Tarihçinin saptamasından yüzyıllar sonra Taut, arkadaşı W. Gropius gibi, “mimarinin kendi başına politik olamayacağını” vurgulayacak; ancak yapıların “politik araç” olarak kullanılabileceğini, bu durumun ise mimarın “elinde olmadığını” söyleyecektir. (Nicolai; B. Taut’un Akademi Reformu ve…) İşin bu yanı ayrı, yapının yapı olup olmadığı apayrı. Şimdi Yüksek Hızlı Tren projesi kapsamında inşa edilen yeni mimari ürünü acar tren istasyonu bütün heybetiyle eski Ankara Garının üstüne çökmüştür!… Eşzamanlı, yanıbaşındaki tarihsel kültürel yapıların, o yapılarla sürüp gelen tarihin ve anıların da üstüne. (Eski) Ankara Garı, sırtına binen demir çelik, cam ve betondan oluşma dağyapının gölgesinde, gayri bir “kanarya kafesi” gibidir. Zaten bu tarihsel yapı, Gençlik Parkı’na açılan avuç içi kadar gar önü kavşağı altına konumlandırılan “bat-çık” ve hemen karşısına dikilen “Arena”yla çoktan “Güzel Başşehrin Güzel Başkapısı” olmaktan çıkmıştı. Devamı için tıklayınız »