Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

Edebiyatımızın Usta Kalemlerinden Birini Daha Sonsuzluğa Uğurluyoruz. Kemal ÖZER (1935–2009)

 

EDEBİYATIMIZIN USTA KALEMLERİNDEN BİRİNİ DAHA SONSUZLUĞA UĞURLUYORUZ.

 

KEMAL ÖZER (1935–2009)

 

resim"Bir trenin düdük çala çala geçtiğini duyunca ne yaparsınız?

Tekerlerin demiryoluna çarpa çarpa çıkardığı sesi dinlemek için, elinizdeki işi bırakıp kulak kesilmez misiniz?

Doğrusu ben dinlemeden edemem. Hatta başımı kaldırır, sesin geldiği yanda bir aralık ya da pencere varsa treni görmeye de çalışırım.

Ne güzeldir trenler!

Ne güzeldir trenlerin süzülüp gidişi!

Geçtiği yerdeki her şey onunla akıp gidiyor sanırsınız. Sona bir de bakarsınız, tren gitmiş, içinden geçtiği görüntü kalmış. Ama görünürdeki evler, damlar, direkler bir süre daha üst üste yığılacak gibi olur, trenin gittiği yöne doğru…

Bana öyle gelir ki lokomotif önden kaçmakta, vagonlar da onu kovalamaktadır. Hızlı hızlı öten düdük, ele geçmekten korkan lokomotifin çığlıklarıdır. Bilirim öyle olmadığını, yine de öyle düşünürüm. Benim içimden de koşmak gelir, sanki biri arkamdan uzanıp omzumu tutacakmış gibi."

resim

Bu satırların yazarı Kemal Özer’i 1 Temmuz 2009 da yitirdik. Kemal Özer’in babası TCDD de makinistti. Demiryolu ailesinin bütün çocukları gibi O da trenleri çok severdi."TRENLER NE GÜZELDİR" adlı çocuk kitabında trenleri ve babasını anlatmıştı.

"Motorlu ya da elektrikli trenler işlemeye başlayalı, o canlı, pırıl pırıl lokomotifler müzelere kaldırıldı. Onların yerini, asık suratlı, küt burunlu, heyecansız makineler aldı. Ocağı harlı tutan ateşçiler yok artık. Ne ellerde üstüpü, ne yüzlerde kömür karası. Deri ceket de giymiyor sürücüler. Sarı madenden küçücük lokomotifler de takmıyorlar yakalarıyla şapkalarına. Sevecenlikle eğilip tekerlerin arasına da bakmıyorlar…"

"Ve o eski lokomotifleri göresim geldikçe, doğru Sirkeci garına koşuyorum. Yolunuz İstanbul’a düşerse siz de gidin. Onlardan birini orda, gara girmeden, solda bir demir parmaklığın gerisinde göreceksiniz. Ardında vagonları yok, ama pistonu her an tekerlerini döndürmeye, düdüğü her an ötmeye hazır. Hele o koyu kara gövdesi! Güneş vursun da bakın, kabartma sarı harfleriyle sayıları nasıl gözünüzü alacak, nasıl yanacak pırıl pırıl.

Ya eski sürücüler?

Lokomotifleri göresim geliyor da o eski sürücüleri özlemiyor muyum?

Ne yazık ki onları özledikçe gideceğim bir yer yok, belleğimden başka.

Özlem, bir anahtar gibi açıyor belleğimin kapılarını. Ve yakalarıyla şapkalarına sarı madenden küçücük lokomotifler takılı adamları ne zaman özlesem, bir yolculuğa çıkıyorum o kapıdan çocukluk günlerime doğru…"

İstanbul Demiryolu Müzesinin açılış töreninde yine bir demiryolcu babanın kızı olan yazar Sennur Sezer’le konuşmuştuk babaları demiryolcu olan edebiyatçıları. Kemal Özer’den, "Trenler ne güzeldir" kitabından bahsetmiş, müzede demiryolcu olan edebiyatçıların kitaplarından, anılarından oluşacak bir sergi açmayı düşlemiştik… Sennur Sezer’in "Uzayıp Giden Tren Yolları" yazısı müzenin en güzel köşesinde demiryolcuların, demiryolu ailelerinin yaşantısını anlatır.

Demiryolculuk zor meslektir.Demiryolcular, görev dönüşlerinde çok yorgun olurlar, her zaman akşama rastlamaz dönüşleri,gün ortası geldikleri zaman evin sessiz olması, çocukların gürültü yapmaması gerekir dinlenebilmeleri için. Kemal Özer de TCDD’nin tüm faal personelinin çocukları gibi özlemle bekler babasının eve gelişini..

resim"Ne zaman gelirse gelsin, evde bulunduğu vakit babam bir sessizliğe dönüşürdü hemen. Soyunur, elini yüzünü yıkar, yemeğini yer ve yatağa girerdi çünkü. Uyumak ve dinlenmek zorunda olurdu. Geldiğini görmediğim zamanlar, bir sabah uyanınca ya da bir gün okuldan dönünce, evin içindeki sessizlik haber verirdi onun varlığını.

Gidişlerinde ise tersine, sessizlik önce öksürüğe, sonra ayak seslerine, sonra da tren sesine dönüşürdü…

Tren sesi uzaklaşır, uzaklaşır, duyulmaz olurdu yine. O zaman anlardım gidenin yalnız tren olmadığını, trenle birlikte umutlarımı da götürdüğünü bu sesin."resim

Şiir, deneme, anı, çeviri, çocuk kitabı dalında pek çok eseri ve ödülü olan Türk edebiyatının önemli isimlerinden  Kemal Özer’in son şiir kitabı "Temmuz İçin Yaralı Semah", unutturulmaya çalışılan 2 Temmuz 1993 Sivas katliamının bellek tazelemesiydi. Sivas’ta yakılarak öldürülen 33 aydının ölümünün 16.yıldönümünde toprağa veriliyor büyük ozan. Kemal Özer, bu şiir kitabı ile 2009 Altın Portakal Şiir Ödülünü almıştı.

2010 Altın Portakal Şiir Sempozyumu Kemal Özer için yapılacaktı.

Yaşadığı çağın sorunlarına, toplumuna duyarlı bir yıldız daha kaydı aramızdan sonsuzluğa.

Işıklar içinde yat Kemal Özer…

 

 

 

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: Ruhan Çelebi-kentvedemiryolu