Kasabalıların Tıs Tısı
Kasabalıların o eski şimendiferler ile ilgili öyküleri, anıları öylesine çoktur ki anlatmakla bitip tükenmez. Kasabalıların eskileri bizim kara trene onlar şimendifer derlermiş.
Şimdi, kara trenin Kasabaya hangi tarih de geldiğinden başlayıp, kimler tarafından yaptırıldığından dem vursak birileri çıkar “başımıza tarihçi kesildin” der. Biz haddimizi bilelim o kara trenin Kasabaya her gelişindeki tıs tıs lardan söz edelim.
Kara trenin Kasaba’ya gelişi ile ilgili öykülerin birçoğunu gezginler ve de o dönemin gazetelerinden öğreniyoruz. Trenin ilk geldiği yıllarda şehir istasyondan bir kilometre kadar uzaktadır. Şimdiki gar binasına gidilen yol ise küçük bir şosedir. Bildiğimiz o dutlu yol ve diğer yollar, ta 1930’lu yıllarda açılır.
Trenin yemyeşil Kasaba Ovası’nda, siyah dumanlar yayarak ve ürkütücü sesler çıkararak gelişi önce ilgisini çeker. Meraklanırlar. “Cansız, demir tekerlekli bu araç neyin nesidir” derler. Bu gürültülü, tıs tıs ses çıkaran, heybetli araca önceleri binmek istemezler. Korkarlar.
İzmir’den Kasaba’ya bir demiryolu yapılması kararlaştırılmıştır. Yolların açılması, rayların döşenmesi için ameleye ihtiyaç vardır. Manisa çevresinin varlıklı aileleri bunu fırsat bilip kendi hesaplarına, demiryolunda çalışmak isteyenlerin listesini yaparlar. Ne var ki demiryollarında çalışmak isteyenlerin sayısı umulandan çok fazla olunca ortalık karışır. Durum, Vali Alâeddin Paşa’ya ve Bab-ı Ali’ye iletilir.
Dr. Süleyman Bağcı, bir sohbetimizde çocukluk yıllarının trenini anlatmıştı bana: “Trenin Turgutlu’dan gelip geçişi hepimiz tarafından izlenirdi. Her halde bizden önce de izlenmiştir. Önde giden bir makineye bağlanmış arabaları, özel döşenmiş demir hat üzerinde hızla ve o güne kadar duyulmadık bir gürültüyle taşıyan bir aracı seyretmek büyük mutluluktu. Düdüğünü uzun uzun çalıp, istasyona yaklaşan tren, homurtularla yavaş yavaş gara yaklaşır, sonra kazanının altından kızgın buharlar çıkarırdı. Birdenbire kabaran bu beyaz dumandan korkuyla kaçar, bir iki adım geri çekilirdik.
Kış mevsimi ise trenden inen yolcular taştan yapılma istasyon binasının önünde bir süre beklerlerdi. Eğer yaz mevsimi ise, istasyondan Koza Pazarı’na doğru yürüyüşler başlardı.
Rivayete göre, trenin Kasaba’ya geldiği ilk gün gar hınca hınç ahali ile dolmuş. Çocuğunu alan, eşeğini binen, kimi atlı, kimi yaya koşmuş istasyona. Turgutlu istasyonunu dolduran ve trenin ne olduğunu ilk defa görecek olan Kasaba halkı, lokomotif düdük çalarak soluya soluya istasyona girince çil yavrusu gibi dağılıp kaçışmışlar. Herkes korkudan lokomotif ve vagonlara yanaşmadan bu garip kocaman demir yığınından yapılmış aracı uzaktan seyretmekle yetinmiş. İlk günler ne olur ne olmaz diye trene kimseler binmemiş, vagonlar boş gidip gelmiş.”
Önceleri demir tekerlekli bu araçtan korkan halk, daha sonraları yolculuğunu, tehlikesizce ve rahatlıkla yapmaktan memnun kalır. Kalırda kervancılar ve nakliyeciler demiryolunun fazla ilgi çekmesi yüzünden, işsiz kalırlar.
İki yıl Kasaba-İzmir arasında seferlerini sürdüren tren, 1868 yılının Şubat ayında ilk kazasını yapar. Bir çocuğun, raylara koyduğu taş nedeniyle raydan çıkan tren, vagonların devrilmesi neticesinde makinist, yardımcısı ve iki kişinin ölümüne neden olur. İkinci tren kazası, Manisa-Turgutlu arasında olur. 29 Mart 1873 tarihinde bir hayvan ölüsünün tren yoluna bırakılması sonucunda raydan çıkan tren devrilir. Bir yük treni olması nedeniyle devrilen trende can kaybı olmaz. Tren yolu bir gün ulaşıma kapatılır.
Kasabalıların tıs tısı ile ilgili daha çok hikâyeler vardır. Ama bize ayrılan sayfa ne yazık ki bu kadar.
Ali Şentürk Turgutlu/Yankı