Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

Kurtuluş’un Askeri Demiryolcuydu!

Kurtuluş Savaşı’nı kazandık ve bir cumhuriyet kurduk ya her şey çok kolay, bir çırpıda oluverdi gibi geliyor, değil mi?

Bugün artık çok rahatız! Kurtuluş günlerini romanlardan, öykülerden okuyor, ne denli çılgın olduğumuzu öğreniyoruz. Bin yılda bir ortaya çıkardığımıza inandığımız “üstün kahramanlar” (süper kahramanlar) ve onların başarı öyküleri göğsümüzü kabartıyor, gizliden gizliye kendimize pay çıkarıyoruz.

resim

30 Ocak 1929-Afyon.Kartpostalın arkasında demiryolu eri İsmail’in el yazısı ile arkadaşlarını anlatışı var.İsmail en önde yatan er.Kendisini üç nokta ile işaretlemiş.Herkes iki lokomotifin önünde poz vermiş.

 resim

 11 Nisan 1930- Yine Afyon, yine İsmail.Demiryolu eri.Fahriye’ye yazmış ama Fahriye kim belli değil.Karısı ya da nişanlısı olabilir.İsmail’in Afyon’daki komutanı Ahmet Derviş Paşa imiş. İsmail, komutanından çok memnun olduğunu yazıyor Fahriye’ye.Lokomotifsiz demiryolu fotoğrafı olur mu?

 

Ya Kurtuluş Savaşı’nın “sıradan kahramanları”? Kurtuluş Savaşı’nın gidişatını hiç düşünmeden, hiçbir beklenti içinde olmadan, anlık fedakarlıklarla hareket eden “sıradan kahramanlar” değiştirmiş olabilirler mi?

Bu “sıradan kahramanlar”ın öykülerini kim yazacak?

Kurtuluş’un subayları zora boyun eğmediler

Ben ekseri geceyarısı hareket eden şef makinalarında (lokomotifler) vazife alr, bütün gece makine üzerinde ateşçi yardımcılığı yapardım. Ocağa kömür atar, istasyonlarda makineyi yağlardım. Arkamda mavi bir işçi elbisesi, kömür tozu ve yağ lekeleri arasında eve dönerdim”

Harp içinde makineler (lokomotifler) bakımsızdı. Trenle makine arasındaki o ufacık kapıcık bile yoktu. Gece bir ayağım makineden diğer ayağım trende idim. Makine ve trene yapışmış olduğum halde geceliyordum. İki istasyon arasında arasında önüm açık olduğu halde uyuduğumu hiç hatırlamam.1

Basılmamış anılarında yer alan yukarıdaki iki alıntının yazarı, demiryolcu bir subay olarak yetişen ve Anadolu’ya katılan emekli tuğgeneral Zihni Üner’dir. 1952-1954 yılları arasında TCDD genel müdürlüğü ve iki dönem milletvekilliği de yapmıştır. 

resim

 Demiryolculuk, yaratıcılık da ister, özellikle işgal ve kurtuluş yıllarında. İşte, kamyondan bozma, “lüks” bir demiryolu aracı. Arkasındaki kapalı bölmeye kurul, krallar gibi seyahat et! 
 
 Kağıt başlıklarının karışmasıyla bir arkadaşıyla önce fen kıtalarına daha sonra da demiryollarına ayrılan 1900 doğumlu Zihni Üner, İstanbul, Yeşilköy’deki Şimendifer Kıtaatı Malzeme Deposu’nda görevlendirilir ve burada lokomotif kullanmayı öğrenir. Arkadaşı Fahri ile Makine Subayı olmuşlardır ve kendilerinden başka lokomotif kullanan subay da yoktur. İşgal başlayınca arkadaşı Fahri ile gemiyle Mudanya’ya kaçarlar, oradan Bursa’ya oradan da Eskişehir’e geçerler. Eskişehir Cer Atelyesi’nin denetimi görevi verilir, bu olanaktan yararlanan Zihni Üner,

Canım sıkıldıkça rastgele trenlere biner, Bilecik, Ankara ve Konya istikametlerine giderdim. Resmi vazifem kontrol idi, lakin neyi ve nasıl kontrol edecektim, bunu ben de bilmiyordum” diye yazıyor. Zihni Üner şöyle devam ediyor:

