Şark Demiryollarında 14965 Gecedir Uyumayan Adam
Şark Demiryollarının Gece Bekçisi Neler Anlatıyor.
Devlet tarafından satın alınan Şark Demiryollarının en emektar adamını bulabilmek için hayli emek harcadım.
Sirkeci istasyonunun karşısındaki arsanın içinde viran bir kulübede oturan Mehmet Ağa Şark Demiryolları Şirketinin kahramanı tam 41 sene çekmiş. Kırk bir sene… Toparlak hesap yarım asır…
Şirket stoyner markalı külüstür lokomotifleri tekaüde sevk etmeye mecbur kalmış. Yani şirketin kahrını yarım asır çekmeye demirler bile dayanamamış. Fakat bekçi Mehmet ıskartaya çıkmamış. O hala her gece bir elinde tabancası, bir elinde sopası karanlık vagonlar arasında hırsız gözleyerek dolaşıyor. Aradan geçen yarım asır demirleri bile yıpratmış. Fakat Mehmet ağa demir gibi.
Vagonları, lokomotifleri ve kasaları, bir kelime ile milyonları bekliyor. Acı acı gülüyor. “kulübem mi? hırsızlara para versen girmez oraya” Hava yağışlı. Bekçi Mehmet eski yırtık paltosunun içinde titrediğini gizlemeye çalışıyor.
“Her gece evden çıkarken dua ediyorum. Ya rabbim diyorum, buraların bekçisi ben değilim, sensin. Altı çocuğuma da acı da kötü niyetli adamları benim dairemden uzak tut”
“Altı çocuğun var demek”
“Beş taneydi. Altı çocuk sahibi olanlardan vergi alınmayacak dediler. Bir fazlası göz çıkarmaz deyip, altıya çıkardık. Hamdolsun vergi vermiyoruz artık”
“Büyük bir hırsızlık olmadı demek”
“Hamdolsun olmadı. Yalnız, geçenlerde karlı bir kış gecesiydi. Baktım vagonların arasında bir adam dolaşıyor. Kendine duyurmadan peşini kolladım. Vagonlardan birine girdi. Evvela hemen ardından dalıp ensesine binmeye niyetlendim. Fakat sonra aklım başıma geldi. Ya dedim, henüz bir şeye elini sürmediyse, ya ben buraya hırsızlık yapmaya değil, yatmaya geldim derse. Bu düşünceyle birkaç dakika bekledim. Sonra, eh dedim. Artık işe başlamıştır elbet. Vagona girip de feneri üstüne tutunca elinde pırıl pırıl bir bıçak gördüm. Yabanın sütsüzü bıçakla kadife kanepe kaplamalarını söker dururmuş. Işığı görünce bıçağı bana çevirdi. Ben de tabancayı gözüne doğrulttum. Ulan dedim, kımıldama. Ha tren altında kalmışsın ha bu kurşunu yemişsin”
Hırsız tabancayı görünce duraladı. Bağırdım “At o bıçağı yere de geri git” O bıçağı ayağının dibine bırakıp geriledi. Ben de önüme katıp karakola götürdüm. Üç ay sonra mahkememiz oldu. Üç sene hapse koydular iti. O gün bugündür hiçbir vukuat yok elhamdülillah”
Bekçi Mehmet göğsünü kabartarak beklediği malların değerleri ile öğünüyor.
“Şu vagonları görüyor musun? Şunun içindekiler 60 bin liradır. Şu lokomotifi 80 bin liradan aşağı vermezler”
Bu masum öğünüşe gülerek soruyorum.
“Bu vagonların kapıları niye mühürlü böyle”
Cevap veriyor “Elbette mühürlenecek ya. Kapılar mühürlenmezse memleketin bütün yersizleri otele çevirirler istasyonu. Bu vagonlarda yatmak için bana para teklif edenler bile oldu. Paraya tamah etmedim ama bazılarını kovarken yüreğim de parçalandı doğrusu. Kış kıyamet, kar bir taraftan soğuk bir taraftan bastırmış. Çırılçıplak fukara karşıma dikilmiş “amca diyor, Allah seni inandırsın iki gündür yemek yemedim. Açlıktan şikâyetim yok. Fakat soğuktan donacağım. Bir can kurtarmak istiyorsan, al şı yirmi beşliği de, aç şu vagonlardan birini”
Bunlara bekçi yüreği bile güç dayanıyor Bayım. Ben kaç defa vazifemi ayaklar altına alıp ta vagon açmamak için kendimi güç tuttum. Arada bir aklıma gelir. Gideyim de derim, şu müdüre vaziyeti anlatayım. Şu boş vagonları geceleri otel gibi işletsin. Zaten yolcu yok. Şirket ziyanda deyip duruyorlar. Bu iş yolcu taşımaktan fazla kar getirir şirkete. Sonra gene vazgeçiyorum. Yabanın cahili diyorum. Şirketin vaziyetini düzeltmek sana mı düştü”
“Gece ayazlarında dolaşmak dokunmuyor mu sana”
“Bilakis, ayaz besler insanı. Bana kaç defa buralarda dolaşırken konyak içmemi öğütlediler. Kulak asmadım. Ayazda üşümemek için en iyi çare daha ayazlı zamanları düşünmektir”
“İçki içmiyorsun demek”
“Şimdi içmiyorum. Fakat eskiden adam akıllı sabahçıydım”
“Sabahçı mıydın?”
“Elbette ya. Akşamcı olmama vazifem maniydi. Sabaha kadar dört gözle vakti kerahati beklerdim. Fakat son zamanlarda vazgeçtim. Çoluk çocuğun nafakasına kıymaya gönlüm varmadı”
“Sıkıdasın demek” diyerek en zayıf tarafına dokunmuştum.
“Ben bu demiryollarına 41 sene evvel, 5 gümüş kuruş aylıkla girdim. 41 senedir, gece uykusu uyumadan yaşıyorum. Akşamın saat on yedisinde işe başlayıp sabahın yedisinde çıkıyorum. 14 saat bu. Hep ayak üstünde. 41 sene böyle çalıştım da ne kazandım. Bugün bir ayda elime geçen para 43 lira. Takayüdiye de yok”
14965 gecedir uyku uyumayan adam.
“Bırak sen de” diyor. “Ciğerime fit sokma. Burada altı milyon lirayı bekliyorum. Cebimde altmış param yok” Saatine bakarak ilave ediyor. “Başka bir diyeceğin yok ya bana. Rahat ver de gidip fenerleri yakayım”
İhtiyar bekçi ayaklarını süre süre kırk birinci yılını tamamlamaya giderken “unutma, soy adımı da yaz. Gecelerim ayak üzerinde geçtiği için Geceyatmaz koydum”
Naci Sadullah