Soframızın Tuzu, Tuzumuzun Dekovili
Eski çağlardan beri besin maddesi olarak kullanılan tuz, çağımızda kimya ve sanayinin en önemli girdilerinden biridir. Kimya dilinde çok geniş anlamda kullanılan tuz kelimesi NaCl sembolü ile ifade edilmektedir. Tuz üretim sahalarına döşenen dekovil hatları tuzun soframıza taşınmasında önemli bir görev üstlenmektedir.
Eski çağlardan beri besin maddesi olarak kullanılan tuz, çağımızda kimya ve sanayinin en önemli girdilerinden biridir. Kimya dilinde çok geniş anlamda kullanılan tuz kelimesi NaCl sembolü ile ifade edilmektedir. Kubik sisteme göre kristalleşen tuz Na ve Cl iyonlarından oluşur. Tuz saf halde iken yaklaşık % 40 Sodyum, % 60 Klor’dan meydana gelir. Tuz doğada sıvı ve katı olarak bulunmaktadır. Türkiye’de ve dünyada tuz Deniz, Kaya, Kaynak ve göl olmak üzere dört şekilde çıkartılmaktadır.
Ülkemizdeki Deniz Tuzlaları
Ülkemizde İki adet deniz tuzlası bulunmaktadır. İzmir’de bulunan Çamaltı Tuzlası ve Balıkesir’de bulunan Ayvalık Tuzlasıdır. Çamaltı Tuzlasının kuruluşu Cumhuriyet öncesine dayanmakla birlikte Ayvalık Tuzlası ise 1980’li yıllarda kurulmuştur. Çamaltı Tuzlası Büyüklük açısından dünyanın ikinci büyük tuzlasıdır.
Ülkemizdeki Kaya Tuzlaları
Ülkemizde işletilmiş olan Kaya tuzlalarına örnek vermek istesek Çankırı, Tuzluca (Kars), Kağızman (Iğdır), Tepesidelik (Kırşehir), Sekili (Yozgat), Gülşehir (Nevşehir), Oltu kaya Çiçekli tuzlalarıdır büyük tuzlasıdır. 65.000.000 km² alanda kuruludur.
Ülkemizdeki Kaynak Tuzlaları
Ülkemizdeki kaynak tuzlaları ise Ağa, Hıvır, Göneli, İşhan, Serhal, Çarkı, Cedit, Hamo, Fadlum, Piliç, Hargün, Göleris, Kömür, Tımisi, Yerhan, Aşkale, Bingöl, Perobey, Alibaba, Boncuk, Kıhtik, Çökender, Kırmızı, Bar, Canik, Yerli, Taytak, Muhlis, Tatos, Aktuzla gibi birçok tuzla işletilmiş bir kısmı işletilmeye devam etmekle birlikte bir kısmı ise ekonomik olmadığından dolayı işletilmemiş veya işletilmesinden vazgeçilmiştir.
Ülkemizdeki Göl Tuzlaları
Tuz göllerinin bir kısmı eski deniz yatakları olabileceği gibi bazıları da geniş yer çöküntülerinde, civar bölgelerdeki kaya tuzlarından geçerek, bu çukurlarda toplanan tuzlu sulardan meydana gelirler. Yaz aylarında yüksek bir yoğunluk kazanan sular buharlaşarak, sanki deniz sularının toplama havuzları gibi bir tuz tavası haline gelirler. Tuzlu su göllerine, tuzlu su kaynakları ve kuyularına hemen her ülkede rastlanmaktadır. Dünyanın en büyük tuz gölü Great Salt Lake’dir. İç Anadolu’da bulunan Tuz Gölü Dünyadaki en önemli tuz göllerinden biridir. Tuz Göllerinden alınan tuz hemen hemen saf bir şekildedir. Göldeki tuzluluk diğer tuzlar nedeniyle de olabilir. Örneğin yurdumuzda Orta Anadolu’daki birçok gölde sodyum klorür ile birlikte sodyum sülfat, potas ve benzeri tuzların bulunuşu bu kaynaklardan ekonomik bir şekilde tuz üretimini güçleştirir. Bunlara örnek olarak Burdur Gölü, İznik Gölü gösterilebilir. Tuz Gölü’nde üç adet tuzla kurulmuştur. Bunlar Şereflikoçhisar’da bulunan Kaldırım ve Kayacık ile Cihanbeyli’de bulunan Yavşan tuzlalarıdır.
