Kent ve Demiryolu Menü

Kalıcı Başlantı:

Orient Ekspresi geliyor

(yorumlar kapalı)

Avrupa’nın ilk kıtalararası ekspresi olan Orient Express (Şark Ekspresi), Paris’ten ilk yolculuğuna 4.10.1883 çıktı. Yolcular, Belçikalı işadamı Georges Nagelmackers’in hizmete soktuğu Orient Express’le Varna Limanı’na trenle gelip, buradan buharlı gemiyle İstanbul’a hareket ettiler.1889 da Orient ekspresi kesintisiz olarak Paris İstanbul seferlerine başlıyor.

Orient ekspresi ile İstanbul’a gelen yolcuların konaklama ihtiyacını karşılamak üzere Pera Palas oteli inşaa edilir. 1883 de seferlerine başlayan Orient Express, 1962 de son seferini yapıyor. Daha sonra Simplon Orient Ekspres adını alan tren ise 19 Mayıs 1977 Paris-İstanbul arasında son seferini yapıyor. Bu sefer sonunda yolculara dağıtılan hatıra madalyonlardan biride İstanbul Demiryolu Müzesinde sergileniyor.

1982’de Venice-Simplon Orient Express (Özel demir yolu şirketi-Lüks tren hizmeti veren şirketler bu adı alır) kuruldu. Londra ve New York’dan aldığı yolcuları Venedik’e taşıyordu. Bu hizmet bugün Orient Express günlerinde yılda bir defa verilir. Ve kesinlikle zamanı bol olan seyahatçileri hedefler. Londra’da Venedik’e bir yolcunun bilet maliyeti 1,200 Pound un üzerindedir. Amerikan Express Birleşik Devletlerin batısında çalışır. Lüks seyahat gemisi ve 5 yıldızlı bir otel kombinasyonu şeklinde reklâmını yapar. Geçenlerde ismini Grand Luxe Rail Journey (çok lüks demir yolu seyahati) olarak değiştirdi.

Orient Express değişik isimler ve değişen yolcuları ile dünya turlarına günümüzde de devam ediyor. Venice Simplon Orient Firmasınca İstanbul’a düzenlenen tura ait Orient ekspresi 05.09.2007 tarihinde Kapıkule’den saat 10.06 da yurda giriş yapacak, saat 16.49 da da Sirkeci garda törenle karşılanacaktır. Orient Ekspresi 07.09.2007 tarihinde saat 16.00 Sirkeci hareketle 23.00 da Kapıkule’den çıkış yapacaktır.

Orient Ekspresi tarihinden;1800’lü yılların "Bir zamanlar Amerika" sında, George Mortimer Pullman adındaki işadamının, ilk defa, vagonlarında daha fazla yolcu ve cebinde daha fazla para taşımak üzere kullandığı "Pulman" stili yolcu taşıma sistemini, bir başka işadamının, Belçika asıllı Georges Nagelmackers, 1876’da Amerika’yı ziyaretinde keşfetmesiyle başlar Orient Express’in yolculuğu.

Express d’Orient 1883’te seferlerine başladığında, Paris-Strazburg-Münih-Viyana-Budapeşte-Bükreş-Giurgiu rotasıyla Romanya’ya geliyor, buradan Tuna üzerinden feribotla Rusçuk’a (Bulgaristan) geçiyor, 7 saatlik yolculukla Varna’ya vardığında, Avusturya yapımı bir buharlı lokomotife bağlanarak 14 saatlik Karadeniz yolcuğunun ardından, son durağı İstanbul’a, trenin tanıtım afişlerindeki adıyla; Constantinople, ulaşmış oluyordu.1889 yılına kadar, İstanbul’a haftada iki ayrı sefer düzenlenmeye devam etti, ancak aynı yıl İstanbul’a direk tren yolunun tamamlanmasıyla, sefer sayısı haftada üçe çıkarıldı.

Buna rağmen, batılı sayın aristokratların, Tuna ve Karadeniz sefasından vazgeçmelerinin zorluğu, seferlerin birinin eski rotada devam etmesini, pek tabii ki daha tatlı bir fiyat tarifesiyle, sağlamış oldu. 1891 yılında, trenin adı resmi olarak Orient Express olarak değiştirildi.

