Uzak Diyarlara Gittiler
Sarıkamış, Anadolu’nun en doğusunda etrafı çam ağaçları ile çevrili şirin yeşil bir ilçedir. Babam demiryolcu olmamasına rağmen çocukluğum bu güzel ilçede demiryolcu çocuklarıyla tadına doyum olmadan geçti. Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelip Sarıkamış TCDD lojmanlarında kalan aileler bizim de ailemiz olmuşlardı.
Rus yapımı taş binalar olan iki katlı lojmanlarda oturuyorlardı. Lojmanların önünde ağaç oymaları ile süsleme balkonları sanki bu güzide insanlar için tasarlanmıştı.Tek katlı olan lojmanların önündeki içe çekilmiş balkonların süslemelerinden gözümüzü alamazdık. Güzel Türkçe konuşmaları giyimleri kuşamları ve davranışları ile hepimizin gönlünde taht kurdular.
Her akşam lojmanların önünde voleybol direklerine çekilecek olan voleybol filesini sabırsızlıkla bekliyorduk. Gar müdürü rahmetli Hasan Çapan, Necati Ateşçi, Dayım Selman Yurdadön, Tren şefi Muhittin Bingöl, Yol Çavuşu Durmuş Kadan, Hareket memuru Sami Tüzer, Makasçı Necmettin Kaya, Osman Karataş hiç unutamayacağım isimlerdi. Bizim hayatımıza anlam katan, heyecanlandıran, renklendiren örnek davranışları, birbiri ile olan hukukları, çocuklarla olan samimiyetleri biz de çok derin saygı uyandırıyordu.
İddasına oynanan voleybol maçlarında hep Mahallemizin örnek abisi Rahmetli Necati Ateşci’nin takımı kazanır tüm çocuklar bize ikram edilen tatlı ve gazozlarla bayram yapardık. Lider ve cesaretli kişiliği ile Sami Amcanın oğlu Zafer Tüzer mahallemize Kırklareli’nden gelip yüreğimizin tam orta yerine taht kuran mert bir arkadaşımızdı.
Mahalle maçlarında olmazsa olmaz kaptanımızdı. Yazın topaç çevirip bilye oynar, pikniğe giderdik. Kışın kızak ve kayak kayar, paten yapardık. Garp denilen kayak pistine gidip subay çocukları ile kayak kaymak ayrı bir tattı. Bunların hepsinin mimari Zafer Tüzerdi. Sanki tüm güzellikler onlarla gitti.
Önce onlar el salladı Doğu Ekspresi’nin acı acı düdüğü ile yüreğimizden parçalar koptu. Mendilleri ıslattı gözlerimiz. Kol kol pembe mendiller al valalar sallandı kardeş gibi olan arkadaşlarımızı yolcularken. Sular serpildi arkalarından. Sonra ilçeden giden gidene. Kamyonlar yüklendi, korna sesleri kurşun sesi gibi acımasızca çınlıyordu kulaklarımızda. Her aile gittiğinde lojmanların ışıkları sönük sokak lambalarının boynu bükük, yolcular garip ve sahipsiz kalıyordu.
Ölüm sessizliği bürüdü Sarıkamış istasyonunu.
Artık uzun uzun tren sirenleri çalmıyor, posta trenleri katar katar asker taşımıyordu.Vagonetlerde işçiler sabah türküleri söylemiyor, Doğu Ekspresi’nde sakız satan, su satan çocuk sesleri duyulmuyordu. Ne Necati abinin ince esprileri, ne de gişe şefi İstanbul beyefendisi Sami Amcanın “Biletlerinizi alın, ekspres gelmek üzere” diyen tok ve merhamet kokulu sesi çınlamıyor bekleme salonunda.
Uzak diyarlara gittiler.
Bir tek hoş sedaları kulaklarımızda bir de gülen yüzleri kaldı anılarımızda.
Yusuf Ziya Yılmaz