Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

Demiryolu Emekçileri Bu Sürgüne EVET mi HAYIR mı Diyecekler.

(yorumlar kapalı)

resim2009 yılında KESK ve Kamu-Sen tarafından yapılan hak arama eylemleri için TCDD de yürütülen idari tahkikatlar sonucu düzenlenen Teftiş Kurulu raporu gerekçe gösterilerek BTS İstanbul 1 Nolu Şube Başkanı Makinist Mithat ERCAN maaşı da düşürülerek Haydarpaşa Loko Bakım Atölye Müdürlüğünden Ankara Loko Bakım Atölye Müdürlüğüne SÜRGÜN (nakil) edilmiştir.

KESK ve Kamu-Sen’in 25 Kasım 2009 tarihinde Türkiye genelinde gerçekleştirdikleri 1 günlük grevin ardından işten el çektirilen 16 demiryolu çalışanının görevlerine tekrar başlatılması amacıyla BTS ve TUS’un 15 Aralık 2009 tarihinde yaptığı iş bırakma eyleminde gözaltına alınan ve aralarında BTS İstanbul 1 Nolu Şube Başkanı Hasan BEKTAŞ ve BTS üyesi Ahmet TUNA ve eyleme destek amacıyla gelen Kamu-Sen yöneticisi İsmet Okay YILDIRIM’ın da bulunduğu 5 kişi hakkında Kadıköy 8.Asliye Ceza Mahkemesinde dava açılmıştır. Ayrıca her iki eyleme katılan demiryolu çalışanları hakkında ise idari tahkikatla devam etmektedir.

Yapılan idari tahkikatlar sürecinde Teftiş Kurulu Müfettişlerince tanzim olunan 17.05.2010 tarih 23353 sayılı rapor üzerine Cer Dairesi Başkanlığının önermesi ve Ulaştırma Bakanlığının 03.08.2010 tarih ve 2843 sayı ile verdiği yetki üzerine TCDD Genel Müdürlüğü 10.08.2010 tarih 38369 sayılı Personel Hareketleri onayı ile BTS İSTANBUL 1. Nolu Şube Başkanı Makinist Mithat ERCAN’ı maaşını düşürerek Haydarpaşa Loko Bakım Atölye Müdürlüğünden Ankara Loko Bakım Atölye Müdürlüğüne SÜRGÜN( nakil) etmiştir.

TCDD’nin yapmış olduğu bu idari işlem ve tasarruf 4688 sayılı kanunla tanınmış bir hak olan "sendika yöneticiliği güvencesine" aykırı bir işlemdir.

resim

25.6.2001 tarihli 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu 12.7.2001 tarih ve 24460 Sayılı R.Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu kanunda "Sendika üyelerinin  ve yöneticilerinin güvencesi" başlığı altındaki 18. Maddede (Değişik: 24.6.2004-5198/3 md.) "Kamu görevlileri, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde sendika veya konfederasyonların bu Kanunda belirtilen faaliyetlerine katılmalarından dolayı farklı bir işleme tâbi tutulamaz ve görevlerine son verilemez. Kamu işvereni, işyeri sendika temsilcisi ile sendika ve sendika şube yöneticilerinin işyerini haklı bir sebep olmadıkça ve sebebini açık ve kesin şekilde belirtmedikçe değiştiremez." denilmektedir.

TCDD’nin bu SÜRGÜN işlemi İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine aykırıdır.

6 Nisan 1949 tarih ve 9119 Sayılı Bakanlar Kurulu ile "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin Resmi Gazete ile yayınlanması yayımdan sonra okullarda ve diğer eğitim müesseselerinde okutulması ve yorumlanması ve bu Beyanname hakkında radyo ve gazetelerde münasip neşriyatta bulunulması" kararlaştırılmıştır.

Bu beyannamenin 9. Maddesinde "Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez." 11/ 2 Maddesinde "Hiç kimse işlendiği sırada ulusal yada uluslararası hukuka göre bir suç oluşturmayan herhangi bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu sayılamaz. Kimseye suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez" 23/4. Maddesinde "Herkesin çıkarını korumak için sendika kurma veya sendikaya üye olma hakkı vardır" denilmektedir.

Yapılan sürgün işlemi ile BTS İstanbul 1 Nolu Şube Yönetim Kurulu üyesi Mithat Ercan Sendika Şubesi sınırları dışına çıkartılıyor. Şube üyeleri ile teması yani sendikal faaliyeti engelleniyor.

Yıllarca TCDD yaşanan sürgünlere Teftiş Kurulu Raporları gerekçe olarak gösterilmiş ve karşı çıkılamaz belgeler olarak yansıtılmıştır.

