İSTANBUL DEMİRYOLU MÜZESİ’NDEN KAYBOLAN DEMİRYOLU MİRASINA BAKIŞ
1-Demiryollarımızın Kıymetli Hatıralarını Saklayan İlk Demiryolu Müzesi.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın (TCDD) kurucu Genel Müdürü Behiç Erkin, Bayındırlık Bakanlığı yaptığı dönemde (1926-1928) yabancı şirketlerden alınıp devletleştirilen demiryolları ve yeni hatların inşası ile ilgili çalışmaları sürdürürken aynı zamanda geçmişte yaşananları gelecek nesillere aktarabilmek için Haydarpaşa’da ilk demiryolu müzesini kurma çalışmalarını da başlattı. Behiç Erkin, 1928 yılında yayınladığı 10 numaralı tamimde, kurulacak ilk demiryolu müzesinin amacını şöyle açıklıyordu;
“Memleketimizde milli bir meslek halinde vücut bulan, günden güne genişleyen ve biçimlenen demiryollarımızın kıymetli hatıralarını korumak, demiryolu çalışanlarının çalışma biçimlerini ve memleketteki bu ilerlemeyi saptayıp daima yaşatacak olan bir Demiryol Müzesi’nin kurulması uzun zaman düşünülmüş, ancak bunun gerçekleştirilmesine bugün hızla başlanılabilmiştir.”(Demiryollar Mecmuasından aktaran Sarıaslan Ü, 2004, s199)
Müzeye ait işlerle Haydarpaşa İstatistik Şubesi Müdürü görevlendirilmişti. Müze için toplanacak malzeme, dairelerin yapacakları işler en ince ayrıntılarına kadar bu tamimde açıklanıyordu. Demiryolu malzemesi yapımı ile uğraşan Avrupa fabrikalarından gelen hediyeler, imparatorluk demiryollarına ait tarihi ve bilimsel nitelikteki fotoğraf, dergi, kitap, obje gibi her türlü eşya,Türkiye Cumhuriyeti demiryollarında resmi açılışlarda yapılan yazışmalar, hazırlanan albümler, kullanılan araç- gereç, konuklara dağıtılan hatıra madalyaları, çırak okullarında öğrencilerin yaptıkları el işleri , Şimendifer Mektebi ile Harekat ve Münakalat Mektebi’nin başlangıcından itibaren tüm dönemlerine ait mezuniyet fotoğrafları toplanarak Haydarpaşa İstatistik Şubesine gönderildi, burada tarih sırasına göre bir deftere kaydedildi, tasnif edildi. Savaşta Yunanlılar tarafından tahrip edilen daha sonra milli demiryolları tarafından kesilerek geçici olarak kısa bir süre kullanılan ray ve ayrıntılarından 7-8 metrelik bir kısımda çerçevelenerek Haydarpaşa Harekat ve Münakalat mektebinin yanındaki müze için ayrılan bölüme yerleştirildi.(Şekil 1)
Şekil 1 İlk demiryolu müzesinin açıldığı Haydarpaşa Harekat Münakalat Mektebinin bugünü görünümü (Fotoğraf Hazım Engin)
Çalışmalar 1928 yılında başlatılsa da daimi sergi niteliğindeki geçici müzenin açılışı 1 Haziran 1952 tarihinde Genel Müdür Rüştü Sarp döneminde gerçekleşti. Behiç Erkin’in, açılışta ve 1959 yılında müzeye geldiğini “Devlet Demiryolları Haydarpaşa Müzesi Hatıra Defteri”nden anlıyoruz.
Devlet Demiryolları Haydarpaşa Müzesi’ndeki tüm eserler 1964 senesinde Ankara Garı’nda bulunan Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’mızı yönettiği Direksiyon Binası’na nakledildi ve Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 45.yıldönümünde 27 Aralık 1964 de hizmete açıldı.
İlk Demiryolu Müzesi’nin Ankara’ya nakledildiği 1964 yılından 2005 yılına kadar Haydarpaşa ve Sirkeci gibi iki efsane gara sahip olan İstanbul’da demiryolu müzesi yoktu.