Tuzlaların İşletilmesi
Ülkemizde tuzun çıkarılması; Cumhuriyet tarihimizde özel yasa hükümlerine tabi olmuştur. Bu konuda çıkartılan 11.12.1936 tarihli 3078 sayılı Tuz Kanunu 26.06.2001 tarihine kadar yürürlükte kalmıştır. Bu kanunun yürürlük süresi içinde bir takım değişiklikler yapılmış, ancak tuz stratejik öneme sahip ürünler arasında yer almıştır. Bu sebeple ham tuz çıkarılması Devlet tekelinde tutulmuştur. Bu görevi Tekel adı altında faaliyet gösteren kurum üstlenmiştir. (Tekel’in eski adı İnhisarlar İdaresi) 3078 Sayılı Tuz Kanunu’na göre içinde %96 Sodyum Klorür (NaCI) bulunan her türlü madde tuz olarak adlandırılmakta idi.
Bu yasal düzenleme 26.06.2001 tarihine kadar devam etmiş ve 3078 sayılı Tuz Kanunu 26.06.2001 tarihinde yürürlükten kaldırılmış ve Maden Kanunu kapsamına alınmıştır.
Tekel tarafından uzun yıllar işletilen bu tuzlalar 2005 yılı içerisinde özelleştirilmiş olup özel sektör tarafından işletilmektedir.
Yavşan, Kaldırım ve Kayacık Tuzlalarında Üretim Hatlarının Atılması:
Yavşan, Kaldırım ve Kayacık Tuzlalarında üretim sahasına ulaşım ve vagonlara yüklenen tuzun taşınması dekovil hattı adı verilen ray hatları ile sağlanmaktadır. Dekovil hattı ray demiri denilen ve ölçüleri 5’l i k, 7’lik v e 12’lik tabir edilen çekme demirlerden oluşur. Genellikle ana hatlarda kullanılan 12’lik ray demirlerinin boyları 7 metredir. İki ray demirinin demir traverslerle birbirine 60 cm aralıkla bağlanması ile ray hattının bir birimi oluşur. Tuz üretim sahasında tuzun taşınması dekovil hattı ile olmaktadır.
Yavşan tuzlası
Dekovil hattı yığın yerinin kenarından başlayıp, üretim sahasına kadar ulaşmaktadır. Dekovil hattı bu bölümde yan yana iki yol şeklindedir ( boş hat, dolu hat ) . Üretim sahasına ulaşan hatlardan tuzun toplanacağı sahalara sağlı sollu tali hatlar atılır. Bu tali hatlar uzun alınıp, vagonlara yüklendiği hatlardır ki, bunlara cılga hattı adı verilmektedir. Cılga hatları genellikle birbirine 500 – 1000 metre aralıklarla atılır. Her Cılga hattı tuz toplayarak kendinden sonraki hatta kadar taşınır. Bu taşıma şöyle olmaktadır; çöken tuzlar liperli dozerlerle sağlı sollu sürülür ve kürünür. Her bir kürünme sonucu 1000 m’lik cılgadan 2500–4000 ton tuz alınır.
Hattın tuzu bittiğinde tuzlu bölgeye doğru cılga hattı taşınır. Burada önceki işlemler aynen tekrar edilir. Bu işlemler cılganın kapsadığı alandaki tuz bitinceye kadar devam eder. Genel olarak 500 m’lik cılgaya yaklaşık 225 adet vagon sığmaktadır. Cılga boyu 1000 metre olursa bu cılgaya alınacak vagon miktarı 450–500–135-adet olmaktadır. Havuzlardan yapılan üretimde bu sistem değişmemektedir.
Sadece havuz boylarına ve havuzlardaki tuz durumlarına göre, cılga boyları ve cılga aralıkları kısalmaktadır. Yoksa sistem olarak havuz ile gölden yapılan üretim arasında teknik bakımdan bir farklılık bulunmamaktadır.
