Siz Gıdıgıdı’yı bilirmisiniz?
Gıdıgıdı Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası işçilerini fabrikaya, iş dönüşü de evlerine taşıyan servis aracına, Sümerbank personeli tarafından, çalışırken çıkardığı seslerden yapılan benzetmeyle takılmış isimdi. Türkiye’de TCDD’ye ait olmayan ve şehir içinde hizmet veren tek özel banliyö treniydi.
Gıdıgıdı görevini 1937 den 1980’li yıllara kadar başarıyla yerine getirdi. Fabrikada çalışan işçi, memur ve mensuplarının hanımlarını, çocuklarını çarşıya, pazara, okula yorulmadan taşıdı durdu.
Atatürk Nazilli İstasyonda Foto G.Mungan Yavuztürk arşivi
En önemli görevi elbette 9 teşrin 1937 de özel treniyle (TCDD’nin MAN 21-25 otomotris) Nazilli’ye gelen Atatürk’ü Türkiye’nin ilk basma fabrikasını açmak üzere önce Nazilli Şehir Gar’ından fabrikaya, sonra yine özel trenine taşımasıydı.
Ataturk, Ismet Inonu, Celal Bayar, Fevzi Cakmak ve Afet Inan, Ege Manevralarindan ve Nazilli Basma Fabrikasi’nin acilis toreninden donuste trende. 9 Ekim 1937 Fotoğraf Gülseren Mungan Yavuztürk arşivi
Nazilli Sümerbank Fabrikası açılış töreninin videosunu izlemek için http://sumerbank.blogspot.com/2009_10_01_archive.html linkine tıklayınız
Seferden kaldırılalı pek çok seneler geçmesine rağmen, Atatürk’ü anmak için yılda bir kez giyinip kuşanıp, oflaya poflaya da olsa onurlu seferine çıkıyor. Belki Atatürk ve onu götüreceği fabrika artık yok ama o inatla seferini sürdürmeye gayret ediyor.
Atatürk’ü ve Sümerbank’ı tarihten silmeyi görev edinmiş zihniyetlerin öncelikli hedeflerinden sonra sıranın kendisine geleceği güne kadar Nazilli belediyesine ve Adnan Menderes Üniversitesine emanet son bir gayretle yaşamaya çalışıyor.
GIDIGIDI ANILARI
Gıdıgıdı bizim dönemin çocuklarının anılarının başköşesinde yeralır. Merkezden yaklaşık 4 km kadar uzak olan fabrika ile sinemaların, çarşının, bayram yerlerinin olduğu Nazilli şehriyle olan bağlantımızı Gıdıgıdı sağlardı. Elbette belediye otobüsleri de vardı ama onlar paralıydı. Gıdıgıdıyla gitmek hem eğlenceli, hem koca bir müessesenin parçası olmanın gururu hem de cepte harcamak için kalacak ekstra 25–50 kuruş harçlıktı. Gıdıgıdı’nın kalkış saatleri hepimiz tarafından ezbere bilinirdi, hatta yöre halkı doğru dürüst saat bile kullanmaz Gıdıgıdı düdüğüyle vaktin hesabını yapardı. Dolu olduğunda ağır ağır nazlı nazlı yukarı Nazilli’ye doğru gider yükünü boşaltınca uçarcasına aşağı Nazilli’ye fabrika kapısına doğru son sürat dönerdi. Fabrikaya 400–500 metre kala hiçbir aracın kornasına benzemeyen meşhur düdüğünü çalar fabrika tren kapısı bekçisine "Kapıyı aç ben geliyorum" diye bağırırdı.