2-İstanbul Demiryolu Müzesi
TCDD İstanbul Demiryolu Müzesi, 1890 da faaliyete giren pek çok tarihi olaya sessizce tanıklık etmiş İstanbul ( Sirkeci) Garı’nın içinde 23 Eylül 2005 tarihinde açılan butik bir müzedir.(Şekil 2) Açıldığı tarihten 31.12.2014 tarihine kadar 322.093 yabancı , 214.242 yerli olmak üzere toplam 750.582 ziyaretçi ile buluşmuştur.
Şekil 2 İstanbul Demiryolu Müzesi (Fotoğraf Eren Özerdim)
Trakya hattı ve İstanbul Garı ile kapatılan demiryolu hastahaneleri ve okullarına ait objelerin sergilendiği müzede ziyaretçilerin en çok ilgisini çeken obje Sirkeci-Halkalı arasında çalışan 8027 no lu elektrikli banliyö treninin makinist bölümüdür.
Rumeli demiryollarına ait 1885-1890 tarihli planlar, Yedikule Cer ve Yol Atelyelerine ait eşyalar, Orient Ekspres’in gümüş yemek takımları da ziyaretçilerin ilgisini çeken müze koleksiyonu arasındadır. İstanbul Demiryolu Müzesi’nin en önemli özelliği açıldığı yıllarda yaşayan bir gar içinde bulunmasıydı. Özellikle müzeyi gezmek için gelen ziyaretçilerin dışında tren saatinin gelmesini bekleyen yolcuların da yorulmadan gezip demiryollarına dair pek çok ayrıntıyı hatırladıkları ya da öğrendikleri bir müzeydi.
Demiryollarında müzeler, 2863 sayılı kanuna göre düzenlenmiş bir iç hizmet yönetmeliği de olmasına rağmen ne yazık ki kurumsallaşamamıştır, kişilerin özverisi ile yürür.
Behiç Erkin, ilk demiryolu müzesinin kuruluş çalışmalarını 1928 yılında başlatır ancak kısa bir süre sonra Büyükelçi olarak Budapeşte’ye gider. Behiç Bey’in 10 no.lu tamimiyle toplanan, Türk demiryolculuk tarihinin binlerce lira pahasında da olsa bir ikincisi temin edilemeyecek değerde hatıralarını (Yamaner R.1951 ) 1948 yılında Haydarpaşa’da açılan bir kursa görevli olarak gelen Reşat Yamaner, bir odada üst üste yığılmış toz, toprak içinde görür ve içi sızlar. Demiryollar Dergisi’nde 1951 de yayınlanan “Demiryolu Müzesi İhya Edilmelidir” isimli makalesinde duygularını, düşüncelerini anlatır. Bu yazıdan yarım asır sonra, İstanbul’da demiryolu müzesi kurma çalışmalarını gerçekleştiren bir demiryolcu olarak Yamaner’in sözünü ettiği her olayı, her sorunu İstanbul Demiryolu Müzesi’nin kuruluş aşamasında bire bir yaşadım ve halen yaşıyorum. Bugün yeni bir demiryolu müzesi kurulmak istense kurumun kendi içinde orjinal eşya bulması çok zordur. Üzücü olan, yazıda dikkat çekilen sorunların bugün de katlanarak sürmesidir.
“Biz de birçok iyi başlangıçların, hayırlı kuruluşların Batı aleminde olduğu gibi zamanla tamamlanarak gelişecek yerde, şahsa bağlı alaka ve gayretlerle günün birinde kesilivermesi yüzünden sonuçsuz ve metruk kaldığı az rastlanan olaylardan değildir…
Ankara ve istanbul’da kapılarını dosta düşmana şeref ve iftiharla açtığımız çeşitli müzeler arasında niçin birçok memleketlerde olduğu gibi bir demiryolu müzesi de yer almış bulunmasın?”(Yamaner R,1951,s1)
Müze kurulması gündeme geldiğinde öne sürülen ilk engel, uygun bina olmamasıdır. Uygun bina bulunana kadar yapılacak ilk iş “toplama ve saklama”dır. Bu aşama dikkate alınmazsa uygun bina bulunduğunda sergilenecek eşya olmayabilir.