Üretim Sahasının Sürülmesi:
Üretim sahasına cılga hatları atıldıktan sonra bu hatlara paralel olarak sağlı sollu sürülür. Sürme işlemi normal bir tarlayı sürmeye benzer. Sürmede dozer riperi kullanılmaktadır. Tuz sürmede amaç şudur; üretilecek tuz, sağlam tabaka olan tahta tabakanın üzerinde bulunduğundan sürerek bu tuzu alttaki bu tabakadan ayırmaktır. Ayrıca bir birine girift kristallerden oluşan sert tuz sürülmeden kürünüp, figüre edilemeyeceği için sürme işlemi yapılır. Tuz cılga hattının 5 metre ötesinde sürülür ve sürme yönüne dik yönde kürünür. Sürülen sahanın genişliği Yavşan ve Kayacık Tuzlalarında tuzun kalınlığının fazla olduğu havuzlarda 9–12 metre, üretim sahasının geniş, fakat tuz kalınlığının ortalama 8 cm olduğu Kaldırım Tuzlasında ise 25–35 metre arasındadır. Özellikle Kaldırım Tuzlasın da tuzun fiziksel anlamda ve görünüm itibariyle temiz olmasını belirleyen en önemli unsur sürüm işlemidir. Önceki yıllarda tuzlalardaki üretim sahalarında, bir üretim sezonu için oluşan tuz, üçlü dozer riperi vasıtası ile patlatılarak kazılmakta, bu da tuz tabakasının hemen altında mevcut olan çamurlu (mil) seviyesi ile tuzun karışmasına neden olmakta idi.
1994 yılında bu olumsuzluğu gidermek amacı ile üçlü riper ayaklarına Tuz işletmelerinin imkânları ile özel olarak dizayn edilmiş kesici bıçaklar yapılmaya başlanmıştır. Bu durum da yapılan tuz tabakasının hemen altındaki çamurlu seviyeye inilmediğinden üretilen tuza çamur karışması önlenmiştir.
Sürülen Tuzun Figüre Edilmesi:
Sürülen tuz, dozerle cılganın kenarına doğru kürünür. Burada yaklaşık 1,5 metre yüksekliğinde bir yığın haline gelen tuz yüklenmeye hazır durumda figüre edilmiş olur.
Tuzun Vagonlara veya Kamyonlara Yüklenmesi:
Sürüldükten ve figüre edildikten sonra tuz yüklenmeye hazır hale gelmiştir. Cılgaya çekilen vagonlar cılganın başından sonuna kadar cılgayı doldurur. Vagonlar girerken, makineler de figüre edilmiş tuzun başında beklemektedir. Vagonlar yerleştirildikten sonra, yükleme işlemi başlar. Bu yüklemede traktör, kepçe veya zaman zaman loder kullanılmaktadır. Yükleme işlemi cılgadaki vagonlar doluncaya kadar devam eder. Tuzun durumuna göre bir cılgadan 3–5 defa tuz alınabilir. Cılgadaki tuz bittikten sonra cılga taşınır ve yeni cılgadaki tuz yüklenip, bu işlem aynen tekrarlanır. Kamyon yüklemesinde, doğal olarak hat atılmayıp, hazırlanan figürenin yanına gelen kamyonlar, burada bekleyen loder veya ekskavatörlerle doldurulur. Bu işlem her cılgada tekrar edilir.
Vagon ve Kamyonlarla Yığın Yerine Taşıma:
Cılgadaki vagonlar doldurulduktan sonra, lokomotifler vasıtasıyla çekilir. Lokomotifler 3–4 tonluk küçük ve 8-9 tonluk büyük olmak üzere iki çeşittir. Cılgadan küçük lokomotiflerle vagonlar ana hatta bırakılır. Ana hatta büyük lokomotifler yığın yerine kadar götürmek üzere beklemektedir.
Manevra denilen küçük lokomotifler, vagonları burada büyük lokomotiflere bırakırlar. Yüklenen vagonlar bu lokomotiflerle yığın yerine kadar taşınır. Tuzu taşıyan, vagonları çeken büyük tip lokomotiflerin, her biri ortalama 40–50 adet dolu vagonu çekebilmektedir. Her bir vagon ortalama 1 m3 tuz almaktadır. Bunun yanında kamyon cılgalarından çıkan kamyonlar, taşıdığı tuzu ya ana yığın yerine ya da kamyonlar için hazırlanan yığın yerlerine taşırlar
Ayvalık Tuzlasından dekovil hattı ve Lokomotif fofoğrafları
ayvalık tuzlası
ayvalık tuzlası
ayvalık tuzlası
ayvalık tuzlası
Ayvalık tuzlası lokomotif Foto:Celil Ender
Ayvalık tuzlası 10 nolu lokomotif Foto Celil Ender
İzmir Çamaltı Tuzlasında tuzun denizden sofraya uzun bir öyküsü…
Türkiye’de deniz suyundan üretim yapılan en büyük deniz tuzlası olan İzmir Çamaltı Tuzlası, her yıl eylül ayında başlayan toplama sezonunda ilginç görüntülere sahne olmaktadır.