Peki öylemi?

resim05.05.2010 tarihinde Adapazarı Ekspresinin son vagonu İzmit batı çıkış makasındaki arıza ve makasın makinist tarafından tanziminin ardından trenin makas üzerinden geçişi esnasında, trenin son vagonunun ikinci bojisinin (tekerlek takımı) karşı yola geçmesi bu esnada Haydarpaşa’dan Adapazarı yönüne giden Adapazarı Ekspresinin lokomotifi son vagonla çarpışması ve 32 yolcunun yaralanması olayının ardından TCDD müfettişlerince yürütülen tahkikat sonucunda tanzim olunan 21.05.2010 tarih 2010/223-4 sayılı raporda, "yaşanan son tren kazalara makinistlerin çalışma şartlarındaki olumsuzlukların etkilerinin incelendiği" belirtilerek raporda özetle;

Makinistlerin "tren şefliği" görevi yapması dikkat dağıttığı,

Makinist kabin camlarının iyi temizlenmemesi görüşü engellendiği,

Yardımcı makinistlere telsiz verilmediği için haberleşmede sıkıntı yaşandığı,

Personelle amirler arasındaki diyalog yetersizliğinin personel üzerinde kendilerine önem verilmediği kanaatini oluşturduğu dile getirilmiştir.

resim

21.05.2010 tarihli teftiş kurulu raporundaki bizzat tren trafik emniyetine ilişkin önermeler hakkında bu güne kadar bir işlem yapılmaması, o rapordan 3 ay sonra tanzim edilmiş 03.08.2010 tarihli raporun hemen işleme konularak bir çalışanın (sendika yöneticisi) sürgün işleminin gerçekleştirilmesinde 4688 sayılı yasa hükümleri bile görmezden gelinmiştir.

21.05.2010 tarihli rapor işleme konulsaydı TCDD’nin nasıl bir düzenleme yapması gerekirdi.

1) Tüm trenlerde eskiden olduğu gibi "tren şefi" unvanlı personelin görev yapması sağlanırdı. (BoozAllen&Hamilton ve Canac raporları AB düzenlemeleri ile uyuşmadığından yeniden yapılanma için alınan kredilerin raporlardaki personel istihdamının azaltılması şartına bağlı bulunduğundan teftiş kurulu raporundaki bu önerme görmezden gelinmiştir.)

2) Tren camları iyi temizlenmesi için TCDD’de taşeron firmalarca yapılan temizliğin kamulaştırılması gerekmektedir.(TCDD’de temizlik işleri özelleştirilmiştir. Özelleştirme bir devlet politikasıdır bu nedenle bu önerme hakkında bir işlem yapılmamıştır.

3) Personelle amirler arsındaki diyalog yetersizliği giderilmelisi için hizmet içi eğitime önem verilmeli kapatılan Eğitim Merkezleri, Dinlenme Tesisleri tekrar açılmalıdır.

4) Bu güne kadar özel şirketler aracılığı ile personele verilen halkla ilişkiler ve motivasyon kurslarının özel şirketlerin motivasyonunu artırmış personele bir faydası olmamıştır. (Kapatılan dinlenme tesisleri yeniden açılmalı, satış için özelleştirme idaresine devredilen tesisler geri alınmalıdır. Ancak bunların gerçekleşmesi için TCDD son zamanlarda içine sokulduğu ticari bir işletme gibi işletilmesinden vazgeçilerek kamusal görevlerini yerine getiren bir kurum yapısına tekrar kavuşturulmalıdır)

Bu iki teftiş kurulu raporunun TCDD Yönetimince kabul görüp uygulamaya konulmasına baktığımızda şunu anlıyoruz.

Demek ki her teftiş kurulu raporunun uygulama zorunluluğu yok.

Teftiş kurulu raporlarının yalnızca sürgün ve personel cezalandırılmasını önerenleri emir telakki edilir ve bekletilmeden, yasalara aykırı değil mi incelenmeden hemen uygulanır.

Bu güne kadar TCDD’de verilen sendikal haklar mücadelesinde birçok defa sürgün olayı ile karşılaşılmıştır. Tümray-Sen, Demiryol-Sen ve BTS örgütlülüğü ve önderliğinde verilen sürgünlere karşı mücadelede SÜRGÜN’e EYLEM’le yanıt verilmiştir.

Sürgün Osmanlı’dan bu yana hakim güçlerin uyguladığı bir cezalandırma yöntemi olarak devlet geleneğimizdir. Sürgünün yasal dayanağı hiç olmamıştır. Hakim güçler kendilerine karşı verilen mücadele de karşı koyuşta önder olarak bilinenleri kendi istekleri dışında yaşadıkları çevreden uzaklaştırarak bir nevi cezalandırmaktadırlar.

TCDD yönetimi ve Ulaştırma Bakanlığı 4688 sayılı yasaya ve insan haklarına aykırı bir işlem olan SÜRGÜN uygulamasını "demokratikleşiyoruz referandumla anayasayı değiştiriyoruz" söylemleri ile aynı anda hayata geçirme güç ve cesaretini kendinde bulmuştur.

Bakalım; 

Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası ve Demiryolu Emekçileri bu SÜRGÜN’e EVET mi HAYIR mı diyecekler.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: Kentvedemiryolu