Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

Florya Treninin Akşam Seferlerindeki Alem

(yorumlar kapalı)

resimTanin Gazetesi’ne verilen bir ilanla Mimar Kemalettin tarafından birleşmeye çağırılan mühendis ve mimarlar, Sirkeci Gar bira bahçesinde 28 Ağustos 1908 de ilk toplantılarını yapmışlar,18 Eylül 1908 tarihinde yaptıkları toplantıda da tüzüklerini de oluşturarak Osmanlı Mimar-Mühendis Cemiyetini kurmuşlardır. Sirkeci Gar’ın tanık olduğu olaylardan biridir bu..Mimar Kemalettin emek verdiği bu Gar’da yapmak istemiş bu önemli toplantıyı anlaşılan.Tarihçesinde denize kadar uzanan üç bira bahçesinden söz edilir ancak günümüze bunlardan sadece biri, bugünkü gar lokantası kalmıştır.Şimdilerde daha çok büyük turist gruplarına hizmet veren lokantanın 1950 lerdeki halini gazeteci Bedirhan Çınar bakın nasıl anlatmış… 

Florya Treninin Akşam Seferlerindeki Alem

19.15 trenindeki kalabalık -Sirkeci garındaki bira sefası -Yasaklar ve tatbiki- Satıcılarla dilenciler- Alaminüt çapkınlara gün doğurtan istasyon-Elektrikli tren.

Gelin sizler eğlenceli, fakat o nispette de yorucu bir yolculuk yapalım. Hemen korkup “yoooooo” diye itiraz etmeyin, öyle uzun bir seyahate çıkacak, deniz aşırı ülkelere gidecek değiliz. Şöyle lalettayin bir günde Sirkeci’den trene binip Florya’ya kadar uzanalım kafi.

Çok yaşayan değil çok gezen bilir derler. İnsan, Sirkeci’den Florya’ya gitmekle dahi bir şey öğrenebiliyor. Şayet bu küçük seyahati göze aldıysanız buyurun saat 19.15 de Sirkeci’den hareket eden trene yetişelim.

Şimdi siz “niye 17.50 veya 18.50 ile gitmiyoruz veyahut 21.10 trenine kalmıyoruz da illa 19.15 e biniyoruz” diyeceksiniz.

resimHarekete beş ila on dakika kala gar gazinosunda ve büfede bir canlılık baş gösterir. Herkes elini cebine atıp para çantasını çıkardıktan sonra içtiği bir veya iki şişe biranın parasını vermekte ve bilahare biraz nane şekeri almak için büfeye koşmaktadır. Gar Gazinosuna “kılıbıklar meyhanesi” ismini vermişler. İşinden bir saat kadar evvel çıkan ve hatundan korktuğu cihetle içkili bir mahalleye gidemeyen vatandaşlar soluğu burada alıyor ve bir iki duble bira ile nefislerini köreltmeye çalışıyorlar.

Trenin kalkmasına iki dakika kalmış ve vagonlar yükünü almıştır. Hem de istif kudretinin kat kat üstünde bir yük. Bu esnada gar idaresine ait hoparlör faaliyete geçmiştir.

“Alo, alo Sirkeci-Çekmece banliyö treninin hareketine bir dakika kalmıştır. Hareket sırasında pencerelerden sarkmak, basamaklara asılmak ve sahanlıkta seyahat etmek yasaktır. Aksi hareket edenler tecziye olunur.

Nihayet kampana vurur, borazan, onu takiben tiz bir düdük öter ve zavallı ihtiyar yorgun lokomotif uflaya puflaya yola revan olur.

Artık banliyö alemi başlamıştır. Demiryolları idaresinin nizam ve yasaklarına sanki boykot ilan etmiş olan vatandaşlar yasak olduğu hoparlörle bildirilen şeylerin tam aksini yaparlar. Sahanlıklar adeta birer sandalye kutusudur. İğne atsan yere düşmez. Basamaklar birer salkım üzüm asılan asılana. Keza vagona girecek olursanız yalnız gövde görürsünüz. Zira bütün başlar pencerelerden dışarı uzanmış, millet yarı beline kadar aşağıya sarkmıştır.

