Ece Ajandası ve Haydarpaşa
Yıl 1862 İmparatorluğun başkenti İstanbul’da, Tanzimat’la birlikte modernleşmeye yönelik bir dizi reform girişiminin adımları atılmaya başlanır. Avrupa’nın üçyüz yıl gerisinden gelen matbaacılık da bu reformlardan ivme alarak, önce Beyazıt Hakkâklar Çarşısı’nda, daha sonra Bab-ı Âli’de yayıncılık ve kırtasiye işlerinin hızla artmasına sebep olur.
İran Azerbaycanı’nın Hoy kasabasından 1862 de İstanbul’a gelen Hacı Kasım Efendi, Beyazıt’ta bir dükkân kiralar ve Şark Kütüphanesi’ni kurarak kitapçılık işine başlar. Daha sonraki yıllarda Hacı Kasım Efendi’nin büyük oğlu Naci Kasım, bugün de varlığını sürdüren Saatli Maarif Takvimi’ni çıkarmaya başlar; kızı Talat Hanım ise, Afitap dükkânının sahibi ve Ece Ajandası’nın kurucusu Mehmet Sadık Kâğıtçı Bey ile evlenir. Bu evlilikten doğan çocuklar, torunlar ve torun çocukları aile işinin devamını sağlar…
İlk kez Mehmet Sadık Kâğıtçı Bey tarafından 1910 yılında “Muhtıra” adıyla yayımlanan, 1932 yılından itibaren de “Ece” adını alan defterler, bir yandan Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne, işgal yıllarına, İstiklal Savaşı’na, Cumhuriyet’in kuruluşuna, Atatürk devrimlerine, iki dünya savaşına ve çeşitli ekonomik ve toplumsal buhranlara şahit olurken, aralarında ünlü yazarlar, düşünürler, siyasetçiler ve işadamları da olmak üzere milyonlarca insanın günlük hayatına eşlik etti.
Mehmet Sadık Kâğıtçı İstanbul’a geldiğinde kâğıt hamallığı yapmış, hamallık yapmadığı zamanlarda, gitmiş, kartvizit basmayı öğrenmiş.
Çalıştığı matbaada kendisine verilen makinede kartvizit basmaya başlamış. Kâğıt hamallığından ve kartvizit basımından biriktirdiği paralarıyla 1892 de Beyazıt’ta Afitap Kırtasiye dükkânını açmış. 1905 de ise Sirkeci’de (Cağaloğlu) kiraladığı 111 nolu Dükkâna taşınarak çok güzel sigara kutuları, okkalar, kâğıtlar, kalemler koymuş. Oradan kazandığı parayla Muhtıra’ya (Ece’ye) başlamış. Muhtıra’yı önce Osmanlıca ve Fransızca olarak basmıştır.
İnternet ortamında Sedef Günşiray’ın “Cağaloğlu’ndaki eski dükkânın bir özelliği de Haydarpaşa Garı’nın artan malzemelerinden yapılmış olmasıdır. Haydarpaşa’nın mimarı Garın gişelerinin tezgahlarını ilk başta büyük planlamış, yurtdışından ona göre malzemeler, gişeler vs. getirilmiş. Mehmet Sadık ondan artan malzemeleri satın almış ve dükkâna koymuş. Cağaloğlu’ndaki dükkânındaki satış tezgâhı aslında bir tren istasyonu bilet gişesiydi” açıklamasına rastlayınca İstanbul Demiryol Müzesi Müdürü Ruhan Çelebi ile Cağaloğlu’na Haydarpaşa Garın gişe mobilyasını görmek üzere yola çıktık.
Sirkeci’den Cağaloğlu’na kıvrılan Ankara Caddesi’ni sağ koldan takip ederek henüz yolun başında 111’de, Ece Ajandaları’nın kapalı olan kapısını ve daha sonradan satın alına Reşit Efendi Han’ın bütük yeşil demir kapısını gördük. Komşu esnafa sorduğumuzda Ece Ajandalarının buradan Karaköy’e taşındığını ancak miras paylaşımında yaşanan anlaşmazlık nedeni ile de oranın da kapalı olduğunu öğrendik.
Rivayete göre; Mehmet Sadık Bey’in büyük oğlu Ahmed Afganistan’a çıktığı seyahat süresinde bir kadına âşık olur. Sevdiceğine vermediklerinde hayatı kararan Ahmed, aşkına sahip olamayacaksa ölmeyi yeğleyeceğini söyler ve kısa bir süre sonra intihar eder. Uğuruna oğlunun kaybettiği kadının da adı Ece olduğundan, ajandaları aşkın defterleri olarak satmaya başlar. Daha sonrasında ilk Türk Dünya güzeli seçilen Keriman Halis’e Atatürk bizzat Ece soyadını verdiğinde, aile Ece isimli ajandayı Keriman Halis’e adar, tekrar bir kadının güzelliğinde Ece isminin yaşaması için. Mürteza Kağıtçı, karısı Cahit Uçuk’un el yazısıyla yazdığı “Ece” yazısını logo olarak kullanmıştır.
