Gurbet Kuşları-2015
İşçilerin, emekçilerin, ırgatların, yoksul köylülerin yazarı Orhan Kemal cezaevinden çıktıktan sonra 1944’te bir dönem muvakkat hamal olarak çalıştığı günlerde Adana Gar da her gün yaşanan göç olgusuna tanıklık etmiştir.
1960’ların en önemli toplumsal meselesi olan göç olgusunun işlendiği Gurbet Kuşları filminin senaryosunu Orhan Kemal yazmış olması bu nedenle tesadüf değildir.
İstanbul’a göç etme deneyimini anlatan başta yönetmen Halit Refiğ’in Gurbet Kuşları (1965) filmi olmak üzere ve diğer filmlerde göçmenler önce Haydarpaşa Gara trenle gelirler. Kenti kuşatan gündelik yaşamın koşuşturması içindeki çeşitli ve farklı insanlar, beton yığınları, her türlü girişimcilik uygulamaları ve gar binasının üç bir yanını çevreleyen deniz ile karşılaşır.
Halit Refiğ’in 1965 yapımı “Gurbet Kuşları” Türk sinema tarihine ilk iç göç filmi olarak geçer. Film Haydarpaşa Garı’nda başlar, orada sona erer. Sırtlarındaki heybeleriyle, sepetleriyle İstanbul’a gelen Maraşlı ailenin (Tanju Gürsu, Cüneyt Arkın, Mümtaz Ener, Pervin Par, Özden Çelik) trenden Haydarpaşa gara iniş sahneleri hep hatırlanır.
Film, daha iyi bir yaşam sürebilmek için Kahramanmaraş’tan İstanbul’a gelen bir ailenin verdiği yaşam mücadelesini ve çöküşünü anlatır. Muhteşem siyah beyaz görüntülere sahip filmin başında ataerkil ailenin babası uyarır: “Dikkat edin, birbirimizi yitirmeyelim”. Ekonomik ve kültürel sorunlarla baş edemeyen aile, büyük umutlarla geldiği bu dev kente “kurban” verecektir. Filmde göçe neden olan çaresizlik kadar, kentin taşradan gelenlere hazırlıklı olmadığının da altı çizilir. İstanbul’un tarihi sembolü Haydarpaşa Garı finalde “kara tren” le terk edilen hüzünlü bir mekândır. Bu terk ediş ne ilk ne de sondur; göç sürmektedir.
2002 yılında AKP’nin iktidara gelişi ile birlikte emekçi sınıfların ve alt gelir gruplarının kentin dışına ötelenmesinin bir parçası olan özelleştirme ve kamusal alanlar üzerinde dönüşüm projeleri uygulamaya konuldu. Haydarpaşa Gar ve Limanın endüstriyel işlevinin sonlandırılarak alanın uluslararası ticaretin merkezine dönüştürüleceği 2004 yılında bizzat dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ilan edildi.
“23-26 Eylül 2006 tarihlerinde Haydarpaşa Gar’da “Toplum, Kent ve Çevre İçin Haydarpaşa Buluşması” adı ile düzenlenen ve dört gün dört gece süren protesto etkinliğinin üçüncü günü 25 Eylül 2006 tarihinde 16.00 ila 18.00 saatleri arasında gerçekleşen söyleşide “Gurbet Kuşları” filminin yönetmeni Halit Refiğ ile yazar Demirtaş Ceyhun’u dinleme şansını sahip olduk.
Aynı günün akşamı ise saat 21.00’da Haydarpaşa Garın merdivenlerinde yerini alan seyirciler etkinliğin “Gece Sineması” adlı bölümünde beyaz perdeye yansıyan Gurbet Kuşları filmini izlediler.
Türk Sineması’na büyük katkı sunan ve Yeşilçam’ın en parlak döneminin yapımcılarından olan Recep Ekicigil, “Gurbet Kuşları” filminin de yapımcısıdır. Ekicigil, Fahrettin Cüreklibatur’a Cüneyt Arkın adını veren kişiydi. Yapımcılığını üstlendiği “Gurbet Kuşları” filmiyle 2. Antalya Film Festivali’nde En Başarılı Yapımcı Ödülü’nü kazanmıştır.