Birinci Dünya Savaşı’na kadar hemen hemen aynı programla seferlerine devam eden Orient Express, savaş yıllarında, asilzadelerin ve yüksek sosyetenin yumuşak popolarını süngü ve şarapnellerden korumak adına, Doğu’ya seyahat etme fikrine pek rağbet göstermemesi yüzünden seferlerini durdurdu.

1919 yılında seferlerine yeniden başlayan ekspres, savaşın hemen ardından, karşı cephede bulunmuş olan Almanya’nın içinden geçen rotasını, aynı saygıdeğer popoları korumak üzere güneye, Lozan-Milan-Venedik-Trieste-Belgrad ve nihayetinde yine İstanbul olarak, kaydırdı.

1930’larda yoğun olarak artamaya başlayan kardeş Orient Expresscikler filosu, 1977 yılına kadar Avrupa’nın hemen hemen her köşesine sefer yapar hale geldi, ancak 1977’de İstanbul’a yapılan seferler, bir takım sönük nostalji vukuatlarını saymazsak tamamıyla durduruldu.Özellikle 1980’li ve 90’lı yıllardan başlayarak, Orient Express adı, artık Amerika’dan Çin’e, Afrika’dan Avustralya’ya kadar dünyanın her yerinde mekik dokuyan tren filosu ve yine dünyanın neredeyse bütün ciks adalarında otelleri olan bir markaya dönüşmüş durumdadır.

Express d’Orient efsanesinin başlangıcı hemen hemen, o zamanlar prenslikler, krallıklar diyarı olan Avrupa’nın, özellikle doğusundan tiz seslerin yükselmeye, asiller sürüsünün de tahtlarının sallanmaya başladığı döneme rastlar. Bir süre sonradır ki, aynı mavi kanlılar, özgürlüklerine kaçmak üzere, Express d’Orient’de yerlerini aldıklarında, hemen yanıbaşlarına, trenin vagonlarına yıllar boyu sinecek; entrika, ihanet ve casusluk oyunları da gerçek birer müdavim olarak çoktan yerleşmişti. Sonraki yıllarda, bu müdavim oyunların başrollerinde, Mata Hari ; femme fatal, Baden-Powell; kelebek toplayan izci çocuk imajıyla, amatör casusları oynarken, bir dönemin Fransa Başkanı Paul Deschanel pijamalarıyla vagondan düşerek,"Trenin Salakları" köşesinde ancak yer alabilmişti.

Bu arada bunlar yaşanıyorken orada olsaydınız, zamanın pek meşhur dansçısı Isadora Duncan’a gece yarısı yataklı vagonda çırılçıplak dolaşırken rastlasanız bile, ki bu sıradan bir manzara olurdu, trenin neredeyse artık kalın kadife perdelerine sinmiş, O’nun o hafif baharatlı parfümünü takip ederek, yemekli vagonda, Bayan Agatha Christie’nin karşısına oturup, Hercul Poirot’ u düşünen dalgın gözlerine bakmaktan kendinizi alamazdınız….Belki de…Belki de yataklı vagonda biraz daha oyalandıktan sonra…