“Bu aşama görece az bir harcama, fakat büyük ölçüde bilgi, heves ve çaba ister. Giderilmesi imkansız bir kayba uğramadan toplanılıp iyi bir biçimde saklanan eşyanın sınıflandırma, düzenleme ve sergilenmesi ise yıllara bölünmesi mümkün ve daha uygun olan bir iştir.”(Yamaner R, 1951,s 2)
Yüz yılı aşkın süredir hizmet veren imparatorluk döneminden kalan istasyonlar, atelyeler gibi Cumhuriyet döneminde yapılan istasyonlar, atelyeler de kapatılırken ya da mobilyaları değiştirilirken ne yazık ki bilinçsiz bir şekilde davranılmış, demirbaş kayıtlarından çıkarılan pek çok değerli eşya hurdaya gönderilmiştir. Marmaray yapımı için terkedilen istasyonlarda da aynı tutum sürdürülmüştür. Bostancı istasyonunun çanı kaybolmuş, Erenköy istasyonunun kanopesi , istasyonlardaki tarihi kanapeler parçalanıp atılmıştır.
Demiryolculuk çok zor ve özel bir meslektir, zamanla yarışılır. Müze kurma çalışmaları ile uğraştığım yıllarda diğer meslektaşlarımdan yardım talep ettiğimde sıklıkla “ biz tekeri döndürmekle uğraşıyoruz, sonra bakarız ” sözünü duyardım ben de Reşat Yamaner gibi.
“Müze konusunda “şimdi çok daha önemli işlerle uğraşıyoruz, hele uygun bir zamanı, eşref saati gelsin, gereğine bakarız” biçiminde düşünmek çok zararlı olabilir. Her geçen yıl ve hatta her geçen gün ve saat bir daha maddi veya manevi hiçbir fedakarlıkla ele geçirilemeyecek bir eserin kaybedilmesine sebep olabilir.” (Yamaner R, 1951 s 2)
Oysa ki o “uygun zaman” gelene kadar lokomotifler parçalanır, vagonlar sökülür, istasyonlar yıkılır, efemera dediğimiz yazı, fotoğraf, tarihi vesikalar hızla el değiştirir. Hatıralar yaşandığı dönemdeki önemlerini yitirir, hafızalardan silinir. Bu işleri gönülden yapacak, müzeye girecek eşyayı toplayacak değerlendirecek yetkinlikteki kişiler de yıldan yıla azalır.
3-Kaybolan Demiryolu Mirasımız.
Demiryolu, endüstrileşmeyi olanaklı kılan en önemli faktörlerden birisidir. Demiryolunun, dolayısıyla endüstrileşmenin toplumlar üzerindeki sosyal, tarihsel, ekonomik ve fiziksel etkileri tüm dünyada kabul görmekte ve araştırılmaktadır.(Erkan Kösebay Y, 2007 s139) Tarihi demiryollarından günümüze kalanlar, endüstri mirasının en önemli bölümlerinden birini oluşturmaktadır.
Demiryolu Mirası dediğimizde, demiryolu arşivleri, istasyon gibi demiryolu yapıları, vagon depoları, daha az bulunan sinyal kulübeleri, su depoları ile yaratıcı beyinlerin ürünleri olan teknik donanım, köprü ve viyadüklerin yanı sıra demiryolu şirketlerine ait saatler, kantarlar ve mobilyalar anlaşılmalıdır. (Erkan Kösebay Yonca, 2007 ss 139, 142)
Demiryolları ortak hafızamızda önemli yer tutar. Gerek Sirkeci Garı’nın gerekse Haydarpaşa Garı’nın dünya kültür ve endüstriyel mirası içinde yeri vardır.
Sirkeci Garı’nın Orient Ekspres’in (Şekil 3) son durağı olması, Agatha Christie’nin ünlü romanının bu trende ve İstanbul’da geçmesi yabancı turistlerin İstanbul Demiryolu Müzesi’ne gelmesinin en önemli nedenidir. Yılda ortalama elli bin kişinin gezdiği müze, ziyaretçilerine farklı duygular yaşatır. Yabancı turistler Orient Ekspres’in, Müfettiş Poirot’un, Agatha Christie’nin izlerini arar, 8027 nolu tren Avrupa yakasında oturan İstanbulluları anılarına götürür. Demiryolları evrensel bir meslektir. Giysiler, makas fenerleri, telefon, telgraf, vagon plakaları gibi objeler tüm ülkelerin demiryolcularını birleştirir. Gözleri yaşlı gezenlerse büyük demiryolu ailesinin fertleridir.