 “Eskişehir’deki bu hayatım bir iki ay sürdü. Genelkurmay Başkanlığı’nca Ankara’da Demiryolu Bölüğü kurulması kararlaştırılmıştı. Beni bu bölüğe memur ettiler ve Ankara’ya gittim. Milli Kuvvetler’in ilk Demiryol Bölüğü… Anadolu’da ben ve arkadaşım Haydar Bursa’dan başka Demiryolu Subayı yok gibiydi. Biz de henüz teğmendik. İstihkam Yüzbaşı Cemal Bey’le Üsteğmen Ali Hikmet Bey [Demiryol Yarbay Ali Hikmet Tümer] ismindeki iki zatla ben ve Haydar’ı bu Demiryol Bölüğü’nü kurmaya memur ettiler. Karargahımızı Sarıkışla’da kurduk

resim

Bir tören için süslenmiş lokomotif! Lokomotifin üzerinde TCDD’nin logosu görülüyor. Subaylar gururlu.

Demiryolcular nerede?

Durum neden böyle dersiniz? Kurtuluş Savaşı yıllarında demirden yollar üzerinde lokomotifleri, trenleri hareket ettirecek makinistler, ateşçiler, hareket ve istasyon memurları yok muydu?

Yoktu!..

Vardı, ama önemli bir çoğunluğu Osmanlı azınlıklarından oluşuyordu. Anadolu, yabancı güçlerin işgali altına girince ve bunun karşılığında ulusal bir savaşım patlayınca herhalde en zor iş, bu topraklarda azınlık olmaktı! Bu demiryolcuların önemli bir çoğunluğu bir “seçim yaptılar” ve ya işgalci kuvvetlerinin saflarına geçtiler ya da işlerini bırakıp gittiler.

resim

Bir demiryolu subayı, lokomotifi ve demiryolu eri, 52 numaralı lokomotifin önünde poz verilmiş.Lokomotif, her zaman gücü temsil etmiştir!

Öte yandan, işgal öncesi önce 10 Temmuz 1915’de Çayırlıbahçe (Basmane, İzmir)’de ve daha sonra Yeşilköy (İstanbul)’da açılan şimendifer mekteplerinden mezun olanlar ise başta yabancı demiryolu şirketlerinin yöneticilerinin çeşitli engellemelerine karşın kimi hatlarda görevlendirildiler. Ancak, Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) çerçevesinde, bu demiryolcular, acımasızca ve külliyen Şubat 1919’da işten çıkarılmışlardır. Bu demiryolculara, İngiliz ve Fransız ordularının temsilcilerinin imzaladığı, İzmir Tali Komisyon Askeri Üyeleri’nce şu metin gönderilmiştir:

Mütarekenin 15. şartı gereğince İzmir şümendüferleri beynelmilel (uluslar arası) bağlaşık komisyonca, kendisine verilen yetkilere dayanarak, sizin vazifenize son verilmesine ve 1 Şubat 1919 tarihinden itibaren, memur kadrosundan silinmenize karar verilmiştir.

resim

Lokomotifiyle adeta bütünleşmiş bir demiryolcu subay.Lokomotifi gibi duruşuyla da gücü temsil ediyor.

 

 

 resim

 Lokomotif, demiryolu subayı ve arkadaşları.Çizmeli demiryolu subayının hemen önünde yerdeki demiryolu erinin sol kolundaki demiryolcu pazubendine dikkat edin!

Demiryol Bölüğü kurmak kolay mı? 

Demirden bir yol üzerinde tren işletmek teknik bilgi isteyen bir iş. 1921 yılında Anadolu’da muharebeler sürüyor. Ankara’daki Kurtuluş Hükümeti ise asker, cephane, gıda taşımak için demirden yollara gereksinim duyuyor. Zihni Üner’in anılarından sürdürelim:

1921 baharına doğru İstanbul’dan 10 kadar Demiryolu Subayı Anadolu’ya iltihak etmişti. Fahri (…) de bunların arasındaydı. Bundan sonradır ki Demiryol İşletme Taburu teşkili için bölüğümüze Yahşihan’a hareket emri verildi

Durum dikkatinizi çekiyor mu? Nereden baksanız, taş çatlasa 15 kadar demiryolu subayı, memleketi kurtaracaklar!.. Sıradan kahramanlar!