Yılda 550 bin ton tuzun üretildiği Çamaltı’da, 1300 işçi yaklaşık 80 günde ülke üretiminin dörtte biri kadar tuz toplamaktadır.
İzmir’de Gediz Deltası’ndaki Kuş Cenneti ile Homa Dalyanı arasındaki 7 bin 300 hektarlık geniş düzlükte, bazı kaynaklara göre M.Ö 300’lü yıllardan bu yana tuz üretimi devam etmektedir. Evliya Çelebi’nin Tuzla-i Menemeniye diye bahsettiği tuzlada, 1863 yılında İtalyanlar tarafından başlatılan emek yoğun üretim, 1933 yılından bu yana Tekel tarafından sürdürülmektedir.
Çamaltı Tuzlası’nda her yıl eylül ayında başlayan ve kasım ayında sonlanan tuz toplama işlemini bir bakalım;
Tuzun tüm değişim evrelerinin ve işçilerin geleneksel toplama yöntemlerinin gözlenebildiği tuzlada, tuzun bir yıllık oluşum macerası, kanalların ucundaki pompalardan soğuk su havuzlarına deniz suyu basılmasıyla başlıyor.
Mart ayında en yüksek tuz yoğunluğu derecesinde bulunan deniz suyu, havuzlarda güneşin buharlaştırıcı etkisine maruz bırakılıyor. Önce demiroksit, kalsiyum karbonat, kalsiyum sülfat ve anhidrokalsiyum sülfatın çöktüğü sular, tuzun çöktürülmesi için sıcak su havuzlarına ve ardından da kristalizasyon havuzlarına alınıyor.
Havuzlara alındığında mavi olan suyun rengi, sıcak su havuzlarında pembe ve ardından kristalizasyon havuzlarında kırmızının tonlarına dönüşüyor. Bu renk değişimi, yoğun tuzlu suda yaşayabilen halofilik bakterilerden kaynaklanıyor. Suyun içindeki organik maddeleri tüketen bu bakteriler, tuz üretimine de yardımcı oluyor.
Yaklaşık 105 günde tamamlanan tuz oluşumu sonrası havuzlarda 15 santimetre kalınlığında tuz tabakaları oluşuyor. Her yıl tuz toplama sezonunda havuzları ayıran tahta setlerin kaldırılmasıyla geniş düzlük, karla kaplanmış izlenimi verecek derecede beyaz kristallere bürünüyor. Tuz oluşumu için kullanılan su miktarı ise 50 milyon metreküpü buluyor.
"HAPÇILAR", "GELBERİCİLER", "TUMBACILAR"
Geniş düzlüğün 314 hektarlık bölümündeki 76 kristalize havuzunda yapılan üretim sonrası toplama işlemine geçiliyor. Toplama işini Denizli, Kütahya ve Bursa’daki dağ köylerinden gelen ve sayıları bin 200 ile bin 300 arasında değişen mevsimlik işçiler yapıyor. İşçiler, toplama sezonu boyunca tuzladaki lojmanlarda kalıyor.
125’er kişiden 10 takıma ayrılan işçiler, her yıl 1 Eylülde kurban keserek başladıkları toplama işini, 60 ila 80 gün içinde bitirmeye çalışıyor. Her grup kendisine ayrılan havuzları diğer gruplardan önce bitirmek için rekabete giriyor. İş ne kadar erken biterse işçiler o kadar erken evlerine dönebiliyor.
Emek yoğun olarak yapılan tuz toplama işinde gelenekselleşmiş bir iş bölümü kullanılıyor. Buna göre her ekibi "Çavuş’" diye anılan yöneticiler ve muavinleri yönetiyor.
Demiryolunun döşenmesi
Toplama işleminin başlayabilmesi için öncelikle "hatçı" ve "demirci" olarak isimlenen işçilerin tuzla kaplı havuzların en dış kısmına ray döşemesi gerekiyor. Demirciler omuzlarından geçirerek elleriyle kavradıkları uçları kanca şeklindeki aletleriyle ray demirlerini kaldırarak birbirine monte ediyor. Rayın kurulması sonrası en dış kısma geçen "kürekçiler" uçları törpülenmiş kürekleriyle tuzu topraktan küreyerek, rayda yol alan vagonetlere yüklüyor.