Şayet yasaklara aykırı hareket eden bu vatandaşları idare tehdit ve ikazını yerine getirerek tecziye etseydi, bunlardan bir günde alınacak paranın yekunu emin olun demiryollarının bir aylık normal kazancının çok daha üstünde olurdu. Bu hem karlı, hem de kanuni işi niçin yapmadıklarını bir türlü akıl sır erdiremiyoruz.

Kumkapı istasyonunu geçtikten sonra alış verişe başlanır. Ne alışverişi? Diyeceksiniz. Basbayağı alış veriş işte. Bizim banliyö trenlerinde iğneden iğliğe kadar her şey satılır. Hele şöyle bir kulak verin.

Naylon bel kemerleri bir liraya

Sahtekârlara kulak verme, hakikisi burada, Londra’dan yeni geldi. Tahtakurusu, pide tozu

Her eve lazım olur çengel iğne, jilet, Alman malı

Friko buz olmuş, yirmi beş kuruş friko.

Ekspres akşam Rusları yazıyor. Askerlik şubesinde kız çıkan adamı yazıyor.

Çikolat karamele

Mayo, mayo. Kira fiyatına.

Amasya elması bir dostluk kaldı.

Satılanların hepsini yazacak olursak sütunlar tutar. Ancak şurasını belirtelim ki, bugün banliyö trenlerinin durumu Mahmutpaşa’yı iki parmak daha geçmiştir. Hiç olmazsa orada kavun karpuz satmazlar. Bu tarafta ise domates satıldığı dahi görülmüştür. 

Satıcıların faaliyet ve şamatası Yedikule istasyonunda sona erer. Ne hikmetse burada hepsi iner ve mukabil taraftan gelen katara binerek tekrar Sirkeci’ye avdet ederler.

Artık rahat eder biraz başımızı dinleriz diye ümide kapılmayın. Lütfen bu düşünceyi kafanızdan atın ve zahmet olmazsa elinizi para çantanıza götürün. Çünkü Yedikule dilencilerin üs ittihaz ettiği bir mevkidir. Trene buradan biner ve (az sadaka çok bela defeder) diye karşınıza dikilirler.

Mamafih az paranın bir bela def ettiği hususu bir hakikattir. Doğruluğunun en basit ve en seri misali beş on kuruş vermeyince karşınızdaki iki ayaklı belayı kolay kolay defedemezsiniz.

İnsanın bazen ” bu ne münasebetsizlik canım akşamın bu saatinde dilencilik olur mu? Diye bağırası gelir. Haklısınız, fakat onlar da haklıdırlar, ne yapsınlar, mesleklerini icra ediyorlar. Belki siz bilmezsiniz, dilencilik mesleğine girenlere hocaları ilk defa şunu öğretirler.

Dilenciler treni Zeytinburnu istasyonunda terk eder ve meydanı alaminüt çapkınlarına bırakırlar. Muhakkak ki, dil çapkını, el çapkını, göz çapkını denilen şeyleri bilirsiniz. Sonuncusunu da bizden öğrenin.

Zeytinburnu’na gelinceye kadar trenin yükü yüzde kırk yüzde elli nispetinde hafiflemiş sahanlıklarda dikilenler boşalan yerlere oturmuşlardır. Artık alaminüt çapkınlara gün doğdu demektir. Bunların yaşı 17–18 ila 45–50 arasındadır. Treni bir baştan bir başa durmadan arşınlar ve kadınları gözlerler.

Bu kadın veya kızlar istasyonda inecekleri zaman bizim çapkınlar etraflarında pervane kesilirler. Onlara çarpmak, düşüyor numarası yaparak eline, koluna sarılmak veya himayekar bir tavır takınarak inen kadının sırtını okşamak. İşte en büyük zevkleri ve böylece Sirkeci’den kalkan tren bir hengâme içinde Çekmece’ye ulaşır.

Yakında elektrikli tren işleyecek ve halen bir saatten fazla zamanda gittiğimiz mesafe 20 dakikada alınacak diyorlar da canımız sıkılıyor. Bir kısmını belirttiğimiz alemi kaybedeceğiz de. Mamafih sağlık olsun ne yapalım? O zaman da ” geçmiş gün olur ki hayali cihan değer” der avunuruz. 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: Bedirhan Çınar Milliyet 31.08.1953