlikte çalışmaya başladık, bu anda da çalışmalarımızı birlikte sürdürüyoruz.

 

Tuzla’yla ilgili herhangi bir konu etrafında işveren-isçi temsilcileri bir araya geldiğimizde burada yetki sorununu, yetkili sendika önceliğini önemsemedik. Mutlaka yetkili sendika çok önemlidir ama, netice itibarıyla çalışanlar çok daha önemlidir düşüncesiyle yetkili ve yetkisiz tüm sendikalarla bir araya geldik. Burada bir ayrım bugüne kadar söz konusu olmamıştır. Bunu bilgilerinize arz ediyorum.

 

İkinci olarak şunu ifade edeyim. Bildiğiniz gibi, Tuzla tersaneleri 1969 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edildi ve kuruldu. 1980’den itibaren de Tuzla tersanelerinde Millî Emlak tarafından 49 yıllığına tahsisler yapıldı ve yavaş yavaş tersaneler Tuzla bölgesinde boy göstermeye başladı.

 

2003 yılına geldiğimiz zaman 37 tersane var iken Türkiye’de, 2007 yılında bu sayı 76’ya yükseldi. Sektördeki bu yükseliş ve bu gelişme, sektördeki yoğun talebi de ortaya koymaktadır. Sektörde bu an itibarıyla 40 bin vatandaşımız, işçimiz, emekçimiz çalışmaktadır.

 

İş güvenliği ve iş sağlığı açısından, gemi inşa sanayisinin en riskli sektörlerden birisi olduğunu hepimiz biliyoruz. Riskin yanında, iş yoğunluğunu ve alan darlığı gibi olumsuz gelişmeler, bu son yaşanan olayları veya son birkaç yıldır yaşanan olayları tetikleyen hususlardır. Yani, Tuzla tersanelerinde tahsisler yapılmamış, çok sayıda tersane kurulmuş, bu alanın darlığı ve sektöre olan yoğun talep, olumsuzlukların ana kaynaklarını oluşturmaktadır.

 

Ayrıca, az önce Sayın Uras’ın da belirttiği gibi, alt işveren konusunun ve mesleki eğitimden yoksun iş gücünün sorunların başında geldiğini de burada vurgulamak istiyorum.

 

Bakanlık olarak biz neler yaptık? Bakanlık olarak, bakanlığa oturduğumuz günden itibaren, gerekli brifingleri bile tam sağlıklı bir şekilde almadan, Tuzla’da meydana gelen geçmişteki olaylar ve muhtemel olaylar karşısında, bunları düşünerek, henüz bakanlığımızın birinci haftasında ilk icraat olarak Tuzla’ya gittim ve Tuzla’da birkaç tersaneyi denetledik. Orada gazeteci arkadaşlarımız bize sordular, dediler ki: "Siz tersanelerde herhangi bir sorun gördünüz mü, bir sıkıntılı durum var mı?" Tersanelerde, bizim gideceğimizi bildikleri için, gerekli tedbirleri aldıkları için gerçekten de hiçbir eksik arz etmeyecek şekilde bir görüntü vardı. Ben de dedim: "Burada herhangi bir sorun söz konusu değil."

 

SIRRI SAKIK (Muş) – Ama dün akşam biri daha öldü.

 

ÇALIÞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Ama Tuzla tersanesine gidişimizin bir amacı vardı. Neydi o amaç? Muhtemel olabilecek olumsuzluklar ve bugüne kadar yaşanan olumsuzlukları n neler doğurabileceğini dikkate alarak biz Tuzla’ya gitmiş idik.

 

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Olumsuzlukları tespit etmemiş miydiniz?

 

ÇALIIMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – … ve hemen arkasından -eğer bu cümle 44 tersaneye şamil olsaydı biz hemen arkasından denetim için bir talimat vermez idik- Tuzla’da bu denetimler bittikten, denetimi gerçekleştirdikten sonra talimatımızı verdik ve Tuzla’dan denetimlere tekrar başladık.

.

Bildiğiniz gibi, 60′. Hükümet kurulmadan önce yapılan denetimlerde, 2007 yılının başında yapılan denetimlerde 1.061 sorun, noksanlık ve mevzuat eksikliği tespit edilmiş idi. Daha sonra dokuzuncu ayda bizim talimatımızla yapılan teftişler neticesinde bu eksikliklerin 588’e indiğini müşahede ettik ve bu teftişlerde, yani Bakanlığımızın birinci ayında yapmış olduğu bu teftişlerde 196 milyar liralık idari para cezası ilgililere kesilmiş bulunuyor.

 

Daha sonra devam eden denetimlerde şunu da müşahede ettik: 24 tersanenin Bakanlığımızdan işletme belgesi aldığı ama 19 tersanenin işletme belgesini almadığını müşahede ettik, tespit ettik.