Tiyatro ve sinemanın usta oyuncusu, tiyatromuzun deneyimli ve başarılı yönetmeni Rutkay Aziz’in düşü Nâzım Hikmet’in 100. Doğum Yıldönümünde “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı eserini birinci cildini başlangıcında “Haydarpaşa garında/1941 baharında/saat on beş./ Merdivenlerin üstünde güneş/yorgunluk/ve telaş./…” diye anlatılan Haydarpaşa Garı’nda sahneleyebilmekti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın (o zamanki) Genel Sanat Yönetmeni Şükrü Türen’i, Rutkay Aziz’in bu düşüncesi gerçekten heyecanlandırmış. Provalar başlamıştır.
Yönetmenliğini Rutkay Aziz’in üstlendiği gösteride İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun 35 oyuncusu rol aldı. Gösterinin baş dramaturgluğunu Zuhal Ergen müziklerini Cahit Berkay, dekoru Barış Dinçel, giyim tasarımı ise Zuhal Soy yapmıştı.
Provaların ardından oyun Nazım Hikmet’in 100. doğum gününe denk gelen 15 Ocak 2002 tarihinde sahnelenecekti. Hava şartlarının çok ağır olması nedeniyle oyun ertelendi. 18 Mart 2002 tarihinde soğuk mu soğuk bir İstanbul gecesinde saat 20.30 da Haydarpaşa Gar merdivenlerinde Rutkay Aziz’in düşünün gerçeğe dönüştüğüne tanık olduk.
“Memleketimden İnsan Manzaraları”nın birinci kitabından bir bölüm, Kadıköy belediyesinin merdivenlere dikey gelecek şekilde kurduğu portatif tribünde üşüyen ancak çıtı çıkmayan yüzlerce seyirci önünde oynandı. Ben de iki kızımla beraber Haydarpaşa Garın merdivenlerde 18 Mart 2002 tarihinde sergilenen Nazım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı oyunu izleme şansına sahip oldum. Oyun sonraki günlerde İstanbul Şehir Tiyatroları’nın kimi sahnelerinde de sahnelendi. 13. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında 03.06.2002 tarihinde yeniden Haydarpaşa Garı’nın merdivenlerinde seyircisiyle buluştu.
Tugay Kartal’ın da düşü Gurbet Kuşları filminde Haydarpaşa Gar önünde saatin altındaki Tanju Gürsu, Cüneyt Arkın, Mümtaz Ener bulunduğu sahneyi canlandırmaktı. İlk olarak bu konuda bir yarışma yapıp hangi grup bu fotoğraf karesini daha iyi çekmiş onu belirlemekti. Sonra yarışma fikrinden vaz geçildi. Sahne makyajı eğitimi almış olan Tansı Günal İycil’e bizi o yıllara götür teklifi götürülünce sevinçten havalara uçtu.
Cüneyt Arkın’ı canlandıracak olan Tugay Kartal’ın uzun yıllar kesmediği bıyıklarının önce makyajla kapatılması düşünülse de iyi bir iş çıkarmak hedeflendiğinden “sanat için bıyıklarımı keserim” diyen Tugay Kartal canlandırma gününe bıyıksız olarak gelerek Tansı Günal İycil’in işini kolaylaştırdı.
Benzer sorun Tanju Gürsu’yu canlandıracak olan Onur Avcı’nın kirli sakallarında vardı. O da canlandırma gününe kirli sakallarını kesip geldiğinde Tansı’ya yalnızca Onur Avcı’nın başına saç ilave etme işi kaldı.
Film’de baba rolünde oynayan Mümtaz Ener’i canlandırmak üzere ilk olarak Hamal Hasan düşünüldü ise de beklenilen başarının elde edilemeyeceği tespiti yapılarak Faik Eyüpoğlu’na teklif götürüldü. Faik Eyüpoğlu teklifi kabul ettiği gibi canlandırma günü üstün performansı ile fotoğrafçıları hayran bıraktı.
Çekim açısı, ışık ve duruş konusunda yaptığı uyarılar ile fotoğrafçılara ve oyunculara rota çizen Mahmut Leventoğlu’na da burada teşekkür etmemiz gerekiyor. Hava koşulları yağmurdan dolayı pek elverişli olmasa da günü belgeleyen ve geleceğe aktaran fotoğrafçılarında sergilenebilecek eserler ortaya çıkardıklarını da söylemeden geçmeyelim.