Sümerbank tren kapısı buradan aynı zamanda fabrikaya kömür taşıyan trenlerde girerdi. http://www.panoramio.com/
Gıdıgıdı fabrika içi ana istasyonda (Fotoğraf Yeniasır Gazetesi)
Fabrika içerisindeki ana istasyonda, bakım ünitesinin ve tamircilerin olduğu bir atölye vardı. Tamirciler TCDD’den diplomalı fakat Sümerbank personeli makinistlerdi. Her zaman yedekte başka bir tren olması ve seferlerin aksamaması için gayret gösterirlerdi. Biz küçüklerin gözünde trenciler fabrika müdüründen bile önemli kişilerdi. Fabrika nizamiye kapısıyla tren istasyonu arasında 100 metre kadar bir uzaklık vardı. Nizamiyeden girip 25–30 metre yürüyüp köşeyi dönünce tren karşıdan görünür gelenleri acele ettirmek için bazen sanki hareket ediyormuş gibi küçük bir kalkış hareketi yapan uyanık makinistler gelenleri treni kaçırma korkusuyla rekortmen koşucu gibi koştururlardı. Biz genelde erkenci olduğumuzdan tren penceresinden koşuşanların trene yetişip yetişemeyeceklerinin heyecanını yaşardık. Gıdıgıdı nadiren kalanlar olsa da genellikle kimseyi bırakmamaya çalışırdı.
Bazen Gıdıgıdı’yı başka amaçlar içinde kullanırdık. Bölgenin güçlü takımlarından Sümerspor’un büyük takımlarla maçı olduğunda fabrika alanı içindeki stadyuma biletsiz girebilmek için Yenimahalle orta istasyonuna gider oradan Gıdıgıdı’ya binerek zahmetsizce fabrika tren istasyonu yanındaki futbol sahasına girerdik.
Bazen Gıdıgıdı’nın yavaş gitmesinden yararlanarak istasyon haricinde tren seferdeyken inmek veya trene binmek isteyenler olurdu, haliyle böyle durumlarda ölümlü kazalarda olabiliyordu. Bunu önlemek için trenin en önünde tren personelinden nöbetçi olurdu ama tren istasyona yaklaşınca atlamalar yoğunlaşırdı. Atlamayı bilenler atlar atlamaz tren istikametinde koşarak hız azaltıp kolayca inerler, onlara heveslenen acemi atlayıcılar ise atlayıp durunca yüzükoyun düşerek sakatlanırlardı.
Hiç unutmam okumaya yeni başladığım yıllarda tren içinde, yukarıda bir tanesinin fotoğrafını paylaştığım uyarı tabelalarını okumaya çalışır fakat anlamını bir türlü çözemezdim. "KATARIN SEYRİ ESNASINDA PENCERELERDEN SARKMAK SAHANLIKLARDA DOLAŞMAK MEMNUDUR" ya da "CIGARA İZMARİTLERİNİ PENCEREDEN DIŞARI ATMAK MEMNUDUR" Buradaki memnu kelimesini çocuk aklımla "memnuniyet" hoşnutluk anlamında yorumlar bu nasıl çelişki diye düşünürdüm. Yıllar sonra "memnu" kelimesinin eski Türkçede yasak anlamına geldiğini öğrendiğimde kendi kendime çok gülmüştüm.
Gıdıgıdı yolu yakınında oturan ninemlere gittiğimizde, dayımın oğluyla fabrika demiryolunun okaliptüs ağaçları sıralı kenarında oynar, raylar arasından çıkan buğdaya benzer yaprakları kara otlardan birbirimize bıyık yapardık. Trenin geçeceği rayların üzerine küçük taşlar, bakır para veya çay kaşıkları koyar sonra sapını kıvırıp yüzük yapardık. Tren geçerken sanki devrilecekmiş gibi korkar suçlanırdık. Fakat Gıdıgıdı’nın ön tekerleklerine yakın bir yere bağlı çalı süpürgeleri çoğu zaman tehlikeli taşları düşürür, çok küçük olanlarla para ve kaşıkları düşüremezdi taşlar ezilirken çıkan sesten makinist yaptığımız şeyleri anlar, bizi tanıdıkları için babalarımıza şikâyet ederlerdi.
