Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

Geleceğin Mimarları Haydarpaşa Yangınını Sorguladı

(yorumlar kapalı)

16 Aralık 2010 tarihinde İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Mimarlık Fakültesi Taşkışla 127 nolu salonda Haydarpaşa yangınını konu alan “Haydarpaşa yandı küllerinden ne doğacak” adlı bir panel düzenlendi.

İTÜ Mimarlık Fakültesi(Taşkışla) binasında Haydarpaşa yangını sonrası kamuoyundaki tartışmalara bir yanıt bulmak için Taşkışla Öğrencileri tarafından bir panel düzenlendi. Panelin katılımcıları arasında Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Kargın, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Görevlilerinden Doç. Dr. Haydar Karabey ve Kadir Has Üniversitesi’nde akademisyen Yrd. Doç. Dr. Yonca Kösebay Erkan vardı. 

resim

Panel’de ilk sözü Mimar Hüseyin Kargın aldı.Kargın Haydarpaşa yangınıyla ilgili teknik bilgiler verirken, 14.12.2010 tarihinde Haydarpaşa gar lokantasında yapılan ve Mimarlar Odası, BTS ve TCDD’den yetkililerin katıldığı Haydarpaşa ile ilgili toplantıdan bahsederek sözlerine başladı. Kargın, toplantıda yangın sonrası senaryolar ekseninde tartışmaların yapıldığını belirterek, yangının çıkışı konusundaki açıklamaları çelişkili bulduğunu belirtti. Bu hava koşullarında yangının bu kadar büyümesinin mümkün olmasını şüpheli bulan Kargın, çatıda tadilat yapılıp yapılmadığı konusunda bile tutarsız bilgilerin hatta dedikoduların etrafta dolandığını, yangından sonra kaotik bir bilgi süreci yaşandığını ve hala yaşanıyor olduğunu, bilgilerin yanlış bile olsa kamuoyunun kafasında soru işaretleri olduğunu söyledi. Kargın, gelinen süreçte Haydarpaşa Gar binasının 2004’ten beri dönüştürülmeye çalışıldığını, bu durumdan ötürü, yangın öncesi devam eden onarım sırasında alınmamış önlemlerin akıllara yangın hakkında şüpheli nedenler getirdiğini belirtti. Düşünülen dönüşümlerin bir zihniyetin temsili olduğunun altını çizen Kargın, İstanbul’da birçok şeyin ranta açılmaya çalışıldığını, bugün Haydarpaşa Garı için düşünülenlerin yarın Topkapı Sarayı ya da Ayasofya için gündeme gelmeyeceğinden şüphe duyduklarını belirtti. Her şeyi rant olarak gören AKP zihniyetinin İstanbul’da yeni rant alanları yaratmak için 3. Köprü gibi, Haliç’i Karadeniz’e birleştirmeyi ön gören “Manhattan projeleri” gibi projeler olduğunu ifade etti. Bugün bu dönüşümlerin karşısında gelişen muhalefetlerin birleşik ve güçlü olması gerektiğinin altını çizen Kargın, koruma bilinci olan, toplumsal düşünebilen her mimarın, her insanın kent muhalefeti birleştirmesi gerektiğini vurguladı.

Yrd. Doç. Dr. Yonca Kösebay Erkan ise, 2006 yılında doktora tezinde Anadolu Demiryolları konusunu ele almış olan ve üçüncü kez Taşkışla’da Haydarpaşa konusunda konuşmaya gelen bir mimar. Geçen sene yaptığı sunum üzerinden konuşmasını yapan Erkan, süreçte herkesin (Mimarlar Odası’nın, akademisyenlerin, TCDD yetkililerinin) sorumluluğu olduğunu, bu kurumlardan bir ekip kurularak kamuoyunun bilgilendirilmesini gerektiğini, aksi durumda işin bir politik oyuna veya dedikodulara dönüştüğünü söyledi. Geçen seneki sunumunun üzerinden geçen sürede, yangının da sonrasında nelerin değiştiğini anlatan Erkan, yaşamakta olan kentsel bir imge olarak nitelendirdiği Haydarpaşa Garı’nda şu anda bu durumun tam tersine döndüğünü, yapı strüktürünün hasar gördüğünü, tren seferlerinin gerçekleştirilemediğini, vapurların iskeleye yanaşamadığını, Haydarpaşa’nın canlı olduğunu kanıtı olan saatinin çalışmadığını vurguladı.