Ogün giydiği kostüm, getirdiği oyuncak bebek ve dönem valizi ile, yaptığı makjyaj sonucu görüntü ve ruh hali ile çocukluk yıllarına dönen Serpil Efe Seyis bizlere büyük bir sürpriz yaptığı gibi filme ait başka birkaç sahnenin canlandırılmasına da sağladı.
Sözlü Tanıklıklar
Tansı Günal İycil “O gün o kareleri oluşturmak için arkadaşlarımın yüzlerine makyaj yaparken hiçbir şey hatırlayamıyorum dersem yanlış olmaz. Çok heyecan verici bir gündü, ilk tecrübemizdi ve başardık sanki. İlk denememizde kostümlerde birkaç sıkıntı oldu ama hallettik. Uzun zamandır kendimi bu kadar iyi hissetmemiştim makyajları yaparken tek düşündüğüm eski anıları canlandırmak için ne kadar gerçekçi yapabilirim oldu. Haydarpaşa Gar Asla Yalnız Kalmayacak…”
Faik Eyüpoğlu “İstanbulun merkez garı Haydarpaşa son durak ve bitiş noktası olduğu gibi Anadolu’dan göç edenler için bir ümit kapısıdır. Umutlar gerçekleşmediğinde elveda denilen ümit garın merdivenlerde bırakılırken yüzlere derin bir hüzün çöker. Orhan Kemal Ustanın senaryosunu yazdığı bu projenin bir fotoğraf karesi olark günümüze uyarlamasında yer almamanın hazzını yaşadım. Bu hazzı yaşatan sevgili Tugay’a ve kırk yıllık sakalımı kesmeme ikna eden Tansı hanıma da teşekkür ederim”
Serpil Efe Seyis “İstanbul’un sessiz ve yalnız güzelliği canım Haydarpaşa’da, bu muhteşem kareyi yaşamak, benim için mutluluk vericiydi”
Onur Avcı “O güzelim filmin sadece bir karesini bile arkadaşlarımla Haydarpaşa Garı’nda canlandırmaya çalışmak beni çok heyecanlandırdı ve çok mutlu etti.”
İshak Kocabıyık “Gurbet Kuşlarının, Haydarpaşa garı açısından ilginç bir özelliği vardır. gar filmin bir başında bir de sonunda gözükür. Başında ailenin büyüğü merdivenlerde bağırır. Şah olacağız İstanbul’da. Şah olamazlar. Finalde merdivenler yoktur. Doğrudan gar peronları vardır. Ailenin kalanları yenilmiş ama yeni bir hayatın eşiğinde olarak vedalaşırlar birbirleriyle. Bildiğim kadarıyla bir metafor olarak bu kullanım başka bir filmde ve hatta roman ya da hikaye de yoktur”
Cüneyt Arkın (Gurbet Kuşları filminin oyuncusu) Haydarpaşa Gar dönüşüm süreci üzerine “Sadece Türk sinemasının kahrını çektiği için bile olsa, Haydarpaşa Garı’na dokunmamak gerekiyor. Ben tıp eğitimi almak için geldiğimde, tıpkı ‘Gurbet Kuşları’ filmimdeki gibi bu gardan adım atmıştım İstanbul’a. Garın başına bir şey gelirse çok üzülürüm.” diyerek tepkisini dile getirmiştir.
Tugay Kartal “Benim düşlerimin merkezinde hep Haydarpaşa Gar olmuştur. Kamu çalışanlarının “grevli toplu sözleşmeli sendikal haklar” mücadelesinin ilk yıllarında Haydarpaşa Gar binasına pankartını asacağımız günün hayalini kurardım. Takvimler 20 Aralık 1994’ü gösterdiğinde ülke genelinde 1 milyon emekçi ile beraber hayatı durduran demiryolu emekçileri Haydarpaşa Gar binasına “bu işyerinde grev var” pankartını astılar. Diğer bir hayalim ise Gurbet Kuşların filminin o unutulmaz sahnesini bu günlere aktaran fotoğraf karesini yeniden canlandırmak. 8 Şubat 2015 Yağmurlu bir Pazar gününde bu düşümde fotoğraflara yansıyarak hayat buldu. Bizler diye hayal kurmaya 164 haftadır Pazar günleri 13.00 ila 14.00 arası 144 haftadır da Perşembe geceleri 20.00 ila 21.00 saatleri arası garın merdivenlerinde “Haydarpaşa gardır gar kalacak” diye haykırarak hayalimizi örgütlüyoruz”
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: kentvedemiryolu-tugay kartal