"Motor muavinlerinin" kullandığı lokomotifin ardına takılan 10 vagonet, işçilerin yüklediği tuzları istifleme alanına taşıyor. Kürekçiler rayı çevreleyen çizgideki tuzları bitirmesi sonrası demirciler, rayları havuzun merkezine doğru kaydırıyor. Bu işlem havuzun ortasına gelinceye kadar devam ediyor.
Vagonetlerin içindeki tuz, yaklaşık 20 metre yükseklikteki, piramitleri andıran görünüme sahip tuz istif alanlarına taşınıyor. Lokomotifin getirdiği tuz dolu vagonları "gelberici" işçiler boşaltıyor. "Tumbacı" işçiler, tuzun yığının tepesine boşaltılmasını sağlayan taşıyıcı banda yükleme yapıyor.
Tuzun düzgün biçimde istiflenmesinden "hapçı" diye adlandırılan işçiler sorumlu. Hapçılar, banttan dökülen tuzu küreklerle yönlendirerek piramidin düzgün şekilde büyümesini sağlıyor. "Çamurcular" ise istif tepelerinde dolaşarak topraktan kürenen tuzun arasına karışan çamurları, ucu çivili sopalarıyla ayıklıyor.
Sucularda Görevde
Tuz toplama sırasında işçilerin sıklıkla susaması nedeniyle önemli iş kollarından biri de "sucular"… Sucular, suyun yanında molalarda içilmek üzere çay ve meşrubat da taşıyor.
Bu yöntemle her ekip günde bin ton tuz üretiyor. Böylelikle tuzladaki toplam üretim günde 10 bin tona ulaşıyor. Her ekip kendisine ayrılan havuzlardaki toplama işini bitirdiğinde toplanan tuz miktarı çalışan sayısına bölünerek ücretler hesaplanıyor. Bir işçi bir sezonda ortalama 3 bin lira para kazanabiliyor.
İşçiler tuzda çalışmanın diğer emek isteyen işlere göre daha yorucu olduğunu söylüyor. Özellikle öğle saatlerinde sıcağın çok bunaltıcı hale geldiğini, renklerin parlaması nedeniyle gözlerin yorulduğunu belirten bir işçi, tuz işçilerinin sıklıkla tekrar ettiği bir söz söylüyor: "Tuz yükü, kız yükü."
Özelleştirme Sürecinde
İstif alanlarındaki tuzlar dozerler yardımıyla kamyonlara yüklenerek alıcı şirketlerin tesislerine doğru yol alıyor.
Çamaltı Tuzlası’nda her yıl ortalama 550 bin ton tuz üretiliyor. Geçen yıl (2008) üretimin 596 bin tona kadar çıktığı belirtiliyor. Türkiye’nin toplam tuz üretiminin dörtte biri buradan karşılanıyor. Üretilen tuzun her yıl 200 bin tonluk kısmını PVC üretiminde kullanmak üzere Petkim alıyor. Deniz tuzunun göl tuzuna göre daha yumuşak olması nedeniyle gıda ve deri sektörleri özellikle Çamaltı tuzunu talep ediyor. Bölgede üretilen tuzun 90 bin tonluk kısmı sofralık tuz olarak işlenmek üzere tuzlanın yakınlarındaki tuz fabrikalarına gönderiliyor.
Bölgede makineli tuz toplama teknolojisinin, iki kez denenmesine rağmen başarılı olmadığı da belirtiliyor.
Çamaltı Tuzlası, Özelleştirme İdaresince işletme hakkının devri ve satış yöntemiyle özelleştirilmek üzere ihaleye çıkarıldı. İhale için son teklif verme tarihi ise 4 Aralık 2009 olarak belirlendi.
Çamaltı Tuzlası, aynı zamanda çok sayıda kuşun da uğrak noktası oldu. Tuzlanın yanındaki Kuş Cenneti’ne gelen göçmen kuşların bir bölümü, tuzla içindeki setlere de yerleşiyor. Tuzlanın kanatlı konuklarının başında ise flamingolar yer alıyor. Tuzlu suyun içinde yaşayan küçük canlılarla beslenen flamingolar, tuzladaki renkli görüntülere eşlik ediyor.
Kaynak:
1)Yard. Doç. Dr. Saliha KODAY TUZGÖLÜ TUZLALARI
2) http://www.marmaracografya.com/pdf/2.9.(s.128-149)yard.doc.dr.salihakoday-tuzgolotuzlalari.pdf
3) http://www.ebmhaber.com.tr/detay/8914/denizden-sofraya-tuzun-oykusu.htm
4) http://www.turkiyetuz.com/uretim/uretim.asp
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: kentvedemiryolu