Daha sonra söz alan Doç. Dr. Haydar Karabey Haydarpaşa hakkında yıllardır süren tartışmaların konuyu diri tuttuğunu belirterek, ekonomik, tarihsel, doğal, kentsel bellek, siluet, denizcilik kültürü, demiryolu mirası gibi pek çok sebeple önemli olan Gar binasının, kendisi için neden önemli olduğunu dinleyicilerle paylaştı. Bir İstanbullu olarak tarihi bir bellek olan filmlere konu olan, eski dönemlerde çocukların büyüdükleri bir alan olarak Haydarpaşa’nın İstanbullular için önemine değindi. Karabey, kent içinde dönüşümü gündemde olan bölgelere dikkat çekerek bu alanların değerleri ve büyüklükleri hakkında bilgi verdi. Karabey, bugün Haydarpaşa’ya sahip çıkmak için mücadele ediyoruz, yarın Sirkeci Garı, eski üretim alanları, hatta önümüzdeki dönemlerde bir 3. havaalanı yapıldıktan sonra Yeşilköy Havaalanının dahi ranta açılması gibi durumlarla karşılaşılması ihtimalleri üzerine durdu. “Rant” konusunun bu tür önemli kentsel bölgelerin kaderini belirlediği bir dönemde, Karabey’e göre Galataport projesinin yapılacağı alan veya Haydarpaşa gibi bölgeler artık birçok insanın kentsel koridorunun da dışında kalıyor ve bu sebeple bunlara sahip çıkmak da zorlaşıyor. Yeni modanın turizm, ticaret, rezidans gibi fonksiyonları bir arada barındıran “karma işlev”li projeler üretmek olduğunu söyleyen Karabey, kamusal alanın ise geçici olarak kent yönetimine emanet edilmiş ve herkese ait olan alanlar olduğunun altını çizerek, bu alanların birilerine satılmasının anlamsızlığını vurguladı.

Yonca Kösebay Erkan: Haydarpaşa’nın korunma ihtiyacının yangın sebebiyle ne şekilde değiştiği konusunda açıklamalar yaptı. Yangın sonrası Haydarpaşa ve çevresinin korunma gerekliliği konusundaki değişimleri ele alan Kösebay, ekonomik değerinde hiçbir değişim olmadığı, yapının ticari değerinin oldukça dikkat çekici olduğunu ve asıl üzerine düşünülmesi gereken noktanın burada olduğunu belirtti. Yıllar içerisinde halkın gösterdiği direncin Haydarpaşa üzerine tasarlanan projelerin geri çekilmesinde belirleyici rol aldığını söyledi. Kösebay

1997’de bir kısmı ve 2004 yılında tamamı tescillenmiş olan Haydarpaşa’da, sivil inisiyatiflerin “direnişi”nin faydasını hatırlatarak önce Manhattan projesi diye ortaya atılan planların daha sonra kruvaziyer limanına dönüştüğünü, kamuoyunun tepkisini devam ettirmesiyle bölgenin sit alanı ilan edildiğini, daha sonra burası için koruma imar planı çıkarıldığını ve o ilk projelerin bu kadar geri çekilmesinin kamuoyu sayesinde olduğunu belirtti. Erkan, önceden Gar’da bir yangın görevlisinin de bulunduğunu ama emekli olmasıyla oluşan boşluğun doldurulmadığını, ayrıca 15 Aralık 2010 apar topar yangın yönetmeliğinde değişiklik yapıldığını sözlerine ekledi.

resim

Haydar Karabey de “kentteki satılık alanlar” konusunu alan, kıyı boyları ve fiyat hesabı ile gözler önüne serdi. Karabey Sirkeci Gar’ın 80.000 m2 alanının 1.200.000.000 ABD Doları, Haydarpaşa Garın 360.000 m2 alanın 4.800.000.000 ABD Doları, Haydarpaşa+Harem alanını içine alan bölgenin ise 2.200.000 m2 olduğunu ve 13.200.000.000 ABD doları değeri olduğunu ifade tti.

Kargın, Haydarpaşa projesi sürecinde bahsedilen “yeniden işlevlendirme” nin de tanımının daha açık bir şekilde yapılması gerektiğini TCDD” 1. Bölge Müdürlüğü ve İTÜ arasında Haydarpaşa gar çatının onarımı için imzalanan protokoldeki “cazibe merkezi” ifadesinin pek de masum olmayabileceğine, bunun bir dönüşüm girişimine fırsata yaratabileceğine dikkat çekti.

Yonca Erkan “Kulağa çok romantik gelse de, Haydarpaşa örneğinde bir model oluşturulup, bundan sonrası için de kentteki bu tarz durumlarda gösterilecek direnişe ön ayak olunması” temennisi ile sözlerini bitirdi. Kargın’ın son sözleri ise işlenen “kent suçları”nın çokluğu ve “Venedik Tüzüğü”ne uyarak yerinde korumadan bahseden 50 yıllık profesörlerin Emek Sineması’nın yıkılması kararına imza attığı bir dönemde kime güveneceğimizi bilemiyoruz,” şeklinde oldu.

Panel sonunda dinleyicilerden gelen soru ve yorumlarda Haydarpaşa yangınıyla beraber gündeme gelen İstanbul’daki kentsel dönüşüm adı altındaki rant ve yağma amaçlı projeler karşısında etkili bir inisiyatif oluşturma gerekliliği üzerinde duruldu ve 26 Aralık’ta “3. Köprü Yerine Yaşam Platformu”nun düzenlediği mitingin duyurusu yapıldı. 

 

 

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: meltem çavdar