Trencilere özel toplu sözleşme maddeleri vardı. Giysi ve ayakkabıları özeldi. Şapkalarının ortasında sarı madenden çelenk içinde Sümerbank’ın meşhur anahtar şeklindeki arması yer alırdı, yazlık ve kışlık takımlar ayrıydı kumaşlar hatırladığım kadarıyla gri renkliydi. Tren personeli treni kullanan makinistler, durma ve kalkma işareti veren kontrolörler ve nöbetçilerden oluşurdu, nöbetçiler aynı zamanda trenin ve istasyonun temizliğinden sorumluydu. Yukarı istasyonda bir bekçi, Nazilli karayoluyla kesişen noktada bariyerleri indirip kaldıran bir nöbetçi olurdu. Karayolu Gıdıgıdı geçerken kapandığında bekleyen otobüslerdeki yabancılar önlerinden geçen belkide başka yerde hiç görmedikleri Gıdıgıdı’ya hayretle bakardı.
Çok eskiden Gıdıgıdı’ya daha çok kişi sığabilmesi için koltuklar sökülmüştü bayanlar erkekler ayrı vagonlarda olduğundan biz genelde babamızın bacağına sıkı sıkı tutunarak ayakta yolculuk ederdik trenin kalkış ve duruşlarında vagonlarda insan dalgaları oluşur dört bir yana savrulurduk.
Önceleri 3000 kişiden fazla olan personel zamanla 1500’lere kadar düşünce ahşap koltuklu Amerikan filmlerinde Kızılderililerin yetişmek için at koşturdukları trenlerin vagonlarına benzer vagonlar alındı. Artık güzel havalarda, hem biraz daha büyük olduğumuz için hem de demir parmaklıklarla güvenli hale getirilmiş yeni vagonların sahanlıklarında seyahat edebiliyorduk.
Sonra evlendik, Sümerbank’ta işe başladık. Bu sefer bizler servis aracı olarak Gıdıgıdı’yı kullanmaya başladık. Fakat Gıdıgıdı’nın bakımı zor masrafları ağırdı. Tasarruf ve küçülme politikası yüzünden işçi azaltımına gidilen Kit’lerde, ülke genelinde yapılan toplu sözleşmeye konan bir maddeyle servis aracı olmayan yerlerde işçilere yol parası uygulaması başlayınca, fabrikada bir referandum yapıldı. Bilinçli olanlar karşı çıksa da o gün için iyi para olan 10 lira zammın cazibesi Gıdıgıdı’yı mağlup etti.Üç beş yıl sonra enflasyonla çerez parasına dönen yol parasıyla birlikte Gıdıgıdı boş yere tarih sayfalarına doğru son seferine çıkmış oldu
Yorgun Gıdıgıdı’nın bakımı Adnan Menderes üniversitesi tarafından yapılıyor. Şimdilik yılda bir kez de olsa Atatürk’ün Nazilli’ye geliş anısına, şerefli seferini Sümerbank’ın son makinisti Cihan TOKA nezaretinde sadakatle yapmaya çalışıyor.
NOT: Bu makale http://sumerbank.blogspot.com/2009/02/siz-gidigidiy-bilirmisiniz.html#comments link adresinden sayın İlhan Öden’in izni ile yayınlanmaktadır.
İLHAN ÖDEN 1958 yılında Sümerbank Nazilli Kombinasında dokuma ustası olarak çalışan Faik Usta’nın 2. çocuğu olarak, Sümerbank Vazife evlerinde doğdu, Sümer İlkokulunu, Sümer ortaokulunu daha sonra Sümer mahallesindeki başka bir okul olan Endüstri Meslek Lisesini bitirdi. Ekmeği, elektriği, suyu, okul önlüğü, donu, pijamaları Sümerbank’tandı. İlk filmini Sümerbank sinemasında, ilk tiyatroyu ve ilk konseri Sümerbank salonunda, İlk maçını Sümerbank futbol sahasında izledi, Sümerspor’da futbol ve voleybol oynadı. Önce Sümerbank yardım sandığında sonra Sümerbank Basma Fabrikası Dokuma makina bakım kısmında çalıştı. Sümerbank Nazilli Satış mağazası memurlarından F.Sevim ÖDEN ile evlendi.2001 de Sümerbank’tan emekli oldu, halen Sümer mahallesinde oturmaktadır.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: İlhan Öden