Denizlerim
Karpuz kabuğu düşmeden girilmez vardı denize…İnanırdım,
Nereden düşeceğini bilmezdim ama beklerdim yüzerek önümüzden geçmesini.
Her yerinden girilirdi İstanbul’un, deniz banyosu için seçenekler ganiydi.
Moda dan girerdik.
Beton rıhtımın üzerinden, tahtalardan yapılma plajının yanından dalardık Marmara’ya.
Sandalla gider yakın dururduk kadınlar tarafına.
Göbek atıp eğlenen güzel kızları seyre dalardık.
Deniz anasına benzeyen görevli kadınlar, plajın sandalcılarına seslenirlerdi,
– Gönder şunları oradan dikiz yapıyorlar….diye
Moda kulübünün raftının da yanında az yüzmezdik hayallere kapılarak.
Fenerbahçe plajından girerdik, caddebostan plajından süzülürdük kalabalığın arasına.
Kumları daha inceydi Fenerbahçe’nin.
Yanındaki DDY kampı meşhurdu. Yüzerek iltica ederdik.
Tren hattı vardı kampta o zamanlar. Hareket edince atlar, Selamiçeşme ayrımına kadar giderdik.
Oradan mayolarla caddede koşarak geriye.
Yukarıdaki ordu evinin tel örgülerinden girerdik,
Askerler yakalarsa yalvarırdık,
– Abi kız arkadaşım içeride…babası subay, derdik.
Acırdı bazıları kıyak geçerlerdi.
Kadıköy kayalıklarından veya Haydarpaşa iskelesinden girer, dalgakırana yüzerdik.
Ben yanaşan gemilere biner, mayo ile yolcuların arasından vapurun üzerine kadar tırmanır, gemi kalkarken atlardım suya.
Daha cesur oğlanlar Karaköy köprüsünden atlarlardı Haliç’in girişine.
Babam şimdi oturduğum Dragos’a getirirdi arabasıyla.
Artık üzerinden sahil yolu geçen pırıl pırıl sularda adalara karşı yüzerdik.
Kumsallarıyla, ağaçları ve gölgelikleriyle en güzel yerlerden biriydi denize girmek için.
Kamplar diyarıydı Dragos,
Dsi, Ssk, Bayındırlık, hava kuvvetleri, Tekel kampları sıralanırdı peşpeşe.
Adalar en seçkin lokasyondu.
Büyükada da kulübün yanı başta olmak üzere ıssız koyları özellikle flörtlerimizle gittiğimiz mavi yolculuklardı.
Kalpazankaya Burgaz’da, Çamlık koyu Heybeli’de, Sedef adasında küçük bir koy kapanların elinde kalırdı.
Boğazın serin suları, Üsküdar, Beylerbeyi Camii önü ve Kuzguncuk İsmet Baba önündeki toprak alan arkadaşlarımızla gittiğimiz maceralı denizlerimizdi.
El kadar midyelerin çıktığı, 1 saatte hepimize yeten sayıda İzmarit ve İstavrit tuttuğumuz zamanların İstanbul sahilleri.
Her gün girmeye devam ediyorum.
Karda buzda show yapmıyorum ama güneşli kış günlerinde spor sonrası özellikle yüzüyorum.
Karpuz kabuğunu beklemiyorum,
Hele de kilosu 8 lira olduktan sonra!..
Hakan Kınay