Mehmet YAŞİN’in 04.12.2005 tarihli Hürriyet gazetesindeki köşe yazısında da "Ülkemizdeki gezi yazılarında, tren yolculuklarından nedense pek söz edilmez. Belki de bu ihmal, Türkiye’de trenlerin keyif gezileri için pek kullanılmamasından kaynaklanmaktadır. Gerçekten de adı dillere destan olmuş bir tren yolculuğumuz yoktur. Örneğin Avustralya’yı baştanbaşa kat eden The Ghan, filmlere, romanlara konu olan Sibirya Ekspresi, Güney Afrika’nın ünlü Mavi Treni, Hindistan’daki ‘Tekerlekli Saray’, dünyanın dört bir yanında dolaşan ‘Orient Ekspres’… Adını saydığım bu trenlerle yolculuk edebilmek için, dünyanın dört bir yanındaki gezginler avuç dolusu para öderler. Bizde ise trenler, bir yerden bir yere ulaşmak için kullanılır. Kimse turistik amaçlı bir yolculuğa çıkmaz. Zaten trenlerin programları ve sundukları konfor da buna pek izin vermez. Yıllar sonra ünlü Orient Ekspresi ile Venedik-Londra arasında yolculuk yapmıştım. Bu lüks yolculuğu hiçbir zaman unutmadım, unutacağımı da sanmıyorum. Trene Venedik Garı’nın bir numaralı peronundan binmiştim. Kırmızı bir halının üstünden bilet bankosuna kadar yürümüş, mini etekli güzel kızın ikram ettiği şampanyayı yudumlayarak işlemlerin bitmesini beklemiştim. Küçük boyutlu lüks bir otel odasını andıran kompartımanımda önce goblen kaplı koltuğumda oturup, broşürleri karıştırmıştım. Tren hareket ettikten sonra da yol kıyafetlerimi çıkartıp, kıyafet talimatnamesine uymaya çalışmıştım. Çünkü broşürün giysiler bölümünde trende gündüz saatlerinde şık-rahat, akşam yemeklerinde ise smokin veya kravatlı koyu renk takım elbise giyilmesi önerilmişti. Bara gittiğimde piyanonun etrafını, çok şık bay ve bayanların çevirdiğini görmüştüm. Ellerinde şampanya kadehleriyle şarkılara eşlik etmeye çalışan bu kalabalığa ben de katılmıştım. Beyaz ceketli, beyaz eldivenli garsonların etrafta fır fır dönmesini izlemiş, dans edenleri seyretmiş, kendimi trende değil de lüks bir barda zannetmiştim. Yemek salonunda da aynı şıklıkla karşılaşmıştım; kristal kadehler, kolalı peçeteler, gümüş çatal, bıçak, kaşıklar, özel olarak üretilmiş porselen tabaklar… Yemeklerin ne kadar lezzetli olduğunu şimdi bile hatırlıyorum. Verona, Innsbruck, Zürih, Basel, Paris derken yolculuğun ilk kısmı Boulogne kentinde son bulmuştu. Oradan bir feribotun Orient Ekspres yolcuları için ayrılmış özel bir salonunda izzet ikram Manş’ı aşıp, İngiltere’nin Folkestone kentine varmıştık. Sonra yine lüks bir trene binip, bu muhteşem yolculuğa Londra’da, Victoria İstasyonu’nda noktayı koymuştuk. Dünyada efsaneleşmiş bu tren yolculuklarıda bu trenlere binebilmek için avuç dolusu para ödemek, aylar öncesinden yer ayırtmak gerekiyor. Ama öylesine muhteşem bir yolculuk yapıyorsunuz ki, bunu ölünceye kadar unutmuyorsunuz." diyordu…

 

de telegraf gazetesinde sirkeci orient restorant haberi

kd

Orient ekpresi afişi

kd

Orient ekspresi afişi

kd

Orient ekspres afiş

kd

Orient ekspres afiş

kd
Orient ekpresi sirkecide 44509
kd

Orient ekspres yemekli vagon servis takımları(Sirkeci müze)

kd

Orient ekspres bileti

kd

Orient ekspresi lokomotifi 45507

kd

Orient ekspres restorant Sirkeci gar

kd

Orient ekspres sirkeci restorant

kd

Orient Ekspres Sirkeci gar resyorant buharlı görünümlü servis arabası (45507)

kd

Orint Eksprese karşılama Sirkeci gar 44509 loko

kd

Orient Ekspresi Sirkecide

kd

Orient ekspres afiş

kd
Orient ekpres vogonu ve yolcular
kd

Orient ekspres afişi

kd
Sirkeciye gelen yolcuların konaklaması için yapılan pera palas oteli
kd

Sirkeci müze oriennt ekpresi köşesi

kd

Sirkeci müze orient ekpres köşesi

kd

Sirkeci müze orient ekspres köşesi

kd

Şark Ekspresinde cinayet film afişi

kd

Şark Ekspresi Cinayet filminden bir sahne

kd

Şark ekspresinde cinayet filminden bir sahne

kd

Şark ekspresinde cinayet filminden bir sahne

kd

Şark ekpresinde cinayet filminden bir sahne

kd

Ressam Ali Demir’in Kolleksiyonundan Orient Ekspresine bir bakış

 kd

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yazar: kentvedemiryolu.com