Şekil 3 Orient Ekspres’e ait yemek takımları (Fotoğraf Eren Özerdim)
Haydarpaşa Gar’ı ise İstanbul’un Anadolu’ya açılan kapısıdır. Tarihi Anadolu-Bağdat Demiryollarının ve Hicaz Demiryolunun başlangıç garıdır. Denizle demiryolunun kavuştuğu nadir istasyonlardan biridir.
Demiryollarımızın Kurtuluş Savaşımızda ve Cumhuriyet devrimlerinin yerleşmesinde büyük yararlılıkları olmuştur. İnönü istasyonu, Malıköy istasyonu, Konya Garı, Eskişehir Garı, Eğirdir istasyonu, Yıldırım Kemal istasyonu, Ali Fuat Paşa istasyonu gibi istasyonlarımız taşıdıkları değer, sakladıkları hatıralar nedeniyle her biri demiryolu mirasıdır, kültür mirasıdır, tarih mirasıdır.
Demiryollarımızın pek çok tarihi istasyonu gibi Eğirdir İstasyonu da bugün terkedilmiş istasyonlarımızdandır ve bu sonu hiç hak etmemiştir. (Ruhan Çelebi, 2009) Doğal güzelliğe ve tarihi öneme sahip olan bu güzergahta buharlı tren turları yapılsaydı sadece ülkemizdeki tren severlerin değil dünyanın da ilgisini çekerdi, Eğirdir de turizmin gelişmesine de katkısı olurdu.
Büyük taarruzun zafere ulaşmasında önemli rolü olan Azarıköy dekovil hattından bugüne tek bir iz kalmamıştır. Demiryollarımızın kurucu Genel Müdürü Kurmay Albay Behiç Erkin’in önderliğinde cepheye silah, yiyecek ve asker sevkiyatını sağlamak amacıyla yetişkin erkekler silah altında olduğu için kadın, çocuk, yaşlı insanların seferberliği ile döşenen bu dar hat da kaybolan demiryolu mirasımızdan biridir.
Zihnin geçmişi “mekansallaştırdığı”nda, yeni bir mekana oturttuğunda, bu mekanı düzenleyen ve kodlanmasına yardımcı unsurlardan biri de eşyalarıdır. Eşyalar, gelecekte bir geçmiş kurgulanmasının da araçlarındandır. Sahip olunan eşyalar, bir bakıma kişisel benlik tasarımının geleceğe miras kalması umulan unsurlarındandır, insanın kendi geçmişini “anlatılaştırırken, anlatının bütünlüğünü koruyan ve sağlayan ögelerdendir. (Nuri Bilgin, 2013 s 104)
İnsanlar ve fiziksel yapılar büyük ölçüde değiştiğinde, mekanın kendi kendisiyle ilişkisi zayıfladığında kolektif hafızada mekan tüm temsil ettikleriyle birlikte silinmeye başlar. Örneğin; Ankara Gazi İstasyonu. Atatürk’ün çok önem verdiği Orman Çiftliği’nin içinde yine Atatürk’ün isteği ile 1926 yılında açılan Gazi İstasyonu’nun önemi ne yazık ki yeni kuşaklar tarafından bilinmemektedir. Bu istasyonun üzerinde o günleri anlatan mimari özelliklerini belirten bir işaret de yoktur. Yeni işlevi kebapçı dükkanıdır. (R.Çelebi, 2008 )
Haydarpaşa Garı’nın içini gezen bir turistin “binanın içi dışı gibi tarihi değil “ demesi de tam bu noktaya dikkat çekmektedir. Zamanla değişen iç dekorasyonunun binanın tarihi dokusuyla ilgisi kalmamıştır.
