Anayasa Değişikliği ve Çevre Hakkı Örneğinde Yerindelik Denetimi
Yasama hakkinin kullanılmasının uygun şartlarına sahip olunması gerekliliğinden ortaya çıkan çevre hakkı, temel insan hakları bağlamında değerlendirilmektedir. 1966 Milletlerarası Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, Avrupa Sosyal Şartı, Atmosfer, Uzay Ve Sualtı Nükleer Denemelerini Yasaklayan 1963 Tarihli Antlaşma, 1978 Çevreye Zarar Verici Askeri Ve Diğer Tekniklerin Yasaklanmasına İlişkin Sözleşme de insan çevresinin kirlenmesine karşı alınan önlemleri düzenlemişlerdir. Anayasalarda yer alan cevre hakkına dair düzenlemelerde de yine yaşam hakkından hareket edilmiştir.
Kapitalist sistem içinde hukuki düzlemde "çevre hakkı" bütünlüklü bir şekilde doğanın var olma hakki olarak ele alınmamıştır. Çevre hakkına sadece insan odaklı yaklaşımı kırarak doğayı bir bütün olarak kabul eden bir anlayış oluşturmanın kapitalist üretim ve yönetim ilişkilerinde mümkün olmadığı tarihten anlaşılmaktadır.
Tek kirletici doğa parçası olan insanı bağrında büyüten kapitalizm, temellerini doğaya tahribatla atmıştır. İnsandan önce toprak köleleştirilmiştir. Oysa insansız bir doğanın mümkün olduğu unutulmamalıdır. Bundan dolayı çevre hakkından önde insan hakki ön plana alındığı, sorun dar anlamda insan hakki ekseninde düşünüldüğü surece kapitalist devletin doğayı metalaştırma sureci devam edecektir.
Doğayı bir bütün olarak ele almayan ve kapitalizmin doğaya yönelttiği saldırılara karşı mücadeleyi sadece insanin yaşam hakkına odaklayan bir mücadele çizgisi, kapitalizmin doğayı metalaştırması sürecine karşı etkili olamayacaktır.
T.C. 1982 Anayasası 56. madde de yaşama hakkından yola çıkarak çevre hakkına yönelmiştir. Sağlık hakkı ile beraber tanımlanan çerçeve "çevre insan için vardır" fikrinin tezahürüdür. Çevre hakkı sadece sağlık hakkının değil; konut hakkının da, seyahat hakkının da, ifade özgürlüğünün de içerisinde barınmalıdır. İnsan hakları insanın bir parçası olduğu doğa göz ardı edilerek düzenlenmemelidir. Kamusal alanların sermayenin etkinliğine açıldığı sömürgelerde başka bir düzenlemeyi yapacak bir yasama faaliyeti düşünülemezdi zaten. Çevre Kanunu da aynı koşulların ürünüdür. Bu düzenlemelerde doğa hep arka planda ve özne hep insandır. Doğanın da özne olarak kabul edildiği pozitif hukuk geliştirilmelidir.
Peki, son anayasa paketi ile parlamenter rejimde sermayenin temsilcisi ve aynı zamanda hükümeti olan AKP ne hatırlatıyor bizlere? HES’lerle akarsular; Dersim Munzur Vadisi, Muğla Yuvarlakçay, Kastamonu Loc Vadisi, Rize İkizdere-Fındıklı, Artvin Borçka-Kemalpaşa, Giresun Çanakçı, Çanakkale Kaz Dağları, İzmir Efemçukuru, nükleer santrallerle Mersin Akkuyu, Sinop Gerze ve nice adını sayamadığım sermaye dostu doğa düşmanı proje. Tüm bu projeler A.Ş. uzantısına sahip sermaye grupları tarafından uygulanmakta. Önceki düzenlemelerde/ mevzuatta özne insanken, bu projelerin ana öznesi sermayedir.
AKP’nin Anayasa değişiklik paketinin 11. maddesi, özel olarak 1982 Anayasası’nın 125. maddesine "Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz." hükmünün eklenmesini içermektedir. AKP’nin bu değişiklikteki amacı zaten var olan idari yargının yerindelik denetimi yapamayacağına ilişkin sınırlamanın Anayasa’da da yer alarak pekiştirilmesi ve kaynağını anayasaya dayandırarak yerindelik denetimi yapmasının önüne geçilmesidir.
Bu yasak, İdare Mahkemeleri, Vergi Mahkemeleri ve Danıştay’da yapılan yargılamaların usulünü düzenleyen yürürlükte olan 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2. maddesinin 2. fıkrasında daha önce ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Buna göre; "İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sinirlidir. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler."
Değişikliğinin püf noktası, bu anayasa değişiklikleri ile idarenin eylem ve işlemlerine karşı açılan davalarda özellikle "kamu yararı" ölçütünün yerindelik denetimi olarak kullanılmasının önüne geçilmesinin amaçlanmasıdır.
AKP hükümeti kritik davalarda bu konuyu defalarca itiraz konusu yapmıştır. Yoksa bu tartışma, örneğin verilen herhangi bir disiplin cezasının iptaline karar veren mahkemenin idarenin yerine geçerek ceza oranına ilişkin karar verip vermeyeceği tartışması değildir. Sorun; HES projesine karşı açılan idari davada Artvin’deki Macahel’e (Camili Vadi) HES kurulmasında "kamu yararı yok" diyen bilirkişi raporuna göre mahkemenin vereceği kararda yapılacak değerlendirmenin referandumdan çıkacak sonuca göre değişip değişmeyeceği ya da bu karara karşı yapılan temyiz sonrası Danıştay’ın kararını nasıl etkileyeceğiyle ilgilidir. Referandumdan evet çıkarsa Halkevlerinin açtığı dava ile Metrobüs zammını iptal kararı veren İstanbul 10. İdare Mahkemesi’nin karar gerekçesinde belirtilen "sosyal adalet" kıstası bir daha iptal gerekçesi olabilecek midir?
Kamuoyunda pek tartışılmayan bu düzenleme, "Sosyal Adalet" ya da "Kamu yararı" anlayışının karşısında "sermaye yararını" hukuksal düzlemde tek kıstas haline getirme girişimidir. Yapılan değişikliğin sonucu çevre hakkı açısından enformasyon (idari işlemden bir şekilde haberdar olma) sonrası yurttaşların veya demokratik kitle örgütlerinin kullandığı yargıya başvurma hakkının kısıtlanması olacaktır. Mahkemeler sadece gerekli usuller takip edilerek karar alınıp alınmadığını tartışacak, kamu yararı, çevrenin tahribatı, sosyal adalet gibi denetim kıstaslarına hiç giremeyecektir.
"Demokrat" olan AKP’nin denetlenmeyi sevmediği de aşikârdır. Denetlenmek istemediği tek alan ise elbette çevreyle sınırlı değildir. Bu düzenleme sonrası süregelen ve açılacak özelleştirme iptali, çevrenin korunması, nükleer enerji, HES, kentsel dönüşüm, imar mevzuatına aykırılık vs. davaların tamamı şeklen değerlendirilip içerik denetlemesi dışında tutulacaktır.
Bu yönüyle yapılan düzenleme 26 madde içerisinde en fazla HAYIR gereken hükümlerden biridir.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: Av. Kazim Erkut Guzel