Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

İki farklı görüş

(yorumlar kapalı)

resimKasım 2006 ayı içinde Atatürk haftası dolayısıyla “Cumhuriyet Dönemi Maliye Politikası” başlıklı bir toplantı düzenlendi. Bu toplantıda rapor sunma durumunda olduğumdan, konu ile ilgili bir hayli hazırlık yaptım. Bu hazırlıklarım esnasında ünlü Chester Projesi ile ilgili ilginç bir saptamaya rastladım. Bugün sizlerle Chester Projesi’ni kısaca paylaşmak ve bu vesile ile ortaya atılan farklı görüşleri dikkatinize sunmak istiyorum. Bu projenin günümüz açısından önemi, yabancı sermayeden medet uman çevrelerin yükselttikleri seslere yanıt oluşturmasıdır.

 

resim

Harita:Yaşar Rota Arşivinden

Chester Projesi, adını, projenin ilk sunucusu olan Amiral Colby M. Chester’den almıştır. Amiral Colby M. Chester 1909 yılında Osmanlı Hükümeti’ne demiryolu ve madenler konusunda bir proje sunmuştur. Bu proje, Amerikan destekli olduğu için Almanlar karşı çıkınca, proje akamete uğrar ve ertelenir. Bu proje, Irak ve Ortadoğu petrolleri üzerinde hakimiyet kurmaya yönelik idi.

 

Proje, aynı amaçlarla 1920 yılında yine gündeme taşınır. Bu kez, The Ottoman-American Development Company adına hükümetle pazarlığa oturulur ve 1922 yılında Osmanlı Hükümeti’nin onayı alınır. İlk ders şudur: Bir ülkeye girmeye çalışan her yabancı şirket bir yerli şirketi yedeğine alarak, halkın gözünü boyamaya çalışır ve, maalesef, bunda da başarı sağlar. Günümüzde bunun en acı ve tipik örneğini, Koç şemsiyesi altında Shell şirketinin TÜPRAŞ’ı ele geçirmeye çalışması oluşturmaktadır.

 

Osmanlı Hükümeti ile istediği anlaşmayı sağlamış olan Chester Projesi ile ilgili yerli ve yabancı bazı sözcülerin çok farklı ifadeleri de başka bir açıdan son derece ibret verici ders niteliğindedir. Önce Osmanlı tarafında yazılanlara bir göz atalım. Anlaşma mecliste onaylanırken, Tevhidi Efkâr gazetesinde şöyle bir haber çıkar: “Chester İmtiyazını heyecanla kabul ettik. Böylece Lozan’da ABD’yi kendi tarafımıza çektiğimizi umuyoruz.”

 

resim

Dönemin İktisat Bakanı Mahmut Esat Bey ise, bir İzmir gazetesine şöyle bir beyanat vermiştir: “Kanun ve Tüzüklerimize uygun olması koşulu ile memleketimize girmek isteyen ecnebi sermayesine karşı Türkiye’nin aleyhte tutumu yoktur.” Mahmut Esat Bey, bir başka konuşmasında da. “Chester Projesiyle memlekete 400 milyon liralık bir yabancı sermaye girecektir. Milletimizin hukukuna ve milletimizin kanunlarına riayet eden herhangi bir yabancı sermayeye düşman olmadığımıza bundan daha kuvvetli kanıt olabilir mi!” Memleketimizin yasaları ve nizamnamelerine saygılı olmaları koşulu ile….Ne kadar ulvi ve güzel bir koşul. Peki, bakalım acaba memleketimizin çıkarlarını koruyan kanunlarımız Chester Projesi ile ilgili olarak ne hükümler getirmiş? Projeye göre, Ankara’dan Kerkük’e ve Doğu Beyazıt ve Samsun’a kadar uzayan yaklaşık 4400 km. uzunluğunda demiryolu ve üç liman yapılacak. Demiryolunun çevresinde 40 km. lik alanda bulunan bütün petrol ve maden kaynaklarının 99 yıllık işletme hakkı şirkete devrediliyor; şirkete tüm bu araziler bedelsiz veriliyor; inşaat için yurt içinden veya yurt dışından temin edilen girdiler her türlü vergiden muaf olacak; şirketin kazancı üzerinden vergi alınmayacak. İşte, dönemin İktisat Bakanı’nın sözünü ettiği, ulusumuzun çıkarlarını koruduğu ileri sürülen(!) hükümler bunlardır ve bunlara uyan yabancı sermayeye kapılarımız sonuna kadar açıktır!