1927 yılında satın alınan ücra istasyonlardaki personele ve o yörede yaşayan halka sağlık hizmeti götüren,bazı ameliyatların da yapılabildiği sağlık vagonu, halk eğitimi ve demiryolcuların mesleki eğitimlerinin yapıldığı eğitim vagonu, Atatürk’ün dokuz vagonlu Beyaz Tren’inin sekiz vagonu ( bu trenin bir vagonu Ankara Garı’nda müze vagon olarak sergilenmektedir), kırmızı motorlu trenlerimiz bugün arasak da bulamayacağımız “geçmiş zaman” trenleridir. Türkiye’de ilk elektrikli tren işletmeciliğine geçişin yaşandığı Sirkeci-Halkalı banliyö tren hattında çalışan 8000 lik ünitelerden ıskat edilen (hurdaya ayrılan) birinin makinist bölümünü müze envanterine geçirdim.(Şekil 4-5)
Şekil 4 8027 Elektrikli ünitenin makinist bölümü (Fotoğraf Eren Özerdim)
Şekil 5 8027 Elektrikli ünitenin makinist bölümü (Fotoğraf Eren Özerdim)
Dünyada 25000 volt 50 Hz elektrifikasyon altında kullanılan ilk elektrikli trenler olan bu ünitelerin üç tanesi de İstanbul IV Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 6.10.2010 tarih ve 4152 sayılı kararı ile TCDD Açık Hava Müzeleri’nde sergilenmek üzere korumaya alındı ancak bu üniteler bırakıldıkları açık alanda kötü hava koşulları, tinerciler ve graffiti yapanların verdikleri zararlar nedeniyle çürümeye terkedildiler. Bugün ziyaretçilerin ilgi odağı olan müzedeki makinist bölümü, Türk filmlerindeki görüntüler dışında belki de gelecek kuşaklara kalacak tek parçadır.
Demiryolu tarihimizde, demiryolcu çocuklarına eğitim veren aile mektepleri, pansiyonlu okullar, demiryolu işçilerini yetiştiren çırak okulları, sanat okulları ile TCDD işletmesinin faal memur ihtiyacını karşılayan Demiryol Meslek Lisesi’nin yer aldığı eğitim faaliyetleri önemlidir. Bu okullar binlerce öğrenci yetiştirmiştir,bu okullar kapatılmış da olsa mezunları halen görevdedir. Demiryolu okullarına ait bir okul müzesi yoktur. Eşyaları, araç gereçleri, mezuniyet fotoğrafları değişik yerlerdedir. Yeşilköy Şimendifer Okulu ve Demiryol Meslek Okulunun ilk dönemine ait öğrenci kayıt defterlerini Eskişehir Eğitim Merkezinde görmüştüm. Bu okulların ilk dönem mezunları, hocaları artık hayatta değil. Demiryol Meslek Okulu 1942 de Mimar Kemalettin’in eseri olan Ankara Gar’da bir dönem İşletme Müdürlüğü olarak da kullanılan binada açılmıştı. Uzun yıllar boş tutulan bu binanın bir bölümünde hatıralar tümüyle silinmeden açılacak bir okul müzesi demiryolu mirasımızın önemli bir sayfasını koruyabilir. Demiryol Meslek Lisesinin kuruluşundan kapanışına kadar hikayesi, 2008 yılında Müzeler Haftası etkinlikleri kapsamında İstanbul Demiryolu Müzesi’nde düzenlenen “Demiryollarının Kültür Yuvası; Demiryol Meslek Okulu” isimli sergide ziyaretçilerimize anlatıldı.
Malıköy İstasyonu Müzesi, kapanmış olan istasyonların yeniden işlevlendirilmesinde az sayıda olan olumlu örneklerden biridir.Genelkurmay Başkanlığı, Ulaştırma Bakanlığı ve TCDD Genel Müdürlüğü işbirliği ile düzenlenen müzede Malıköy İstasyonu’nun Sakarya meydan savaşındaki rolü anlatılır.
4-Demiryolu Mirasımızı Korumak İçin Acil Alınması Gereken Önlemler.
Demiryolculuk özel bir meslektir. Demiryolu taşımacılığı, nostalji değil geleceğin ta kendisidir. Trenler uygar dünyanın vazgeçilmez ulaşım araçlarıdır. Demiryolları teknolojik değişimin en hızlı olduğu ulaşım sektörüdür. Bugün maglev trenler konuşulmaktadır ama buharlı lokomotifler demiryolu tarihinin vazgeçilmezleridir, sevenleri dünyanın her yerindedir. Bizim de çok önemli bir demiryolu geçmişimiz vardır, geçmişi silmeden yeni teknolojiyle buluştururak geleceğe en iyi biçimde taşımak başta demiryolcular olmak üzere hepimizin görevidir.
Demiryolu mirasımızın yok olmaması için demiryollarımıza bir bütün olarak sahip çıkılması gerekir. İstasyonlar kapatılmamalı, demiryolu yapıları rant kaygısından uzak işlevlerine ve tarihi önemlerine uyacak biçimde korunmalı ve kullanılmalıdır.
