Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

Haydarpaşa 1. İşletmede Demiryolcular ve İşçiler Nasıl Çalışıyor?

Anadolu’nun kapısındayız. Yani Haydarpaşa Garında. Geniş merdivenlerden çıkıp gişelerin bulunduğu kısma dahil olunca göze muazzam bir kalabalık çarpıyor. Gidenler, gelenler, koşuşanlar, konuşanlar ve gişe turnikelerinde kuyruk yapanlar bu kalabalığı teşkil ediyorlar. Arada da gözleri dört dönen hamallar var. Birisinin peşine takılıyor, iş çıkmayınca başkasına yöneliyor, adeta zorla elindeki bavulu almaya çalışıyorlar. Bu gürültülü kalabalığın arasından geçerken garı eskiden beri bilenlerin nazarları (bakışları) hemen yeniliklere takılıyor. İstihbarat (Danışma) kısmı yeniden yapılıp genişletilmiş. Muhakkak ki böyle daha randımanlı çalışıyordur. Eskiden sabit olan duruşuyla manzarayı bozan büfemsi camekân şimdi tekerleklendirilmiş. Neresi muvafıksa oraya çekilebiliyor. Başında bulunanlar da beyaz önlük ve siyah kolluklar takmışlar. Bekleme salonuna gidecekseniz yeni asılan ve üzerlerinde “Bekleme Salonu I” ve “Bekleme Salonu II” diye yazan levhaları derhal görür ve gireceğiniz salonu hemen tayin edebilirsiniz. Hem artık koridoru daraltan telefon kulübesi de aynı koridorda bir aralığa yeniden inşa ediliyor. Sadece kapısı görülebiliyor. Yine yeni açılan lostra salonunun yanına bir berber salonu açılacakmış.

Bütün bu yenilik ve değişiklikler acaba nereden icabetti? Zaten yapılması lazımdı, onun içinde nereden icabetti değil de “kim yaptırıyor?” diye soralım. Bu suali demiryolu müstahdemlerinden hangisine sorarsanız sorun verilecek cevap bir tek isimdir: Rüştü Sarp.

Rüştü Sarp, Devlet Demiryolları Birinci İşletmesinin yeni müdürüdür. Yeni Müdür eski demiryolcu, mektepten çıkar çıkmaz raylar arasına atılmış, mesaisini bu işe hasretmiş ve yavaş yavaş pişe pişe bu kademeye yükselmiş. Öylesine şevkle, aşkla çalışıyor ki, mesai saatlerinin tahdit edildiği çok zaman aklına gelmiyor ve hep çalışıyor. Kendisini akşamın yedi buçuk, sekizinde görmek isteyenler odasında olduğunu biliyor ve tereddüt etmeden oraya gidiyorlar. Aynı saatte telefonu bile durmadan çalıyor.

Böyle nice çalışkan yüksek şahsiyetler vardır ki, burunları kaf dağındadır ve astığı astık, kestiği kestiktir. Ben size Rüştü Sarp hakkında bana anlatılan bir şeyi nakledeyim. Onun hakkında kararı siz verin.

Diyorlar ki; Müdür yan keseci yakalamaya çok meraklıdır. Yakaladığını doğru odasına götürür ve niçin bu yola saptığını sorar. Sonra onu doğru yola sevk etmek için ne gerekirse yapar. Hatta çoğuna iş temin eder. Şimdi bu şekilde işe giren 30-40 kiş namuslarıyla çalışmaktadırlar. İşe konduğu halde bırakıp aynı yola dönen iki üç kişiyi de ikinci bir defa yakalayıp yine nasihat etmiş, üçüncüsünde layık olduğu cezaya kavuşturmuştur.

Bir makinistin kömürlü elini “bu el öpülür” diye herkesin içinde öptüğünü de söylersem herhalde kendisi hakkında tam bir fikir edinmiş olursunuz.

Rüştü Sarp’tan işletmenin Haydarpaşa Deposunu gezmek ve işçileriyle konuşmak için müsaade istediğim zaman kollarını açtı “milletin malı, memleketin malı, çalışanlar kardeşleriniz, istediğiniz gibi gezebilir konuşabilirsiniz”

Fabrikasını, rahat gezdirmemek, işçisini konuşturmamak için muhabirle beraber dolaşan işveren veya vekillerini çok gördüğümden bu ani ve tereddütsüz müsaadeye önce hayret ettim. Fakat bu derece iyi ve çalışkan bir amirin söylenmesinden korktuğu ne olabilirdi ki?

Haydarpaşa deposunu gezmeye başlamadan evvel Birinci İşletme hakkında biraz malumat edinelim.

  1. İşletmeye dahil olan demiryolunun uzunluğu 1000 km den fazla olup, mıntıkası, Trakya tarafından hududa, Ankara hattında Polatlı’ya, Afyon İzmir hattında Afyon’a, Eskişehir Balıkesir kısmında Balıkesir’e kadar uzanır.

