Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

Tarihin Kilometre Saatini Sıfırlamak mı?

neyi-ordun.jpgOsmanlı topraklarında demiryolu kurmak düşüncesi 1836’da gündeme getirildi. Büyük Britanya’nın tanım ve tasarımıyla başlayan süreçte uygulamaya geçilmesi için bir dizi olayın olgunlaşması beklenecektir! Yine İngiliz’in yedinde ve yönetiminde olmak üzere… 1836’dan 1839’a, oradan 1856’ya gelindiğinde gerek hukuksal, gerekse ekonomik açıdan zemin iyice olgunlaşmış durumdaydı. Bir de bunlara Osmanlı’nın Avrupa yanında ve Avrupa için ölmek üzere (!) katılacağı Kırım Savaşı eklenince imtiyaz demiryolculuğunun tapu sözleşmesi tartışmasız imzalanacaktı. Zaman içinde demiryolu çöküşe duran bir imparatorluğun simgesine dönüşecekti. 

Tarihsel eytişim, demiryolunu Cumhuriyet’in ve bağımsızlığın bayrağına çevirecektir. 

Demiryolu ve tren, diğer cumhuriyet atılımlarıyla birlikte Kurtuluş’tan Kuruluş’a toprağı yurt kılmanın, temelden çatıya yeni yapının kurulup berkitilmesinin temel dayanağı olacaktır. İsmet Paşa’nın 30 Ağustos 1930’da Sivas istasyonunun işletmeye açılışında verdiği tarihsel söylevdeki saptaması bugün de derslerle yüklüdür: 

sivas-acilis.jpg“Eğer,”diyordu İsmet Paşa; “Ankara Erzurum Demiryolu mevcut olsaydı, Avrupa’nın Sakarya Savaşı’na girmesi şüpheli olurdu. Çünkü Ankara’ya gelip demiryollarına hâkim olduktan sonra, milli bir devlet kurmak dâvâsını haykıran Büyük Millet Meclisi’ni arabadan ve heybeden başka bir ulaşım aracı olmayan bir aşiret haline getireceğini sanıyordu.” 

Açıktır, apaçıktır. Demiryolları ulusal varlık ve birliğimizi kurup korumanın simgesi olduğu kadar aracıydı da. Salt kilometre ile başlayıp kilometre ile biten tartışmalarla anlaşılacak bir konu değildir bu. Demiryolları, tüm dünyada olduğu gibi bizde de, sanayi devriminden ulus devletlere açılan yolda içpazarın birleştirilerek, yurdun çoğunluğunu oluşturan köylünün ürününün ulusal pazara açılmasını sağlayacaktı. 

Dolayısıyla kapalı toplumsal yaşamın demokratikleştirilmesinin yollarını da… İşletmeye açılan her istasyon bir bağımsızlık bayrağı olduğu kadar, kentleşme ve kültürleşmenin de simge mekânları olacaktı. İçpazarı birleştirmeden, üretici köylünün emeğinin ürününü pazara ulaştırmanın tıkalı kanallarını açmadan insanları geleneksel kap ve kalıplardan kurtarmanın olanaksızlığını biliyordu cumhuriyet demiryolculuğunun kurucuları. 

Bu yüzdendir ki, Osmanlı’yı çöküşe taşıyan imtiyaz demiryolculuğunun içpazarı birleştirmekten çok parçalamaya yönelik demiryolu ağı kurma tezgâhı cumhuriyet demiryolculuğuyla tersine çevrilecektir. Dışta sınırlar Misak-ı Milli ile güvenceye alınırken, içte demiryolu ulaşım ağıyla ulusal pazarın altyapısı çatılarak… Bunun sonucunda gelişmiş ülkelere hammadde ve “lojistik destek” sağlanması temeline dayalı sömürge demiryolculuğu yerine, demiryolu ve demiryoluna dayalı sanayileşme ile kurulacak ulusal ekonominin altyapısı gövdelendiriliyordu. Demiryolu bu “plan”ın olmazsa olmazıydı. Böylelikle kentleşme ve sanayileşmenin kan damarı mal-meta dolaşımının örgütlenmesi, aynı yoldansivas-demiryolu-acilisinda-ismet-pasanin-okudu__u-nutuk.jpg toplumsal dokunun demokratik bir zemine evrimleşmesi, gelişmesi için gerekli toplumsal alanı hazırlıyordu. Demiryolu ekonomik ve siyasal bağımsızlığın, ulusal birlik ve bütünlüğün, uygarlık ve kültürün simgesi, cumhuriyet bayrağının kendisi olarak algılanıyorsa bu yüzdendi. 

Misak-ı Milli’nin kağşatıldığı, içpazarın küresel pazarın tezgâhlarına açıldığı bir süreçte, her fırsatta horladıkları Onuncu Yıl Marşı ve orada geçen demiryolculuk atılımı haklı övgüsüne hoyratça yaklaşanlara bir önerimiz olsun. Bir zahmet, şu 30 Ağustos günlerinde İsmet Paşa’nın Sivas istasyonunun açılış töreninde yaptığı o uzun konuşmasını dikkatle okusunlar. Göreceklerdir ki, geçmişe bakmak tarihin kilometre saatini sıfırlayarak olmuyor. Bir hattın kıymeti harbiyesinin salt kilometresiyle başlayıp bitmediği gibi. Öyle olsaydı, Kurtuluş Savaşı’nı elimizde bulunan birkaç yüz kilometrelik demiryolu hattı olmasa kazanmamız zordu, demek haktanırlığını gösterir miydi cumhuriyeti kurucuları… 

Tabii, düşünürün hayatın geleceğe dönük olarak yaşandığı, geçmişe dönerek (bakarak) anlaşıldığı yargısına değer veriyorsak…

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: Ümit Sarıaslan