 

Şimdi bir de, bazı Amerikalı yazarların görüşlerine bir göz atalım. Edward M. Earl adında bir yazar şunları yazıyor: “….Bağdat Demiryolu ile, Osmanlı Maliyesinin gelirleri ipotek altına alınmıştır. Chester İmtiyazları ile Cumhuriyet Türkiyesi’nin madenleri ipotek ediliyordu.. Chester Projesinin birinci sınıf bir emperyalist teşebbüs olmaması için hiçbir sebep yoktur.”

Lewis Hack adlı bir başka yazar da şunları söylemiştir: “Yakın Doğu’nun ABD sermayesi için en ilgi çekici yönü, kuşkusuz, madenlerdir.” Bu ifadelerle sözlerine başlayan Hack, bu bağlamda Chester Projesi’ni de emperyalist bir girişim olarak değerlendirmiştir. Ne garip bir tecelli ki, Osmanlı’nın ve Türkiye’nin çıkarlarını yabancılar, Türk sorumlularından daha ahlâklı ve sorumlu bir eda ile savunabilmiştir!..

 

Türkiye’nin güneydoğu sınırları çizildiğinde Kerkük sınır dışında kaldığından proje stratejik önemini kaybetmiş ve bu nedenle gerçekleştirilmemiştir.

 

İşte bir emperyalist girişim, ülkenin çıkarlarını savunduğunu düşünmek durumunda olduğumuz bazı sorumlu siyasîler ve/veya yazarların, buna karşın bizzat emperyalist cephede yer alması düşünülen kişilerin görüşleri!… ve ülkemizin çıkarlarını kolladığı ve yabancılardan itaat beklediğimiz yasa hükümleri!…

Bugün dünden daha farklı değil, hatta belki daha da vahim!.Bugün de aynı şeyleri söylemiyor muyuz; yasalarımıza saygılı olmak koşulu ile yabancı sermaye gelsin, bize teknoloji getirecek, istihdam sağlayacak ve carî açığımızın kapatılmasına katkı yapacaktır, demiyor muyuz! Peki, bugünkü yasalarımız nasıl! Bu konunun açığa çıkarılması için sadece bir örnek vereyim: Bilindiği gibi, Ege bölgesinde beş çimento fabrikasını bir Fransız şirketi aldı ve o bölgede monopol oluşturdu. Bu durum Danıştay’a taşındı. Danıştay, bu özelleştirmeyi iptal etti. Ama dönemin Bakanlar Kurulu bir karar yayınladı. Altında dönemin başbakanı olarak Süleyman Demirel’in imzasının bulunduğu Bakanlar Kurulu kararında, uluslararası kurallara göre yapılmış olan özelleştirmenin iptal edilmeyeceği açıklandı. Bergama altın işletmesi bu konuda bir başka örnek… Daha bir dizi örneklerin de verilebileceği “bizim yasalarımız ve uygulamalarımız” hikâyesi işte böyle bir komediden başka bir şey değildir. Zaten, küreselleşme döneminde artık bu kurallar da geçerli değildir.

 

Benzer durum küreselleşen kapitalizm için dünya çapında da geçerlidir. Küreselleşmeden şikâyetler yükseldikçe, şimdilerde Batılılar “Evrensel Etik Kuralları” oluşturmaya hazırlanıyorlar. Böylesi parlak isimler taşıyan kurallar gerçekten yapılır. Ancak, Avrupa İnsan Hakları Beyannamesi’nde de olduğu üzere, tüm bu tür düzenlemeler göstermelik olmaktan öteye geçemez. Çünkü tüm kural ve kararlar, her alan ve düzlemde sermaye tarafından şekillendirilir, bu şekillendirme esasta sermaye çıkarını korumaya yönelik olurken, araya bazı aldatmaca demokratik veya insan hakkına saygılı gibi yansıyan görüntüler serpiştirilebilir. Bu serpiştirmelere inanan halk kesimleri çoğunlukta olduğu sürece, sermaye de kuralını dayatmaya devam eder!


Kaynak

İzzettin Önder: 26.11.2006, Evrensel Gazetesi, "Ekonomi ve Politika"

Chester Projesi hakkında başka bir inceleme yazısı da http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/45/800/10218.pdf adresinde bulunmaktadır

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: İzzettin Önder