Sirkeci’den Cağaloğlu’na kıvrılan Ankara Caddesi’ni sağ koldaki 111’de, Ece Ajandaları’nın yeşil renkli tarihî binası 1905 yılında genç girişimci Mehmet Sadık Kağıtçı tarafından 20 metrekarelik küçücük bir dükkan olarak kiralanmış, daha sonra satın alınmış ve bugüne kadar yerinden hiç kıpırdamayan bir işletme olarak tarihe geçmiş. Ece Ajandaları, 104 yıldır aynı binada hizmet veren birkaç işyerinden biri. Yalnız 20 metrekarelik mağaza, zamanla büyümüş, büyümüş ve nihayetinde bugünkü 1.360 metrekarelik alanına ulaşmış. 1910’lu yıllarda Avusturya Askerî Hastanesi olarak kullanılmış. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra hem bu binayı hem de kuzey ve güney yönündeki diğer iki tarihî binayı matbaacılar ve mücellitler kiralamış ve zamanla burası matbaacılar sitesine dönüşmüş. Siyah kolluklar takarak harf dizen matbaa esnafının ekmek kazandığı bir mekan olmuş. “Kurtuluş” filmindeki, matbaadan gazete alıp dağıtıma çıkan fesli çocukların sahnesi de burada çekilmiş.
Reşit Efendi Han’ın sahibi, soyadı Canik olan Ermeni bir kadınmış. 1967 yılında hanı satmaya karar verince Ali Muhsinzade’nin dayısı Mürteza Sadık Kağıtçı talip olmuş buraya. 1973 yılında çıkan yangında hastane binası, sonra da 1976’da da güney cephe binasındaki tüm matbaa atölyeleri yanınca kiracılar terk etmiş hanı.
Han’ın bahçesinde çekilen 1964 tarihli eski fotoğrafa 1930’lu yıllarda yazarların ve matbaaların işe gitmeden önce toplanıp çay içip simit yedikleri yansıyor.
Mirasçılardan Seydali Gönel ve Ali Muhsinzade’nin Ece Ajandaları’nın 100. yılı 2009 da Teknolojiyle baş edebilmek için İTÜ endüstriyel tasarım öğrencileriyle Günümüzde ajanda nereye doğru gidiyor? Sorusuna cevap aramaya başlarlar. Teknoloji hızla gelişiyor. Teknolojiye ayak uydurmak lazım ama teslim olmamak şartıyla. Teknolojiyle ajandanın örtüştüğü ve ayrıştığı neler olabilir? Günümüz insanı ajandadan neler bekliyor? gibi soruların cevabı bulunursa ortaya çıkan ürünleri kitaba dönüştürüp sergilenecekti. Daha önemli projes ise, kumruların yuva yaptığı, köpekleri Mösyö’nün koruduğu Reşit Efendi Han’ı ve Asmalı Meydan’ı, Hattat Hamit Aytaç Hat Evi’nin de içinde olduğu Ece Kültür Merkezine dönüştürülmesi hedefleniyordu.
2019 yılı başında basına yansıyan haberlerde Türkiye’nin sayılı asırlık markalarından biri olan Ece Ajandası’nın varisleri davalık olduğu söyleniyordu. Ece’nin 5’inci kuşak yöneticisinin şirketin içini boşalttığı, asırlık markaları 2 yıl önce kurduğu şirketine cüzi bir bedelle devrettiği iddia edilerek dava açıldığı, Ece’nin üretim lisansı başka bir matbaa firmasına verilirken kiracı olduğu Karaköy’deki merkez binası ise 3 ay kadar önce icradan satıldığı, asırlık markaya karşı çok sayıda icra takibinin de başlatıldığı ifade ediliyordu. Suçlanan Sedef İnci Günşiray’ın avukatı Resul Özmen ise “İddiaların tamamı gerçek dışı olduğunu, Müvekkilinin, markaya zarar gelmemesi için elinden gelen tüm çabayı gösterdiğini, hukuki sürecin devam ettiğini” açıklıyordu.
Ece Ajandasının Sirkeci’deki dükkanında tezgah olarak kullanılan Haydarpaşa Gişesini göremedik ama sahaflardan satın aldığım 1958 tarihli ECE Ajandası arşivde yerini aldı, Ajanda’nın içinde Ulaştırma Sistemleri ve Demiryolları hakkında ayrıntılı bilgiler veren sayfalarda vardır.
Kaynak
http://sevincozarslan.blogspot.com/2009/10/ecenin-ajandaya-sgmayan-100-yllk-tarihi.html
http://www.radikal.com.tr/kultur/ataturk-de-ondan-ajanda-alirdi-1262533/
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/asirlik-ece-ajandasinin-varisleri-davalik-oldu-41082273