Kapatılan istasyonlara dokusuyla uyumsuz işlevler yüklenmemeli, tarihi demiryolu binalarına yaşanan tarihi olayların ve mimari özelliklerinin anlatıldığı panolar ya da plakalar yapılarak bilgilerin aktarılması sağlanmalıdır.
Dönüşüm projelerine başlanılmadan önce TCDD ye ait tarihi, kültürel ve mimari değere sahip yapıların ve her türlü demiryolu objesinin envanteri çıkarılmalı, inşaata başlanmadan ya da işyeri kapatılmadan durumu fotoğraflanarak belgelenmelidir .Eğer bu işlemler yapıldıktan sonra Yedikule Cer ve Yol Atelyeleri kapatılmış olsaydı, bu binaların sağlam haline ait fotoğraflara, içindeki tezgahlara ait bilgilere sahip olurduk. Bu bölgede uygulanacak dönüşüm projeleriyle birlikte demiryolu mirasımızın, emek tarihimizin çok önemli bir sayfası kaybolacaktır. Yedikule Cer ve Yol Atelyeleri kapsamlı bir demiryolu müzesi haline getirilebilirdi.
Kullanımdan kalkan ve hurdaya ayrılması kararlaştırılan malzemenin TCDD de bu işlerle meşgul olan birimler tarafından tarihi değerine dikkat edilmeli ve müzelere nakli sağlanmalıdır.
TCDD de müze uzmanları, restoratör mimarlar ve sanat tarihçileri istihdam edilmelidir.
Demiryolu müzeleri modern müzecilik tekniklerine göre geliştirilmeli, sergiler ve çocuklara yönelik atölye çalışmaları ile ziyaretçi sayılarının arttırılması sağlanmalıdır.
Özel müzeler kapsamında olan demiryolu müzelerinin sürdürülebilirliği sadece kurumun karar verme yetkisine bırakılmamalıdır. Demiryolu mirasının korunmasında kurumsal desteğin yetersiz olduğu durumlarda belediyelerin, sivil toplum örgütlerinin ya da gönüllülerin desteğinin sağlanmasına yönelik imkanlar sağlanmalıdır. Özellikle bir devlet kurumuna bağlı olan bizim gibi ihtisas müzelerinde ödenek ve nitelikli personel yönünden sorunlar sık yaşanmaktadır.
Demiryolu mirasının korunması için önce demiryolu çalışanlarının değer bilmeleri gerekmektedir. Hizmet içi eğitim programlarına bu konuda dersler ilave edilmelidir.
Tren sevgisi küçük yaşlarda çocuklara aşılanmalıdır. Sevmek ve koruyabilmek için önce tanımak ve bilmek gerekir. Anaokullarından itibaren çizgi filmler, resimli kitaplar, müze gezileri yoluyla çocuklara demiryolu tarihimiz ve önemi öğretilmeli, demiryolu kültürü verilmelidir.
Demiryolu kültürümüz olsaydı, trenler günlük hayatımızın içinden çıkarılmasaydı, “Tarihi Yarımada 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Plan Raporu” nda Sirkeci Garı’ndan ve trenlerden “Sirkeci’de demiryolu triyaj alanının oldukça büyük bir kentsel alan işgal ettiği, böylesine önemli bir kentsel merkez içinde ölü alan oluşturduğu, ağır ve verimsiz bir sistemin çağdaş ulaşım türlerine dönüşümünün sağlanması” şeklinde bahsedilmezdi. (İBB, 2003, s.5-546)
Demiryolu kültürümüz olsaydı Haydarpaşa ve Sirkeci gibi merkez garlarımızı otel olmaktan kurtarmak adına “otel yerine müze olsun” demezdik. Merkez garlar içlerinde otel de müze de barındırır ancak asıl işlevleri tren işletmeciliğidir.
İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerde demiryolu mirasını koruyan gönüllü kuruluşlar, koruma bilincimiz yükseldiği zaman ülkemizde de mutlaka olacaktır. O günler gelene kadar demiryolu mirasımızın korunması için tarihi yapıların korunması ve restorasyonu hakkındaki uluslararası tüzüklerde kabul edilen ilkelere restorasyon yapan şirketlerin, kurum yöneticilerinin ve karar vericilerin uymaları sağlanmalıdır..