Askeri demiryolculukta Afyon’un yeri

Zihni Üner, anılarında Afyon’un askeri demiryol teşkilatının merkezine dönüştüğünü kaydediyor. Kendisi de bir demiryolu subayı olan ve daha sonra TCDD’de Hareket Dairesi Reisliği de yapmış H. Behiç Gülbahar,

Cumhuriyet’le birlikte askeri demiryol birliklerine önem verilmiş ve nüve olarak Afyon’da üç bölüklü bir tabur kurulmuş ve sonradan bu tabur genişletilerek Demiryol Alayı’na dönüştürülmüştür. Seferde işletilecek trenlerde ve yol bakımlarında yardımcı olmak üzere alay eratı yol, cer ve hareket kısımlarında yetiştiriliyordu” diyor.

Gülbahara’a göre demiryol subayları, muhabere ve istihkam subaylarıyla birlikte önce Harbiye’de ve sonra Maçka (İstanbul) Fen Tatbikat Okulu’nda kendi sınıflarında yetiştirilmişler. Bu okul, sonra Mamak (Ankara)’ya taşınmış. 1948 yılında askeri sınıf okulları ayrılmış. İstihkam Okulu Eyüp (İstanbul)’e sonra da Kağıthane’ye alınmış.

resim 

Şubat 1935– Elaziz, yani Elazığ. Piyade binbaşı Kazım Arar’ın Erzurum’a yolcu edilmesi. Herkes, tüm arkadaşlar orada, trenin önünde. Hava belli ki soğuk. İçlerinden biri hiç üşenmemiş ve kartpostalın arkasına orada hazır olanların adlarını yazmış. Aralarında tanıdık var mı, bir bakın bakalım!

Gülbahar’a göre Türkiye’de sivil demiryolculuğun gelişmesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki demiryol birlikleri 1949-1950 yıllarında lağvedildi. Demiryol subayları da istihkâm ve ulaştırma sınıflarına geçirildi.

Her zaman neşeli ve ümitliydiler

Kurtuluş sırasında demiryol subaylarının ve demiryol işletmesinin ne denli sıkıntılarla boğuştuğunu TCDD’nin ilk Genel Müdürü Behiç (Erkin) Bey’in yazılı ve sözlü anılarından derlenen “Kurtuluş Savaşında Demiryolculuk” kitabından mutlaka okumak gerekiyor. Ama, bu yazıyı Zihni Üner’den yaptığım aşağıdaki alıntıyla bitireyim:

İstiklal Mücadelemizin pek tehlikeli anları ve mahrumiyetleri arasında en karanlık günlerinde bile çok neşeliydik. Hiçbir an endişemiz yoktu. Bütün tehlikeleri istiğfar ediyorduk. Öyle zamanlarımız oldu ki maaş alamadık, hepimizde günlük yemek paramızın olmadığı çok oldu. Bir zamanlar istasyon civarındaki küçük bir otel lokantasında yemek yiyorduk. Bir an geldi ki yemek paralarını ödeyemedik, otelci bize kredi açtı ve birkaç ay para istemedi. Nihayet maaş olarak verilen Rus altınları imdadımıza yetişti, borçlarımızı Rus altını olarak ödedik

İşgalden kurtulmak hiç ama hiç kolay olmadı!

 

 

 

1 Zihni Üner’in 28 Eylül 1961 tarihini koyduğu Kayseri Cezaevi’nde yazdığı basılmamış ve tamamlanamamış anısı. 35 fotokopi sayfasıdır. Zihni Üner’in babası, dedem Ahmet Vefik (Bartu)’in babası Tevfik Bey’in Nevşehir Narköyü’nden akrabasıdır.

2 “Bir Demiryolcunun Kurtuluş Savaşı Hatıraları: Milli Demiryollarımızın kısa bir tarihçesi”, Murat Ergun (İstanbul , Ahenk Matbaası, 1966) Sayfa 15.

3 Internet’ten http:e40003.me.metu.edu.tr/Demiryolu_Subaylari/desub.htm adresinde.

4 “Kurtuluş Savaşı’nda Demiryolculuk”, Ziya Gürel. (TTK Basımevi-Ankara, 1989).

 

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: T. Arslan Bartu