 

Ayrıca bu teknik denetimlerin yanında işin yürütümü açısından da denetimler gerçekleştirdik. 15/11/2007 ve 15/02/2008 tarihleri arasında yani iki aylık bir süre içerisinde çalışma şartları, iççilerin çalışma saatleri, dinlenme, ücretler, sigortalılık, tazminatlar ve zorunlu istihdam gibi konuları içeren işin yürütümüyle ilgili denetimleri gerçekleştirdik ve bu birinci denetim de 21 tersaneyi kapsayan bir denetim idi ve teftiş neticesinde 53 alt işvereni de denetleme imkânını elde ettik. Yaptığım denetimlerde, 53 alt işveren ve 21 tersane denetimi neticesinde, eldeki bulgular ve eldeki denetim sonuçlarına göre 1 trilyon 964 milyar lira bu işin yürütümü açısından cezai müeyyideler uygulandı. Ve bu arada elde edilen başka tespitler var: 21 işyeriyle ilgili Sosyal Güvenliğe ihbarda bulunuldu, 14 işyeriyle ilgili vergi dairelerine ihbarda bulunuldu, 70 özürlü vatandaşımızın zorunlu istihdam çerçevesinde çalıştırılması gerekirken çalıştırılmadığı görüldü ve 70 vatandaşımız işe yerleştirildi, ayrıca 30 hükümlü yine işe yerleştirildi Tuzla bölgesinde ve yabancının çalıştırılmadığı ifade edilen Tuzla bölgesindeki tersanelerde 3 yabancının da izinsiz çalıştığı tespit edildi ve gerekli cezai müeyyideler bunlar için uygulandı.

 

Şimdi geldiğimiz nokta açısından söylüyorum: 15 Şubat 2008 itibarıyla, mühlet verilen, zaman tanınan tersane sahipleriyle ilgili olarak geldiğimiz noktada kontrol denetimine başladık ve hukuki yaptırımlar noktasında bulunduğumuzu burada ifade etmek istiyorum.

 

Tabii, Türkiye hukuk devleti. Hukuk devleti çerçevesinde, çıkıp, tabii ki, muhalefet olarak, bu kadar önemli -insan ölümü, insan kanı- ve acı olayları burada çok dramatize ederek farklı şekilde konuşulabilir. Buna bir şey demek de mümkün değil, çünkü neticede insan hayatı önemli. Ama, hukuk devleti çerçevesinde yapılması gerekenlerin ve yapılanların da bir gözden geçirilmesinin çok doğru olacağı düşüncesindeyim.

 

Bakanlık olarak, Bakan olduğum günden itibaren 10 müfettişi Tuzla’dan hiç çekmedik. Sorunların tespiti ve sorunların minimize edilmesi konusunda günbegün takibimiz devam etmektedir. Yani 1.061 sorunu 588’e, 588’i de, önümüzdeki mart ayında yapacağımız denetimler neticesinde, göreceksiniz çok daha asgari ve alt seviyelere çekmiş olacağız.

 

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Ağır çalışma yönetmeliği uygulanıyor mu Sayın Bakan?

 

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Türkiye’nin parlayan yıldızı diye tabir edilen sektörü yok etmek hiçbirimizin amacı değildir tabii. Ama, onu baltalamayalım derken, orada keyfî uygulamalar, hukuksuz uygulamalar devam etsin, emeğin sömürüsü devam etsin gibi bir yaklaşımı da kabul etmemiz kesinlikle mümkün değildir. Onun için, sosyal taraflarla oturduk, gerek yetkili gerekse yetkisiz sendikayı çağırdık, bunun yanında işverenleri çağırdık, bir araya geldik. Sorunlar belli: Sorunun biri mesleki eğitim. Yani tersanede çalışacak olan, çalışmakta olan, özellikle alt işverende çalışmakta olan işçi kardeşlerimizin mesleki eğitimden yoksun olduğu açık, ayan beyan ortaya çıkmıştır, birincisi bu. İkincisi: Alt işveren, İş Kanunu’nun 2’nci maddesinde düzenlenmiş ve tanımlanmış. Alt işvereninin bu maddedeki tanımının biraz daha açıklığa kavuşturulması konusunda sosyal taraflarla bir mutabakat sağladık. Bununla ilgili, İş Kanunu’nun 2’nci maddesinin yeniden düzenlenmesiyle ilgili çalışmalarımızı tamamlamış bulunuyoruz ve istihdam paketiyle birlikte, inşallah huzurlarınıza getireceğiz, o değişikliği sağlayacağız. Alt işveren keyfiliğinden iş dünyamızı, çalışma hayatımızı kurtaracağımızı burada rahat bir şekilde ifade edebilirim.

 

Mesleki eğitimle ilgili olarak işverenlerin belirlediği bir mekân var. O mekân üzerinde seri olarak bir taraftan iççilerimiz çalışmalarını sürdürürken diğer taraftan da eğitim almaları konusunda bir çalışmayı şu anda prefabrik bir mekânda yürütmeyi, kısa süre içerisinde de bununla ilgili yapılacak, inşa edilecek bina çerçevesinde bir mekân içerisinde eğitim faaliyetlerini de sürdüreceğiz.