Tarihi yapıların korunması ve restorasyonu hakkında uluslararası bir çerçeve belirleyen Venedik Tüzüğü’nün (1964), geçmişten gelen mesajları taşıyan ve yaşayan tanık niteliğindeki yapıların korunması (Erkan-Kösebay,2007) ilkesi demiryolu mirasımız içinde uygulanabilir.
1979 yılında Avustralya’da kabul edilen ve 1981 ve 1988 yıllarında güncellenen Burra Tüzüğü’nde korunacak yerlerin tanımı daha da genişletilerek sit, alan, yapı ya da eserin, içerikleri ve çevreleri ile ele alınması gerektiği belirtilmiştir. Bu tüzük kültürel miras alanlarının korunması ve yönetimi açısından bir rehber niteliğindedir ve kültürel değere sahip alanların yöneticileri, müdürleri ve mal sahipleri gibi kişilerin bu yerlere dair kararlar vermesi ve uygulaması için yapılmıştır.
Burra Tüzüğü, değişime temkinli bir şekilde yaklaşır, böyle yerleri mümkün olduğunca sahiplenmek, korumak ve kullanılır hale getirmek ama aynı zamanda kültürel özelliklerini kaybetmemeleri için de mümkün olduğunca az değişime uğratmak tüzüğün amaçlarından biridir.
Burra Tüzüğü’ne göre, kültürel doku, o yerin fiziksel özellikleri, sabit yapıları ve çeşitli objelerinin bütününe denir. Tarihi bir yerin çevresindeki ilgili alanlar ve nesneler o yerin kültürel değerine değer katıyorsa korunmalıdır. (ICOMOS, 1999)
Demiryolunun doğduğu yer olan İngiltere’de koruma altındaki demiryolu yapısı sayısı 2000 nin üzerindedir. Koruma altında olup el değiştirmiş olan demiryolu hatlarının sayısı 70’e yakındır.( Erkan-Kösebay Y, 2007) Ülkemizde ise 1.derece kentsel ve tarihi sit alanı olan Sirkeci ve Haydarpaşa Garları bile güvende değildir.
Bugün çeşitli nedenlerle kapatılmış, yıkılmış, işlevsizleşmiş ya da işlevi değişmiş demiryolu mirasımıza tarihin içinden bakabilsek ne çok değerimizi geri gelmeyecek biçimde bir mirasyedi gibi yokettiğimizi anlarız.
Nevres Ruhan Çelebi(*)
(*)Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu Radyo-Televizyon bölümünden 1978 yılında mezun oldu. 1980 yılında girdiği TCDD de Personel, Eğitim ve Yemekli -Yataklı Vagonlar birimlerinde görev yaptı. TCDD 1.Bölge Eğitim Müdür Yardımcılığı görevini sürdürürken 2005 yılında İstanbul Demiryolu Müzesi’nin kurulmasını sağladı. Halen İstanbul Demiryolu Müzesi’nin sorumlusudur.
NOT: Bu bildiri, Deniz Müzesi tarafından 20-22 Mayıs 2015 tarihlerinde düzenlenen Ulusal Müzecilik Sempozyumu’nda sunulmuştur.
KAYNAKÇA
1- Bilgin Nuri, Tarih ve Kolektif Bellek, 2013 Bağlam Yayınları
2- Erkan Kösebay Yonca .Anadolu Demiryolu Çevresinde Gelişen Mimari ve Korunması Mayıs 2007, Yayınlanmamış Doktora tezi, İTÜ
3- Çelebi Ruhan, 2008, İki istasyon İki Tarihi Miras Anlayışı http://www.kentvedemiryolu.com
4- Çelebi Ruhan, 2009, Eğirdir Gar Bu Finali Haketmiyor http://www.kentvedemiryolu.com
5- ICOMOS ,1999 , Burra Tüzüğü: Kültürel Öneme Sahip Yerlerin Korunması Amaçlı Avustralya-ICOMOS Tüzüğü erişim tarihi ocak 2015, http://www.kumid.net
6- İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Tarihi Yarımada Eminönü-Fatih 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Raporu II.Cilt , Planlama ve İmar Müdürlüğü, 2003
7- Sarıaslan Ümit, Örümcek Ağlarından Demirağlara, 2004, Otopsi yayınları s199
8- Yamaner Reşat, Demiryolu Müzesi İhya Edilmelidir, Demiryollar Mecmuası, Ankara, 1951