KABAKLAR
Ege’nin en hüzünlü istasyonlarından… Her geçişimde tuhaf bir hüzün kaplardı içimi. Bir zamanlar yolcuların doldurduğu yerler şimdi koyunlara kalmış.
Perdelerin süslediği pencereler tahtalarla kapatılmış. Özensizce , gelişigüzel çakılan tahtalar perde görevi görür olmuş.
Merakımdır bu tür terkedilmiş yapılar.
Tehlikeli olmasına rağmen muhakkak içlerine girer bakarım. Çünkü korkunç bir çekiciliği var benim için. İç yapısındaki tahtalar çürümüş ve her an çökebilecek duruma gelmiş. Terkedilmişliğin verdiği hüzün binanın bütün köşelerine sinmiş. İster içine girin, ister dışarıdan bakın, bu hüzün hemen yakıveriyor içinizi.
Yıllar önce günde bir kez çalışan bir posta treniyle Kabaklar İstasyonu’na gitmiştim. Çünkü sadece posta trenin duruşu vardı. Diğer trenler durmadan geçerdi Kabaklar’dan. Bir gece vaktiydi. Karanlıkta indim trenden. Bir havai hat arızası vardı. Arızayı gidermek gerekiyordu. Tren beni bırakıp gitmişti. Hiç kimsecikler yoktu. Issız ve biraz da ürkünçtü. Uzaklarda Kabaklar Köyün’ün ışıkları görünüyordu. Dört bir yandan köpek havlamaları geliyordu. Köpekten korkmam. Hatta hiç bir hayvandan korkmam. Ama bazen saldırdıkları oluyordu.
Arızayı buldum ama benim yapabileceğim bir arıza değildi. Ertesi gün ekip olarak gelip yapmak gerekiyordu. Durumu iş yerine bildirdim ve döneceğimi söyledim. İyi ama neyle dönecektim. O saatte oradan hiç bir şey geçmezdi. 2-3 km uzakta karayolunu görüyordum. Oraya kadar yürümem gerekecekti. Oda tarlaların içinden ve toprak yoldan. Yol diyorsam ancak traktörlerin gidebileceği bir yol. Araç yolu değil. Köye gitsem köy hem ters tarafta hem oradan araç bulmanın garantisi de yok.
Biraz da ürkerek yola doğru yürümeye başladım. Köpek havlamaları eşliğinde. Çok gitmemiştim. İki yüz üç yüz metre anca. Bir ses duyar gibi oldum. Dönüp baktığımda bir ışık benden tarafa doğru geliyordu. Traktör olduğunu tahmin ettim. İyi ama ne işi vardı bu saate burada. Yanıma gelince selam verdiler traktördekiler. 12-13 yaşlarında iki çocuk. Onlarda o saate orada ne yaptığıma şaşırmışlardı. Anlattım durumu. Onlarda anlattı. Gündüz tarlada bir şey unutmuşlar onu almaya gelmişler. Yola çıkıp Banaz’a gitmem gerektiğini söyledim. Bu saatte köpeklerin tehlikeli olabileceğini , beni yola kadar bırakabileceklerini söylediler. Doğrusu o anda reddedemeyeceğim bir teklifti. Çok iyi olur ücreti neyse veririm dedim. Beni yola kadar bıraktılar. Tarlaların kenarından geçerek. Israr etmeme rağmen para kabul etmediler. Yaptıkları iş para ile ölçülebilecek bir şey değildi aslında. Büyük bir sıkıntıdan kurtarmışlardı beni.
Yıllar öncesinin iki küçük çocuğu. Şimdi otuz yaşlarına yaklaşmışlardır. Ne isimlerini biliyorum ne de yüzlerini hatırlıyorum. Ama hayatta yaşadığım önemli güzelliklerden birini yaşatmışlardı bana. Umarım işleri güçleri rast gitmiştir. Umarım hiç bir sıkıntıları yoktur.
Tanımadığım etmediğim gönlümün bir köşesinde saklı iki güzel çocuk. Ve Ege’nin hüzünlü Kabaklar İstasyonu.
Unutamayacağım anılardan…
Servet TUNÇ