 

Sonuç olarak tabii ki, vefat eden ve kaza sonucu ölen vatandaşlarımız var. Bunların bazı ölümlerinin kaza neticesi olmadığının da bilinmesini istiyorum. Ama netice itibarıyla, buradaki iş yoğunluğu, alan darlığı, mesleki eğitim yetersizliği ve alt işveren gibi ana sorunlar çerçevesinde Tuzla’da bir sorunlar yumağı yaşanmaktadır.

 

Bunun çözümüyle ilgili atılmış adımlar var, sosyal taraflarla birlikte atılmış adımlar var. Bunları en kısa süre içerisinde tamamlayarak inanıyorum ki, bu sektörün aksayan yönleri bu şekilde giderilmiş olacak ve çalışanlarımız da huzur içerisinde orada çalışma imkânını elde edeceklerdir.

 

Tekrar ediyorum, bu, beş altı ay içerisine sıkışmış bir olay değildir, yılların getirmiş olduğu, iş yoğunluğunun getirmiş olduğu, özellikle, son üç dört yıl içerisindeki aşırı iş yoğunluğunun getirmiş olduğu sorunlarla karşı karşıyayız.

 

Çözümü konusunda ne gerekiyorsa yapmaktan kaçınmayacağımızı, işverene bir müeyyide gerekiyorsa onunla ilgili de bir müeyyideden, gerek mali açıdan gerekse çalışmayı durdurma açısından, hangi konuda olursa olsun, hiçbir durumdan kaçınmayacağımızı, burada huzurlarınızda bir kez daha ifade ediyorum.

 

Vefat eden kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Bir kez daha, bu ve benzeri acı olayların yaşanmaması temennisiyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

 

Limter-İş, TMMOB ve İTO’nun raporu Limter İş Sendikası, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, İstanbul Tabip Odası ve İstanbul İşçi Sağlığı Enstitüsü’nün ortaklaşa hazırladığı raporda, tersanelerde çalışan işçi ve mühendislerin tanıklıklarına da yer verildi. İsimleri gizli tutulan çalışanlara göre, tersanelerde yaşanan ölümler hiç şaşırtıcı değil! Raporda, işçilerin ve mühendislerin anlattığı çağdışı ihmallerden bazıları şöyle:

 

• Ölümler sıfır gemiden çok tamir gemilerinde oluyordu. Nedeni tesadüf değil, işi hızlandırma. Kablolar riskli, işi en sıkı tutan tersanede bile riskli kablo var. Oksijen hortumlarında ekler var. Patlama riski doğuyor tabii. Tamir gemilerine gitmiyoruz tehlikeli diye.

 

• Bakanlıktan geldiler. Taşeronlar hepimizi konteynırda topladı. ‘Eğer bakan gelir sizi çağırır sorarsa biz ustabaşıyız, taşeron değiliz’ deyin dediler. Müfettiş gelecek diye hayret ettik. Bize yeni ayakkabı, yeni baret, tulum, eldiven, emniyet kemeri verdiler. Müfettişin geleceğini bize önceden haber vermişlerdi. Müfettişler zaten haberli geliyor.

 

• Atölyede yangın çıkıyor, yangına müdahale edecek yangın tertibatı hiç yok. Köpük, tiner, marangoz, talaş, polyester yan yana. Aralarında bölme yok. Orada da 150 kişi çalışıyordu toplam. Yangın çıktı. Ben o gün yoktum. Müdahale edemediler.

• (Bir mühendis) Bizim aldığımız blokların teslim tarihi belli. Taşeron açısından ne kadar erken biterse o kadar maliyetten düşüyorsunuz. İşin erken bitmesi işçilere daha az yevmiye ödenmesi anlamına geliyor. Az işçi ile çok iş yapılarak en üst performans elde edilmeye çalışılıyor.

 

• (Ölen bir işçinin yakınları) Sabah dokuzda başlamıştı. 4.5 senedir gece 23.00’e kadar çalışıyordu. 4 ay önce çay molalarını 10’ar dakika azaltarak ve yemek saatini 1 saatten yarım saate düşürerek çıkış saatini 22.00’ye düşürmüşler. Hepimiz aynı anda iznimizi denk getirdik. Abim de gelecekti bizimle. Fakat bir yük gemisi çıkmış. İzin vermemişler. O hafta bizimle izne gelmesi gerekiyordu.

www.sendika.org ve www.ikkistanbul.org dan derlenmiştir.

Tuzla Tersaneler Bölgesi İzleme ve İnceleme Komisyonu’nun hazırladığı Tuzla Tersaneler Bölgesi’ndeki Çalışma Koşulları ve Önlenebilir Seri İş Kazaları Hakkında Rapor 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: www.kentvedemiryolu.com