Mühim oluşunun iki sebebinden biri, Trakya’daki beynelmilel hatla Ankara hattını içine alması, diğeri de, Adapazarı vagon ve Eskişehir Lokomotif tamir atölyelerinin bölgesi içinde bulunmasıdır. Hep tek hat üzerinde çalışıldığı da hesaba katılırsa çalışma hakikaten tatminkardır.

İşletme, Yol, Cer, Hareket ve Sağlık gibi muhtelif servislere ayrılmıştır. Birincisi bilumum yolların bakımı ve tamiri işini deruhte eder. Cer servisi ise demiryolu üzerinde çalışan bütün vasıtaların bakım, tamir ve servise verilmesi işi ile meşgul olup bütün servisleri tanzim eder. 8 tane tamir atölyesi vardır. Bunlar sırasıyla Çerkezköy, Yedikule, Sirkeci, Haydarpaşa, İzmit, Bilecik, Eskişehir ve Tavşanlıdadırlar.

Hareket servisi de, katarların seyrüseferini tanzim eder ve bütün ara istasyonların çalışmalarını sağlar, bunlar üzerinde umumi murakabe kurar. Bu meyanda yolcuların seyahatlerinin temini bilet ve bagaj temini, ambar işleri bu servisin işidir.

Sağlık Servisinde mütehassıs doktorlardan teşekkül etmiş bir heyet vardır. Burada bütün demiryolu personeli parasız tedavi edilir ve ilaçları verilir. Doktor merkezlerdeki hastaları tedavi etmekle beraber mıntıkalardaki istasyonlardan verilen hasta haberine göre seyyar vazifede görürler. Hastalıkları ehemmiyetli olanlar merkez hastanelerinde yatırıldıkları gibi, icabında burada tedavisi kabil olmayan hastaları Avrupa’ya gönderme salahiyeti bile vardır.

Bu bilgiyi edindikten sonra depo kısmını gezmeye ve işçilerle konuşmaya başladım. Yalnız burada işçilerle ayrı ayrı konuşmamı yazmayacağım. Çünkü hepsi aynı şeyi söylüyorlar. “Müdürümüzden çok memnunuz, başımıza daha iyi bir insan getirilemezdi. Depo Şefimiz Mustafa Taylan da onun kadar iyi bir kimse. Başımızda böyleleri olduktan sonra ne derdimiz, ne isteğimiz olabilir”

Depo gayet geniş bir yer. İçeridekiler harıl harıl çalışıyorlar. Uzaktan küçük gördüğümüz lokomotifler orada adeta kocaman bir ejderha. Koşmuş, koşmuş nihayet yaratıcıları insanların ellerine muhtaç olmuşlar kuzu gibi duruyorlar.

Here işçi dikkatle kendi işini yapıyor. Kimi elinde kocaman anahtarlarla bir parçayı sökmeye uğraşıyor, kimi kazanın ön kapağını açmış, yarı beline kadar içine sarkmış çalışıyor. Diğer tarafta bir parçayı başka yere nakletmek için birkaç kişi elbirliği yapmış onu kaldırmaya uğraşıyorlar. Bu hummalı faaliyet esnasında ilk bakışta göze çarpmayanlar da var. Meğer tamir kanallarının üzerinde duran lokomotiflerin altı işçi doluymuş.

 

Elleri yüzleri kömür ve yağdan bir bulamaçla sıvanmış hale gelmiş. Yılmadan yorulmadan neşeyle çalışıyorlar.

Bir makine servisten geldiği zaman önce muayene memurları tarafından kontrol edilip tamire ihtiyaç gösteren yerleri montörlere bildiriliyor. Makinistlerin sefer esnasında kaydettikleri aksaklıkları not ettikleri deftere de bakıldıktan sonra makine, tamire ihtiyaç gösteren parçalarının sökülmesi için tamir kanalının üzerine çekiliyor. 9 tamir kanalını ihtiva eden bu depoda 60 işçi çalışıyor.

Torna ve tesviye atölyesinin ise 11 işçi mevcudu var. Bu kısım modern Westing House makinaları ile mücehhez ve eski parçaların tamirinin yapılabildiği gibi, icap eden parçaları da yeniden meydana getirebiliyor.

Torna ve tesviye atölyesinin ilerisindeki marangozhanede bütün tahta kısımlar yapılabiliyor. Döşemeler, kanepeler, kapılar ayrıca arabalar vs.

Makine ve dinamo tamir atölyesi bütün elektrikli edevatın tamir ve bakımı ile vazifeli. Buradaki dört işçi de üzerlerine düşeni yapıyor ve vazifelerini bihakkın başarıyorlar.

Kaynak kısmındaki dört kişinin vazifesi kırılan parçaları birbirine kaynatmaktır. Bunun yanındaki dökümhanede kuşet, yatak ve diğer bütün metalden mamul şeyler dökülüyor. Bütün bnlar feragatle çalışan tecrübeli üç kişinin elinden çıkıyor. Üç kişiden ikisi 8-10 senelik diğeri ise yirmi beş senelik emektar.

Deponun son kısmı vagonaj. Burada da lokomotiflere yapıldığı gibi vagonlar tamir kanalları üzerine çekiliyor ve muayene ediliyor. Tamire ihtiyaç gösteren yeri varsa çalışkan Türk işçisi, saydığımız kısımlarda hemen yapıyor. Hatta icabında bir vagondan sökülüp yeniden inşa ediliyor.

Bütün bu çalışmaların yanına bir de idarenin hüsnüniyetini koyarsak, Birinci işletmenin verdiği tam randımanın sebebi kendini göstermiş olur.

İşçiler icabında fazla mesai yaptırılıyor, fakat %50 zammı hiçbir söze mahal kalmadan ödeniyor. Yeni bir yemekhane yapılıyor ki, muazzam bir şey. Gayet uzun, geniş bir masa. Hem de yeri değişip intizam bozulmasın diye sabit yapılmış, etrafında güzel tabureler var. Tavana destek vazifesi gören sütunlara peronlardaki gibi çiçek saksıları koyulacakmış. Göz zevkini okşaması ve iştah açması bakımından güzel bir buluş.

Her gün biri etli olmak üzere muhakkak iki kap yemek veriliyor. Fakat parça etin koyun, kıymanın sığır olması şart. Haftanın 3-4 günü de tatlı.

Yemekhane binası dahilinde bol musluklu bir yıkanma yeri, herkesin ayrı dolabının bulunduğu bir soyunma odası ve yeni yüznumaralarda yapılıyor. Hatta üst katta diğer memleketlerden gelip  de burada gece kalması zaruri olan makinistler için 8-10 yataklı bir yatakhane bile var.

Bu şartlar altında çalışan işçiden tabii ki randıman alınır.

Yavuz ÖZKÖK

3.2.1953 Gece Postası

Sözlü Tanıklıklar

Mithat Saran “1959 yılında Küçükyalı Neşe sinemasında yaşanan göçüğün altında kalan kişileri kurtarmak için işletmenin elamanları ile birlikte gelen Sayın Rüştü SARP çok insanı göçük altından sağ salim kurtardılar. Bu yardımını unutmayan halk Küçükyalı Belediyesi ilk kurulduğu zaman kendisine yaptıkları hizmetten dolayı belediye reisi seçilmesini sağladılar. Çok dürüst çalışkan kişiydi. Kendisini saygı ve sevgiyle anarım. Anısına da bir caddeyi ismini de verdiler”

https://www.sesimizhaber.com/haber-kucukyali-nin-unutulan-acisi-4178.html

Yavuz Saygıner “Rahmetli Rüştü bey İşletme müdürümüz iken Haydarpaşa’da işe başladığım 1953 den 1959 kadar Haydarpaşa’da çalıştım. İşletme müdürümüzde işini ve insanları çok seven bir insandı, bende gelen bagajda çalışırdım, şefimiz rahmetli Kemal bey gar müdürümüz Abdullah Gökçe müdür muavinleri Baki bey maaşlarımızı dağıtırdı Seyfi abi, Abdullah Köseoğlu, (Arap ) Halit abimiz hareket memuru Avni abi, Mümtaz abi, Selahattin Tanyeri, Selahattin abiler (isimleri hatırladıklarım ) Hareket servis müdürümüz Veysi Büyükdora, Kemal Topçam beyler sicil amirimiz,  Nurettin Azatlı, sonra Kemal Bilgiç, giden bagajda şef Mansur abimiz vardı. 3 Katar (Toros Ekspresi) Bağdat’tan hep tehirli gelirdi, bende gelen bagaja bakardım geçe Rüştü bey aşağıya iner evlat bagajdaki hamallara söyle bekleme salonundaki kanepeleri peronun yanına taşısınlar yolcular kapalı yerde kalmasın derdi, sonra bekçiyi yanına alır vagonlarda yatanlar var mı diye kontrol ederdi, yatanlar varsa onları kaldırır kovalardı. 1959 senesinde Küçükyalı’ya geldim sinema çökmüştü çok yardımcı oldu travers ve isçi gönderdi. O sinemada bizde diş doktorumuz Sadık beyin çocuğu da çöken sinemada vefat etti.  Seneler sonra Küçükyalı’ya Belediye başkanı seçildi.  Mezarlığın yapılması ve Küçükyalı istasyonun peronlarının uzatılması rahmetli Rüştü beyin eseridir. Zaman zaman istasyona gelirdi evlat nasılsın işler nasıl diye sorardı, gene bir gün geldi o zamanda işçiler yeni vagonlara göre bizim peronu yükseltiyorlar ve uzatıyorlardı evlat bu gün işçiler benim misafirim onlara öylen yemekleri bizden dedi, Bostancı’daki ve Küçükyalı’daki kasaplardan yarımşar kilo et istemiş esnaftan pirinç tedarik edip yetimler yurdunda yemeği pişirtip peronu yapan TCDD işçilerinin karınlarını doyurdu, kendi cebinden helva alıp tatlı yedirdi. Ara sıra sigara alıp dağıtırdı nurlar içinde yatsın çok iyi çalışkan bir amirdi.

Bende ara sıra ziyaretine giderdim konuşurdum Nurlar içinde yatsın mekanı cennet olsun kendi eseri olan Küçükyalı mezarlığında yatmaktadır”